aşk çok çekirdekli üzüm salkımıdır.bazıları çekirdekleri ayıklamasını bilir ve lezzetini alır bazıları çekirdekleriyle yer ve tiksinir.
ben ise çekirdekleri ayılamaya çalışırken salkımı elinden düşürenlerdenim ki böyleleride çoktur aslında diğre ihtimallere göre baya büyük bi ihtimal diyebilirim :) :)
hani hastayken dondurma yemek yanlış gelir ama o güzel tadı seni mutlu eder we serinliği seni rahatlatır ferahlatır ya işte öle bişe :) yaşamak gerek ;) MUTLAKA
tekrar gideceğini bile bile bir gün kapımızı çaldığında bizim sorgusuz sualsiz içeri davet ettiğimiz,varlığından asla rahatsız olmadığımız olmayışında yas tututuğumuz tek misafirdir..
aşk yoktur sevgi vardır hem o eski sevgiler nerde kaldı bu gün ise insanlar aşk diye bir oyun oynuyorlar ama genelde oyunu bozuyorlar.birbirlerini kandırıyorlar. öyle deyil mi ama
aşkı yanlız yaşıyan anlar.aşk ateşe benzer.yanlız yanan anlar.size bir masl yazim. masal ya hani.4 kardeş kelebek yuvadan çıkmış etrafı dolaşıyolar.ama bir yerden duymuşlar ateşl diye birşey var.biraz uçunca auzakta bir ateş görürler. nasıl birşey merak ederler.içlerinden biri ben biraz yaklaşim gelim gördüğümü söyliyim demiş.gitmiş gelmiş parlak demiş.bi diğeri birazdaha yaklaşmış gelmiş sıcak demiş.3 üncü dahada yaklaşmış kanatlarındaki pullar yanmış geliş yakıcı demiş.4 üncü bendaha ileri gideyim demiş dalmış ateşe aşkın ne olduğunu o anlamışta geği gelip anlatamamış.
Dünyada münakaşasını faydasız ve saçma bulduğum iki ruh hali vardır: Biri aşk, öteki de iman! Akıl hudutları içinde kalan delillerinizle, akıl hudutları dışında kalan duygulara nasıl hücum edebilirsiniz? 'Seviyorum' ve 'inanıyorum' diyenlere 'Niçin? ' diye soramazsınız; bir milyon sebep vardır ve çoğu malumdan bir milyon kere daha kuvvetli meçhul sebeplerdir. Aşkın tam bir tarifi yapılamaz. Şiir için de böyledir. Yapılmış ve yapılacak tariflerden her biri, denizden alınmış bir kova suya benzer. Hiç şüphesiz bu deniz suyudur, fakat deniz değildir. Aşkı denize, tarifi de kovaya benzetirseniz elde edilen şey, aşkın bir halini izahtan ibaret kalır. Enginsiz, derinliksiz, dalgasız, kıyısız, renksiz.. bir izah! Klasik anlayış ve düşüncelerin tam aksine aşk, doğrunun, güzelin terkibidir. Tek gıdası samimiliktir. Tek zehiri yalandır. En meşru yalanın bile öldürmediği aşk yoktur. Böyle olduğu içindir ki aşk zamanı, mekanı ve dünya şartlarını aşar. Eskilerin sandıkları gibi sevgilinin kusursuz hali sevilmez. O zaman bu ideal ergeç yüzünü göstermeye mahkum, gerçeğin önünde iflasa mahkumdur. Gerçek aşk sevgilinin bütün kusurlarını görür ve sever. Bunları görmeyen ve sevgiliyi idealleştiren bir alaka, aşkı taklit eden bir hayal oyunudur. Bugünün yirmi yaşındaki gençleri, yarım asır evvelki yaşıtları kadar zengin bir ihtirasla sevebiliyorlar mı? Aşka dair yazılan ve söylenen şeylerin çoğu enteresandır, fakat pek azı insana bir şey öğretirler; çünkü biz birbirine uzak olan birçok ruh haletlerinin hepsine birden 'aşk' diyoruz. Her insanın ferdi yapısına göre asıl ayrılık, her birine teker teker isim koymaktan yorulduğumuz birçok duyguların topuna birden aşk adını vermiş olmamızdan geliyor. Bunun gibi aşıkane ihtirasların hepsi birbirine benzerler ve hepsi aynı iştiyaktan doğmuşlardır, fakat hepsi 'aşk' olamazlar. Gerçek aşkın bir tek değişmez vasfı vardır. Tükenmezlik! Aşk engellere ve hücuma uğradıkca kuvvetlenen ihtirastır. Rakipsizdir, yenilmez! ..
