sosyal hayattan men edilmiş, tamamen vicdanlara terk edilmiş bir din Allah’ın dini değildir.. bir kişinin kalbinde hangi tür duygu ve inanç bulunursa bulunsun, beyninde hangi fikir bulunursa bulunsun, bunları fiiliyata dökmediği, eyleme dönüştürmediği ve davranışlarına yansıtmadığı müddetçe, sırf bu duygu, düşünce ve malumatlara sahip olduğundan dolayı ibadet eden kişi olmaz.. yani yaratılış gayelerini terk eden, yükümlülüğünü yerine getirmeyen, reddeden insanlardır! ha dinini inkar etmişsin.. ha “içimde yaşarım“ demişsin.. ikisi de bir!
yeni doğmuş bebeğinin kokusunu içine çekemeden onun kanıyla tanışan anneler... gözünün önünde evladının, bedeninin kurşunlarla parçalanmasına şahit olan babalar... annesini, babasını hiç görmemiş ya da her an onları kaybetme korkusuyla yaşayan(!) çocuklar... yanıbaşlarında vuku bulacak felaketlerde birbirlerini kaybetme, evlerinden olma, sakat kalma tedirginliğiyle uyuyamayan insanlar... açlıktan karınları şişenler... susuzluktan kıvrıldıkları yerden kalkamaya mecali olmayanlar... sokağa.. tehlikelerin kucağına terkedilmişler.. barınaksızlar... ... bu cümleyi hangi sıklıkta tekrar ediyorlar acaba?
bir zamanlar yükseklerde, çok yükseklerde, çok çok yükseklerde söylenen bir söz vardı.,
”Adalet mülkün temelidir “
...düşüyoruz, düşüyoruz! aşağılara, daha aşağılara, daha da aşağılara doğru düşüyoruz yere çarpınca etrafımıza bakınıyoruz.. düştüğümüz yerde, fabrikalar harıl harıl çalışıyor ve fabrika bacalarından çıkan dumanlar, havada kavisler çizerek şu ifadeyiri yazıyor.,
hristiyanlık, “kilise buzdolabı”na koyulan bir cenazeye dönüşmüş aktivitesini yitirmiş... batılılar hristiyanlığın doğurduğu boşluğu doldurmak, kitleleri ayakta tutabilmek ve yönlendirebilmek için yeni hedefler ve ideolojiler, modern ilahlar arayışındalar... sonuç.. ortaya çıka(rıla) n bir çok beşeri sistem ve bir çok uydurma din... “bakınız; “ deyip örnek vermek konuyu ziyadesiyle uzatacaktır geçelim…
bilgi, kendi başına masum bir varlıktır.. onu kullananların niyetlerine göre melekleşir veya şeytanlaşır! bilgiler uzun süre tarafsız kalamazlar, onları yorumlayanların dünya görüşlerinin rengine bürünürler.. ve.. islam'ın dünya görüşüyle tahlil ve terkip edilmedikçe de ferdin zihninde, toplumun kurumlarında sadece karışıklık ve bölünmelere yol açan bir yük olarak kalır!
“Allah’ım bilgimizin son noktası dünyadan ibaret olmasın”
sosyal hayattan men edilmiş,
tamamen vicdanlara terk edilmiş bir din
Allah’ın dini değildir..
bir kişinin kalbinde hangi tür duygu ve inanç bulunursa bulunsun,
beyninde hangi fikir bulunursa bulunsun,
bunları fiiliyata dökmediği, eyleme dönüştürmediği ve davranışlarına
yansıtmadığı müddetçe, sırf bu duygu, düşünce ve malumatlara
sahip olduğundan dolayı ibadet eden kişi olmaz..
yani yaratılış gayelerini terk eden, yükümlülüğünü yerine getirmeyen,
reddeden insanlardır!
ha dinini inkar etmişsin.. ha “içimde yaşarım“ demişsin..
ikisi de bir!
müslümanlar
söz konusu olduğunda
anlam ve önemini kaybeden,
ihlal edilmesi anlayışla(!)
karşılanan
kavram
yeni doğmuş bebeğinin kokusunu içine çekemeden
onun kanıyla tanışan anneler...
gözünün önünde evladının, bedeninin
kurşunlarla parçalanmasına şahit olan babalar...
annesini, babasını hiç görmemiş ya da her an onları
kaybetme korkusuyla yaşayan(!) çocuklar...
yanıbaşlarında vuku bulacak felaketlerde
birbirlerini kaybetme, evlerinden olma,
sakat kalma tedirginliğiyle uyuyamayan insanlar...
açlıktan karınları şişenler...
susuzluktan kıvrıldıkları yerden kalkamaya
mecali olmayanlar...
sokağa.. tehlikelerin kucağına
terkedilmişler..
barınaksızlar...
...
bu cümleyi hangi sıklıkta
tekrar ediyorlar
acaba?
bir zamanlar yükseklerde,
çok yükseklerde,
çok çok yükseklerde söylenen bir söz vardı.,
”Adalet mülkün temelidir “
...düşüyoruz, düşüyoruz!
aşağılara, daha aşağılara,
daha da aşağılara doğru düşüyoruz
yere çarpınca etrafımıza bakınıyoruz..
düştüğümüz yerde, fabrikalar harıl harıl çalışıyor ve
fabrika bacalarından çıkan dumanlar,
havada kavisler çizerek
şu ifadeyiri yazıyor.,
”Mülk, adaletin temelidir! ..”
adaletin hizmetinden çıkarılmış,
büyük bir
“zulüm aracı “...
söylenilenlerin,
“kulak zarında ölüme mahkum edilmiş
ses titreşimleri“ olmaktan
öteye geçmediğine
şahit olunduğunda
vazgeçilir... ama.. vazgeçilen
sadece.. sözler.. değildir! ..
hristiyanlık,
“kilise buzdolabı”na koyulan bir cenazeye dönüşmüş
aktivitesini yitirmiş...
batılılar hristiyanlığın doğurduğu boşluğu doldurmak,
kitleleri ayakta tutabilmek ve yönlendirebilmek için
yeni hedefler ve ideolojiler, modern ilahlar
arayışındalar... sonuç.. ortaya çıka(rıla) n
bir çok beşeri sistem ve bir çok uydurma din...
“bakınız; “ deyip örnek vermek konuyu ziyadesiyle uzatacaktır
geçelim…
korkarım..
bir gün.. hepimiz..
İsmet Özel gibi,
“Teknoloji benden aldıklarını geri versin,
ben ondan aldıklarımı vermeye razıyım.”
diyeceğiz..
bilgi,
kendi başına masum bir varlıktır..
onu kullananların niyetlerine göre melekleşir veya şeytanlaşır!
bilgiler uzun süre tarafsız kalamazlar, onları yorumlayanların
dünya görüşlerinin rengine bürünürler..
ve.. islam'ın dünya görüşüyle tahlil ve terkip edilmedikçe de
ferdin zihninde, toplumun kurumlarında sadece
karışıklık ve bölünmelere yol açan
bir yük olarak kalır!
“Allah’ım bilgimizin son noktası dünyadan ibaret olmasın”
ey kanını,
kıymetinden bihaber olup
düstursuzca akıtanlar!
aynaların gazabına uğramaktan
korkmaz mısınız?