Bugün Türkiye'de yaşayıp kendine 'Ben Türküm' diyen hiç kimse dedelerinden hiç birinin bir kürt,çerkez yada arap bir bayanla evlenmediği, yada Onun soyundan olmadığı garantisini veremez.Örneğin bundan 1000-1200 yıl önce büyük büyük büyük....babalarımdan biri ÖZ TÜRK OLMAYAN (Hititli, frigyalı, iyonyalı,urartulu, kürt, çerkez, çeçen...) bir kadın ile aile kurmuş olabilir.Ve bu çok büyük bir olasılıktır.
'Günümüz dünyasında Türk lük bir şekilde belli olacaksa göz veya ten rengiyle, kafatası ölçüsüyle, soy ağacıyla belli olmaz. Olur diyenler varsa onları pek acı bir hüsran bekliyor. Bir insanın Türklüğünü belli eden onun tuttuğu taraftır. Toplum değerleri itibariyle içinde yer aldığı, tarih oluşumu içinde kabullendiği, iyileşmesine yol açan tedbirler bakımından sorumluluğunu üstlendiği 'taraf. Ne tarafta durduğunu söyle, sana Türk olup olmadığını söyleyeyim. ' (İsmet Özel)
Türkler’in de gelişiyle, Anadolu tarihi, Bizanslılar, Pontus Rumları, Ermeniler, Kürtler, Haçlılar, Araplar, Nesturiler, Asuriler, Moğollar, Gürcüler gibi, farklı etnik köken ve dinden insanların, karşılıklı etkileşip, yeni Anadolu toplumunun oluştuğu bir sürece girmiştir. Bütün bu değişik insan gurupları arasında, düşmanlıklar, dostluklar, büyüklü küçüklü savaşlar, barışlar, ittifaklar, ittifakların bozulup yeni cepheleşmelerin ortaya çıkışı, kız alıp vermeler, karşılıklı din değiştirmeler, çıkar çatışmaları, prenslerin/ağaların/beylerin taht kavgaları, zorda kalınca birbirine iltica etmeler ile tam bir kargaşa dönemi yaşanmış ve yeni bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır. İŞTE BU NEDENLE bugün ÖZ BE ÖZ bir TÜRK IRKINDAN bahsetmek abesle iştigaldir.
Türkler’in de gelişiyle, Anadolu tarihi, Bizanslılar, Pontus Rumları, Ermeniler, Kürtler, Haçlılar, Araplar, Nesturiler, Asuriler, Moğollar, Gürcüler gibi, farklı etnik köken ve dinden insanların, karşılıklı etkileşip, yeni Anadolu toplumunun oluştuğu bir sürece girmiştir. Bütün bu değişik insan gurupları arasında, düşmanlıklar, dostluklar, büyüklü küçüklü savaşlar, barışlar, ittifaklar, ittifakların bozulup yeni cepheleşmelerin ortaya çıkışı, kız alıp vermeler, karşılıklı din değiştirmeler, çıkar çatışmaları, prenslerin/ağaların/beylerin taht kavgaları, zorda kalınca birbirine iltica etmeler ile tam bir kargaşa dönemi yaşanmış ve yeni bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır.
İsmet Paşa, Cumhurbaşkanı olduktan sonra Atatürk ile ihtilaf sebebi olan konuları kendine göre uygulamaya başladı. Bunun kilit noktası 1935 Kurultayı'dır. Halk Fırkası.orada Cumhuriyet adını da alarak Cumhuriyet Halk fırkası oldu. O zaman bir tüzük değişikliği olmuştu. İnönü, Recep Peker'i görevlendirdi. Peker İtalya ve Almanya'ya giderek oradaki partileri inceledi ve bir program hazırladı. İnönü parti genel başkanı sıfatıyla bunu imzaladı ve bu değişiklik önerisi Çankaya'ya götürüldü ve o zamanki Katibi Umumi Hasan Rıza Bey de Mustafa Kemal'e sundu. Programı okuyan Atatürk, 'Kim bu zorbalar? ' diye çıkıştı. Çünkü orada önerilen yönetim modeli faşist bir yönetimdi.. O kadar ki Meclis'in üstünde yüksek bir konsey vardı. Paşa, Recep Peker'i ve İnönü'yü çağırır. İnönü, okumadan imzaladığını söyler. Atatürk bu olaydan 6 ay sonra Recep Peker'i, bir yıl sonra da İsmet Paşa'yı görevden alır. İsmet İnönü cumhurbaşkanı olunca o modeli aynen uygular...