Biz türkler, çabuk seven, fakat sevmesini bilmeyen insanlarız. Bunun sebebi de, galiba erkekle kadın arasındaki temas engellerinin yeni ortadan kalmış olmasıdır. Milli musikimiz ve edebiyatımız gibi bugünkü popüler (arabesk, özgün hatta pop denilen) müziklerde bile aşk şarkı ve şiirleri dolu. Fakat bunların hepsinde gerçek sevgilinin yerinde, sevgiliyi zalim, vefasız, oynak ve dönek telakki eden, buhran ve şikayet iniltileri ve haykırışları vardır. Sevgilinize 'şerefsiz! .', 'canın çıksın insafsız', vb. terim ve kavramlarla sesleneceksiniz ve bunu aşk adına yaptığınızı iddia edeceksiniz! .. Nerde buhran varsa orda gerçek aşk yok, yetersiz ve güdük ihtiras vardır. Aşk mücadeleye imkan vermez. Aşk inanmanın şiiridir. Aşk istemez yalnız verir. Kısacası aşk bir mücadele değil, ahenktir. Buhranlarımızın tek çaresi yeter derecede sevmektir. Marifet bize yar olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek. İşte en haklı, en masum, en kudretli ve en muhteşem cinayet. Sevgilinin sarayı da, tahtı da, tacı da, saltanatı da orada, kalbin içinde, vücudunu ortadan kaldırsak bile o orada yaşamaya ve hüküm sürmeye devam edebilir. Onu orada öldürüp artık depreşmeyen hayalinin cesedini kalpten dışarı attıktan sonra, dışarda yaşayan vücudunun ölüden ne farkı kalır. Aşkın iki felaketi vardır. Birisi anlaşamamak, öteki de anlaşmaktır!
----------
Dedem: Altının kıymetini sarraf bilir demiş..
----------
Aşkın ahlak değeri nikahınkinden kat kat üstündür. Çünkü aşk sadakatin garantisidir. Nikah bu emniyeti hiçbir zaman vermez. Akıl, çare bulur. Çaresizliğe karşı acizdir. Aşk çaresizliğe karşı sihirli mukavemetlerin kaynağıdır. Samanlığı seyran haline getiren gönül mucizesini ne akıl, ne para.. yalnız aşk yaratabilir! Kendi arzusuyla değil, zorla namuslu kalan kadının ne aşkına, ne de faziletine inanılabilir. Kıskançların bu çok basit hakikatleri anlamamaları, kadınlara güvenmemelerinden ziyade kendilerine güvenleri olmadığı içindir. Sevildiklerine ve sevilebileceklerine inanmazlar. Mükemmellik özleyenlerin kendi kendilerinden şüphe etmeleri tabiidir; fakat bu şüpheyi ilkel bir kıskançlık derecesine vardırdıkları gün, içine düştükleri ölçü hatasının cezasını çekerler. Bu cezaların en hafifi kıskançlığın ıstırapları, en ağırı da insanın korktuğuna uğramasıdır.
