Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir. Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor
Var mı daha ağır yük zamanı çekmek kadar Yaşama sebebimsin su kadar ekmek kadar Ayrılığın özlemin her şeyin bir hazzı var Seni anmakta güzel seni beklemek kadar
Araftayım, iki bilinmezlik arası bir diyardayım..! Yusuf'un terkedildiği kuyuda Züleyha'nın utancındayım..! Ben İsrafil'in üflediği yankıdayım.. Ne cennette, ne cehennemde... Ar ve Af devranında, yanlız Allah sevdasındayım...."
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili Ey sevgili En sevgili Uzatma dünya sürgünumü......
Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar Bir gelincik açılır ansızın Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır Deliler gibi dönmeğe başlar Döndükçe yumak yumak çözülür Çözüldükçe ufalır küçülür Çekirdeği henüz süt bağlamış Masmavi bir erik kesilir ağzımda Dokundukça yanar dudaklarım
İyisiyle kötüsüyle hayat asmalı bir köprüye benzer!
Nerden gelip nereye gideceğinden çok Hay'dan gelip Hu'ya gideceğini idrak etmeli insan!
Gerçekler öyle acıdır ki,ne yenir nede içilir, kimse beklenildiği yere vaktinden önce gitmez, herşeyin bir sırası vardır.
Yaşamın ve ölümün olduğu gibi!
Ne çok alıştık gözü yaşlı uğurlamaya sevdiklerimizi.
Bugüne dek gidenin geri geldiği hiç görülmedi.
Kimi bir arşın Kur'an okuyarak anar sevdiğini, kimi eski resimlere bakar, giden nereden bilsin geride kalanın ne düşündüğünü, nasıl yaşadığını!
Tüm insanlar bilir bu duyguları! Hemen hepimiz sevdiklerimizden bir kaçını istemeden göndermişizdir ebedi aleme, kanlı yaş dökülse de, giden gittiği ile kalan hayata aynı yerden devam etmiştir yaşamaya.
Hep bir yanı eksik ,hep birşeyler yarımyamalaktır, çoğumuz sahte bir gülümseme ile yaşayamaya çalışırken, bazılarımızın gözlerine öyle keder yerleşir ki, gözlerine baktığında seni delip geçen bakışlarından irkilirsiniz.
Dünya üç günlük derler ya, aslında dünya iki bölümden ibaret, yaşadığın arkada, yaşayacakların önünde!
Şimdi yatırın masaya, dünde mi yaşayacaksınız? yoksa ayağa kalkıp yaşanacak ne varsa , iyilikle güzellikle yarınınızı mı yaşayacaksınız? Karar sizin!
Kul hakkına girmeden, kırmadan dökmeden yaşamalıyız yaşanacak ne varsa!
Ukte kalmamalı hiç bir insanda, ya yaşamalı, ya yaşamalı! Gülden TAŞ
Kocaeli'nde büyük çaplı metal işleri yapan bir Şirketin sahibi arkadaşım anlatıyor,, Şirketimizde çalışan, Üçü de aynı Üniversitenin Metalurji, yani Metal Bölümünü farklı yıllarda bitirmiş 3 Mühendise, üç farklı maaş uygulaması yapıyoruz.
--Nasıl yani dedim , birine az birine daha mı çok veriyorsun, neden ? Dedi bir örnekle anlatayım,,
Bursa da yapılacak 3 günlük bir iş var. 1. Mühendise soruyorum, şöyle bir iş var nasıl yaparız... Diyor ki,, Abi sen bilirsin, her gün gidip gelecek miyiz? Malzemeyi nasıl götüreceğiz. Kaç kişi gidelim. 3 günde bitmeyebilir. Sen nasıl dersen öyle yaparız. Tamam diyorum çıkabilirsin.
2. Mühendise soruyorum aynı soruyu: Diyor ki "Abi bu iş için en az 10 kişilik bir ekip ister, Malzemeyi götürmek için bir kamyon lazım. Bu iş 4 - 5 gün sürer. Falan ustabaşıyla ekibi kur. Araçları ayarla gider yaparız.
