"İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki, o dahi Küçük Asya*da çıktı; hem de bize karşı.. Elden ne gelebilirdi ki?“ (David Lloyd George, İngiltere Başbakanı, 1922)
SARIL BANA Bu yaşıma geldim içimde bir çocuk hala Sevgiler bekliyor sürekli senden. İnsanın bir yanı nedense hep eksik Ve o eksiği tamamlayayım derken, Var olan aşınıyor zamanla.
Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
Anıların kar topluyor inceden, Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne. Ama yine de unutuş değil bu, Sızlatıyor sensizliği tersine. Senin kim olduğunu bile bilmezken.
Sanki ekonomi, enflasyon, işsizlik, sağlık eğitim, dış politika ve diğer sorunlar halledilmiş de tek dert o kalmış gibi son günlerde partileri bir "başörtüsü" telaşıdır almış gidiyor.
Partilerdeki bu işgüzarlık toplumun tüm kesimlerine yansıyor ve biri kalkıp şu sözleri ediveriyor: "Giyiniyor ama açıktan daha cazip hale geliyor. Başını örtüyor, giyiniyor fakat öyle renklerle, öyle şekillerle ve öyle bir güzellik vererek, estetik değil cazibe vererek bunu yapıyor ki açık olsaydı belki o kadar dikkati çekmeyecekti."
İşin İlginçliği ise, bunu söyleyenin sıradan bir imam veya sokaktan geçen herhangi bir kişi değil, bir İslam Hukuku Profesörü olması!
Yani kafalar belden aşağı çalıştıkça ve niyet bozuk olduğu sürece, kadınlar için açılsalar da kapansalar da karanlık radarlardan kurtuluş yok.
VANTİLATÖR Masal bu ya, Pinokyo ölmüş ve doğru cennete gitmiş. Cennetin kapısında bir meleğin gözetiminde sırasını beklerken, saatlerle dolu bir oda görmüş ve sormuş: - Bu oda ne böyle? - Aile odanız... Her ailenin sağken yaptıklarının kayıtlarının tutulduğu özel odası vardır burada.
- Ya bu saatler? - Bunlar yalan saatleri...Dünyadaki herkesin bir yalan saati vardır ve her yalan söyleyişlerinde saatlerindeki ibre hareket eder.
Pinokyo, - Anladım, demiş, mesela bu kimin saati? - O, senin annenin saati...İbre sabit, yani annen hiç yalan söylememiş.
Pinokyo'nun hoşuna gitmiş tabii... Sormaya devam etmiş: - Bu üç hareketli saat kimin? - O senin babanın saati...Üç kere yalan söylemiş.
Sonunda sabırsızlıkla sormuş Pinokyo: - Peki benim saatim nerede?
Melek soğukkanlılıkla cevap vermiş: - Senin saatin cehennemin müdüriyet bürosunda...
Pinokyo şaşırmış: - Ama neden? Melek gülümsemiş: - Müdür bey onu vantilatör olarak kullanıyor.
Haberlere bakılırsa, son zamanlarda değişik kamu kurumlarında çalışanlardan promosyonla ilgili çok sayıda şikayet yükseliyor... muş.
Mesela, bir bakanlıkta giyim yardımından “yararlanacaklar” listesinde teknik personel dışında kimler varmış biliyor musunuz? Şunlar varmış: Bakan Bakan Yardımcısı Genel Müdürler Başkanlar Bakan müşavirleri Daire başkanları ve bu tür usulsüzlükleri denetlemekle görevli Bakanlık müfettişleri…
MÜJDAT GEZEN DİYOR Kİ... "Sanatın tabiatı muhaliftir. Hem yandaş hem sanatçı olunmaz. Bu işin varlığına aykırı bir durumdur. Bir siyasi partiye gidip seçim zamanı oy veririm ben. Ama kölesi olmam, olamam. Aykırıdır bu. Hayata, sanata bakışa aykırıdır. Ayıptır ayrıca. Ayıptır. Tekrar söylüyorum: Ayıptııır!"
BİTTİ O SEVDA Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz şey Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği Kaybetti kumarda gözlerim Kaybetti kumarda gözleri.