'sevmenin tabakaları muhabbet,aşk ve dert olmak üzere üçtür..muhabbet odur ki; mahbubunu görürse memnundur,görmezse kaydında değildir.aşk odur ki; mahbubunu görürse memnundur,görmezse mahzundur.dert odur ki; mahbubunu görsede mahzundur,görmesede mahzundur.....yani aşk dert makamından bir önceki duraktır........Kİ aşk vardır........gerisi vesairedir....
aşk bence iki gün sevinip beş gün ağlamaktır ama ağladığına değen birşeydir
aşk...tarifi imkansıs belki ama hayattaki en büyük tatlı acı....:S:S
batmayı gördün ya
doğmayı da seyret
güneşle aya
batmaktan ne ziyan gelir ki
..
ask bir istem disi intahar yere cakildiginda birzamanlar intahar etmekte oldugunun farkina varirsin.ama olmussundur.istem disi intaharin siradan kurbanlariyiz hepimiz yargilandik ve olmeye mahkumuz.
ask bir istem disi intahar yere cakildiginda birzamanlar intahar etmekte oldugunun farkina varirsin.ama olmussundur.istem disi intaharin siradan kurbanlariyiz hepimiz yargilandik ve olmeye mahkumuz.
aşk çok çekirdekli üzüm salkımıdır.bazıları çekirdekleri ayıklamasını bilir ve lezzetini alır bazıları çekirdekleriyle yer ve tiksinir.
ben ise çekirdekleri ayılamaya çalışırken salkımı elinden düşürenlerdenim ki böyleleride çoktur aslında diğre ihtimallere göre baya büyük bi ihtimal diyebilirim :) :)
.
hani hastayken dondurma yemek yanlış gelir ama o güzel tadı seni mutlu eder we serinliği seni rahatlatır ferahlatır ya işte öle bişe :) yaşamak gerek ;) MUTLAKA
Aşk bilinmeyen bir zamanda içindeki boşluğa düşen bir kordur.Bir trafik kazasıdır.Tamiri zaman ister,yarasına merhem akılı devreye sokmaktır.
Kabulü hoş; yeni doğuşlar var yarına
Reddi zor; karabulutlar kaosa düşer...
aşk dudaklarında dökülen sözler değil kalbinden akan bir damla yaştır.
...ask cok basit ama bir o kadar da karma$ık bir duygudur
tekrar gideceğini bile bile bir gün kapımızı çaldığında bizim sorgusuz sualsiz içeri davet ettiğimiz,varlığından asla rahatsız olmadığımız olmayışında yas tututuğumuz tek misafirdir..
aşk; mantığın hislere çaresizlik içinde boyun eymesidir
şu fani olanı boş bişey...bu kadar abartmak da boşuna...asıl olan bir aşk varsa o da Allah aşkıdır......
aşk dünyanın en tatlı mutluluğu ve en derin acısından yaratılmıştır..
Aşk yoktur tek kelimeyle..Var olduğunu sanarız.Kendimizi avuturuz...
aşk ne zaman geleceği belli olmayan 1 nolu dolmuş.
ya erken gittim durağa, ya da geç kaldım.
hiç vaktinde karşılaşmadık.
AŞK
Bir hayattır o,
Vücudumu oluşturan hücreler kadar ufak,
Volkandan fışkıran alevler kadar sıcak,
Bir ateştir.
Bir acıdır o,
Yavrusunu yitiren ananın çektiği,
Uğrunda bütün arzuların bütünleştiği,
Bir istektir.
Bir çile yağmurudur o,
Tutulanın kurtulamadığı,
Lokman hekimin çare bulamadığı,
Bir hastalık.
Bir rüya, bir düştür o.
Sonsuzluğa daldığımda gördüğüm,
Uğrunda canım verip öldüğüm,
Bir hayaldir.
Bir dünyadır o,
Gökteki yıldızların arzuladığı.
Meleklerin bile kıskandığı
Bir güzeldir.
Bir sevgidir o,
Bülbülün güle.
Bir özlemdir,
Kerem' in Aslı' sına duyduğu,
Ferhat' ın Şirin' ine.
Alın yazısıdır o,
Hayata bazen hüzün, bazen sevinç kattığı.
Bir ayrıcalıktır,
Yalnız ve yalnız onu yaşayanların tattığı...
Mustafa UZUN
Gün görmemiş bir insanın ışığı tarif ederken gözlerinden yansıyan özlemdir aşk.