3. Mühendise soruyorum: Diyor ki şu şu Ustalar ile 15 kişi alırım, şu plakalı servis aracı ile takımları koyacağımız şu plakalı araçlar işimizi görür. Tüm malzemeyi Bursa'daki şu şu firmalardan temin ederiz. Şu tarihte sabah erken yola çıkarız, günde 2 saat mesai olur. Geri gelmeyiz, bir gece otel masrafımız olur. Biz bu işi 2 günde bitirip geliriz...
HERKES HAK ETTİĞİ KADAR ALIYOR. YANİ HERKES KENDİ MAAŞINI KENDİSİ BELİRLİYOR...
**** Hiçbir eğitimi yok, hiçbir işte çalmamış, hiç bir el becerisi yok. 25 yaşına gelmiş, öğlene kadar uyumuş, babasının emekli maaşından harçlık tırtıklamış... İşlek caddenin köşesine dikilmiş gelen geçen karıya kıza laf atmış, akşam olunca kahvede tavla atarken Hükümete sövmüş... Baba ölünce çalışmak zorunda kalmış bu salak herif elbette asgari ücret alacak...
14 yaşında bir çocuk benim yanımdaki kaportacıda çalışıyor 4 yıldan beri. 4 yıl sonra USTA olacak ve günlük geliri 1000 TL olacak Mühendis de kariyer yapıyor, Bu çocuk da kariyer yapıyor, Ve HADİ KIYASLA ŞİMDİ bu çocukla o hazır yiyiciyi...
Herkes kendi kazancını kendisi belirler. Dünyanın hiç bir yerinde bedava hayat yoktur.
" Ne diyordu fincandaki kahve: Bir insanın değeri hatır bilip bilmemesiyle ortaya çıkar, Gerçek dostlar vefalıdır Acı bir kahveyi bile tatlandırır...."
" Seni özlemek, Üşümek gibidir, Soğuk bir akşam üstü, Yağmurun altında yürümek gibi, Sırılsıklam, Titreye titreye, Sıcak bir yer bulup, Sığınmak istersin ya hani, Öyle ihtiyacım var işte, Yüreğine sığınıp, Nefesinde ısınmaya.."
Yorgunum, dedim... "Gel yüreğimde dinlen" dedi.. Sevmekten korkuyorum dedim "Kalbinin kapısına çadır kurup Beklerim dedi Sevilmek ve değer verildigimi hissetmek isterim dedim 3 yıldır karşılıksız seni bekledim Daha nasıl bir değer bekliyorsun dedi .. Utandım sustum ... Sonuna kadar haklıydı...
Normal Sevmekten anlamam ben..
Garip severim,
Tuhaf Severim, Başka Severim,
Değişik Severim..
Şımarık Severim.
Ama Gerçek Severim...
"Topraktan geldik, toprağa gideceğiz.
Mühim olan, çamurlaşmamak!"
Rumî
Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir. Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor
Nahl 90
"Her kalp kendi içindeki çiçeğin kokusunu verir"
Geylani ( r.a )
Var mı daha ağır yük
zamanı çekmek kadar
Yaşama sebebimsin
su kadar ekmek kadar
Ayrılığın özlemin
her şeyin bir hazzı var
Seni anmakta güzel
seni beklemek kadar
( Gül Şehrinin Sultanına)
Hayyam
Ellerini açıp dua edemeyen binlerce
İnsanın olduğu şu dünyada,
Duâ etmekte nasiptir.
Sana nasip olduysa, kıymetini bil.
" Dünyalar kadar umudu sığdır içine.
Allâh,
Umuda sımsıkı tutunanların da yardımcısıdır... "
" Umut
Hiç bitmeyen bahar mevsimidir...
İçinde kar da yağar fırtına da kopar...
Ama çiçekler hep açar...."
" Lütuflar Zorluklara
Tahammül ettikten sonra
Tecelli eder.... "
Araftayım,
iki bilinmezlik arası bir diyardayım..!
Yusuf'un terkedildiği kuyuda
Züleyha'nın utancındayım..!
Ben İsrafil'in üflediği yankıdayım..
Ne cennette, ne cehennemde...
Ar ve Af devranında,
yanlız Allah sevdasındayım...."
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
Ey sevgili
En sevgili
Uzatma dünya sürgünumü......
Karakoç
" Bir kadını sırf güzelliği için sevmek mümkünmü?