– Atatürk'ün dini algılayışı ile bugün kendini Atatürkçü olarak tanımlayanların din algılayışı arasında fark var mı? Bu neden kaynaklanıyor? Aslında Kemalistler, Atatürk'ün gerçek din anlayışını ortaya çıkarmaya çalışanlardır. Gazi, Halk Fırkası'nı kuracağı zaman Anadolu'da halkla buluşarak kuracakları parti ile ilgili soruları yanıtlıyordu. Ve halkın en çok sorduğu sorular dinle ilgiliydi. Ben de bunları okuduğum zaman çok şaşırdım. Gazi'nin bu kadar çok din bilgisi olduğunu zannetmiyordum. Kubilay olayına bakın, Şeyh Said olayına bakın hepsinin arkasında İngiltere vardır. Mustafa Kemal Paşa, din bahane edilerek Türkiye'nin geri kalmasını sağlayanlara karşıydı. Gazi'nin bu çizgisini izleyenlerde gerçek Kemalistlerdir. Gazi, annesi öldüğünde onu İslam kaidelerine göre gömdürmüş ve ziyarette ve mezarının başında dua etmiştir.
– Öyle ama bugün neredeyse her türlü İslami ritüele, laiklik karşıtı eylem olarak tepki gösteriliyor... Ben Fransa'ya gittiğim dönemlerde Türkiye'de Mevlid'in radyoda okunup okunamayacağı tartışılıyordu. Fransa'da ise her Pazar bütün radyolardan Katolik, Protestan hatta Musevi ayini veriliyordu.Bu, Fransa'nın laikliğine bir halel getirmiyordu ki. Şimdi Türkiye'de diyorlar ki 'bu kadar çok cami var'. Olur mu yahu! İstiyorlarsa yapsınlar.
– Ama bugün bazı Atatürkçüler hiç de sizin gibi düşünmüyor. Ben onlara, İnönü Atatürkçüleri diyorum.
– İlkokuldan üniversiteye kadar bütün müfredatta Atatürk'ün hayatı var. Buna rağmen hala 'Atatürk hakkında pek bir şey bilinmiyor' diyorsunuz. Nedir bilinmeyen? O dönem tamamen örtülmüş, saklanmış ve ortaya bir heykel çıkarılmıştır. Her tarafa o heykeli koymuşlar ama o heykelin içini boşaltmışlardır. Mustafa Kemal'den geriye sadece 3-5 vecize bırakılmıştır. Halbuki Mustafa Kemal Paşa'nın, yaptığı işin mahiyetini anlatan 1919'dan 1930'lara kadar sürmüş bir sürü konuşması var. Fakat bunlar yok edilmiş, yayınlanmamış. Kaynak Yayınları, Mustafa Kemal'in bütün eserlerini, çocukluktan ölümüne kadar olan süreci yayınlamaya karar verdi ve bir heyet kurdu. Kurulan heyetin içinde danışman olarak ben de bulunuyorum. Enteresandır 12. ciltte olmamıza rağmen daha 1921 yılındayız. Oysa daha önce yayınlanan 'söylem ve demeçleri' 3 ciltten ibaret. Yayınlanmayan ve aktarılmayanın boyutunu varın siz düşünün.
– Bilinçli bir gizleme var yani. Evet. Çünkü Mustafa Kemal Paşa'nın Türkiye'ye verdiği istikamet ve düşünceleri, etrafındaki insanların istikameti ve düşünceleriyle pek uyuşmuyor. Mustafa Kemal Paşa'nın hiçbir zaman lafa dökülmeyen gerçekleri var ve ben bunları söylediğim zaman bana çok kızıyorlar. Mesela bize yıllarca Mustafa Kemal'in en sadık adamı diye gösterilen İnönü'yü, Gazi görevden almıştır.
– Atatürk ve İnönü arasındaki ihtilafın temel nedeni demokrasi anlayışları mıydı? İnönü ile Gazi'nin arası Serbest Fırka'dan itibaren çok gergindi. Çünkü Mustafa Kemal'in anlayışında çok fikirli demokrasi vardı. Onun tek başına hakim olduğunun söylendiği dönemlerde bakıyorsunuz, Kadro Dergisi yayınlanmaya başlıyor. Kadrocular, Yakup Kadri, Şevket Süreyya ve daha bir sürü adam var. Savundukları fikirler de Sosyalizme çok yakın görünen üçüncü dünyacı fikirler. Birden Kadro kapanıyor ve Yakup Kadri Bey Kabil'e sürgün olarak elçi gönderiliyor. İsmet Paşa ile Recep Peker, bu dergiyi kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Arkasından Serbest Fırka kuruluyor. Gazi'nin çocukluk arkadaşı Ali Fethi Bey getiriliyor Paris'ten. Partinin içinde Gazi'nin kız kardeşi de var. Bu parti de liberalliği savunuyordu. Aslında her şey çok net. Mustafa Kemal, İsmet Paşa'yı tek bırakmak istemiyor ve hem soldan hem sağdan muhalefet kuruyordu.