Anlatılmaz yaşanır
aşk yoktur sevgi vardır
hem o eski sevgiler nerde kaldı
bu gün
ise insanlar aşk diye bir oyun oynuyorlar
ama genelde oyunu bozuyorlar.birbirlerini kandırıyorlar.
öyle deyil mi ama
acının en acısı ve tatlısı.
aşkı yanlız yaşıyan anlar.aşk ateşe benzer.yanlız yanan anlar.size bir masl yazim.
masal ya hani.4 kardeş kelebek yuvadan çıkmış etrafı dolaşıyolar.ama bir yerden duymuşlar ateşl diye birşey var.biraz uçunca auzakta bir ateş görürler. nasıl birşey merak ederler.içlerinden biri ben biraz yaklaşim gelim gördüğümü söyliyim demiş.gitmiş gelmiş parlak demiş.bi diğeri birazdaha yaklaşmış gelmiş sıcak demiş.3 üncü dahada yaklaşmış kanatlarındaki pullar yanmış geliş yakıcı demiş.4 üncü bendaha ileri gideyim demiş dalmış ateşe aşkın ne olduğunu o anlamışta geği gelip anlatamamış.
aşk ateşlidir çünkü hastalıktır!
sevgi ılıktır çünkü sağlıktır!
keşke anlatıla bilseydi keşke...
Dünyada münakaşasını faydasız ve saçma bulduğum iki ruh hali vardır: Biri aşk, öteki de iman! Akıl hudutları içinde kalan delillerinizle, akıl hudutları dışında kalan duygulara nasıl hücum edebilirsiniz? 'Seviyorum' ve 'inanıyorum' diyenlere 'Niçin? ' diye soramazsınız; bir milyon sebep vardır ve çoğu malumdan bir milyon kere daha kuvvetli meçhul sebeplerdir.
Aşkın tam bir tarifi yapılamaz. Şiir için de böyledir. Yapılmış ve yapılacak tariflerden her biri, denizden alınmış bir kova suya benzer. Hiç şüphesiz bu deniz suyudur, fakat deniz değildir. Aşkı denize, tarifi de kovaya benzetirseniz elde edilen şey, aşkın bir halini izahtan ibaret kalır. Enginsiz, derinliksiz, dalgasız, kıyısız, renksiz.. bir izah!
Klasik anlayış ve düşüncelerin tam aksine aşk, doğrunun, güzelin terkibidir. Tek gıdası samimiliktir. Tek zehiri yalandır. En meşru yalanın bile öldürmediği aşk yoktur. Böyle olduğu içindir ki aşk zamanı, mekanı ve dünya şartlarını aşar. Eskilerin sandıkları gibi sevgilinin kusursuz hali sevilmez. O zaman bu ideal ergeç yüzünü göstermeye mahkum, gerçeğin önünde iflasa mahkumdur. Gerçek aşk sevgilinin bütün kusurlarını görür ve sever. Bunları görmeyen ve sevgiliyi idealleştiren bir alaka, aşkı taklit eden bir hayal oyunudur.
Bugünün yirmi yaşındaki gençleri, yarım asır evvelki yaşıtları kadar zengin bir ihtirasla sevebiliyorlar mı? Aşka dair yazılan ve söylenen şeylerin çoğu enteresandır, fakat pek azı insana bir şey öğretirler; çünkü biz birbirine uzak olan birçok ruh haletlerinin hepsine birden 'aşk' diyoruz. Her insanın ferdi yapısına göre asıl ayrılık, her birine teker teker isim koymaktan yorulduğumuz birçok duyguların topuna birden aşk adını vermiş olmamızdan geliyor. Bunun gibi aşıkane ihtirasların hepsi birbirine benzerler ve hepsi aynı iştiyaktan doğmuşlardır, fakat hepsi 'aşk' olamazlar.
Gerçek aşkın bir tek değişmez vasfı vardır. Tükenmezlik! Aşk engellere ve hücuma uğradıkca kuvvetlenen ihtirastır. Rakipsizdir, yenilmez! ..
