'yalan' yüzeysel bir değişiklik sadece,değişen mahiyet değil..
eski zamanlarda da vardı zulüm,adam kayırma,fırsatçılık,bilmem ne.......şimdi de var.dünya döndükçe de olacak bu dünyanın düzeni ve asla değişmez,çünki insan değişmez
geçmişi ya da geleceği 'güllük gülistanlık görmek' ya da 'perperişen görmek' şimdinin sorumluluğundan kaçmak demek
yeni dünya düzeninde yerimiz nedir dünya zaten senin arka bahçendir yeni dünya düzeninde yerimiz nedir dünya zaten senin arka bahçendir
ya eşin, çocukların, üçüncü dünyadan gelen dostların nasıllar? açlığın pençesinde, silahın gölgesinde geçtiğimiz çılgın fasıl özgürlük adına anlattıkların yalan mıydı yoksa olamaz, hayır, bunca ölüm boşuna mıydı yoksa
mister brown, mister brown hey bay brown, hey bay brown
biraz aydınlat beni, nasıl çıkar üstümdeki kan izi bay brown tüm savaşlar senindir, ölen öldü kalan sağlar bizimdir her zaman
hey bay brown, bu bomba nasıl düştü dersin tam buraya hey johnny, salla, kültürel bir bomba da tam şuraya
mister brown, mister brown hey bay brown, hey bay brown
The threads of global fabric are untied The role of the western free world is in decline Still free to consume, free to breathe Free to exist, free to dream, your life of dreams Keep on rotting, keep on hoping, keep on dreaming One day maybe, keep on rotting, keep on hoping Whilst in the real world you... Consumer or consumed, your life is cheap Economic salvation in sweatshops returned from the east Despair the only quality of strife A reason for existence if you can afford the price, If your price is right Keep on rotting, keep on hoping, keep on dreaming One day maybe, keep on rotting, keep on hoping Whilst in the real world you...
Pazar günü Güneri Civaoğlu'nun yazı başlığını görünce çok sevindim.
Bir süre önce bu köşede anlamını anlattığım 'Ordo Ab Chao' (Kaostan Çıkan Düzen') cümlesini başlığa koymuştu Cıvaoğlu.
Bu köşeyi düzenli izleyenler bilirler, ben çok uzun süre dünyanın atıldığı karmaşayı anlamlandırma amacıyla 'kontrollü kaos' kavramını ortaya atmıştım.
Amerika görünürde rasyonel açıklaması yokmuş gibi görünen nedenlerden dolayı dünyada bir büyük kaos çıkarma niyetindeydi.
Amaç kaosun yaygınlaştırılması, gerekirse bir büyük savaşın da göze alınması ve oldukça acı ve kanlı geçeceği belli olan bir kısa dönemden sonra da dünyada yeni bir düzenin kurulması gibi gözüküyordu.
Basınımızda hemen hiç kimse bu tür bir akıl yürütmeye uzun süre rağbet etmedi.
Yeni düşünce üretmekten nedense korkar gibi davranmakta ısrarlı olan kalemler Büyük Ortadoğu Projesi türünden içi boş laflarla vakit öldürdüler, hatta tüm olan biteni birkaç insanın (Bush, Sharon gibi) kötü olmalarına bağlayarak teori yaptıklarını bile düşündüler.
Hep birlikte yaşadığımız bu süreci hatırladığınızda Cıvaoğlu gibi 'makul' yazılar yazan bir yazarın da sonunda 'galiba bu işin içinde başka şeyler de var' diyerek, meselenin farklı yönlerine bakmaya çalışmasını neden sevinçle karşıladığımı anlamışsınızdır.
Çünkü, bir süredir sürekli vurguladığım üzere 'gerçek', görünenin dışında, başka bir yerde yatıyor, dolayısıyla ne kadar fazla beyin bu işe konsantre olursa o kadar hızla kolektif bir bilinç yaratabiliriz olan biten hakkında. * * * Cıvaoğlu'nun yazısını dayandırdığı kitap bu konuda öğrenmeye başlamak için bulunabilecek kitaplar arasında en zayıf içerikte olanıdır.
'İllimunati: Entrika Çemberi' adlı kitabın yazarı Texe Marrs adı kült olmuştur ama, yazarın aynı zamanda dünyaya son derece paranoyak baktığını da kitabı okuyunca anlamamak mümkün değildir.
Siz dünyada güç sahibi olan hemen her insanı bir gizli örgüte üye olarak kabul edip, yaşama böyle bakarsanız o zaman ne anlamını açıkladığınızı zannettiğiniz örgütü gerçekten anlayabilirsiniz ne de onun zengin tarihini kavrayabilirsiniz.
İlluminati 1776 yılında Adam Weishaupt tarafından Almanya, Bavyera'da kurulmuştur. Dolayısıyla Cıvaoğlu'nun yazısında yer alan 1575 tarihinin bu örgüt ile bağlantısını ben pek çözemedim.
Bu örgütün en büyük hedeflerinden bir tanesi 'Bütün dinlerin feshedilmesidir.' Yani İllimunati bugün yeryüzünde var olan bütün dinlere düşmandır.
Ve açıkça söylemek gerekirse bu özelliğiyle de kökenleri hem Tapınak Şövalyeleri'ne hem de Avrupa'da 15'inci yüzyılda adını duyurmaya başlayan Gül-Haç (Rose Croix) derneğine kadar gider. Mason örgütlerinin az sayıdaki, çok yüksek derecedeki bilgili insanları da bu bağlantılardan haberdardır (Bu yüzden de 33'üncü dereceye erişebilen Masonlar'a verilen madalyonun üzerinde 'Ordo Ab Chao' yazar)
Ellerinde dünyanın düzeninin gerçek anlamı, gizi ve olası sonuyla yeni başlangıcı konusunda bilgi taşıdıkları iddiasında olan bu örgütlerin kökenlerinin pagan dinlerde olduğunu, tek tanrılı dinlere düşman oldukları ve dini yıkarak yeni bir düzen kurmayı amaçladıklarını anlamazsak, bugün çıkarılmaya çalışılan kaosu da tam kavrayamayız.
Hedef dünyada devletlere karşı bir inançsızlık yaratmak, dinleri birbirine düşürmek, gerekirse dünyayı ateşe boğacak bir büyük savaş çıkarmak ve sonunda da dünyada yeni bir düzen getirmektir.
Ben hedefin bu olduğunu düşündüğümden Irak'ta işkence fotoğraflarının bulunmasını hiç de şaşkınlıkla karşılamadım. Bu fotoğraflar başta ABD'de ama tabii ki tüm Hıristiyan dünyasında 'iyi bir Hıristiyan bunu yapar mı' sorusunu da sordurmuştur ki amaç da budur.
İkinci amaç da tüm Müslümanlar'ı kinlendirmektir ki bu da başarılmıştır.