– Çok partililik konusunda İnönü'nün tavrı olumsuz mu oldu? İsmet Paşa her iki fırkayı da dağıtmak istedi. Hatta Serbest Fırka için İzmir'de olay bile çıkarmıştır.
– Sizce Atatürk politik yelpazenin sağında mı yoksa solunda mı yer alıyordu? Gazi aslında bir demokrasi düşünüyordu. Bu demokrasi içinde kendi partisinin yeri ise solda idi. Eğer Tevfik Rüştü Bey Moskova'ya gönderildiği zaman Üçüncü Enternasyonali kabul etseydi biz de girmiş olacaktık. Fakat Ruslar Mustafa Kemal'i değil, Mustafa Suphi Bey'i istiyorlardı. Mustafa Kemal: 'Biz emperyalistlerin baskısından kurtulup Sovyetlerin baskısına girmeyiz' diyordu. Onlar da Gazi'nin düşüncelerini bildikleri için istememişlerdir.
– Cumhurbaşkanı olduktan sonra İnönü'nün, Atatürk'le ihtilafa düştükleri konularda daha rahat hareket ettiği söylenebilir mi? İsmet Paşa Cumhurbaşkanı olduktan sonra Gazi ile ihtilaf sebebi olan konuları kendine göre uygulamaya başladı. Bunun kilit noktası 1935 Kurultayı'dır. Halk Fırkası.orada Cumhuriyet adını da alarak Cumhuriyet Halk fırkası oldu. O zaman bir tüzük değişikliği olmuştu. İnönü, Recep Peker'i görevlendirdi. Peker İtalya ve Almanya'ya giderek oradaki partileri inceledi ve bir program hazırladı. İnönü parti genel başkanı sıfatıyla bunu imzaladı ve bu değişiklik önerisi Çankaya'ya götürüldü ve o zamanki Katibi Umumi Hasan Rıza Bey de Mustafa Kemal'e sundu. Programı okuyan Gazi, 'Kim bu zorbalar? ' diye çıkıştı. Çünkü orada önerilen yönetim modeli faşist bir yönetimdi.. O kadar ki Meclis'in üstünde yüksek bir konsey vardı. Paşa, Recep Peker'i ve İnönü'yü çağırır. İnönü, okumadan imzaladığını söyler. Gazi bu olaydan 6 ay sonra Recep Peker'i, bir yıl sonra da İsmet Paşa'yı görevden alır. İsmet İnönü cumhurbaşkanı olunca o modeli aynen uygular.
– O modelin uygulamasında neler görüyoruz? O zamana kadar Anadolu ve Türklük üzerine araştırma-geliştirme yapan milli bir eğitim sistemi vardı. İsmet Paşa birden okullardaki eğitim sistemini Türk-Osmanlı- Selçuklu tabanından, Yunan-Latin denilebilecek bir tabana kaydırdı. Ve bu, 'Türkiye'nin geleceği', 'İsmet Paşa'nın reformu' gibi propagandalarla kabul edilerek bütün okul kitapları değiştirildi. 1947'de de Tevhid-i Tedrisat Kanunu değiştirilerek tamamen başka bir öğretim düzenine dönmüş olduk.
– Buna da 'Batılılaşma' denildi ve hedef haline getirildi... Gazi'nin bütün söylem ve demeçlerini okuyun 'Garplılaşma' diye bir laf yok. Muasırlaşma diye bir laf vardır. Batı Türklerinin yozlaşması, Tanzimat'la başlar ve aslında biz İsmet Paşa'yla Tanzimat'a döndük. Tanzimat döneminin büyük adamlarından Fuat Paşa padişaha vasiyet bırakarak şöyle diyor; 'İngiltere ile aramızın açıldığını görmektense Osmanlı vilayetinden birini feda etmeyi tercih ederim'. Kafa aynen budur. Şimdi de Kıbrıs'ı feda etmeye çalışıyorlar. Bu aynı kafadır. Bu Tanzimat kafasıdır. Bunun Kemalizmle, cumhuriyetle hiç alakası yoktur.