Bu bir heykeli sevmek gibi bir şey olmazmı...."
Tolstoy
" Biz ne olacağız..? diyorsunuz ya..
Bir gün olmayacağız hepsi bu..
Kısacık bir hayat öyküsü bizim ki..
Usta da iniyor sahneden çırak da....."
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.
Eyüboğlu
Sabahlarımızı renklere boyayacak insanlara ihtiyaç var şu dünyada..."
Süreya
" Çay gibi olmalı insan
Havayı değilde
Yüreğini ısıtmalı insanın...
Çay gibi demlenmeli insan
Sözleri dilde değil
Yürekte olmalı insanın...
Çay gibi mütevazi olmalı insan
Onun kıymetini gören değil
İçen ve hisseden bilmeli........"
İşte Öyle!
İyisiyle kötüsüyle hayat asmalı bir köprüye benzer!
Nerden gelip nereye gideceğinden çok Hay'dan gelip Hu'ya gideceğini idrak etmeli insan!
Gerçekler öyle acıdır ki,ne yenir nede içilir, kimse beklenildiği yere vaktinden önce gitmez, herşeyin bir sırası vardır.
Yaşamın ve ölümün olduğu gibi!
Ne çok alıştık gözü yaşlı uğurlamaya sevdiklerimizi.
Bugüne dek gidenin geri geldiği hiç görülmedi.
Kimi bir arşın Kur'an okuyarak anar sevdiğini, kimi eski resimlere bakar, giden nereden bilsin geride kalanın ne düşündüğünü, nasıl yaşadığını!
Tüm insanlar bilir bu duyguları! Hemen hepimiz sevdiklerimizden bir kaçını istemeden göndermişizdir ebedi aleme, kanlı yaş dökülse de, giden gittiği ile kalan hayata aynı yerden devam etmiştir yaşamaya.
Hep bir yanı eksik ,hep birşeyler yarımyamalaktır, çoğumuz sahte bir gülümseme ile yaşayamaya çalışırken, bazılarımızın gözlerine öyle keder yerleşir ki, gözlerine baktığında seni delip geçen bakışlarından irkilirsiniz.
Dünya üç günlük derler ya, aslında dünya iki bölümden ibaret, yaşadığın arkada, yaşayacakların önünde!
Şimdi yatırın masaya, dünde mi yaşayacaksınız? yoksa ayağa kalkıp yaşanacak ne varsa , iyilikle güzellikle yarınınızı mı yaşayacaksınız?
Karar sizin!
Kul hakkına girmeden, kırmadan dökmeden yaşamalıyız yaşanacak ne varsa!
Ukte kalmamalı hiç bir insanda, ya yaşamalı, ya yaşamalı!
Gülden TAŞ
ÜÇ MÜHENDİS , ÜÇ AYRI MAAŞ
Kocaeli'nde büyük çaplı
metal işleri yapan bir Şirketin sahibi arkadaşım anlatıyor,,
Şirketimizde çalışan, Üçü de aynı Üniversitenin Metalurji,
yani Metal Bölümünü farklı yıllarda bitirmiş 3 Mühendise,
üç farklı maaş uygulaması yapıyoruz.
--Nasıl yani dedim , birine az birine daha mı çok veriyorsun, neden ?
Dedi bir örnekle anlatayım,,
Bursa da yapılacak 3 günlük bir iş var.
1. Mühendise soruyorum, şöyle bir iş var nasıl yaparız...
Diyor ki,, Abi sen bilirsin, her gün gidip gelecek miyiz?
Malzemeyi nasıl götüreceğiz. Kaç kişi gidelim. 3 günde bitmeyebilir.
Sen nasıl dersen öyle yaparız. Tamam diyorum çıkabilirsin.
2. Mühendise soruyorum aynı soruyu:
Diyor ki "Abi bu iş için en az 10 kişilik bir ekip ister, Malzemeyi
götürmek için bir kamyon lazım. Bu iş 4 - 5 gün sürer.
Falan ustabaşıyla ekibi kur. Araçları ayarla gider yaparız.
3. Mühendise soruyorum:
Diyor ki şu şu Ustalar ile 15 kişi alırım, şu plakalı servis aracı ile
takımları koyacağımız şu plakalı araçlar işimizi görür.