Bush ve savaşan arkadaşları göründükleri gibi değildirler. Onlar dindar değil övünerek üyeliklerini ilan ettikleri 'Skulls and Bones' yarı gizli örgütü ile 'tüm dinlerin feshedilerek dünyada yeni bir inanç düzeninin ve yönetim sisteminin' kurulmasını amaçlayan gizli ezoterik derneklerle bağlantılılardır.
* * * Bunlar üzerinde lütfen düşünelim. Şunu hiç unutmayın: bazı konular bize saçma ve delilik gibi gelebilir, muhtemelen bazıları öyledirler de.
Ama dün de vurgulamaya çalıştığım gibi önemli olan bunları bizim nasıl algıladığımız değil, bunlara inananların, kökenleri çok eskilere giden ezoterik inançları nedeniyle neleri yapmaktan korkmayacaklarını anlamamızdır.
Ben birkaç gün içinde sizlere bu konuda daha sağlıklı bilgilendirme sağlayacak bir okuma listesi vereceğim.
Bunları okuduğunuzda sonunda okuduklarınızın tek kelimesine bile inanmasanız da emin olun önemli değil, vakit harcamış olmayacaksınız.
Çünkü dünyada çok önemli güçler bu gizemli dünyalar içindeler, onların kurallarına ve hedeflerine inanarak hareket ediyorlar. Onları daha iyi anlama yolunda büyük adım attığınızı göreceksiniz kitapları okuduğunuzda. * * * Son olarak dün Sabah'ta yayınlanan Erdal Şafak'ın yazısına değinmek istiyorum.
Bu yazı da basınımızda dünyanın içine atıldığı kaotik ortamı anlamak yolunda atılmış doğru adımlardan bir tanesi çünkü.
Evet, Amerika askeri bir yönetime doğru hızla gitmektedir. Bu, Amerikan özelliklerinden dolayı bir askeri darbeyle olmayacak, sivil insanların yönetiminde totaliter bir rejim olacaktır.
Bunun hazırlıkları çoktan yapılmış, sistemin işleyişi detaylı bir şekilde belirlenmiş, kimin nerede nasıl görev yapacağı bile net kurallara bağlanmıştır.
Bunun koordinasyonunu FEMA yani Federal Emergency Management Agency yapacaktır, ilgilenenler FEMA adını araştırıp, açık bilgilere ulaşabilirler.
FEMA, Amerikan başkanından bile daha fazla yetki ve güce sahiptir ve bunu da yeri geldiğinde kullanacaktır.
Totaliter rejime gidiş yolu aşamalı olarak, hem de ne olduğundan zerre kadar haberdar olmayan sıradan Amerikan insanının gönülden desteğiyle atılmaktadır.
O totaliter rejimin büyük kaosa nasıl da katkıda bulunabileceğini şu anda düşünmek bile istemiyorum.
Kuantum fiziğine karşı Yeni Dünya Düzeni Alev Alatlı (Zaman-29-3-2002) Birinci Aydınlanma Çağı’na hakim olan “atomistik” kâinat/dünya görüşü, “bütün’ün anlaşılabilmesi için parçalara bölünmesi ve parçaların arasındaki ilişkinin saptanması gerektiği” şeklindeydi. İkinci Aydınlanma Çağı’nın “bütüncü” kâinat/dünya görüşü ise, “bütün’ün parçalarının toplamından daha büyük” olduğu savından yola çıkıyor ve oluşumların ya da sistemlerin doğasını anlamak için tümüne bakılması gerektiğini söylüyor.
Bütüncü düşüncenin desteklerinden birisi, kuantum mekaniğinin “Potinbağ Teoremi.” Potinbağ Teoremi, ne kadar bölünürse bölünsün, maddenin temel olarak nitelendirebileceğimiz bir parçasının olmadığını, hiçbir parçanın diğerlerinden daha vazgeçilmez olmadığını, “bütün”ün birbirleriyle örülü olayların devingen ağı olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
Potinbağ Teoremi’nin toplumsal yaşamdaki telmihi, “üstün ırk”, “üstün ulus” vb. kavramlarının yüceltilme nedenlerinin bilimsel değil, “politik” olmaları. Ve tabii, “en zeki”, “en çalışkan” vb. gibi kavramların da öyle. Bu çerçevede, toplumsal örgütlenmenin “üstünler”in dorukta yer aldığı piramitler, koniler yerine herkesin merkezden eşit mesafede durduğu daireler ve küreler olması gereği konuşuluyor. Potinbağ Teoremi doğrultusunda “madde”yi, yeryüzündeki yaşamın bütünü olarak yorumlamamız halinde, sadece insan ırklarının değil, milletlerin değil, tüm canlı türlerinin birbirlerinin yaşamlarıyla örülü birlikteliklerini gözetmek durumundayız. Hiçbir ulusun yaşam biçiminin diğerininkinden daha temel, dolayısıyla daha vazgeçilmez, dolayısıyla daha “üstün” olmadığını teslim etmek durumundayız.
21. yüzyılda kendinden giderek daha çok söz ettirecek olan “küreselleşme” eğiliminin temel entelektüel dayanaklarından birisini bu teoremde buluyoruz. Ne var ki, teori pratikten farklı ve her ne kadar “küreselleşme” ve “Yeni Dünya Düzeni” eşanlamlı oluşumlar olarak sunuluyorsa da, günümüzde oturtulmak istenen düzenin “bütüncü” düşünceye ters düştüğünün işaretleri ihmal edilemeyecek kadar çok. Bu işaretlerin başta geleni de, “dünya devleti” düşüncesi. “Dünya devleti”nin temellerinin daha 1877 yılında, John D. Rockefeller, John P. Morgan, Andrew Carnegie, Mayer A. Rothschild ve Cecil Rhodes beşlisi tarafından atıldığı iddia ediliyor.
John D. Rockefeller, petrol imparatoru, ünlü Standard Oil Tröst’ün sahibi, 1890’lı yıllarda Birleşik Devletler petrol endüstrisinin yüzde yetmiş beşi kendisine ait. Ayrıca demir madenleri, ormanları, imalat sanayiinde ve ulaşım sektöründe büyük iştirakleri var. Yaklaşık 150 yıllık bir “Rockefeller hanedanı”ndan bahsediliyor, servetlerinin 1–2 trilyon dolar olduğu hesap ediliyor. John P. Morgan, uluslararası banker ve gezegenimizin ilk milyar dolarlık (1901 yılı itibarıyla) endüstrisinin, U.S. Steel’in sahibi, “Amerika’yı Amerikan yapan adam” diye bilinen kişi. Andrew Carnegie, 1890’da İngiltere toplamından daha fazla çelik üreten Carnegie Çelik’in sahibi, ayrıca kömür ve demir madenleri, ticaret gemileri ve demiryolları var. Mayer Rothschild, ünlü Rothschild Hanedanı’nın kurucusu banker –Rockefeller’den daha zengin– 2000’li yılların başındaki servetlerinin 3 trilyon dolar olduğundan bahsediliyor. Ve Cecil Rhodes, ünlü elmas imparatoru. Güney Afrika elmas tarlalarını işleten, Güney Afrika’yı İngiltere adına fetheden adam. Rhodesia, adını onun soyadından alıyor. Ayrıca apartheid/ırk ayrımının mucidi.
