XIII boyu dahi orta yollu, bal lisanlı, serzâkir, aç bir martı kadar utangaç ve müstağnî, ve başına buyruk bir mecnûn küheylan kadar, özgürlüğüne düşkün ve heybetli, erciyesin doruğundan gelen, kar suları kadar, coşkulu ve vefa alemi ruhlu ve, kuytularda şırıldayıp duran, delişmen ve güleç yüzlü, efkârlı bir göçebe konak ateşinin közlerine inat; buz gibi ve içimi doyumsuz, kendiyle halvette akan, bir ince nakışlı keder deresi ve, sevdalı süreyya gözlerin ışıltısını, ne yıldızlardan, ne aydan, ne de güneşten aldığı, bir çift buğulu, ve lapis lazuli gözde; bütün bildiklerini unutan, hem aşkı kendinde kayboluş bilen iyi kalpli bir sine…, ve zamanın ilişemediği bir yanık buğday yüreğe ve nadasa bırakılmış gariban bir gönle, çisil çisil ve ansızın yağan bir rahmet gibi sıcak, can/an;
istem dışılıkla da olsa yaralı ve incitilmiş, ve her hevesi boğazında düğüm düğüm, ser verilip sır verilmemiş, tedaviye cevap vermeyeceği belli, bir maraza düçârlığın burukluğu ve, hicivli bir gülümsemenin yüzü maskelediği, yalnızca; her rastladığı insanın gözlerindeki derinliğe bakabilecek, o temiz yüreklilerin farkına varabilecekleri böylesine içine düşülmüş dermansız haliyle, hayatındaki hayatların verdiği mukavemetle nefeslerini sürdürebilen, dünyalar garibi ve içine kapanık, ve fakat yedi kat semaya açık, dildâr ve dostunun mihmânı özge bir hayat sırtında, sendeleyip duran ve yıkılmamak için, umut bağlayıp tutunduğu avuntuların, bir bir çözülüp dağıldığı ve terk ettiği dipsizlikte, ıssız ve kör karanlıkta kalmış haline yanmaktan da malûl, pusulası kayıp, sevgisiz…, ve hem yetim hem öksüz kalmış, perişan göz pınarları kurumuş, gücenik ve suskun bir can/a,
XIII boyu dahi orta yollu, bal lisanlı, serzâkir, aç bir martı kadar utangaç ve müstağnî, ve başına buyruk bir mecnûn küheylan kadar, özgürlüğüne düşkün ve heybetli, erciyesin doruğundan gelen, kar suları kadar, coşkulu ve vefa alemi ruhlu ve, kuytularda şırıldayıp duran, delişmen ve güleç yüzlü, efkârlı bir göçebe konak ateşinin közlerine inat; buz gibi ve içimi doyumsuz, kendiyle halvette akan, bir ince nakışlı keder deresi ve, sevdalı süreyya gözlerin ışıltısını, ne yıldızlardan, ne aydan, ne de güneşten aldığı, bir çift buğulu, ve lapis lazuli gözde; bütün bildiklerini unutan, hem aşkı kendinde kayboluş bilen iyi kalpli bir sine…, ve zamanın ilişemediği bir yanık buğday yüreğe ve nadasa bırakılmış gariban bir gönle, çisil çisil ve ansızın yağan bir rahmet gibi sıcak, can/an;
istem dışılıkla da olsa yaralı ve incitilmiş, ve her hevesi boğazında düğüm düğüm, ser verilip sır verilmemiş, tedaviye cevap vermeyeceği belli, bir maraza düçârlığın burukluğu ve, hicivli bir gülümsemenin yüzü maskelediği, yalnızca; her rastladığı insanın gözlerindeki derinliğe bakabilecek, o temiz yüreklilerin farkına varabilecekleri böylesine içine düşülmüş dermansız haliyle, hayatındaki hayatların verdiği mukavemetle nefeslerini sürdürebilen, dünyalar garibi ve içine kapanık, ve fakat yedi kat semaya açık, dildâr ve dostunun mihmânı özge bir hayat sırtında, sendeleyip duran ve yıkılmamak için, umut bağlayıp tutunduğu avuntuların, bir bir çözülüp dağıldığı ve terk ettiği dipsizlikte, ıssız ve kör karanlıkta kalmış haline yanmaktan da malûl, pusulası kayıp, sevgisiz…, ve hem yetim hem öksüz kalmış, perişan göz pınarları kurumuş, gücenik ve suskun bir can/a,
hüdâ katından yollanan ilahî bir tesellidir, ah;
ki özleyiş yaz öncesinde, baharın orta ertesi gemini deminde, farklı şehirlerin/ayrı kıtaların/zıt kutupların, ayrı gayrı evlerinde de olsalar, muhipler, aslında birliktedir her daim…,
tuhaf olan şudur ki; bu düş ikizleri, göz kapaklarının üstüne, kalın bordo bir perde çekerler, üç kat; uyumadan önce ve, her gece, hiç bıkmadan, ve perdeler çekilir çekilmez en nihayetinde, hep aynı düşü görürler…, düş düşü doğurur, artık sığmaz olur uykulara, ve ayrı gayrı şehirlerde azizim, göz kapaklarımız açılır kapanır; mevsim yaza döner…,
Yaz,yaz, yaz babam yaz.Aklına ne gelirse yaz.İçerik mi? Boş ver.Fayda mı? Boş ver. Yaz ve NEDİR'e yolla.Araştırmadan,aklın süzgecinden geçirmeden,bilmeden yaz babam yaz.Yıldızları topla kendin için, yaz.