Atatürk'ün Batılılaşma diye bir hedefi yoktu –'Batılılaşma' diye bir hedefi olmadı mı Atatürk'ün? 'Batılılaşma' Gazi'nin nasıl hedefi oluyor yahu? Lozan'da karşımızdakilerin hepsi Batılıydı zaten. Biz onlarla savaştık. Bizim savaşımız Yunanistan'la değildi ki Batı ile idi. Türkler gözlerini dört açmak zorundalar. Biz Tanzimat çizgisinde Batılı olacak bir kavim değiliz. Ben şuna bakarım, bizim kültürümüz nereden ve nasıl yozlaştırılıyor. Eğer benim memleketimde, şiirimde, musikimde o büyük kültürleri yapan unsurların yerine, yabancı ve bizimle ilişkisi olmayan unsurlar getirilip biz dejenere ediliyorsak o zaman ben ona karşı çıkarım. Bana göre Türk aydınları Türk değildir. Türk aydını sentezci değil kopyacı. Bazı solcular gelip diyor ki abi Küba'da devrim yaptılar. Yahu Küba'nın şartlarıyla senin şartların aynı mı! Küba bir ada. Hepsini toplasan bir avuç insan. Sen bin senelik bir medeniyetin getirdiği bir kavimsin. Ta Tuna'dan Aden Körfezi'ne kadar olan bir bölgede yaşama biçimin var ve bu senin kavminin eseri. Bunun içinde İslamiyet de var.
– Batı'yla ters düşen Mustafa Kemal'in stratejisi neydi? Mustafa Kemal'in genel stratejisi çok netti. Mustafa Kemal döneminde biz çevremizdeki ülkelerle birlikte güçlüydük. Mustafa Kemal'in ilk yaptığı iş Ruslarla, İkinci yaptığı iş Araplarla anlaşmaktır. Sonra sırtını İran'a dayar. Kime cephe almıştır; Batıya! Tehlike oradan gelecektir bunu biliyordu. Gazi ölene kadar Musul, Hatay, Dersim ve 12 ada gibi meselelerden dolayı Batı'yla ihtilaf halindeydik. Gazi bunları önlemek için önce Balkan Paktı'nı, daha sonra da Sadabad Paktı'nı kurar. Bu iki paktın devletleri eski imparatorluk topraklarıydı ve Gazi orada bir konfederasyon sistemini geliştirmeyi düşünüyordu.
– Türkiye'nin, Cumhuriyetin kurulmasından sonra Atatürk çizgisinden sapmaya uğratıldığı öne sürülebilir mi? 1950'den sonraki dönemi 2. dönem olarak mütalaa etmek lazım. Biri cumhuriyet dönemi diğeri demokrasi dönemi. İki dönem birbirine taban tabana zıttır Cumhuriyet döneminde tam bağımsızlık ve Türkiye'nin çağdaş uygarlığı yakalaması esastır. Ötekinde ise Batılılık, Batıya sığınmak ve Batılı olmak esastır.
Batılı tarikatlar; Masonlar – Batılı paradigmanın yönetimlere bu kadar kolay hakim olması ilginç gelmiyor mu? Türkiye deki Batı hakimiyeti Tanzimat'tan sonra çok usturuplu bir şekilde gelişti. Bu gelişme, Batı'nın üçüncü dünya ülkelerine girerken kullandığı bir takım yan kuruluşlarla olur. Türkiye'de de çok var bundan. Lionslar, Roteryanlar vs. aslında bunlar Batılı tarikatlardır. Adları konmaz, fakat Batı'ya çalışırlar. Oraya üye olduğunuz zaman Batı aleyhtarı bir şey yapmazsınız. Kesinlikle onlarla hareket etmelisiniz. Daha önceki dönemde bunu masonlar yapıyorlardı.
– Sebataistlerin ve Masonların bugün de Türkiye'de yönetimde söz sahibi olmak için büyük uğraşlar verdiği ifade ediliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bir insanı ırkından ve dininden dolayı aşağılamak doğru değildir. Aranacak geçerli neden ne yaptığı ve kime çalıştığıdır. Sebatayların bazıları bu tür işlere alet olmuşlardır. Mesela Cavit Bey ve Filozof Rıza Teyfik Bey Sebataydır. Rıza Bey Sevr'i imzalayan, Cavit Bey'de Gazi'yi öldürmeye kalkan insandır. Gazi, 1920'lerin sonlarında Yargıtay üyelerinden birinin Mason olduğunu öğrenince onu görevden almıştır. Mason localarını kapatmıştır. Mustafa Kemal Paşa öldükten sonra bu locaları İsmet Paşa yeniden açmıştır.
– Erbakan'ın siyaset yasağını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunlar bizdeki küçük oyunlar ve öteden beri bunlar yapılır. Asıl mesele Türkiye'de demokrasiyi demokrasi olarak uygulayamayışımızdır.
Atatürkçülüğü 'sadece Laikliği korumak' zanneden cahil!
ABD üsleri için yapılan 'Tezkere' oylamasında 100 yakın milletvekili, genel başkanları(RTE) nın kararına uymayarak RED oyu vermiştir.
Dün akşam Show TVde Defne Samyeli'nin sorduğu sorular karşısında rengi bazen mor ve kırmızı arasında gidip gelen adam.