Bu beş adamın akıl hocaları, Oxford Üniversitesi profesörlerinden John Ruskin. 1877’de “Yuvarlak Masa” adındaki gizli cemiyeti kuruyorlar. Amaçları: İngilizce konuşan dünyayı bir oligarşik federasyon halinde birleştirmek. Büyük Britanya İmparatorluğu’nu siyasi, ekonomik ve kültürel olarak yeniden yapılandırmak suretiyle, oligarşik dünya federasyonuna giden yolu açmak. Otuz yıl sonra, 1908 yılına gelindiğinde, ‘Yuvarlak Masa’yı çokuluslu, Anglo–sever bir yarı açık cemiyet olarak görüyoruz.
Bilderberg Grubu, 1954’te Avrupalı Rothschild hanedanı öncülüğünde kuruluyor, Amerikalı rakibi, Rockefeller hanedanı tarafından destekleniyor, ev sahipliğini eski SS–Nazi Hollanda Kralı Bernhard yapıyor. “Bilderberg” kralın sahip olduğu otelin adı. Bilderberg’ciler, 1954’ten itibaren her yıl dünyanın değişik şehirlerinde toplanıyorlar. Gündem gizli, katılanlar gizli, meğer ki patron olsunlar gazeteciler Bilderberg toplantılarına alınmıyorlar. Hatta, ABD ve Avrupa devletlerinin gizli teşkilatları, toplantıların yapıldıkları otellere gazetecileri sokmamak için olağanüstü önlemler alıyorlar. İçeri sızmayı başarabilen birkaç muhabirin feci şekilde tartaklandığı, tutuklandığı biliniyor.
Bilderberg’cilerin amaçlarının dünyayı sıkıca koordine edilmiş küçük, seçkin bir uluslar–ötesi bankerler ve sanayicilerden oluşmuş, entelijensiya destekli oligarşinin eline teslim etmek olduğu söyleniyor. Avrupa Birliği’nin Avrupa kıtası için yaptığını dünya için yapmak ve bir Dünya Devleti kurmak istiyorlar. David Rockefeller’in farklı zamanlarda farklı yerlerde (bu arada 1999 yılı Şubat’ında Newsweek International dergisine verdiği bir mülâkatta) “Hükümetlerin yerini alacak birileri olmalı ve bana öyle görünüyor ki, bunu da en iyi şirketler yaparlar...” demekten çekinmemiş olmasına işaret ediliyor ve yaygın söylemin aksine karşı çıkılmadığı takdirde önümüzdeki asırlarda dünyanın “yeni feodal lordlar”ın boyunduruğu altına gireceği hakkında uyarı yapılıyor. Uyaranlar, Yeni Dünya Düzeni muhalifleri.
Muhalifler, Yeni Dünya Düzeni’nin anlamının, dünyanın siyasi ve yasal hüviyetini tümüyle değiştirmek, ulus–devletlerin tarihi rollerini ortadan kaldırmak, kontrolü uluslar–ötesi tröstlere devretmek suretiyle millet kavramını ortadan kaldırarak, idareyi İngilizce konuşan Anglo–sever bir oligarşiye teslim etmek olduğundan eminler. Yarı şaka ileri sürdükleri bir iddiaları da Birleşmiş Milletler teşkilatının bundan böyle “Birleşmiş Tröstler Teşkilatı” olarak isim değiştireceği şeklinde. Bilderberg toplantılarına katılanların isimlerinin saklı tutulması, görüşmelerin basına kapalı olması, dünya ekonomisine ve siyasetine dair kararların kapalı kapılar ardında alınmasını ülkelerinin anayasalarının en galiz ihlâli şeklinde algılıyorlar. Ulusal politikacılarının, özgür iradeleriyle seçtikleri vekillerinin etkisizleştirilmesine tepki gösteriyorlar. Amerikan başkanlarından, Dünya Bankası guvernorlarına, diğer ülkelerin başbakanlarına varıncaya kadar, dünyanın kaderini etkileyen eşhasın kapalı kapılar ardında saptanmasına şiddetle karşı çıkıyorlar. Dünya basın devlerinin Bilderberg’cilerle işbirliği içinde oldukları gerekçesiyle, seslerini ya bağımsız basın aracılığı ile ya da internet üzerinden duyuruyorlar. Zaman zaman da, Seattle’da, New York’ta olduğu gibi gösterilerine de şahit oluyoruz.
“Yuvarlak Masa” cemiyetinin bir diğer uzantısının “Roma Kulübü” olduğu söyleniyor. Roma Kulübü, 1968’de kuruluyor. Kendilerine “özel think–tank” nitelemesini yakıştırıyorlar. İlân edilmiş amaçları, barışı desteklemek, insanların ‘tehlikeli’ uçlara, kısır milliyetçiliğe ve sınıf çatışmalarına yönelmelerini önlemek.” Roma Kulübü’nün güçlü adamı, SGI’nin başkanı, Daisaku İkeda, “İnsan ırkının sesi ve zekâsı... İnsanlığın yolunu aydınlatan bir deniz feneri, tüm dünyaya umut saçacak olan ışık...” olduklarından bahsediyor. SGI, “Soka Gakkai International”ın kısaltılmışı; Japon kökenli, Nichiren Daishonin Budist tarikatının uluslararası örgütü. Muhalifleri, Roma Kulübü’nün, kurulacak dünya devletinin resmi dinini oluşturduğunu söylüyorlar. Çokça Hıristiyanlık, biraz Budizm bir dinden bahsediliyor.
“Yeni Feodal Lordlar”ın ne denli güçlü olduklarını, ulusların kimliklerini kaybetmemek için ne denli direnebileceklerini kuşkusuz zaman gösterecek. Ancak, Yeni Dünya Düzeni, muhaliflerinin iddia ettikleri gibi “yeni bir toplumsal mühendislik projesi” ise, ki öyle görünüyor, ulusların işlerinin zor olduğunu kabul etmemiz lâzım. Bir yandan “İkinci Aydınlanma Çağı”nın reddettiği “tek doğru” anlayışı, öte yandan finans oligarşisi, bir arada yaşayamayacak oluşumlar gibi görünüyorlar. Nitekim, daha bugünden Birleşik Amerika’da iki bin beş yüz muhalif “kült”ün varlığından bahsediliyor. (Alev Alatlı)
yeni dünya düzeni ile ilgili kitaplardan biri de 'DÜNYAYI YÖNETEN GİZLİ ÖRGÜTLER' dir.Yazarı Erol Bilbilik, Kaynak Yayınları, inceleme-araştırma, 280 sayfa. 'Dünyayı Yöneten Gizli Örgütler' emperyalizmin, egemenliğini Süpernato, CFR, Trilateral ve Bilderberg gibi bir dizi gizli örgüt aracılığıyla sürdürdüğü ve bu bilgi ortaya çıktığında, bu sistemin görevlilerince komplo teorisi itirazlarıyla karşılaştığını ortaya koyan bir kitap. 'Dünyayı Yöneten Gizli Örgütler' kitabı, dünyayı yöneten gizli örgütleri oluşturan mafyalaşmış büyük sermayenin elebaşlarını konumlarıyla birlikte ortaya koyarken, CFR, Trilateral, Bilderberg üyesi 5000 kişinin ve Türk Bilderberg üyelerinin isim listesine de yer veriyor.
