Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Sebahattin Zorlu
Sebahattin Zorlu

ALLAH DE ÖTESİNİ BIRAK!

  • sadır10.05.2007 - 12:21

    Arapça hali sadr olan, lakin çoklukla (sudur) sadır diye talaffuz edilip yazılan bir kelime. Kalb, gönül, sine, şuur, açığa çıkan, görünen anlamındadır.


    Ve esirru kavleküm evicheru Bih* inneHU 'Aliymun BiZâtissudur;

    Sözünüzü ister gizleyin ister onu açık söyleyin... Muhakkak ki O, sadırların (kalblerin, gönüllerin,sinelerin şuurlarin) bizati=bizzat zatı, kendi olarak Bilen’dir. (Mülk 13)


    'İnnallahe aliymun Bizatissudur' (Bakara 119/154)

    'ŞÜPHESİZKİ ALLAH KALPLERİNİN ZÂTI OLARAK BİLEDİR'

  • bizatihi09.05.2007 - 21:41

    Bizatihi=kendi,kendisi, kendi kendine, direkt kendisi manasındadır.

    Semavat’ta ve Arz’da ne var bilir...Gizlediklerinizi de, aleni ettiklerinizi açığa çıkardıklarınızı da bilir. Allah kalplerin kendisi (bizatihi) olarak Bilen’dir. (Tegabun 4)

    Kim Allah ı müşahade ederek vechini O’na teslim ederse muhsindir. (ihsan, lütuf sahibidir) Gerçekten en sağlam kulpa tutunmuştur.

    Kim de inkar ederse, onun inkarı seni mahzun etmesin... Onların merci’leri (dönüşleri) bizedir, yaptıkları şeyleri kendilerine haber vereceğiz... Muhakkak ki Allah kalplerin kendisi (bizatihi) olarak Bilen’dir. (Lokman 22-23)

  • kelime-i şehadet09.05.2007 - 15:38

    Şahadet=şahit olmak demektir, insan gördügüne şahitlik eder.
    Görmeden şahit oldum (eşhedu) demek riyakärlik olur.

    Genel hepimiz bu derinligi bilmeden KELİME-İ ŞEHADET getiririz.
    Fakat biz gercekten şahitlik etmiyoruz, belki iman ediyoruz (?) belki de kelime tekrari yapiyoruz. Tabi ki gercekten şahadet edenleri tenzih ederiz.

    Eşhedu'nun manasi gördügüne şahadet (şahit olmak) etmektir.
    Öyleyse 'Eşhedu'yu sadece sözle söylememeli, fiilini de tamamlamali.

    imanin bu sartina 'Kelime-i şahadet' diyorlar. şahadetin sadece kelimesinde yani sözünde kalmamali, bizzat şahadet etmeli, yani Allah'i (hissetmeli) görmeli.

    O´nu baskasının görmesi (bilmesi) muhaldir, Şu basit sebeble ki, mevcudat adı altında da, Alem adı altında da ancak O vardir.

    Hakikat Ehli dedigimiz Zat´lar adı altında da, Melek´ler adı altında da kendini bilişi söz konusudur. Çeşitli isimler altında Zat ı, Zat ını bilir.

    Allah kendisinden 'başka varlık' olmadığına şahitlik etti. Melekler ve ilim sahipleri de, O'ndan başka ilah yoktur!

  • neredesin sen07.05.2007 - 21:24

    Günün birinde cahil bir Arap Hz. Muhammed (sav) ’e gelerek “ ben Allah’ı biliyorum” der. Resulullah da, “nerede? ” diye sorunca, cahil Arap “göktedir” cevabını verir. Bunun üzerine Resulullah da, “tamam sen iman etmişsin güle güle” diyerek karşılık verir.

    Bir gün yine Hz Muhammed (sav) ‘e “Allah nerededir? ... Yerde veya gökte midir? ” diye sorduklarında da “ Mümin kulunun kalbinde (şuurunda) ’ dir! ” Bir başka seferde “ Müminin kalbi, Allah’ın Arşıdır”, “Müminin Kalbi (şuuru) Allah’ın tecelli yeridir” der.

    Ayrı bir zamanda da benzer bir soruya karşılık “Allah altında ve üstünde hava olmayan Ama’da idi”, “ Allah var idi, onunla beraber hiçbir şey yok idi.” cevabını verir. Buna binaen Hz. Ali (ra) da “ hâlâ O An’daki gibidir” yani; “bu An, O An’dır” der.

    Miraç gecesi kaldığı amca kızının evinden sabahleyin çıkarken de “Beni gören Hakk’ı görmüştür” sözünü söyler. “Nefsini bilen Rabb’ini bilir” sözü de yine Resulullah’a aittir.