Bugün Türkiye'de yaşayıp kendine 'Ben Türküm' diyen hiç kimse dedelerinden hiç birinin bir kürt,çerkez yada arap bir bayanla evlenmediği, yada Onun soyundan olmadığı garantisini veremez.Örneğin bundan 1000-1200 yıl önce büyük büyük büyük....babalarımdan biri ÖZ TÜRK OLMAYAN (Hititli, frigyalı, iyonyalı,urartulu, kürt, çerkez, çeçen...) bir kadın ile aile kurmuş olabilir.Ve bu çok büyük bir olasılıktır.
'Günümüz dünyasında Türk lük bir şekilde belli olacaksa göz veya ten rengiyle, kafatası ölçüsüyle, soy ağacıyla belli olmaz. Olur diyenler varsa onları pek acı bir hüsran bekliyor. Bir insanın Türklüğünü belli eden onun tuttuğu taraftır. Toplum değerleri itibariyle içinde yer aldığı, tarih oluşumu içinde kabullendiği, iyileşmesine yol açan tedbirler bakımından sorumluluğunu üstlendiği 'taraf. Ne tarafta durduğunu söyle, sana Türk olup olmadığını söyleyeyim. '
(İsmet Özel)
Türkler’in de gelişiyle, Anadolu tarihi, Bizanslılar, Pontus Rumları, Ermeniler, Kürtler, Haçlılar, Araplar, Nesturiler, Asuriler, Moğollar, Gürcüler gibi, farklı etnik köken ve dinden insanların, karşılıklı etkileşip, yeni Anadolu toplumunun oluştuğu bir sürece girmiştir. Bütün bu değişik insan gurupları arasında, düşmanlıklar, dostluklar, büyüklü küçüklü savaşlar, barışlar, ittifaklar, ittifakların bozulup yeni cepheleşmelerin ortaya çıkışı, kız alıp vermeler, karşılıklı din değiştirmeler, çıkar çatışmaları, prenslerin/ağaların/beylerin taht kavgaları, zorda kalınca birbirine iltica etmeler ile tam bir kargaşa dönemi yaşanmış ve yeni bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır. İŞTE BU NEDENLE bugün ÖZ BE ÖZ bir TÜRK IRKINDAN bahsetmek abesle iştigaldir.
Türkler’in de gelişiyle, Anadolu tarihi, Bizanslılar, Pontus Rumları, Ermeniler, Kürtler, Haçlılar, Araplar, Nesturiler, Asuriler, Moğollar, Gürcüler gibi, farklı etnik köken ve dinden insanların, karşılıklı etkileşip, yeni Anadolu toplumunun oluştuğu bir sürece girmiştir. Bütün bu değişik insan gurupları arasında, düşmanlıklar, dostluklar, büyüklü küçüklü savaşlar, barışlar, ittifaklar, ittifakların bozulup yeni cepheleşmelerin ortaya çıkışı, kız alıp vermeler, karşılıklı din değiştirmeler, çıkar çatışmaları, prenslerin/ağaların/beylerin taht kavgaları, zorda kalınca birbirine iltica etmeler ile tam bir kargaşa dönemi yaşanmış ve yeni bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır.
Araştırmacı yazar, İsmet Bozdağ'ın yazdığı 'BİTMEYEN KAVGA/ ATATÜRK-İNÖNÜ, İNÖNÜ-BAYAR' isimli kitap mutlaka okunmalı. Emre yayınlarından...
İsmet Paşa, Cumhurbaşkanı olduktan sonra Atatürk ile ihtilaf sebebi olan konuları kendine göre uygulamaya başladı. Bunun kilit noktası 1935 Kurultayı'dır. Halk Fırkası.orada Cumhuriyet adını da alarak Cumhuriyet Halk fırkası oldu. O zaman bir tüzük değişikliği olmuştu. İnönü, Recep Peker'i görevlendirdi. Peker İtalya ve Almanya'ya giderek oradaki partileri inceledi ve bir program hazırladı. İnönü parti genel başkanı sıfatıyla bunu imzaladı ve bu değişiklik önerisi Çankaya'ya götürüldü ve o zamanki Katibi Umumi Hasan Rıza Bey de Mustafa Kemal'e sundu. Programı okuyan Atatürk, 'Kim bu zorbalar? ' diye çıkıştı. Çünkü orada önerilen yönetim modeli faşist bir yönetimdi.. O kadar ki Meclis'in üstünde yüksek bir konsey vardı. Paşa, Recep Peker'i ve İnönü'yü çağırır. İnönü, okumadan imzaladığını söyler. Atatürk bu olaydan 6 ay sonra Recep Peker'i, bir yıl sonra da İsmet Paşa'yı görevden alır. İsmet İnönü cumhurbaşkanı olunca o modeli aynen uygular...
