'...bir de,her zaman düşünmüşümdür ki,Allah'ı tanımanın en iyi yolu pek çok sevmektir.Bir dostu sev,karını sev,bir şeyi,canın ne istiyorsa onu sev,bildiğinden daha fazlasını bilmenin doğru yoluna girmişsin demektir.Ben böyle diyorum.Ancak ulu,ciddi,mahrem bir duygu birliğiyle sevmeli kişi,bütün gücü ve aklıyla sevmeli,daha derinden,daha iyi,daha çok öğrenmeye çalışmalı.Böylesi bir yol Allah'a götürür,sarsılmaz imana götürür...' (kardeşi Theo'ya yazdığı mektuplardan...)
'Bir sanat eserinin kabul görmesinin vazgeçilmez önkoşulu,bir sanatçıya güvenmeye,ona inanmaya hazır olmaktır.Ama bazen,salt duygularla kavranması gereken şiirsel bir görüntüden bizi ayıran anlaşmazlık derecesini aşmak çok güçtür.Tıpkı Allah'a duyulan gerçek inanç gibi bu inancın da koşulu,belli bir ruhsal tutum ve özel,saf bir manevi güçtür.'
'Şair,bir çocuğun hayal gücüne ve ruhsal yapısına sahip bir insandır.Hangi dünya görüşünü savunursa savunsun,dünyadan edindiği izlenim dolaysızdır; yani sanatçı dünyayı 'tanımlamaz',dünya onundur.' A.Tarkovsky
'Sanat,insanları çevresinde toplamaya iten o sonsuz,dur durak tanımayan idealin,maneviyat özleminin duyulduğu yerde ortaya çıkar ve gelişir.Modern sanatın seçtiği yol yanlıştır,çünkü hayatın anlamını arama adına salt kendini onaylama peşinde koşmaktadır.Bu yüzden bu yaratıcı uğraş,kendi bireyci eylemlerinin bir kerelik değerini haklı göstermeye çalışan egzantrik kişilerin garip bir çabasına dönüşmüştür.Ne var ki,bireyin kendini sanatta kanıtlaması olanaksızdır,çünkü sanat daha farklı,genel ve yüksek bir düşünceye hizmet eder.Sanatçı,kendisine nerdeyse bir mucize sonucu bahşedilmiş sayabileceğimiz yeteneğinin bedelini ödemek zorunda olan bir hizmetkardır.Günümüz insanı hiçbir şey feda etmeye yanaşmıyor; oysa gerçek bireyselliğe varmanın yegane yolu özveriden geçer.Ne yazık ki,bu gerçeği giderek unutuyoruz,dolayısıyla insan olma duygusu da yitip gidiyor.
Burada güzele ulaşmaktan söz ederken,yani ideale özlemden doğan sanatın hedefinin işte bu ideal olduğunu söylerken,amacım asla dünyevi 'pislikten' kaçınması gerektiğini vurgulamak değildir...Aksine,sanatsal görüntü daima,birinin yerine ötekini,büyüğün yerine küçüğü geçiren bir göstergedir.Canlıdan söz etmek isteyen sanatçı ölüden bahseder,sonsuz hakkında konuşabilmek için sınırlı olanı sunar.Bir yedek! Sonsuzu maddeleştirmek mümkün değildir,ancak onun yanılsaması,görüntüsü yaratılabilir.' A.Tarkovsky
...kanımca,şiirsel mantık,hem düşünce geliştirmenin yasalarına hem de genel olarak yaşamın yasalarına klasik dramatürjinin mantığından çok daha yakındır...
...karmaşık bir düşünce ve şiirsel bir dünya görüşü,asla,ne pahasına olursa olsun,fazla açık,herkesçe bilinen olgular çerçevesine sıkıştırılmamalıdır.Dolaysız,genelgeçerli sonuçlar çıkarma mantığı,insana fazlasıyla geometri teoremlerinin ispatını anımsatıyor...
...bir nesne hakkında her şey hemen bir çırpıda söylenmezse,insan bu konuda şahsi görüşler üretme olanağına kavuşmuş olur.Oysa genelde sonuç,seyirciye hiç akıl yürütme fırsatı tanımaksızın tepsi içinde sunulmaktadır.Seyirci zahmetsiz elde ettiği bu sonuçla ne yapacağını bilemez.Yönetmen,bir görüntünün yaratılmasındaki zahmeti ve mutluluğu seyirciyle paylaşmadan ona bir şey anlatabilir mi? .. ...burada şiirden söz ederken aklımda belli bir tür yok.Şiir benim için bir dünya görüşü,hakikatle olan ilişkimin özel bir biçimidir...'