  • nesne07.05.2007 - 16:16

    Nesnelerin özü, algılanmıs olmalarından ibarettir. Bir algılayan olmadiginda nesnelerin varligindan söz etmek imkansizdir. Algilayandan bagimsiz bir nesne yoktur, su basit sebeble ki; madde diye algilanan nesneler dışda degil algılayanin bilincindedir. Buna göre nesneler düşünceden baska bir sey degildirler. Algılar saf düşüncelerdir ve kendisiyle ilgili edindigimiz düşünceler dışında madde diye bir şey yoktur. Şöylede diyebiliriz; madde seklinde algıladigimiz nesnelerin tümü aslinda bilgidir.

  • anlatmak06.05.2007 - 15:08

    Andolsun kuşluk vaktine.

    Ve sakinleştiği zaman geceye ki,

    Rabbin seni bırakmadı ve darılmadı.

    Ahiret senin için dünyadan iyi olacaktır.

    Rabbın sana verecek ve sen hoşnut olacaksın.

    O, seni bir yetim iken barındırmadı mı?

    Seni, yol bilmez iken (doğru) yola koymadı mı?

    Seni bir yoksul iken zengin etmedi mi?

    Öyle ise, sakın yetime ezme!

    El açıp isteyeni de azarlama!

    Fakat Rabbinin nimetini anlat da anlat!

    (Duha 1.2.3.4.5.6.7.8.9.10.11)

  • akıl04.05.2007 - 21:14

    Yoksa Allah'tan başka şefaatçılar mı edindiler? ! De ki: 'Hiçbir şeye güç yetiremeseler ve Akıl erdiremeselerde mi? ' Zümer(43)

    Biz onu Akıl erdirebilesiniz diye. bir Kur'an olmak üzere aRapça olarak indirdik.Yusuf(2)

    Allah size ayetlerini açıklıyor, Akıl erdiresiniz diye. Nur(61)

    Onlara: 'Allah'ın indirdiğine uyun.'
    denildiğinde, 'Hayır, atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız.' dediler. Ya ataları birşeye Akıl erdirememiş ve doğruyu seçememiş idiyseler? Bakara(170)

    Fakat Allah'ın bütün Akıl sahibi varlıklara karşı bir iyiliği vardır. Bakara(251)

    Kesinlikle, göklerin ve yeri yaratılışında ve gece ile gündüzün ardarda gelişinde vicdanları temiz Akıl sahiplerine gerçekten deliller vardır. Ali İmran(190)

    Fakat bunu ancak Akıl ve vicdanı temiz olanlar idrak eder. Rad(19)

    Akıl sahipleri için birçok deliller vardır! Taha(128)

    Hala Akıl edip düşünmez misiniz? Saffat(138)

    Doğrusu, Biz onu aRapça olarak okunacak bir Kur'an yaptık ki Akıl erdiresiniz. Zuhruf(3)

    Nasıl, bunlarda bir Akıl sahibi için yemin edilir bir şey var değil mi? Fec(5)

    Bu inceliği ancak Akıl sahipleri düşünüp anlar. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ(7)

    Bu Kur'an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak tek olduğunu bilsinler ve Akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir. İBRÂHİM SÛRESİ(52)

    Bu Kur'an, âyetlerini düşünsünler ve Akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. SÂD SÛRES(29)

    Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar Akıl sahiplerinin ta kendileridir. ZÜMER SÛRESİ(18)

    Akıl ile ilgili daha yüzlerce ayet mevcut iken...Bu işlerde akıl yürüterek doğruya ulaşılmaz. Zira İslam dini akıl dini değil nakil dinidir. Diyen dostlara selam olsun!

    Kim ne derse desin, teraziniz Resullullah olsun! Kuran olsun!
    Aldıgınız ilmin Resullullah ın bildirdiklerine-Kuran a uygunluguna bakın!

    Hakiki Mürşid Allah tır-Allah kelamı olan Kuran dır.

  • mürşid04.05.2007 - 19:29

    Hakikat ehli veya evliya dediğimiz ÖZ'e ermişler insanlari DiN konusunda
    bilgilendirip yol gösterirler. Bu yönüylede bu tür zatlar Allah´tan insanlara bir rahmettir.

    Abdulkadir Geylani, Muhuddin Arabi, Mevlana Celaleddin Rumi vs... gibi zatlar insanlıga bir lütuf ve rahmettir.

    Fakat bu tür zatlar kolay, kolay fark edilip, bilinmezler. Onun içindir ki bir sürü 'sahte şeyhler türeyip,
    insanları tarikat adı altında' kendi menfaatleri dogrultusunda kullanmaktadırlar.
    Ve milyonlarca insan bu türden sahte 'şeyhler tarafından tarikatlar adı altında kandırılmaktadır.'

    Bu türden sahte şeyhlerin kendilerine faydaları yok ki, insanlara nasıl şefaat edip yol göstesin.

    Şefaat ilimdir, ilmi alip gerekenleri yapanlar,
    Şefaate nail olanlardir!

    “Mürşide bağlanmak”, ilme bağlanmaktır, ilmin elde edilmesi de ancak, araştırma, soruşturma, hakikatı arayıp bulma şeklinde gerçekleşir.

    Kim ne derse desin, teraziniz Resullullah olsun! Kuran olsun!
    Aldıgınız ilmin Resullullah ın bildirdiklerine-Kuran a uygunluguna bakın!