Attila İlhan'la bir roportaj:
– Atatürk'ün dini algılayışı ile bugün kendini Atatürkçü olarak tanımlayanların din algılayışı arasında fark var mı? Bu neden kaynaklanıyor?
Aslında Kemalistler, Atatürk'ün gerçek din anlayışını ortaya çıkarmaya çalışanlardır. Gazi, Halk Fırkası'nı kuracağı zaman Anadolu'da halkla buluşarak kuracakları parti ile ilgili soruları yanıtlıyordu. Ve halkın en çok sorduğu sorular dinle ilgiliydi. Ben de bunları okuduğum zaman çok şaşırdım. Gazi'nin bu kadar çok din bilgisi olduğunu zannetmiyordum. Kubilay olayına bakın, Şeyh Said olayına bakın hepsinin arkasında İngiltere vardır. Mustafa Kemal Paşa, din bahane edilerek Türkiye'nin geri kalmasını sağlayanlara karşıydı. Gazi'nin bu çizgisini izleyenlerde gerçek Kemalistlerdir. Gazi, annesi öldüğünde onu İslam kaidelerine göre gömdürmüş ve ziyarette ve mezarının başında dua etmiştir.
– Öyle ama bugün neredeyse her türlü İslami ritüele, laiklik karşıtı eylem olarak tepki gösteriliyor...
Ben Fransa'ya gittiğim dönemlerde Türkiye'de Mevlid'in radyoda okunup okunamayacağı tartışılıyordu. Fransa'da ise her Pazar bütün radyolardan Katolik, Protestan hatta Musevi ayini veriliyordu.Bu, Fransa'nın laikliğine bir halel getirmiyordu ki. Şimdi Türkiye'de diyorlar ki 'bu kadar çok cami var'. Olur mu yahu! İstiyorlarsa yapsınlar.
– Ama bugün bazı Atatürkçüler hiç de sizin gibi düşünmüyor.
Ben onlara, İnönü Atatürkçüleri diyorum.
– İlkokuldan üniversiteye kadar bütün müfredatta Atatürk'ün hayatı var. Buna rağmen hala 'Atatürk hakkında pek bir şey bilinmiyor' diyorsunuz. Nedir bilinmeyen?
O dönem tamamen örtülmüş, saklanmış ve ortaya bir heykel çıkarılmıştır. Her tarafa o heykeli koymuşlar ama o heykelin içini boşaltmışlardır. Mustafa Kemal'den geriye sadece 3-5 vecize bırakılmıştır. Halbuki Mustafa Kemal Paşa'nın, yaptığı işin mahiyetini anlatan 1919'dan 1930'lara kadar sürmüş bir sürü konuşması var. Fakat bunlar yok edilmiş, yayınlanmamış. Kaynak Yayınları, Mustafa Kemal'in bütün eserlerini, çocukluktan ölümüne kadar olan süreci yayınlamaya karar verdi ve bir heyet kurdu. Kurulan heyetin içinde danışman olarak ben de bulunuyorum. Enteresandır 12. ciltte olmamıza rağmen daha 1921 yılındayız. Oysa daha önce yayınlanan 'söylem ve demeçleri' 3 ciltten ibaret. Yayınlanmayan ve aktarılmayanın boyutunu varın siz düşünün.
– Bilinçli bir gizleme var yani.
Evet. Çünkü Mustafa Kemal Paşa'nın Türkiye'ye verdiği istikamet ve düşünceleri, etrafındaki insanların istikameti ve düşünceleriyle pek uyuşmuyor. Mustafa Kemal Paşa'nın hiçbir zaman lafa dökülmeyen gerçekleri var ve ben bunları söylediğim zaman bana çok kızıyorlar. Mesela bize yıllarca Mustafa Kemal'in en sadık adamı diye gösterilen İnönü'yü, Gazi görevden almıştır.
– Atatürk ve İnönü arasındaki ihtilafın temel nedeni demokrasi anlayışları mıydı?
İnönü ile Gazi'nin arası Serbest Fırka'dan itibaren çok gergindi. Çünkü Mustafa Kemal'in anlayışında çok fikirli demokrasi vardı. Onun tek başına hakim olduğunun söylendiği dönemlerde bakıyorsunuz, Kadro Dergisi yayınlanmaya başlıyor. Kadrocular, Yakup Kadri, Şevket Süreyya ve daha bir sürü adam var. Savundukları fikirler de Sosyalizme çok yakın görünen üçüncü dünyacı fikirler. Birden Kadro kapanıyor ve Yakup Kadri Bey Kabil'e sürgün olarak elçi gönderiliyor. İsmet Paşa ile Recep Peker, bu dergiyi kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Arkasından Serbest Fırka kuruluyor. Gazi'nin çocukluk arkadaşı Ali Fethi Bey getiriliyor Paris'ten. Partinin içinde Gazi'nin kız kardeşi de var. Bu parti de liberalliği savunuyordu. Aslında her şey çok net. Mustafa Kemal, İsmet Paşa'yı tek bırakmak istemiyor ve hem soldan hem sağdan muhalefet kuruyordu.