farkli cografyalara farkli kaoslar getirir. irak, afganistan, somali, ruanda, haiti, endonezya gibi örneklerde din-mezhep-etnisite ayriliklarini körükler (suriye-iran-türkiye-kafkasya buna dahildir) . kosova'da yasanan, kibris'ta yasanacak olan budur. 'düzen' ve 'demokrasi' adi altinda gercekte kaos getirir ve bunu yönetir. her ayrisma daha cok güvenlik ihtiyaci, daha cok ekonomik düskünlük demektir cünkü. bununla birlikte ortadogu'da yaratilacak her yeni kaos, israil'in güvenligini artirir. abd, ingiltere, ispanya gibi merkez cografyalarda ise ayrisma temelli kaos yerine, birlestirici temelli kaoslar yaratir. elektrik kesintileri, kaynagi net olmayan terör hareketleri (11 eylül gibi) , bunun örnegidir. bunlar vesile edilerek yönetimler ele gecirilir, neofasist tedbirlerle kitleler istenildigi gibi yönlendirilir.
latincesi 'Novus Ordo Seclorum' 1 ABD DOLARI nın arka yüzündeki piramitin, hemen altinda yazar. Philadelphia kongresi ile paranın üzerinde bulunması kararlaştırılmış bir yazıdır. Piramitin tepesindeki göz de bu kongrede alınmış kararlardan biridir.Bu piramit ve göz tüm MASONİK metinlerde de bulunur.
calisma yöntemleri söyledir: yeni dünya düzeni stratejistleri önce bir problem yaratirlar. bunu kurulu bir politik güce (bu bir devlet, bir bölge, hatta bir kita olabilir) muhalif olan bir grubu fonlamak, böyle bir grup olusturmak veya olanlari egitmek suretiyle yaparlar. bu iki zitlasan grubun catismasi 'yeni dünya düzeni'nin manevra alanina girmesi demektir kafadan. kontrolünü tamamen elinde tuttugu medya, bu gruplari 'özgürlük savascilari' adi altinda lanse eder. bu arada politik gücün lideri de 'iste yeni hitler' gibi yayinlarla 'demonize' edilir (bkz.saddam,milosevic,kaddafi) . bununla birlikte yeni dünya düzeni stratejistleri, politik gücü de silah, danisma vs. gibi konularda destekler, hatta bunlari da yaratir. yani ikili oynamakta ustadirlar ve her iki taraftan da para götürmede gelismislerdir. kontrol altindaki medya tarafindan, konu dünyanin gündemine getirilir: bir seyler yapilmali! bu da istenilen tepkinin dogmasidir zaten. yeni dünya düzeni'nin kuklalari bu bölümde devreye girer. bm baris gücü, koalisyon, nato gibi isimlerle bölgeye girilir ve yönetim ele gecirilir. bir daha asla ayrilmamak üzere... ana fikir yeni dünya düzeni'nin kontrol ettigi silahli güclerin temel stratejik bölgeleri ele gecirmesi ve kontrol altina almasidir.
kim bunlar? uluslararasi bankerler, petrol baronlari, ilac kartelleri ve baska ulusötesi güclerdir. ingiliz kraliyet ailesi, alman kökenli avrupa soylulari üst düzey aktörlerdir. birlesmis milletler, dünya bankasi, imf, dünya saglik örgütü bunlarindir. nato askeri güclerini olusturur. tüm g-8'ler bunun aktif elemanlaridir. bu ülkelerin baskan veya basbakanlari özel olarak bu ülkelerin basina getirilir. bunun kim oldugu farketmez. adi bugün bush olur, yarin john kerry... hepsi ayni tornadan gecmistir. oyuna dahil olmayan ortadan kaldirilir (bkz: kenedy,aldo moro,ali bhutto) .
farkli cografyalara farkli kaoslar getirir. irak, afganistan, somali, ruanda, haiti, endonezya gibi örneklerde din-mezhep-etnisite ayriliklarini körükler (suriye-iran-türkiye-kafkasya buna dahildir) . kosova'da yasanan, kibris'ta yasanacak olan budur. 'düzen' ve 'demokrasi' adi altinda gercekte kaos getirir ve bunu yönetir. her ayrisma daha cok güvenlik ihtiyaci, daha cok ekonomik düskünlük demektir cünkü. bununla birlikte ortadogu'da yaratilacak her yeni kaos, israil'in güvenligini artirir. abd, ingiltere, ispanya gibi merkez cografyalarda ise ayrisma temelli kaos yerine, birlestirici temelli kaoslar yaratir. elektrik kesintileri, kaynagi net olmayan terör hareketleri (11 eylül gibi) , bunun örnegidir. bunlar vesile edilerek yönetimler ele gecirilir, neofasist tedbirlerle kitleler istenildigi gibi yönlendirilir
bebek aç, bebek hasta, bebek yaralı, yetim bebek, ağlayan bebek, bebekler ölüyor... kurtlar sofrasına düşmüş bebek.. bebek can bebek
Erkekler yürüyor asfalta ellerinde beyaz bayraklarla Bir yere gidiyorlar dönüşü olmayan Otoyolda askerler, helikopterler... beyazı kırmızı gören boğalar
Bombalar düşüyor yağmur yerine Çamur değil çocukların oynadığı birikinti KAN Yeni Dünya Düzenine hoşgeldiniz Aileler uyuyor siperlerde, baba nöbet tutyor Ne ev, ne iş, ne de rahat bir uyku
Şehir canlı bugün Özgürlük diskosu açık her gece Deccal DJ Canlı kalkanlar dans edenler tepelerine düşen akıllı bombalar
Kutsal kitabı açıyor bir inanan Ölmeden önce okuyor daha önce ölenleri ve içinde bir rahatlama Yalnız değilim YALNIZ DEĞİLSİN
Şu şarkı takıldı aklıma bir hayalet için yazılan: Wherever a newborn baby cries Where there's a fight 'gainst the blood and hatred in the air Look for me Mom I'll be there Wherever there's somebody fightin'for a place to stand Or decent job or a helpin' hand Wherever somebody's strugglin' to be free Look in their eyes Mom you'll see me.'