Biz türkler, çabuk seven, fakat sevmesini bilmeyen insanlarız. Bunun sebebi de, galiba erkekle kadın arasındaki temas engellerinin yeni ortadan kalmış olmasıdır. Milli musikimiz ve edebiyatımız gibi bugünkü popüler (arabesk, özgün hatta pop denilen) müziklerde bile aşk şarkı ve şiirleri dolu. Fakat bunların hepsinde gerçek sevgilinin yerinde, sevgiliyi zalim, vefasız, oynak ve dönek telakki eden, buhran ve şikayet iniltileri ve haykırışları vardır. Sevgilinize 'şerefsiz! .', 'canın çıksın insafsız', vb. terim ve kavramlarla sesleneceksiniz ve bunu aşk adına yaptığınızı iddia edeceksiniz! ..
Nerde buhran varsa orda gerçek aşk yok, yetersiz ve güdük ihtiras vardır. Aşk mücadeleye imkan vermez. Aşk inanmanın şiiridir. Aşk istemez yalnız verir. Kısacası aşk bir mücadele değil, ahenktir. Buhranlarımızın tek çaresi yeter derecede sevmektir.
Marifet bize yar olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek. İşte en haklı, en masum, en kudretli ve en muhteşem cinayet. Sevgilinin sarayı da, tahtı da, tacı da, saltanatı da orada, kalbin içinde, vücudunu ortadan kaldırsak bile o orada yaşamaya ve hüküm sürmeye devam edebilir. Onu orada öldürüp artık depreşmeyen hayalinin cesedini kalpten dışarı attıktan sonra, dışarda yaşayan vücudunun ölüden ne farkı kalır.
Aşkın iki felaketi vardır. Birisi anlaşamamak, öteki de anlaşmaktır!
----------
Dedem: Altının kıymetini sarraf bilir demiş..
----------
Aşkın ahlak değeri nikahınkinden kat kat üstündür. Çünkü aşk sadakatin garantisidir. Nikah bu emniyeti hiçbir zaman vermez. Akıl, çare bulur. Çaresizliğe karşı acizdir. Aşk çaresizliğe karşı sihirli mukavemetlerin kaynağıdır. Samanlığı seyran haline getiren gönül mucizesini ne akıl, ne para.. yalnız aşk yaratabilir!
Kendi arzusuyla değil, zorla namuslu kalan kadının ne aşkına, ne de faziletine inanılabilir. Kıskançların bu çok basit hakikatleri anlamamaları, kadınlara güvenmemelerinden ziyade kendilerine güvenleri olmadığı içindir. Sevildiklerine ve sevilebileceklerine inanmazlar. Mükemmellik özleyenlerin kendi kendilerinden şüphe etmeleri tabiidir; fakat bu şüpheyi ilkel bir kıskançlık derecesine vardırdıkları gün, içine düştükleri ölçü hatasının cezasını çekerler. Bu cezaların en hafifi kıskançlığın ıstırapları, en ağırı da insanın korktuğuna uğramasıdır.
DAĞLI
Nekadar acı çeksende ondan kopamazsın,en kötü günü bile yaşamının en güzel günü sayarsın,aşk sonsuzluktur kaybolsanda kopamazsın..
sevdiğin için çaba sarf etmek gözyaşı dökmek çile çekmektir
sevgilinin önünde hiç olmaktır
onun rengine boyanmaktır
sevgili olmaktır
o olmaktır
of of
'sevmenin tabakaları muhabbet,aşk ve dert olmak üzere üçtür..muhabbet odur ki; mahbubunu görürse memnundur,görmezse kaydında değildir.aşk odur ki; mahbubunu görürse memnundur,görmezse mahzundur.dert odur ki; mahbubunu görsede mahzundur,görmesede mahzundur.....yani aşk dert makamından bir önceki duraktır........Kİ aşk vardır........gerisi vesairedir....
aşkın şu ana kadar tarifi bulunamamıştır bence bulunamazda herkez kendine göre bi tarif bulmuştur ama aşk herkeze göre tarifi degişen bişeydir
Acı,Şekerli Kahvenin baş harfleridir aşk...koklayınca solan bir çiçektir aşk...