– Çok partililik konusunda İnönü'nün tavrı olumsuz mu oldu?
İsmet Paşa her iki fırkayı da dağıtmak istedi. Hatta Serbest Fırka için İzmir'de olay bile çıkarmıştır.
– Sizce Atatürk politik yelpazenin sağında mı yoksa solunda mı yer alıyordu?
Gazi aslında bir demokrasi düşünüyordu. Bu demokrasi içinde kendi partisinin yeri ise solda idi. Eğer Tevfik Rüştü Bey Moskova'ya gönderildiği zaman Üçüncü Enternasyonali kabul etseydi biz de girmiş olacaktık. Fakat Ruslar Mustafa Kemal'i değil, Mustafa Suphi Bey'i istiyorlardı. Mustafa Kemal: 'Biz emperyalistlerin baskısından kurtulup Sovyetlerin baskısına girmeyiz' diyordu. Onlar da Gazi'nin düşüncelerini bildikleri için istememişlerdir.
– Cumhurbaşkanı olduktan sonra İnönü'nün, Atatürk'le ihtilafa düştükleri konularda daha rahat hareket ettiği söylenebilir mi?
İsmet Paşa Cumhurbaşkanı olduktan sonra Gazi ile ihtilaf sebebi olan konuları kendine göre uygulamaya başladı. Bunun kilit noktası 1935 Kurultayı'dır. Halk Fırkası.orada Cumhuriyet adını da alarak Cumhuriyet Halk fırkası oldu. O zaman bir tüzük değişikliği olmuştu. İnönü, Recep Peker'i görevlendirdi. Peker İtalya ve Almanya'ya giderek oradaki partileri inceledi ve bir program hazırladı. İnönü parti genel başkanı sıfatıyla bunu imzaladı ve bu değişiklik önerisi Çankaya'ya götürüldü ve o zamanki Katibi Umumi Hasan Rıza Bey de Mustafa Kemal'e sundu. Programı okuyan Gazi, 'Kim bu zorbalar? ' diye çıkıştı. Çünkü orada önerilen yönetim modeli faşist bir yönetimdi.. O kadar ki Meclis'in üstünde yüksek bir konsey vardı. Paşa, Recep Peker'i ve İnönü'yü çağırır. İnönü, okumadan imzaladığını söyler. Gazi bu olaydan 6 ay sonra Recep Peker'i, bir yıl sonra da İsmet Paşa'yı görevden alır. İsmet İnönü cumhurbaşkanı olunca o modeli aynen uygular.
– O modelin uygulamasında neler görüyoruz?
O zamana kadar Anadolu ve Türklük üzerine araştırma-geliştirme yapan milli bir eğitim sistemi vardı. İsmet Paşa birden okullardaki eğitim sistemini Türk-Osmanlı- Selçuklu tabanından, Yunan-Latin denilebilecek bir tabana kaydırdı. Ve bu, 'Türkiye'nin geleceği', 'İsmet Paşa'nın reformu' gibi propagandalarla kabul edilerek bütün okul kitapları değiştirildi. 1947'de de Tevhid-i Tedrisat Kanunu değiştirilerek tamamen başka bir öğretim düzenine dönmüş olduk.
– Buna da 'Batılılaşma' denildi ve hedef haline getirildi...
Gazi'nin bütün söylem ve demeçlerini okuyun 'Garplılaşma' diye bir laf yok. Muasırlaşma diye bir laf vardır. Batı Türklerinin yozlaşması, Tanzimat'la başlar ve aslında biz İsmet Paşa'yla Tanzimat'a döndük. Tanzimat döneminin büyük adamlarından Fuat Paşa padişaha vasiyet bırakarak şöyle diyor; 'İngiltere ile aramızın açıldığını görmektense Osmanlı vilayetinden birini feda etmeyi tercih ederim'. Kafa aynen budur. Şimdi de Kıbrıs'ı feda etmeye çalışıyorlar. Bu aynı kafadır. Bu Tanzimat kafasıdır. Bunun Kemalizmle, cumhuriyetle hiç alakası yoktur.
Atatürk'ün Batılılaşma diye bir hedefi yoktu
–'Batılılaşma' diye bir hedefi olmadı mı Atatürk'ün?