'yalan'
yüzeysel bir değişiklik sadece,değişen mahiyet değil..
eski zamanlarda da vardı zulüm,adam kayırma,fırsatçılık,bilmem ne.......şimdi de var.dünya döndükçe de olacak
bu dünyanın düzeni ve asla değişmez,çünki insan değişmez
geçmişi ya da geleceği 'güllük gülistanlık görmek' ya da 'perperişen görmek' şimdinin sorumluluğundan kaçmak demek
yeni dünya düzeninde yerimiz nedir
dünya zaten senin arka bahçendir
yeni dünya düzeninde yerimiz nedir
dünya zaten senin arka bahçendir
ya eşin, çocukların, üçüncü dünyadan gelen dostların nasıllar?
açlığın pençesinde, silahın gölgesinde geçtiğimiz çılgın fasıl
özgürlük adına anlattıkların yalan mıydı yoksa
olamaz, hayır, bunca ölüm boşuna mıydı yoksa
mister brown, mister brown
hey bay brown, hey bay brown
biraz aydınlat beni, nasıl çıkar üstümdeki kan izi
bay brown
tüm savaşlar senindir, ölen öldü kalan sağlar bizimdir
her zaman
hey bay brown, bu bomba nasıl düştü dersin tam buraya
hey johnny, salla, kültürel bir bomba da tam şuraya
mister brown, mister brown
hey bay brown, hey bay brown
kesmeşeker olayı cok güzel özetlemiş...
herkes mutlu,bir tek çocuklar mutsuz....
Keep On Rotting In The Free World
The threads of global fabric are untied
The role of the western free world is in decline
Still free to consume, free to breathe
Free to exist, free to dream, your life of dreams
Keep on rotting, keep on hoping, keep on dreaming
One day maybe, keep on rotting, keep on hoping
Whilst in the real world you...
Consumer or consumed, your life is cheap
Economic salvation in sweatshops returned from the east
Despair the only quality of strife
A reason for existence if you can afford the price,
If your price is right
Keep on rotting, keep on hoping, keep on dreaming
One day maybe, keep on rotting, keep on hoping
Whilst in the real world you...
Carcas
Galiba gerçeği sonunda görmeye başladılar
Pazar günü Güneri Civaoğlu'nun yazı başlığını görünce çok sevindim.
Bir süre önce bu köşede anlamını anlattığım 'Ordo Ab Chao' (Kaostan Çıkan Düzen') cümlesini başlığa koymuştu Cıvaoğlu.
Bu köşeyi düzenli izleyenler bilirler, ben çok uzun süre dünyanın atıldığı karmaşayı anlamlandırma amacıyla 'kontrollü kaos' kavramını ortaya atmıştım.
Amerika görünürde rasyonel açıklaması yokmuş gibi görünen nedenlerden dolayı dünyada bir büyük kaos çıkarma niyetindeydi.
Amaç kaosun yaygınlaştırılması, gerekirse bir büyük savaşın da göze alınması ve oldukça acı ve kanlı geçeceği belli olan bir kısa dönemden sonra da dünyada yeni bir düzenin kurulması gibi gözüküyordu.
Basınımızda hemen hiç kimse bu tür bir akıl yürütmeye uzun süre rağbet etmedi.
Yeni düşünce üretmekten nedense korkar gibi davranmakta ısrarlı olan kalemler Büyük Ortadoğu Projesi türünden içi boş laflarla vakit öldürdüler, hatta tüm olan biteni birkaç insanın (Bush, Sharon gibi) kötü olmalarına bağlayarak teori yaptıklarını bile düşündüler.
Hep birlikte yaşadığımız bu süreci hatırladığınızda Cıvaoğlu gibi 'makul' yazılar yazan bir yazarın da sonunda 'galiba bu işin içinde başka şeyler de var' diyerek, meselenin farklı yönlerine bakmaya çalışmasını neden sevinçle karşıladığımı anlamışsınızdır.
Çünkü, bir süredir sürekli vurguladığım üzere 'gerçek', görünenin dışında, başka bir yerde yatıyor, dolayısıyla ne kadar fazla beyin bu işe konsantre olursa o kadar hızla kolektif bir bilinç yaratabiliriz olan biten hakkında.
* * *
Cıvaoğlu'nun yazısını dayandırdığı kitap bu konuda öğrenmeye başlamak için bulunabilecek kitaplar arasında en zayıf içerikte olanıdır.
'İllimunati: Entrika Çemberi' adlı kitabın yazarı Texe Marrs adı kült olmuştur ama, yazarın aynı zamanda dünyaya son derece paranoyak baktığını da kitabı okuyunca anlamamak mümkün değildir.
Siz dünyada güç sahibi olan hemen her insanı bir gizli örgüte üye olarak kabul edip, yaşama böyle bakarsanız o zaman ne anlamını açıkladığınızı zannettiğiniz örgütü gerçekten anlayabilirsiniz ne de onun zengin tarihini kavrayabilirsiniz.
İlluminati 1776 yılında Adam Weishaupt tarafından Almanya, Bavyera'da kurulmuştur. Dolayısıyla Cıvaoğlu'nun yazısında yer alan 1575 tarihinin bu örgüt ile bağlantısını ben pek çözemedim.
Bu örgütün en büyük hedeflerinden bir tanesi 'Bütün dinlerin feshedilmesidir.' Yani İllimunati bugün yeryüzünde var olan bütün dinlere düşmandır.
Ve açıkça söylemek gerekirse bu özelliğiyle de kökenleri hem Tapınak Şövalyeleri'ne hem de Avrupa'da 15'inci yüzyılda adını duyurmaya başlayan Gül-Haç (Rose Croix) derneğine kadar gider. Mason örgütlerinin az sayıdaki, çok yüksek derecedeki bilgili insanları da bu bağlantılardan haberdardır (Bu yüzden de 33'üncü dereceye erişebilen Masonlar'a verilen madalyonun üzerinde 'Ordo Ab Chao' yazar)
Ellerinde dünyanın düzeninin gerçek anlamı, gizi ve olası sonuyla yeni başlangıcı konusunda bilgi taşıdıkları iddiasında olan bu örgütlerin kökenlerinin pagan dinlerde olduğunu, tek tanrılı dinlere düşman oldukları ve dini yıkarak yeni bir düzen kurmayı amaçladıklarını anlamazsak, bugün çıkarılmaya çalışılan kaosu da tam kavrayamayız.
Hedef dünyada devletlere karşı bir inançsızlık yaratmak, dinleri birbirine düşürmek, gerekirse dünyayı ateşe boğacak bir büyük savaş çıkarmak ve sonunda da dünyada yeni bir düzen getirmektir.
Ben hedefin bu olduğunu düşündüğümden Irak'ta işkence fotoğraflarının bulunmasını hiç de şaşkınlıkla karşılamadım. Bu fotoğraflar başta ABD'de ama tabii ki tüm Hıristiyan dünyasında 'iyi bir Hıristiyan bunu yapar mı' sorusunu da sordurmuştur ki amaç da budur.
İkinci amaç da tüm Müslümanlar'ı kinlendirmektir ki bu da başarılmıştır.
Bush ve savaşan arkadaşları göründükleri gibi değildirler. Onlar dindar değil övünerek üyeliklerini ilan ettikleri 'Skulls and Bones' yarı gizli örgütü ile 'tüm dinlerin feshedilerek dünyada yeni bir inanç düzeninin ve yönetim sisteminin' kurulmasını amaçlayan gizli ezoterik derneklerle bağlantılılardır.