'...Bu tip (İvan karakteri için söylüyor) ,içsel dramatikliğiyle beni,keskinleşen buhran anlarından ve insanlara özgü bütün temel çatışmalardan geçerek adım adım gelişen karakterlerden çok daha fazla etkiledi.Gelişmeyen,nerdeyse durgun bir karakterde,ihtirasın baskısı aşırı derecede yoğunlaşır ve bu yüzden adım adım gelişen bir insanda olduğundan çok daha belirgin ve inandırıcı bir şekle bürünür.İşte Dostoyevski'yi de bu tür bir ihtirası anlattığı için seviyorum.Benim bütün ilgim,görünüşte dingin,ancak esiri oldukları ihtiraslar yüzünden içsel gerilimle dolu karakterlere yöneliktir.' A.Tarkovsky (Mühürlenmiş Zaman'dan)
'Zira,eski şeyler,geçmiş zamanın bütün esrarlı cazibeleriyle mücehhezdir; zira eski şeyler mazidir; yani Proust'un hasretini çektiği,yadiyle avunduğu geçmiş günlerin geriye doğru derinleyişi,yegane inanılır,bel bağlanır bir hakikat haline girişi demektir.Marcel Proust,bütün hayat felsefesini bütün dünya görüşünü bu telakkide toplamıştır.NiçinZira yaşanılmakta olan an henüz uzuvlaşmamış bir rüşeym halindedir.Gelecek zaman ise hiç doğmamış ve belki hiç doğmıyacaktır.Şu halde varlığın,var olmanın tan olarak mefhumlaştığı,müspetleştiği,gerçekleştiği yer ancak mazinin engin kucağıdır.Hakikat mazidedir.' Y.K.Karaosmanoğlu
'Uyuduğum esnada okuduğum şeye dair birtakım mülahazalarda bulunmaktan henüz kendimi alamamışımdır.Lakin,bu mülahazalar,kafamda,epeyce acayip bir şekle girmiştir.Bana öyle gelirdi ki eserde bahsi geçen şeyler -mesela bir kilise,bir 'quatour',Birinci Fransuva ile Şarlken'in rekabetleri-bizzat ben imişim.'
'...bir de,her zaman düşünmüşümdür ki,Allah'ı tanımanın en iyi yolu pek çok sevmektir.Bir dostu sev,karını sev,bir şeyi,canın ne istiyorsa onu sev,bildiğinden daha fazlasını bilmenin doğru yoluna girmişsin demektir.Ben böyle diyorum.Ancak ulu,ciddi,mahrem bir duygu birliğiyle sevmeli kişi,bütün gücü ve aklıyla sevmeli,daha derinden,daha iyi,daha çok öğrenmeye çalışmalı.Böylesi bir yol Allah'a götürür,sarsılmaz imana götürür...' (kardeşi Theo'ya yazdığı mektuplardan...)
'Bir sanat eserinin kabul görmesinin vazgeçilmez önkoşulu,bir sanatçıya güvenmeye,ona inanmaya hazır olmaktır.Ama bazen,salt duygularla kavranması gereken şiirsel bir görüntüden bizi ayıran anlaşmazlık derecesini aşmak çok güçtür.Tıpkı Allah'a duyulan gerçek inanç gibi bu inancın da koşulu,belli bir ruhsal tutum ve özel,saf bir manevi güçtür.'
'Şair,bir çocuğun hayal gücüne ve ruhsal yapısına sahip bir insandır.Hangi dünya görüşünü savunursa savunsun,dünyadan edindiği izlenim dolaysızdır; yani sanatçı dünyayı 'tanımlamaz',dünya onundur.' A.Tarkovsky
'Sanat,insanları çevresinde toplamaya iten o sonsuz,dur durak tanımayan idealin,maneviyat özleminin duyulduğu yerde ortaya çıkar ve gelişir.Modern sanatın seçtiği yol yanlıştır,çünkü hayatın anlamını arama adına salt kendini onaylama peşinde koşmaktadır.Bu yüzden bu yaratıcı uğraş,kendi bireyci eylemlerinin bir kerelik değerini haklı göstermeye çalışan egzantrik kişilerin garip bir çabasına dönüşmüştür.Ne var ki,bireyin kendini sanatta kanıtlaması olanaksızdır,çünkü sanat daha farklı,genel ve yüksek bir düşünceye hizmet eder.Sanatçı,kendisine nerdeyse bir mucize sonucu bahşedilmiş sayabileceğimiz yeteneğinin bedelini ödemek zorunda olan bir hizmetkardır.Günümüz insanı hiçbir şey feda etmeye yanaşmıyor; oysa gerçek bireyselliğe varmanın yegane yolu özveriden geçer.Ne yazık ki,bu gerçeği giderek unutuyoruz,dolayısıyla insan olma duygusu da yitip gidiyor.