Tüm malzemeyi Bursa'daki şu şu firmalardan temin ederiz.
Şu tarihte sabah erken yola çıkarız, günde 2 saat mesai olur.
Geri gelmeyiz, bir gece otel masrafımız olur. Biz bu işi 2 günde bitirip geliriz...
1. Mühendis : 10 000 TL
2. Mühendis : 15 000 TL
3. Mühendis : 25 000 TL
HERKES HAK ETTİĞİ KADAR ALIYOR.
YANİ HERKES KENDİ MAAŞINI KENDİSİ BELİRLİYOR...
****
Hiçbir eğitimi yok, hiçbir işte çalmamış, hiç bir el becerisi yok. 25 yaşına gelmiş, öğlene kadar uyumuş, babasının emekli maaşından harçlık tırtıklamış... İşlek caddenin köşesine dikilmiş gelen geçen karıya kıza laf atmış, akşam olunca kahvede tavla atarken Hükümete sövmüş...
Baba ölünce çalışmak zorunda kalmış bu salak herif elbette
asgari ücret alacak...
14 yaşında bir çocuk benim yanımdaki kaportacıda çalışıyor
4 yıldan beri.
4 yıl sonra USTA olacak ve günlük geliri 1000 TL olacak
Mühendis de kariyer yapıyor, Bu çocuk da kariyer yapıyor,
Ve HADİ KIYASLA ŞİMDİ bu çocukla o hazır yiyiciyi...
Herkes kendi kazancını kendisi belirler.
Dünyanın hiç bir yerinde bedava hayat yoktur.
" Ne diyordu fincandaki kahve:
Bir insanın değeri
hatır bilip bilmemesiyle ortaya çıkar,
Gerçek dostlar vefalıdır
Acı bir kahveyi bile tatlandırır...."
Geçtim dünya üzerinden
Ömür bir nefes derinden
" Öyle yürekler var ki;
Sıcacık,
İçten,
Yüz güldüren,
Hayatı sevdiren...
İşte o yüreklerden lazım bizlere.
Her şey senle güzel dedirten...."
" Mum olmak kolay değildir.
Işık saçmak için önce yanmak gerek..."
Rumî
" Seni özlemek,
Üşümek gibidir,
Soğuk bir akşam üstü,
Yağmurun altında yürümek gibi,
Sırılsıklam,
Titreye titreye,
Sıcak bir yer bulup,
Sığınmak istersin ya hani,
Öyle ihtiyacım var işte,
Yüreğine sığınıp,
Nefesinde ısınmaya.."
" ve gönül..
Sabır ile ...
Harman olmadan..
Nasip ile buluşmazmış..."
İtiraf etmeliyim ki
Sana yazdığım
Müstehcen şiirlerim de vardı benim
Kokuna sarıldım mesela her gece
Gülüşün'den öptüm
Sesine dokundum hece hece
İki ülke uzaktan sevdim seni....
" Sevdiğiniz insanların sevgisini hissetmek, hayatımızı besleyen güneş gibidir...."
Neruda
Yorgunum, dedim...
"Gel yüreğimde dinlen" dedi..
Sevmekten korkuyorum dedim
"Kalbinin kapısına çadır kurup
Beklerim dedi
Sevilmek ve değer verildigimi
hissetmek isterim dedim
3 yıldır karşılıksız seni bekledim
Daha nasıl bir değer bekliyorsun dedi ..
Utandım sustum ...
Sonuna kadar haklıydı...
" Dokudum seni,
Gönül ıstarımda güzelliğini,
İlmek ilmek gökkuşağı gibi,
Tüm renklerini..
Düğümledim yüreğime,
Kirkit kirkit sıkışsın kirpiklerine,
Gökyüzüne serdim kilimini,
Uç gel..! Masalımda olasın diye.."
Araştırmalara göre ülkemizde kitap okuyanların oranı % 8 iken , kitabın fotoğrafını çekip Facebook ve Instagrama yükleyenlerin oranı
% 92 .......
". Çoğaltmak lazım azizim
Gökyüzünde kuşları
Suyun içinde balıkları
Yüzlerde gülümsemeyi
Kalplerde sevgiyi
Dünyada güzel olan herşeyi..."