* * *
Bunlar üzerinde lütfen düşünelim. Şunu hiç unutmayın: bazı konular bize saçma ve delilik gibi gelebilir, muhtemelen bazıları öyledirler de.
Ama dün de vurgulamaya çalıştığım gibi önemli olan bunları bizim nasıl algıladığımız değil, bunlara inananların, kökenleri çok eskilere giden ezoterik inançları nedeniyle neleri yapmaktan korkmayacaklarını anlamamızdır.
Ben birkaç gün içinde sizlere bu konuda daha sağlıklı bilgilendirme sağlayacak bir okuma listesi vereceğim.
Bunları okuduğunuzda sonunda okuduklarınızın tek kelimesine bile inanmasanız da emin olun önemli değil, vakit harcamış olmayacaksınız.
Çünkü dünyada çok önemli güçler bu gizemli dünyalar içindeler, onların kurallarına ve hedeflerine inanarak hareket ediyorlar. Onları daha iyi anlama yolunda büyük adım attığınızı göreceksiniz kitapları okuduğunuzda.
* * *
Son olarak dün Sabah'ta yayınlanan Erdal Şafak'ın yazısına değinmek istiyorum.
Bu yazı da basınımızda dünyanın içine atıldığı kaotik ortamı anlamak yolunda atılmış doğru adımlardan bir tanesi çünkü.
Evet, Amerika askeri bir yönetime doğru hızla gitmektedir. Bu, Amerikan özelliklerinden dolayı bir askeri darbeyle olmayacak, sivil insanların yönetiminde totaliter bir rejim olacaktır.
Bunun hazırlıkları çoktan yapılmış, sistemin işleyişi detaylı bir şekilde belirlenmiş, kimin nerede nasıl görev yapacağı bile net kurallara bağlanmıştır.
Bunun koordinasyonunu FEMA yani Federal Emergency Management Agency yapacaktır, ilgilenenler FEMA adını araştırıp, açık bilgilere ulaşabilirler.
FEMA, Amerikan başkanından bile daha fazla yetki ve güce sahiptir ve bunu da yeri geldiğinde kullanacaktır.
Totaliter rejime gidiş yolu aşamalı olarak, hem de ne olduğundan zerre kadar haberdar olmayan sıradan Amerikan insanının gönülden desteğiyle atılmaktadır.
O totaliter rejimin büyük kaosa nasıl da katkıda bulunabileceğini şu anda düşünmek bile istemiyorum.
Serdar Turgut (Akşam-25.5.2004)
her gece iki gündüz arasındadır.ve karanlığın en koyu olduğu noktada aydınlık başlar.
dünya hiçbir zaman bu kadar karanlığa mahkum olmamıştı.
sadece ve sadece çıkar çıkar çıkar demek...
Kuantum fiziğine karşı Yeni Dünya Düzeni
Alev Alatlı
(Zaman-29-3-2002)
Birinci Aydınlanma Çağı’na hakim olan “atomistik” kâinat/dünya görüşü, “bütün’ün anlaşılabilmesi için parçalara bölünmesi ve parçaların arasındaki ilişkinin saptanması gerektiği” şeklindeydi. İkinci Aydınlanma Çağı’nın “bütüncü” kâinat/dünya görüşü ise, “bütün’ün parçalarının toplamından daha büyük” olduğu savından yola çıkıyor ve oluşumların ya da sistemlerin doğasını anlamak için tümüne bakılması gerektiğini söylüyor.
Bütüncü düşüncenin desteklerinden birisi, kuantum mekaniğinin “Potinbağ Teoremi.” Potinbağ Teoremi, ne kadar bölünürse bölünsün, maddenin temel olarak nitelendirebileceğimiz bir parçasının olmadığını, hiçbir parçanın diğerlerinden daha vazgeçilmez olmadığını, “bütün”ün birbirleriyle örülü olayların devingen ağı olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
Potinbağ Teoremi’nin toplumsal yaşamdaki telmihi, “üstün ırk”, “üstün ulus” vb. kavramlarının yüceltilme nedenlerinin bilimsel değil, “politik” olmaları. Ve tabii, “en zeki”, “en çalışkan” vb. gibi kavramların da öyle. Bu çerçevede, toplumsal örgütlenmenin “üstünler”in dorukta yer aldığı piramitler, koniler yerine herkesin merkezden eşit mesafede durduğu daireler ve küreler olması gereği konuşuluyor. Potinbağ Teoremi doğrultusunda “madde”yi, yeryüzündeki yaşamın bütünü olarak yorumlamamız halinde, sadece insan ırklarının değil, milletlerin değil, tüm canlı türlerinin birbirlerinin yaşamlarıyla örülü birlikteliklerini gözetmek durumundayız. Hiçbir ulusun yaşam biçiminin diğerininkinden daha temel, dolayısıyla daha vazgeçilmez, dolayısıyla daha “üstün” olmadığını teslim etmek durumundayız.
21. yüzyılda kendinden giderek daha çok söz ettirecek olan “küreselleşme” eğiliminin temel entelektüel dayanaklarından birisini bu teoremde buluyoruz. Ne var ki, teori pratikten farklı ve her ne kadar “küreselleşme” ve “Yeni Dünya Düzeni” eşanlamlı oluşumlar olarak sunuluyorsa da, günümüzde oturtulmak istenen düzenin “bütüncü” düşünceye ters düştüğünün işaretleri ihmal edilemeyecek kadar çok. Bu işaretlerin başta geleni de, “dünya devleti” düşüncesi. “Dünya devleti”nin temellerinin daha 1877 yılında, John D. Rockefeller, John P. Morgan, Andrew Carnegie, Mayer A. Rothschild ve Cecil Rhodes beşlisi tarafından atıldığı iddia ediliyor.
John D. Rockefeller, petrol imparatoru, ünlü Standard Oil Tröst’ün sahibi, 1890’lı yıllarda Birleşik Devletler petrol endüstrisinin yüzde yetmiş beşi kendisine ait. Ayrıca demir madenleri, ormanları, imalat sanayiinde ve ulaşım sektöründe büyük iştirakleri var. Yaklaşık 150 yıllık bir “Rockefeller hanedanı”ndan bahsediliyor, servetlerinin 1–2 trilyon dolar olduğu hesap ediliyor. John P. Morgan, uluslararası banker ve gezegenimizin ilk milyar dolarlık (1901 yılı itibarıyla) endüstrisinin, U.S. Steel’in sahibi, “Amerika’yı Amerikan yapan adam” diye bilinen kişi. Andrew Carnegie, 1890’da İngiltere toplamından daha fazla çelik üreten Carnegie Çelik’in sahibi, ayrıca kömür ve demir madenleri, ticaret gemileri ve demiryolları var. Mayer Rothschild, ünlü Rothschild Hanedanı’nın kurucusu banker –Rockefeller’den daha zengin– 2000’li yılların başındaki servetlerinin 3 trilyon dolar olduğundan bahsediliyor. Ve Cecil Rhodes, ünlü elmas imparatoru. Güney Afrika elmas tarlalarını işleten, Güney Afrika’yı İngiltere adına fetheden adam. Rhodesia, adını onun soyadından alıyor. Ayrıca apartheid/ırk ayrımının mucidi.