Yaz hastalığı diye bişey var biliyomusunuz? Benim arkadaşlarımdan biri yakalanmış bütün kışı yazı düşünerek geçiriyo sürekli yaz için planlar yapıyo, yaz için bi şeyler alıyo, yaz için parasını biriktiriyo...Böyle bişi olsa gerek yaz hastası :))
Yaz geldi. Deniz ve güneş zamanı. :))
XIII
boyu dahi orta yollu, bal lisanlı, serzâkir,
aç bir martı kadar utangaç ve müstağnî,
ve başına buyruk
bir mecnûn küheylan kadar,
özgürlüğüne düşkün ve heybetli,
erciyesin doruğundan gelen,
kar suları kadar,
coşkulu ve vefa alemi ruhlu ve,
kuytularda şırıldayıp duran,
delişmen ve güleç yüzlü,
efkârlı bir göçebe konak ateşinin közlerine inat;
buz gibi ve içimi doyumsuz,
kendiyle halvette akan,
bir ince nakışlı keder deresi ve,
sevdalı süreyya gözlerin ışıltısını,
ne yıldızlardan, ne aydan, ne de güneşten aldığı,
bir çift buğulu, ve lapis lazuli gözde;
bütün bildiklerini unutan,
hem aşkı kendinde kayboluş bilen iyi kalpli bir sine…,
ve zamanın ilişemediği bir yanık buğday yüreğe
ve nadasa bırakılmış gariban bir gönle,
çisil çisil ve ansızın yağan bir rahmet gibi sıcak,
can/an;
istem dışılıkla da olsa yaralı ve incitilmiş,
ve her hevesi boğazında düğüm düğüm,
ser verilip sır verilmemiş,
tedaviye cevap vermeyeceği belli,
bir maraza düçârlığın burukluğu ve,
hicivli bir gülümsemenin yüzü maskelediği,
yalnızca;
her rastladığı insanın gözlerindeki
derinliğe bakabilecek,
o temiz yüreklilerin farkına varabilecekleri
böylesine içine düşülmüş
dermansız haliyle,
hayatındaki hayatların verdiği
mukavemetle nefeslerini sürdürebilen,
dünyalar garibi ve içine kapanık,
ve fakat yedi kat semaya açık,
dildâr ve dostunun mihmânı
özge bir hayat sırtında,
sendeleyip duran ve yıkılmamak için,
umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
bir bir çözülüp dağıldığı ve terk ettiği dipsizlikte,
ıssız ve kör karanlıkta kalmış
haline yanmaktan da malûl,
pusulası kayıp, sevgisiz…,
ve hem yetim hem öksüz kalmış,
perişan göz pınarları kurumuş,
gücenik ve suskun bir can/a,
hüdâ katından yollanan ilahî bir tesellidir,
ah;
XIII
boyu dahi orta yollu, bal lisanlı, serzâkir,
aç bir martı kadar utangaç ve müstağnî,
ve başına buyruk
bir mecnûn küheylan kadar,
özgürlüğüne düşkün ve heybetli,
erciyesin doruğundan gelen,
kar suları kadar,
coşkulu ve vefa alemi ruhlu ve,
kuytularda şırıldayıp duran,
delişmen ve güleç yüzlü,
efkârlı bir göçebe konak ateşinin közlerine inat;
buz gibi ve içimi doyumsuz,
kendiyle halvette akan,
bir ince nakışlı keder deresi ve,
sevdalı süreyya gözlerin ışıltısını,
ne yıldızlardan, ne aydan, ne de güneşten aldığı,
bir çift buğulu, ve lapis lazuli gözde;
bütün bildiklerini unutan,
hem aşkı kendinde kayboluş bilen iyi kalpli bir sine…,
ve zamanın ilişemediği bir yanık buğday yüreğe
ve nadasa bırakılmış gariban bir gönle,
çisil çisil ve ansızın yağan bir rahmet gibi sıcak,
can/an;
istem dışılıkla da olsa yaralı ve incitilmiş,
ve her hevesi boğazında düğüm düğüm,
ser verilip sır verilmemiş,
tedaviye cevap vermeyeceği belli,
bir maraza düçârlığın burukluğu ve,
