Kültür Sanat Edebiyat Şiir

T£k Bir
T£k Bir

BENİ 1 BEN BİLİRİM,1 DE YARADAN, BANA 1 BEN LAZIMIM, 1 DE BENİ ANLAYAN.

  • yaşam27.05.2009 - 13:38

    Her şey iç içe yaşam içinde. Kötü varsa ancak iyinin olduğunun farkına varıyoruz. Güzellik çirkinin varlığına borçlu makamını nasıl ki zengin fakire borçluysa servetini. Mutluluk ise hüzne borçlu mahiyetini. Tezatsız dengelenemiyoruz dünyada! Siyah yoksa beyaz yok. Kötü yoksa iyi yok.Hüzün yoksa mutluluk da öyle..

    Yaşayabilmek gerek her şeye rağmen, yaşata bilmek için. Hüznü de yaşamak gerek, mutluluğun kıymetini daha iyi bilebilmek için Var olmak gerek her şeye rağmen, var kılmak için. Barışık olmak gerek, en başta küskünlüğe mani olmak için..

  • necip fazıl kısakürek25.05.2009 - 19:33

    Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre...
    Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...
    İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet...
    Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'ân'ında 'belhüm adal-hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret...
    Ya dördüncüsü? .... Son yarım asır! .. İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet... İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi...
    Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilâkı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...

    Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...

    Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...

    Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...

    Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hâsılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...

    Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik...

    Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezayı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...

    İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum. Şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım.

    Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil! Allahın selâmı üzerine olsun...

    Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
    Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ...

    Necip Fazıl Kısakürek

  • necip fazıl kısakürek25.05.2009 - 17:09

    Necip Fazıl Kısakürek üstadın vasiyeti..

    “...Nasıl, nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir. En büyük korkularımdan biri, nice müellifin başına geldiği gibi, ölümümden sonraki tahriflerdir.

    Beni, ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi, İslami usullerin en incelerine riayetle gömünüz!

    Cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum. Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malum... Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna...

    Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Nede, kim olursa olsun, kadın... Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! (üstadın bu sözü bana Türkan Saylanın cenazesindeki amin efektini kullanan şakşakçı imamı hatırlattı ne hikmetse :) ..)
    Ve 'bid'at' belirtici hiçbirşey! ...

    Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu... Sadece Fatiha ve Kur'an...

    Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak... Mevlid de istemem! Onu, uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur'an...

    Allah’ı, Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! Hele düşmanlarını! ...

    Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayınız!

    Beni de Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından bir takım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız! ”...

  • Brezilya dizileri21.05.2009 - 14:44

    Brezilya dizilerini seyretmeye ne hacet var efendim..
    Antolojiyi takip edin yeter.. :)
    Aşklar, ihanetler,kıskançlıklar, kaprisler velhasıl ne ararsanız var..
    Zengin kız,fakir oğlan, hasta kız, hekim oğlan, fakir kıza aşık zengin oğlan, o zengin oğlana aşık kültürlü,zengin ve kıskanç kız ve hatta fakir kıza aşkını itiraf edemeyen ama onu içten içe seven ve hatta koruyan kişilerin olduğu konu bakımından muhtelif dizilerde mevcuttur Antolojide.. :)
    Üstelik bunlar kurguda değil tamamen gerçek...
    Seyrediyoruz eğleniyoruz efendim.. :)
    Devam ilen..
    Arkası yarın ilen..

  • Elif01.05.2009 - 17:47

    Elif, hiçliğin ve boşluğun bir görünüm olarak belirmesinin ikinci adımı.
    Elif, başka harflerle bitişmiyor. Bir yani. Tek. Yalnızlığın selvi boylu imgesi. Tek ü tenhalığın, kimsesizliğin.
    Sayıları saymayı biz ondan öğreniyoruz. İlk adım nokta. Elif noktadan yapılıyor. Üst üste yedi nokta bir elif ediyor. Nokta hem başlangıç hem son. Başla sonun bitişmesi yalnızlığın bir fobi olmaktan çıkması.
    Hareke kabul etmeyen harf meçhul kalırmış. Elif harekelenmeyip meçhul kalmayan tek harftir, elif, harfler âleminde yalnızlığın görünümüdür.

  • otizm26.04.2009 - 23:42

    OTİZM (Kendine dönük)
    Aslında otizm şizofrenik hastaların dış dünyayla olan ilişkilerini zamanla kaybetmelerini (içine kapanma) anlatmak için kullanılan ve yetişkin psikiyatrisi jargonundan alınma bir terimdir.
    Bu günkü anlamı ile algılanan otizm terimi ilk kez Amerika’lı psikiyatrist Leo Kanner tarafından 1943 yılında tanımlandı ve Kanner 11 çocukta gördüğü yaygın davranış bozukluklarını tanımlayarak bu tabloya “erken çocukluk otizmi” adını verdi.

    Otizme neden olan sebeblerin başında genetik faktörler gelsede son dönemlerde yapılan çalışmalarda otizme beslenmenin, civa içeren gıdaların ve bebeklik çağında yapılan civalı, thimerosal içeren aşıların neden olduğuda söylenmektedir..

    Her ne kadar tedavisinin olmadığını söyleyenler olsada Yüce Rabbim hiç bir derdi dermansız, hastalığıda şifasız yaratmamıştır..

  • şu an ne dinliyorum24.04.2009 - 00:13

    Kalbimde arama eski yerini,
    Sen gözümden akan sele karıştın,
    İstesemde artık sevemem seni,
    Hasret rüzgarına yele karıştın..

  • namaz22.04.2009 - 15:00

    Kıyamet gelmeden kıyam et! !

  • akraba evliliği22.04.2009 - 14:31

    Eğer göçmenseniz akraba evliliği gibi bir durum sözkonusu dahi olamaz..
    Hatta mübala ile :)) evleneceğiniz erkeğin yada kızın yedi mahalle ötesinden olması lazımdır..yoksa mümkinatı yoktur.. :))

  • dua etmek22.04.2009 - 14:09

    Duâ, çağırmak, seslenmek, istemek, davet etmek,yardım talep etmek demektir.

    Ayrıca duâ, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya olan talep ve niyaz” demektir.

    “Allah’ın yüceliği karşısında kulun, aczini itiraf etmesi, sevgi ve tazim duyguları içinde lütuf ve yardım dilemesi” demektir..

    Duâ Allah ile kulun hafiyyen ruhsal konuşmasıdır..
    Duâ Allah ile kendine inanan kul arasında ki diyalogtur..