Bu beş adamın akıl hocaları, Oxford Üniversitesi profesörlerinden John Ruskin. 1877’de “Yuvarlak Masa” adındaki gizli cemiyeti kuruyorlar. Amaçları: İngilizce konuşan dünyayı bir oligarşik federasyon halinde birleştirmek. Büyük Britanya İmparatorluğu’nu siyasi, ekonomik ve kültürel olarak yeniden yapılandırmak suretiyle, oligarşik dünya federasyonuna giden yolu açmak. Otuz yıl sonra, 1908 yılına gelindiğinde, ‘Yuvarlak Masa’yı çokuluslu, Anglo–sever bir yarı açık cemiyet olarak görüyoruz.
Bilderberg Grubu, 1954’te Avrupalı Rothschild hanedanı öncülüğünde kuruluyor, Amerikalı rakibi, Rockefeller hanedanı tarafından destekleniyor, ev sahipliğini eski SS–Nazi Hollanda Kralı Bernhard yapıyor. “Bilderberg” kralın sahip olduğu otelin adı. Bilderberg’ciler, 1954’ten itibaren her yıl dünyanın değişik şehirlerinde toplanıyorlar. Gündem gizli, katılanlar gizli, meğer ki patron olsunlar gazeteciler Bilderberg toplantılarına alınmıyorlar. Hatta, ABD ve Avrupa devletlerinin gizli teşkilatları, toplantıların yapıldıkları otellere gazetecileri sokmamak için olağanüstü önlemler alıyorlar. İçeri sızmayı başarabilen birkaç muhabirin feci şekilde tartaklandığı, tutuklandığı biliniyor.
Bilderberg’cilerin amaçlarının dünyayı sıkıca koordine edilmiş küçük, seçkin bir uluslar–ötesi bankerler ve sanayicilerden oluşmuş, entelijensiya destekli oligarşinin eline teslim etmek olduğu söyleniyor. Avrupa Birliği’nin Avrupa kıtası için yaptığını dünya için yapmak ve bir Dünya Devleti kurmak istiyorlar. David Rockefeller’in farklı zamanlarda farklı yerlerde (bu arada 1999 yılı Şubat’ında Newsweek International dergisine verdiği bir mülâkatta) “Hükümetlerin yerini alacak birileri olmalı ve bana öyle görünüyor ki, bunu da en iyi şirketler yaparlar...” demekten çekinmemiş olmasına işaret ediliyor ve yaygın söylemin aksine karşı çıkılmadığı takdirde önümüzdeki asırlarda dünyanın “yeni feodal lordlar”ın boyunduruğu altına gireceği hakkında uyarı yapılıyor. Uyaranlar, Yeni Dünya Düzeni muhalifleri.
Muhalifler, Yeni Dünya Düzeni’nin anlamının, dünyanın siyasi ve yasal hüviyetini tümüyle değiştirmek, ulus–devletlerin tarihi rollerini ortadan kaldırmak, kontrolü uluslar–ötesi tröstlere devretmek suretiyle millet kavramını ortadan kaldırarak, idareyi İngilizce konuşan Anglo–sever bir oligarşiye teslim etmek olduğundan eminler. Yarı şaka ileri sürdükleri bir iddiaları da Birleşmiş Milletler teşkilatının bundan böyle “Birleşmiş Tröstler Teşkilatı” olarak isim değiştireceği şeklinde. Bilderberg toplantılarına katılanların isimlerinin saklı tutulması, görüşmelerin basına kapalı olması, dünya ekonomisine ve siyasetine dair kararların kapalı kapılar ardında alınmasını ülkelerinin anayasalarının en galiz ihlâli şeklinde algılıyorlar. Ulusal politikacılarının, özgür iradeleriyle seçtikleri vekillerinin etkisizleştirilmesine tepki gösteriyorlar. Amerikan başkanlarından, Dünya Bankası guvernorlarına, diğer ülkelerin başbakanlarına varıncaya kadar, dünyanın kaderini etkileyen eşhasın kapalı kapılar ardında saptanmasına şiddetle karşı çıkıyorlar. Dünya basın devlerinin Bilderberg’cilerle işbirliği içinde oldukları gerekçesiyle, seslerini ya bağımsız basın aracılığı ile ya da internet üzerinden duyuruyorlar. Zaman zaman da, Seattle’da, New York’ta olduğu gibi gösterilerine de şahit oluyoruz.
“Yuvarlak Masa” cemiyetinin bir diğer uzantısının “Roma Kulübü” olduğu söyleniyor. Roma Kulübü, 1968’de kuruluyor. Kendilerine “özel think–tank” nitelemesini yakıştırıyorlar. İlân edilmiş amaçları, barışı desteklemek, insanların ‘tehlikeli’ uçlara, kısır milliyetçiliğe ve sınıf çatışmalarına yönelmelerini önlemek.” Roma Kulübü’nün güçlü adamı, SGI’nin başkanı, Daisaku İkeda, “İnsan ırkının sesi ve zekâsı... İnsanlığın yolunu aydınlatan bir deniz feneri, tüm dünyaya umut saçacak olan ışık...” olduklarından bahsediyor. SGI, “Soka Gakkai International”ın kısaltılmışı; Japon kökenli, Nichiren Daishonin Budist tarikatının uluslararası örgütü. Muhalifleri, Roma Kulübü’nün, kurulacak dünya devletinin resmi dinini oluşturduğunu söylüyorlar. Çokça Hıristiyanlık, biraz Budizm bir dinden bahsediliyor.
“Yeni Feodal Lordlar”ın ne denli güçlü olduklarını, ulusların kimliklerini kaybetmemek için ne denli direnebileceklerini kuşkusuz zaman gösterecek. Ancak, Yeni Dünya Düzeni, muhaliflerinin iddia ettikleri gibi “yeni bir toplumsal mühendislik projesi” ise, ki öyle görünüyor, ulusların işlerinin zor olduğunu kabul etmemiz lâzım. Bir yandan “İkinci Aydınlanma Çağı”nın reddettiği “tek doğru” anlayışı, öte yandan finans oligarşisi, bir arada yaşayamayacak oluşumlar gibi görünüyorlar. Nitekim, daha bugünden Birleşik Amerika’da iki bin beş yüz muhalif “kült”ün varlığından bahsediliyor.
(Alev Alatlı)
yeni dünya düzeni ile ilgili kitaplardan biri de 'DÜNYAYI YÖNETEN GİZLİ ÖRGÜTLER' dir.Yazarı Erol Bilbilik, Kaynak Yayınları, inceleme-araştırma, 280 sayfa.
