Kadının biri Maldivler de bir kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış, kadın lambayı kumların içinden çıkarmış, ovalamış lambayı. Lambadan cin çıkmış. Kadın hemen 'Üç hakkım var değil mi? ' diye sormuş.
- Tamam, tamam. Beni lambadan kurtardın vs vs vs... ama yüksek enflasyon, iç piyasadaki daralma, üçüncü dünya ülkelerindeki düşük maaş oranları ve Güney Asya'daki Tsunami felaketi yüzünden sadece sana bir dilek hakkı verebilirim, demiş.
- Evet söyle! nedir dileğin? Kadın hiç tereddüt etmeden, cebinden bir harita çıkararak
- Orta Doğu'da barış istiyorum. Bu haritadaki ülkeleri görüyormusun? Bu ülkelerin birbiriyle savaşmayı bırakmasını barışın tesis edilmesini diliyorum. Cin haritaya bakmış ve dehşetle:
- Tanrı aşkına Kadın! Bu ülkeler binlerce yıldır savaşıyorlar. Tamam işimde iyiyim ama o kadar da değil! Bunun yapılabileceğini sanmıyorum. Başka bir dilekte bulun. Kadın birkaç dakika düşünmüş ve - Hayatım boyunca doğru erkeği bulamadım, bilirsin Hem düşünceli hem eğlenceli biri, mutfağı sevecek, ev işlerinde yardım edecek, işinde kaplan, annemin yanında kuzu olacak, sürekli futbol izlemeyecek ve sadık olacak erkek diliyorum, demiş.
Bu savaşı kurtuluş savaşı zamanında yapılan savaşlarla bir kıyaslayarak, bu savaşta gözle görülen ' iman ' kuvvetini bertaraf etmeye çalışanlar, analiz yeteneğinden mahrum, biçâre insanlardır ancak...
Çünkü......
Bu savaşla, son bir boynuz darbesi vurmaya çalışan batı, Haçlı zihniyeti ile tekrardan harekata geçmiş, ama ' müslüman ' genç kuşak sayesinde çil yavrusu gibi dağıtılmışlardır..
Eğer ki.......
Bu savaş kaybedilmiş olsaydı, Anadolu Topraklarında ' ezan ' yerine ' çan ' sesleri duyulacak
Mustafa isminin yerine ' Tony ' isimleri konulacaktı...
İnceden inceye düşünülüp, ölümden sonra bizlere bildirilen hadiseleri araştırırsanız, insanoğlunun aslında üzerinde bulunan yükün dahada çok farkına varacaksınız...
Dünya meşakkatlerinden sıyrılmaya çalışıp ölümü isteyen insanlar, kendilerini bekleyen olağanüstü karşılaşmaları bir bilseler, ölmeyi hiç istemezlerdi...
Asıl meşakket ölümden sonra başlıyor çünkü....(..allah cümlemizi salihlerden eylesin..)
Ammaa ya mevlana gibi olanlar....... Nefsini yenmiş bu mübarekler sadece borcu olan cismani varlığını teslim ederek, gerçek hurriyetine kavuşmuş, ölmeden önce ölmüşlerdir zaten..
Müstakil evlere ' gıpta ' ile bakmama sebep olan olaylardan birtanesi...
Müstakil bir evde dünyaya geldiğim için, bahçeli bir evin önemini çok ama çok iyi biliyorum...
Ama malesef bizde çağın gereksinimi(!) olan apartman dairelerine taşındık..
Tabi Müstakil evin vermiş olduğu rahatlığı sıkıysa apartmanda dene...mümkün değil, zaten öyle bir niyetimizde yok ama insan yine rahatça hareket etmeyi iyiden iyiye özlem duyuyor...:(
Kadının biri Maldivler de bir kumsalda yürürken ayağı eski bir
lambaya takılmış, kadın lambayı kumların içinden çıkarmış, ovalamış
lambayı. Lambadan cin çıkmış. Kadın hemen 'Üç hakkım var değil mi? ' diye sormuş.
- Tamam, tamam. Beni lambadan kurtardın vs vs vs...
ama yüksek enflasyon, iç piyasadaki daralma, üçüncü dünya
ülkelerindeki düşük maaş oranları ve Güney Asya'daki Tsunami
felaketi yüzünden sadece sana bir dilek hakkı verebilirim, demiş.