Bir koru rüzgârlandı göğüs boşluğumuzda sanki Uzaklaştı ağaçlar birbirlerinden Yakınlaştı ağaçlar birbirlerine Yani her soluk alıp verişimizde bizim Bir mekik gibi kalbin Bir mekik gibi kalbim İşleyip durdu bu yitikliği yeniden.
Ne kaldı Farkında mısın bilmem Gündüzler.. Gündüzler biraz azaldı.
YENİ SEVDALININ SABAHI
seher vakti
siliniyor yeryüzünün sürmesi gözünden
kırılıyor gökyüzünün camları
iğneler, ısırıklarla dolu
denizin yorgun kolları
şafak
gerdek sabahının pembe gelini
açıyor perdelerini
yellerin çiğden kanatları
ırgalıyor gülleri, zambakları
uyanıyor delikanlı
düşünü bitiremeden
— aşığım
diyor
— yanığım
savurup göğsünün sapını samanını
ADNAN ÖZER
Bugün 10 KASIM, 09:05 / GÜNÜN ÖZETİ
"İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki, o dahi Küçük Asya*da çıktı; hem de bize karşı.. Elden ne gelebilirdi ki?“ (David Lloyd George, İngiltere Başbakanı, 1922)
* Küçük Asya: Anadolu
O ve İnsani yönü
O ve Kadın
O ve Çocuk/ları
O 'nun için Dünya ne dedi?
Bugün 10 KASIM, 09:05 / III
Merhaba
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Bugün 10 KASIM, 09:05 / II
ve Dünya O'nu selamladı...
Bugün 10 KASIM, 09:05 / I
Tüm Turkiye ve...
Günaydın Mekan :))
Biraz "hayat dersleri"ne ne dersiniz?
SARIL BANA
Bu yaşıma geldim içimde bir çocuk hala
Sevgiler bekliyor sürekli senden.
İnsanın bir yanı nedense hep eksik
Ve o eksiği tamamlayayım derken,
Var olan aşınıyor zamanla.
Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
Anıların kar topluyor inceden,
Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
Ama yine de unutuş değil bu,
Sızlatıyor sensizliği tersine.
Senin kim olduğunu bile bilmezken.
Sevgiden caydığım yerde darıl bana.
METİN ALTIOK
"Açıktan daha cazip örtülüler var.”
KAPALILAR DİKKAT
SIRA SİZE GELIYOR!
Sanki ekonomi, enflasyon, işsizlik, sağlık eğitim, dış politika ve diğer sorunlar halledilmiş de tek dert o kalmış gibi son günlerde partileri bir "başörtüsü" telaşıdır almış gidiyor.
Partilerdeki bu işgüzarlık toplumun tüm kesimlerine yansıyor ve biri kalkıp şu sözleri ediveriyor:
"Giyiniyor ama açıktan daha cazip hale geliyor. Başını örtüyor, giyiniyor fakat öyle renklerle, öyle şekillerle ve öyle bir güzellik vererek, estetik değil cazibe vererek bunu yapıyor ki açık olsaydı belki o kadar dikkati çekmeyecekti."
İşin İlginçliği ise, bunu söyleyenin sıradan bir imam veya sokaktan geçen herhangi bir kişi değil, bir İslam Hukuku Profesörü olması!
Yani kafalar belden aşağı çalıştıkça ve niyet bozuk olduğu sürece, kadınlar için açılsalar da kapansalar da karanlık radarlardan kurtuluş yok.
Yürüyen üç aptal, oturan üç bilgeden daha çok yol alır. (Çin Atasözü)
LAZCA DÖKTÜRMECELER
- Eğer karadeniz kızına kafa tutayisan, ya çok yağlu yidun ve dilun kayayi... ya da mermidan daha hızlı koşayisun.
– Sevduğuni alamadiysan, alduğinu sevecesun.
– İçune atarsun ama içunden atamazsun.
- Baktun olmayu, bakmayacasun.
GECEYİ KARŞILARKEN...
VANTİLATÖR
Masal bu ya, Pinokyo ölmüş ve doğru cennete gitmiş. Cennetin kapısında bir meleğin gözetiminde sırasını beklerken, saatlerle dolu bir oda görmüş ve sormuş:
- Bu oda ne böyle?