    Hakiki Mürşid Allah tır-Allah kelamı olan Kuran dır.

  • tesbih namazı04.05.2007 - 12:19

    TESBİH NAMAZI

    Son derece önemli bir namaz tarifiyle devam etmek istiyorum. Bu ÇOK DEĞERLİ NAMAZI, Efendimiz Hazreti Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, amcası Abdulmuttalib'in oğlu Abbas radıyallâhu anha öğretmiştir.

    Abbas bir gün Rasûl-i Ekrem'e sorar, der ki:

    -Yâ Nebîyallah, ben hayli yaşlandım, zamanımı geçirdim. Bana öyle bir şey öğret ki, bunca boşa geçen yıllardan sonra birşeyler yapmış olarak huzurullâhta yerimi alayım? ..

    İşte bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

    -Yâ Abbas, ey amcam! . Sana vereyim mi? .. Vermemi ister misin? .. Sana 10 özelliği olan şu namazı öğreteyim mi ki; onu edâ ettiğin zaman, Allâh günâhlarının ilkini de sonunu da; eskisini de yenisini de; bilerek yapılanını da bilmiyerek yapılanını da; küçüğünü de büyüğünü de; gizlisini de açık olanını da AFFEDER! .. İşte bu on günâhtır (bütün günâhlar) .

    Yeryüzündekilerin en büyük günâhkârı dahi olsan, bu namaz sebebiyle günâhların affolur. Alic (çok kumlu bir çöl) kumları kadar günâhın olsa dahi Allâh onları affeder'! ..

    İşte böyle buyuran Rasûlullah aleyhis-selâm, namazı da şöyle tarif ediyor hadîsin devamında:

    'Dört rekâtlık bir namazın her rekâtın da, 'Allâhuekber' deyip namaza durduktan sonra 15 defa

    'SUBHANALLAHİ VELHAMDULİLLAHİ VELA İLAHE İLLALLAHU VALLAHU EKBER'

    dersin; sonra Fâtiha ve bir sûre okur; sonra 10 defa daha aynı tesbihi tekrar edersin; sonra rükûa eğilir, 10 kere daha tesbih edersin; sonra rükûdan kalkıp ayakta dururken 10 kere daha tesbih edersin; sonra secdeye varır 10 kere tesbih edersin; sonra secdeden kalkıp oturur ve 10 kere tesbih edersin; ve nihayet tekrar, ikinci defa secdeye varır 10 kere tesbih edersin ki, toplam 75 eder. Bunu dört rekâtta da aynen tekrar edersen, toplamı üçyüz olur.

    Böyle bir namazı her gün kılmağa gücün yeterse, her gün kıl; yetmezse, Cumâ günleri, haftada bir kere kıl; bunu da yapamazsan, ayda bir defa kıl; buna da gücün yetmezse ömründe bir defa kıl! ..

    Tesbihin okunuş hızına bağlı olarak 20 ile 30 dakika arasında zaman alan, böyle bir namazın insana kazandırdıkları iyice bir düşünülürse; sanırım, en az haftada bir defa cumâ gecelerinde mutlaka bu namaz edâ edilir.

    Tasavvufla iştigal edenlerin ise, bu namazlara mümkün ise her gece yatmadan evvel veya gece kalktıklarında devam etmelerini özellikle ve önemle tavsiye ederiz. Zirâ, bu namazın getirdiği ruhanî güç, ancak tatbik edenler tarafından anlaşılır.

    ( Kaynak: Dua ve Zikir)

  • ramazan03.05.2007 - 22:13

    Hz. Muhammed salla'llahu aleyhi ve sellem efendimiz Allah'a aclikla vasil olmustur. Ramazan ayinda uzun bir müddet devam eden riyazatinin yani ac kalisinin son ayidir.Bu uzun aclik devresinin son ayinin 27. gecesi 'Allah'la bir oldugu anlamis' Kiymetinden dolayi da bu geceye Kadir Gecesi' demis. Arapca da 'kadr' kelimesi kiymet manasina geliyor. O gece, o zamana kadar görmedigi tecelliler müsahade etmis. Ramazanin 28,29 ve 30. günlerinde o gördügü Vuslat'i ve müsahadeyi tefekkür ediyor, anlamaya ve hazmetmeye calisiyor. Nihayet 30. günü meseleyi hallediyor, hakikati anliyor. Hakikati anladigi ve bildigi bu geceye de 'arefe' diyor. Arefe arapcada 'bildi' demektir. Gürülüyor ki kadir ve arefe isimleri bile manidardir ve bir hakikatin ifadesidir.
    Hz. Muhammed salla'llahu aleyhi ve sellem efendimiz, hakikati arefe günü anlayinca bayram yapmistir. Bayram demek sevinmek demektir. Insan malik oldugu birseyin güzelligini anlamadan ona sevinebilir mi? Hz.Muhammed salla'llahu aleyhi ve sellem efendimiz de hakikati anladiktan sonra sevinmis, bayram yapmistir.