'Dünyayı Yöneten Gizli Örgütler' emperyalizmin, egemenliğini Süpernato, CFR, Trilateral ve Bilderberg gibi bir dizi gizli örgüt aracılığıyla sürdürdüğü ve bu bilgi ortaya çıktığında, bu sistemin görevlilerince komplo teorisi itirazlarıyla karşılaştığını ortaya koyan bir kitap. 'Dünyayı Yöneten Gizli Örgütler' kitabı, dünyayı yöneten gizli örgütleri oluşturan mafyalaşmış büyük sermayenin elebaşlarını konumlarıyla birlikte ortaya koyarken, CFR, Trilateral, Bilderberg üyesi 5000 kişinin ve Türk Bilderberg üyelerinin isim listesine de yer veriyor.
farkli cografyalara farkli kaoslar getirir. irak, afganistan, somali, ruanda, haiti, endonezya gibi örneklerde din-mezhep-etnisite ayriliklarini körükler (suriye-iran-türkiye-kafkasya buna dahildir) . kosova'da yasanan, kibris'ta yasanacak olan budur. 'düzen' ve 'demokrasi' adi altinda gercekte kaos getirir ve bunu yönetir. her ayrisma daha cok güvenlik ihtiyaci, daha cok ekonomik düskünlük demektir cünkü. bununla birlikte ortadogu'da yaratilacak her yeni kaos, israil'in güvenligini artirir.
abd, ingiltere, ispanya gibi merkez cografyalarda ise ayrisma temelli kaos yerine, birlestirici temelli kaoslar yaratir. elektrik kesintileri, kaynagi net olmayan terör hareketleri (11 eylül gibi) , bunun örnegidir. bunlar vesile edilerek yönetimler ele gecirilir, neofasist tedbirlerle kitleler istenildigi gibi yönlendirilir.
latincesi 'Novus Ordo Seclorum' 1 ABD DOLARI nın arka yüzündeki piramitin, hemen altinda yazar.
Philadelphia kongresi ile paranın üzerinde bulunması kararlaştırılmış bir yazıdır.
Piramitin tepesindeki göz de bu kongrede alınmış kararlardan biridir.Bu piramit ve göz tüm MASONİK metinlerde de bulunur.
calisma yöntemleri söyledir:
yeni dünya düzeni stratejistleri önce bir problem yaratirlar. bunu kurulu bir politik güce (bu bir devlet, bir bölge, hatta bir kita olabilir) muhalif olan bir grubu fonlamak, böyle bir grup olusturmak veya olanlari egitmek suretiyle yaparlar. bu iki zitlasan grubun catismasi 'yeni dünya düzeni'nin manevra alanina girmesi demektir kafadan. kontrolünü tamamen elinde tuttugu medya, bu gruplari 'özgürlük savascilari' adi altinda lanse eder.
bu arada politik gücün lideri de 'iste yeni hitler' gibi yayinlarla 'demonize' edilir (bkz.saddam,milosevic,kaddafi) . bununla birlikte yeni dünya düzeni stratejistleri, politik gücü de silah, danisma vs. gibi konularda destekler, hatta bunlari da yaratir. yani ikili oynamakta ustadirlar ve her iki taraftan da para götürmede gelismislerdir.
kontrol altindaki medya tarafindan, konu dünyanin gündemine getirilir: bir seyler yapilmali! bu da istenilen tepkinin dogmasidir zaten.
yeni dünya düzeni'nin kuklalari bu bölümde devreye girer. bm baris gücü, koalisyon, nato gibi isimlerle bölgeye girilir ve yönetim ele gecirilir. bir daha asla ayrilmamak üzere... ana fikir yeni dünya düzeni'nin kontrol ettigi silahli güclerin temel stratejik bölgeleri ele gecirmesi ve kontrol altina almasidir.
kim bunlar?
uluslararasi bankerler, petrol baronlari, ilac kartelleri ve baska ulusötesi güclerdir. ingiliz kraliyet ailesi, alman kökenli avrupa soylulari üst düzey aktörlerdir. birlesmis milletler, dünya bankasi, imf, dünya saglik örgütü bunlarindir. nato askeri güclerini olusturur. tüm g-8'ler bunun aktif elemanlaridir. bu ülkelerin baskan veya basbakanlari özel olarak bu ülkelerin basina getirilir. bunun kim oldugu farketmez. adi bugün bush olur, yarin john kerry...
hepsi ayni tornadan gecmistir. oyuna dahil olmayan ortadan kaldirilir (bkz: kenedy,aldo moro,ali bhutto) .
farkli cografyalara farkli kaoslar getirir. irak, afganistan, somali, ruanda, haiti, endonezya gibi örneklerde din-mezhep-etnisite ayriliklarini körükler (suriye-iran-türkiye-kafkasya buna dahildir) . kosova'da yasanan, kibris'ta yasanacak olan budur. 'düzen' ve 'demokrasi' adi altinda gercekte kaos getirir ve bunu yönetir. her ayrisma daha cok güvenlik ihtiyaci, daha cok ekonomik düskünlük demektir cünkü. bununla birlikte ortadogu'da yaratilacak her yeni kaos, israil'in güvenligini artirir.
abd, ingiltere, ispanya gibi merkez cografyalarda ise ayrisma temelli kaos yerine, birlestirici temelli kaoslar yaratir. elektrik kesintileri, kaynagi net olmayan terör hareketleri (11 eylül gibi) , bunun örnegidir. bunlar vesile edilerek yönetimler ele gecirilir, neofasist tedbirlerle kitleler istenildigi gibi yönlendirilir
ne garip artık bu kavram üniversite dersleri arasına girdi..
bu konu hakkında geniiişşş bilgi sahibi olmak isteyen Atilla Akar'ın derin dünya devleti adlı kitabını okumalıdır...
bebek aç, bebek hasta, bebek yaralı, yetim bebek, ağlayan bebek, bebekler ölüyor... kurtlar sofrasına düşmüş bebek.. bebek can bebek
Erkekler yürüyor asfalta ellerinde beyaz bayraklarla
Bir yere gidiyorlar dönüşü olmayan
Otoyolda askerler, helikopterler... beyazı kırmızı gören boğalar
Bombalar düşüyor yağmur yerine
Çamur değil çocukların oynadığı birikinti KAN
Yeni Dünya Düzenine hoşgeldiniz
Aileler uyuyor siperlerde, baba nöbet tutyor
Ne ev, ne iş, ne de rahat bir uyku
Şehir canlı bugün
Özgürlük diskosu açık her gece
Deccal DJ
Canlı kalkanlar dans edenler
tepelerine düşen akıllı bombalar
Kutsal kitabı açıyor bir inanan
Ölmeden önce okuyor daha önce ölenleri
ve içinde bir rahatlama
Yalnız değilim YALNIZ DEĞİLSİN
Şu şarkı takıldı aklıma bir hayalet için yazılan:
Wherever a newborn baby cries
Where there's a fight 'gainst the blood and hatred
in the air
Look for me Mom I'll be there
Wherever there's somebody fightin'for a
place to stand
Or decent job or a helpin' hand
Wherever somebody's strugglin' to be free
Look in their eyes Mom you'll see me.'