hicivli bir gülümsemenin yüzü maskelediği,
yalnızca;
her rastladığı insanın gözlerindeki
derinliğe bakabilecek,
o temiz yüreklilerin farkına varabilecekleri
böylesine içine düşülmüş
dermansız haliyle,
hayatındaki hayatların verdiği
mukavemetle nefeslerini sürdürebilen,
dünyalar garibi ve içine kapanık,
ve fakat yedi kat semaya açık,
dildâr ve dostunun mihmânı
özge bir hayat sırtında,
sendeleyip duran ve yıkılmamak için,
umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
bir bir çözülüp dağıldığı ve terk ettiği dipsizlikte,
ıssız ve kör karanlıkta kalmış
haline yanmaktan da malûl,
pusulası kayıp, sevgisiz…,
ve hem yetim hem öksüz kalmış,
perişan göz pınarları kurumuş,
gücenik ve suskun bir can/a,
hüdâ katından yollanan ilahî bir tesellidir,
ah;
ki özleyiş yaz öncesinde,
baharın orta ertesi gemini deminde,
farklı şehirlerin/ayrı kıtaların/zıt kutupların,
ayrı gayrı evlerinde de olsalar,
muhipler,
aslında birliktedir her daim…,
tuhaf olan şudur ki;
bu düş ikizleri,
göz kapaklarının üstüne,
kalın bordo bir perde çekerler,
üç kat;
uyumadan önce ve,
her gece,
hiç bıkmadan,
ve perdeler çekilir çekilmez
en nihayetinde,
hep aynı düşü görürler…,
düş düşü doğurur,
artık sığmaz olur uykulara,
ve ayrı gayrı şehirlerde azizim,
göz kapaklarımız açılır kapanır;
mevsim yaza döner…,
yavaş yavaş solan çiçekleri ve sararan yaprakları..hem doğadaki,hemde yüreğimdeki...
Aramızdaki fark neydi biliyor musun sevgilim?
Sen bana kış gibi soğukken ben sana hep yaz'dım...
Bana yazdan kalma bir kaç gün verin. Yeniden yaşamam gerekenler var.
Yaz,yaz, yaz babam yaz.Aklına ne gelirse yaz.İçerik mi? Boş ver.Fayda mı? Boş ver. Yaz ve NEDİR'e yolla.Araştırmadan,aklın süzgecinden geçirmeden,bilmeden yaz babam yaz.Yıldızları topla kendin için, yaz.
beni anlatan mevsimdir.Özgürlüktür mesela
gel artık!
bitiyoooooo
her mevsimin ayrı bir güzelliği vardır.
Yaz hastalığı diye bişey var biliyomusunuz? Benim arkadaşlarımdan biri yakalanmış bütün kışı yazı düşünerek geçiriyo sürekli yaz için planlar yapıyo, yaz için bi şeyler alıyo, yaz için parasını biriktiriyo...Böyle bişi olsa gerek yaz hastası :))
insanın içinin kıpır kıpır olduğu ve tam aşık olma mevsimi
Unuttuklarımızı hatırlatmak için gelir...
' Ben kışın ağladıklarıma yazın gülümserim...'
Yazısıydı,yazgıydı,mevsim de yazdı sonra...
Bikinili yavrularin denize hücum etmesi
bikinili ve minicik minicik minili hatunların mevsimi.)
Allahım keşke dört mevsim yaz olsaydı nevardı sanki.
Rahatlık; yağmur çamur yok,üst üste giyinmek üşümek yok.deniz güneş,harika meyvalar,havanın geç kararması daha ne olsun canım değil mi :))
kışın bittiğini müjdeler ama bu kış mevsiminin birdaha gelmiyiceği anlamına gelmez...
geeeeeeeeel...
1. yazmaktan emir kipi...
2. en güneşli mevsim...
vallah bu gece yazi yaza yaza,yaz deyince aklima mevsim yaz gelmiyor yazi yazmak geliyor...
tabiki altınoluk! ! !
yalnizlik...
metabolizmaya zararli mevsim.
yaz-mak hayatımın en önemli olayı...
dört mevsimden en ayak uyduramadığım