- Aile odanız... Her ailenin sağken yaptıklarının kayıtlarının tutulduğu özel odası vardır burada.
- Ya bu saatler?
- Bunlar yalan saatleri...Dünyadaki herkesin bir yalan saati vardır ve her yalan söyleyişlerinde saatlerindeki ibre hareket eder.
Pinokyo,
- Anladım, demiş, mesela bu kimin saati?
- O, senin annenin saati...İbre sabit, yani annen hiç yalan söylememiş.
Pinokyo'nun hoşuna gitmiş tabii...
Sormaya devam etmiş:
- Bu üç hareketli saat kimin?
- O senin babanın saati...Üç kere yalan söylemiş.
Sonunda sabırsızlıkla sormuş Pinokyo:
- Peki benim saatim nerede?
Melek soğukkanlılıkla cevap vermiş:
- Senin saatin cehennemin müdüriyet bürosunda...
Pinokyo şaşırmış:
- Ama neden?
Melek gülümsemiş:
- Müdür bey onu vantilatör olarak kullanıyor.
BAKANA GİYİM YARDIMI???
Haberlere bakılırsa, son zamanlarda
değişik kamu kurumlarında çalışanlardan promosyonla ilgili çok sayıda şikayet yükseliyor... muş.
Mesela, bir bakanlıkta giyim yardımından “yararlanacaklar” listesinde teknik personel dışında kimler varmış biliyor musunuz? Şunlar varmış:
Bakan
Bakan Yardımcısı
Genel Müdürler
Başkanlar
Bakan müşavirleri
Daire başkanları
ve
bu tür usulsüzlükleri denetlemekle görevli Bakanlık müfettişleri…
Haberu okuyunca yüzüm kızardı.
Ya sizin?
AĞŞAMA NE YİYEK LO?
Püşürük çorbası (Hamur takviyeli)
Yufkaya sarılı Yılan balığı
Kaz ciğeri (Miso sos ve kumkat ile)
Mafiş tatlısı (Rumeli usulü)
MÜJDAT GEZEN DİYOR Kİ...
"Sanatın tabiatı muhaliftir. Hem yandaş hem sanatçı olunmaz. Bu işin varlığına aykırı bir durumdur. Bir siyasi partiye gidip seçim zamanı oy veririm ben. Ama kölesi olmam, olamam. Aykırıdır bu. Hayata, sanata bakışa aykırıdır. Ayıptır ayrıca. Ayıptır. Tekrar söylüyorum: Ayıptııır!"
BİTTİ O SEVDA
Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların
Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti
İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz şey
Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği
Kaybetti kumarda gözlerim
Kaybetti kumarda gözleri.
Bir koru rüzgârlandı göğüs boşluğumuzda sanki
Uzaklaştı ağaçlar birbirlerinden
Yakınlaştı ağaçlar birbirlerine
Yani her soluk alıp verişimizde bizim
Bir mekik gibi kalbin
Bir mekik gibi kalbim
İşleyip durdu bu yitikliği yeniden.
Ne kaldı
Farkında mısın bilmem
Gündüzler..
Gündüzler biraz azaldı.
EDİP CANSEVER
Değişim rüzgârları eserken akıllılar yel değirmeni yapar, aptallarsa duvar örer. (Çin Atasözü)
Uçup giden kuşlarıma...
Günaydın dost kuşlarım...
ALDANIŞ
O sabah
mektubun bana sandım.
Açtım.
Başkasınaymış.
Anladım ki o an, ah,
gülüşün bakışın da bana değil,
ellerinin uzanışı
savruluşu saçlarının
anladım ki bu yana değil
başka yanaymış.
GÜVEN ANKARA
Evlenmeden evvel gözlerinizi dört açın, evlendikten sonra yarı yarıya kapayın. (Portekiz)
HALA UYUYANLAR İÇİN KALK BORUSU
GÜNAYDIN
Yaşam'a,
Dünya'ya,
Herkese,
Her şeye...
Başkalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet. (Çin Atasözü)
CUMARTESİ KEYFİ
(Yılların Ötesinden)