Burada güzele ulaşmaktan söz ederken,yani ideale özlemden doğan sanatın hedefinin işte bu ideal olduğunu söylerken,amacım asla dünyevi 'pislikten' kaçınması gerektiğini vurgulamak değildir...Aksine,sanatsal görüntü daima,birinin yerine ötekini,büyüğün yerine küçüğü geçiren bir göstergedir.Canlıdan söz etmek isteyen sanatçı ölüden bahseder,sonsuz hakkında konuşabilmek için sınırlı olanı sunar.Bir yedek! Sonsuzu maddeleştirmek mümkün değildir,ancak onun yanılsaması,görüntüsü yaratılabilir.' A.Tarkovsky
bu adam aynı s.stalloneye benziyo...
'...sinemada beni çeken,alışılmamış şiirsel bağlantılar,şiirselliğin mantığıdır...
...kanımca,şiirsel mantık,hem düşünce geliştirmenin yasalarına hem de genel olarak yaşamın yasalarına klasik dramatürjinin mantığından çok daha yakındır...
...karmaşık bir düşünce ve şiirsel bir dünya görüşü,asla,ne pahasına olursa olsun,fazla açık,herkesçe bilinen olgular çerçevesine sıkıştırılmamalıdır.Dolaysız,genelgeçerli sonuçlar çıkarma mantığı,insana fazlasıyla geometri teoremlerinin ispatını anımsatıyor...
...bir nesne hakkında her şey hemen bir çırpıda söylenmezse,insan bu konuda şahsi görüşler üretme olanağına kavuşmuş olur.Oysa genelde sonuç,seyirciye hiç akıl yürütme fırsatı tanımaksızın tepsi içinde sunulmaktadır.Seyirci zahmetsiz elde ettiği bu sonuçla ne yapacağını bilemez.Yönetmen,bir görüntünün yaratılmasındaki zahmeti ve mutluluğu seyirciyle paylaşmadan ona bir şey anlatabilir mi? ..
...burada şiirden söz ederken aklımda belli bir tür yok.Şiir benim için bir dünya görüşü,hakikatle olan ilişkimin özel bir biçimidir...'
'...Bu tip (İvan karakteri için söylüyor) ,içsel dramatikliğiyle beni,keskinleşen buhran anlarından ve insanlara özgü bütün temel çatışmalardan geçerek adım adım gelişen karakterlerden çok daha fazla etkiledi.Gelişmeyen,nerdeyse durgun bir karakterde,ihtirasın baskısı aşırı derecede yoğunlaşır ve bu yüzden adım adım gelişen bir insanda olduğundan çok daha belirgin ve inandırıcı bir şekle bürünür.İşte Dostoyevski'yi de bu tür bir ihtirası anlattığı için seviyorum.Benim bütün ilgim,görünüşte dingin,ancak esiri oldukları ihtiraslar yüzünden içsel gerilimle dolu karakterlere yöneliktir.' A.Tarkovsky (Mühürlenmiş Zaman'dan)
'Zira,eski şeyler,geçmiş zamanın bütün esrarlı cazibeleriyle mücehhezdir; zira eski şeyler mazidir; yani Proust'un hasretini çektiği,yadiyle avunduğu geçmiş günlerin geriye doğru derinleyişi,yegane inanılır,bel bağlanır bir hakikat haline girişi demektir.Marcel Proust,bütün hayat felsefesini bütün dünya görüşünü bu telakkide toplamıştır.NiçinZira yaşanılmakta olan an henüz uzuvlaşmamış bir rüşeym halindedir.Gelecek zaman ise hiç doğmamış ve belki hiç doğmıyacaktır.Şu halde varlığın,var olmanın tan olarak mefhumlaştığı,müspetleştiği,gerçekleştiği yer ancak mazinin engin kucağıdır.Hakikat mazidedir.' Y.K.Karaosmanoğlu
'mamma roma' filmi bir başyapıt...
'Uyuduğum esnada okuduğum şeye dair birtakım mülahazalarda bulunmaktan henüz kendimi alamamışımdır.Lakin,bu mülahazalar,kafamda,epeyce acayip bir şekle girmiştir.Bana öyle gelirdi ki eserde bahsi geçen şeyler -mesela bir kilise,bir 'quatour',Birinci Fransuva ile Şarlken'in rekabetleri-bizzat ben imişim.'