- Evet söyle! nedir dileğin? Kadın hiç tereddüt etmeden, cebinden
bir harita çıkararak
- Orta Doğu'da barış istiyorum. Bu haritadaki ülkeleri görüyormusun? Bu ülkelerin birbiriyle savaşmayı bırakmasını barışın tesis edilmesini diliyorum. Cin haritaya bakmış ve dehşetle:
- Tanrı aşkına Kadın! Bu ülkeler binlerce yıldır
savaşıyorlar. Tamam işimde iyiyim ama o kadar da değil! Bunun
yapılabileceğini sanmıyorum. Başka bir dilekte bulun. Kadın birkaç dakika düşünmüş ve
- Hayatım boyunca doğru erkeği bulamadım, bilirsin Hem düşünceli hem eğlenceli biri, mutfağı sevecek, ev işlerinde yardım edecek, işinde kaplan, annemin yanında kuzu olacak, sürekli futbol izlemeyecek ve sadık olacak erkek diliyorum, demiş.
Cin derin bir iç çekmiş:
- Uzat şu kahrolası haritayı
Asrı saadet'e götüren kadife bir ses...
Kalbe, nakış, nakış işleyen kelimeler ve anlatım...
Dinlenmesini şiddetle tavsiye ederim..
Kalpten söylediğine en büyük delil, kalplere girmesidir...
Tahsil hayatımı devam ettirebilmiş olsaydım..
Bugünü kutlamış olacaktım, hatta mali müşavirler günü varsa onu kutlayacaktım...
Neye niyet, neye kısmet...
Bu savaşı kurtuluş savaşı zamanında yapılan savaşlarla bir kıyaslayarak, bu savaşta gözle görülen ' iman ' kuvvetini bertaraf etmeye çalışanlar, analiz yeteneğinden mahrum, biçâre insanlardır ancak...
Çünkü......
Bu savaşla, son bir boynuz darbesi vurmaya çalışan batı, Haçlı zihniyeti ile tekrardan harekata geçmiş, ama ' müslüman ' genç kuşak sayesinde çil yavrusu gibi dağıtılmışlardır..
Eğer ki.......
Bu savaş kaybedilmiş olsaydı, Anadolu Topraklarında ' ezan ' yerine ' çan ' sesleri duyulacak
Mustafa isminin yerine ' Tony ' isimleri konulacaktı...
Sonunda başımıza bunlarda gelecekti....
Kendilerini satanistler gibi din imajı vermeye çalışan kan içen vampirlerde çıktı...
Düzenledikleri ayinlerde, bardak ve kadehler içinde kan içen kişiler ortaya çıkmış..(merkez istanbul..)
Devam edin, devam edin, gençliğin geleceğine ve ahiretine dinamit döşemeye devam edin, çok ama çok bilmiş kör zihniyetler...
Sizin getirileriniz ancak ve ancak bu kadar olur....(Bir musibet, bin nasihatten efdaldir...)
Böyle olmasını bizler değil, sizler istediniz....:(
İnceden inceye düşünülüp, ölümden sonra bizlere bildirilen hadiseleri araştırırsanız, insanoğlunun aslında üzerinde bulunan yükün dahada çok farkına varacaksınız...
Dünya meşakkatlerinden sıyrılmaya çalışıp ölümü isteyen insanlar, kendilerini bekleyen olağanüstü karşılaşmaları bir bilseler, ölmeyi hiç istemezlerdi...
Asıl meşakket ölümden sonra başlıyor çünkü....(..allah cümlemizi salihlerden eylesin..)
Ammaa ya mevlana gibi olanlar.......
Nefsini yenmiş bu mübarekler sadece borcu olan cismani varlığını teslim ederek, gerçek hurriyetine kavuşmuş, ölmeden önce ölmüşlerdir zaten..
Müstakil evlere ' gıpta ' ile bakmama sebep olan olaylardan birtanesi...
Müstakil bir evde dünyaya geldiğim için, bahçeli bir evin önemini çok ama çok iyi biliyorum...
Ama malesef bizde çağın gereksinimi(!) olan apartman dairelerine taşındık..
Tabi Müstakil evin vermiş olduğu rahatlığı sıkıysa apartmanda dene...mümkün değil, zaten öyle bir niyetimizde yok ama insan yine rahatça hareket etmeyi iyiden iyiye özlem duyuyor...:(
' Eşiğe oturmak uygun değildir ' diye duymuştum....
Bu zamana kadar işe girmek için lazım olan ' sabıka kaydı ' kağıdı almak için gitmişimdir.....
Mahkeme koridorları önünde bekleyen kişiler, polis memurunun yanında elleri kelepçelenmiş insanlar......
Çoğu zaman, kavga görüntülerinin olduğu, Hastaneden sonra ' Allah kimseyi buralara düşürmesin ' diye duada bulunmama sebep olan, buz gibi duvarlar...
Tabii mahkeme kararını beklemeden, adliye önünde cezası kesilen mahkumlar...
Bugün kırlaşan saçlar.......
Yarın kırlara düşecektir.....! ! !