'Batılılaşma' Gazi'nin nasıl hedefi oluyor yahu? Lozan'da karşımızdakilerin hepsi Batılıydı zaten. Biz onlarla savaştık. Bizim savaşımız Yunanistan'la değildi ki Batı ile idi. Türkler gözlerini dört açmak zorundalar. Biz Tanzimat çizgisinde Batılı olacak bir kavim değiliz. Ben şuna bakarım, bizim kültürümüz nereden ve nasıl yozlaştırılıyor. Eğer benim memleketimde, şiirimde, musikimde o büyük kültürleri yapan unsurların yerine, yabancı ve bizimle ilişkisi olmayan unsurlar getirilip biz dejenere ediliyorsak o zaman ben ona karşı çıkarım.
Bana göre Türk aydınları Türk değildir. Türk aydını sentezci değil kopyacı. Bazı solcular gelip diyor ki abi Küba'da devrim yaptılar. Yahu Küba'nın şartlarıyla senin şartların aynı mı! Küba bir ada. Hepsini toplasan bir avuç insan. Sen bin senelik bir medeniyetin getirdiği bir kavimsin. Ta Tuna'dan Aden Körfezi'ne kadar olan bir bölgede yaşama biçimin var ve bu senin kavminin eseri. Bunun içinde İslamiyet de var.
– Batı'yla ters düşen Mustafa Kemal'in stratejisi neydi?
Mustafa Kemal'in genel stratejisi çok netti. Mustafa Kemal döneminde biz çevremizdeki ülkelerle birlikte güçlüydük. Mustafa Kemal'in ilk yaptığı iş Ruslarla, İkinci yaptığı iş Araplarla anlaşmaktır. Sonra sırtını İran'a dayar. Kime cephe almıştır; Batıya! Tehlike oradan gelecektir bunu biliyordu. Gazi ölene kadar Musul, Hatay, Dersim ve 12 ada gibi meselelerden dolayı Batı'yla ihtilaf halindeydik. Gazi bunları önlemek için önce Balkan Paktı'nı, daha sonra da Sadabad Paktı'nı kurar. Bu iki paktın devletleri eski imparatorluk topraklarıydı ve Gazi orada bir konfederasyon sistemini geliştirmeyi düşünüyordu.
– Türkiye'nin, Cumhuriyetin kurulmasından sonra Atatürk çizgisinden sapmaya uğratıldığı öne sürülebilir mi?
1950'den sonraki dönemi 2. dönem olarak mütalaa etmek lazım. Biri cumhuriyet dönemi diğeri demokrasi dönemi. İki dönem birbirine taban tabana zıttır Cumhuriyet döneminde tam bağımsızlık ve Türkiye'nin çağdaş uygarlığı yakalaması esastır. Ötekinde ise Batılılık, Batıya sığınmak ve Batılı olmak esastır.
Batılı tarikatlar; Masonlar
– Batılı paradigmanın yönetimlere bu kadar kolay hakim olması ilginç gelmiyor mu?
Türkiye deki Batı hakimiyeti Tanzimat'tan sonra çok usturuplu bir şekilde gelişti. Bu gelişme, Batı'nın üçüncü dünya ülkelerine girerken kullandığı bir takım yan kuruluşlarla olur. Türkiye'de de çok var bundan. Lionslar, Roteryanlar vs. aslında bunlar Batılı tarikatlardır. Adları konmaz, fakat Batı'ya çalışırlar. Oraya üye olduğunuz zaman Batı aleyhtarı bir şey yapmazsınız. Kesinlikle onlarla hareket etmelisiniz. Daha önceki dönemde bunu masonlar yapıyorlardı.
– Sebataistlerin ve Masonların bugün de Türkiye'de yönetimde söz sahibi olmak için büyük uğraşlar verdiği ifade ediliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bir insanı ırkından ve dininden dolayı aşağılamak doğru değildir. Aranacak geçerli neden ne yaptığı ve kime çalıştığıdır. Sebatayların bazıları bu tür işlere alet olmuşlardır. Mesela Cavit Bey ve Filozof Rıza Teyfik Bey Sebataydır. Rıza Bey Sevr'i imzalayan, Cavit Bey'de Gazi'yi öldürmeye kalkan insandır. Gazi, 1920'lerin sonlarında Yargıtay üyelerinden birinin Mason olduğunu öğrenince onu görevden almıştır. Mason localarını kapatmıştır. Mustafa Kemal Paşa öldükten sonra bu locaları İsmet Paşa yeniden açmıştır.
– Erbakan'ın siyaset yasağını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunlar bizdeki küçük oyunlar ve öteden beri bunlar yapılır. Asıl mesele Türkiye'de demokrasiyi demokrasi olarak uygulayamayışımızdır.
Kaynak: (Anadolu Gençlik Dergisi)