Hitler. Bütün diktatörler gibi o görkemli yapısının altında, korkak, kırılgan ve çocuksu bir kişilik barındıran adam. Yine bütün diktatörler gibi kadına düşkünlüğü ile bilinen, kan ve şiddetle bilenen; kafası ve ruhu karışık bir zavallı. Basit psikoanalist bir çözümleme ile, geçmişine inildiğinde hiç de iç acıcı olmayan yaşanmışlıklarla dolu bir çocukluğun sahibi. Yarım asır önceki düşünce seviyesi bakımından hoş görülebilecek bir anlayışın ideoloğu. Ama bugün yolunda gidenlerin çirkefleştikleri bir düşüncenin çığır açıcısı. Zamanın başka bir putu. Hitler.
birilerinin peynirden, helvadan putu. 1 mayıslarda yenilen, sazlı sözlü alemlerde dizeleriyle gaza gelinen mavi gözlü, sapsarı saçlı şair. mitinglerin esas oğlanı. slogana şiir sihrini giydiren kelime efendilerinden. koministçe düşünen, burjuvazi yaşayan şair. en çok mayakovski tarzı şiirleriyle makineleşmeyi savunan beynelmilel resmi vatan haini. şimdilerde cumhuriyet gazetesinin idolu olan, lakin yarım asır evvel aynı gazetenin ilk sayfasında tam sayfa fotoğrafı yayınlandıktan sonra bu adamın yüzüne tükürün denildiği adam. konjonkturel kahraman. düşman. ama şiirleriyle kitleleleri peşinden sürükleyen ve şiirimizdeki boşluklardan birini dolduran özgün bir kalem. ama yine de bizim cennetimiz, bizim cehennemimiz.
sadece insanlara özgü hatırlama eylemindeki mef'ul. insanların hafızalarının resetlendiği bir zaman aralığında[ kaybedilen bir gökkuşağı rengi. anı. hayvanlar hatırlamadıkları için hayvandır biraz da. insanlar da hatırladığı için insan. o halde ne kadar hatırlıyorsak, o kadar insanız. insan ne kadar hatırlanacak şey bıraktığına da bakmalı biraz da. eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprakla,semaya bakıp ağlayacağı zamanları da hatırlamalı insan. anı. hatıra. şark toplumlarının nadir başvurduğu bir edebi tür. garbın önemsediği, belge olarak sunduğu bir yazı. zamanın kalbine notlar düşmek. hatırlamak. dondurmak zamanı. ve biz ya donduracak zaman bulamıyoruz, ya da tüketiyoruz zamanı...
yazık ki bu sitede sansür uygulanmıştır. deniz gezmişle ilgili yazmış olduğum yazı ertesi gün silinmiştir. sayın editörler bu davranışınızı kınadığımı bildirir, sizi demokratik davranmaya davet ederim.
aklın prangasıyla sınırlı insan özgür müdür? doğmaya, yaşlanmaya ve ölmeye mahkum insan özgür müdür? özgürlük; aklın zincirinden kurtulup, hiçliğin sonsuz sahillerinde tefani olmaktır. doğmanın, yaşlanmanın, ölmenin hakim olmadığı, kalbin zümrüt yamaçlarında ruhun beyaz kanatlı kısrağını koşturmaktır. özgürlük addan ve kendinden geçmektir. hallaç gibi dara çekilmek, nesimi gibi derisini diri diri yüzdürmektir. velhasıl özgürlük kalbin elinden şarap içmektir.
doğunun yedinci oğlu. şiirin haysiyetini korumuş, bir anıt insan. kainat sırlarının özsuyuyla yıkadığı şiirleriyle yüreklere yürüyen bir diriliş dellalı. aşkın ve ateşin oğlu. zarif ve naif adam. yüreğimin suskun süvarisi. anladım diyenlerin yalancı kesildikleri bir muamma! ilan-ı aşkların serlevha şairi. bir çok şairin uğruna öldüğü kıymetleri ayaklar altına alan sarraf-ı bihemta. velhasılı kelam, yüreğiyle yüreğimi, dizeleriyle dizelerimi, fikirleriyle fikirlerimi yıkadığım, arındırdığım yüzde yüz insan. sezai karakoç. vefa ve inancın aşkın şairi.
tanrıyı reddedip, kendini tanrı ilan eden inançlı insan. nietzche tanrıyı inkar edip, üst insanı tanımlağı gün, aslında kendini tanrı ilan ediyordu. ve o gün birkaç defa kendisini intihara götürecek çıldırma sürecini de başlatmış oluyordu. ne yani nietzche inançsız mıydı? oysa materyalist felsefenin şairi davet şiirinde haykırıyordu: yok edin insanın insana kulluğunu! kendine kul olan insan, kendisinin kölesi değil midir? o halde bir yanlışlık olmalı bir yerde? ya da aguste comte, pozitivizmi kurarken görmediği ruhunu inkar etmiyor muydu? ya görmediği aklını, sevgisini, nefretini? descartes şöyle değiştirmeliyidi belki aforizmasını: inanıyorum o halde varım! demek ki neymiş; ateistlere inançsız demek yanlışmış. vesselam...
bana hasretimden prangalar eskiten adam. iki kitabı yayınlanan,- ama keşke ikincisi hiç yayınlanmasaymış- sosyalist devrimci bir şair. ama ideolojiyi slogana indirmemiş, fikrin zamparası, duygunun fahişesi olmamış onurlu bir adam. bazen harran'daki, bazen çukurova'daki ırgatların namuslu seslerini, bazen ulu dağlardaki dağdağayı türk şiirine yerleştirmiş usta bir kalem. anadoluyu koklamak istediğimde o ince kitabını alıp okuduğum bir aslan yürek. zaman zaman hakkında anormal ithamlar da duyduğum, ama onlara prim vermediğim zarif bir kalem. yıllar önce prangasıyla, kibrit kutusuyla, yeşil soğanı ve görüşmecisiyle yüreğime yürüyenin bir mektubunda şahlanan şair. ahmed arif. ülkem gibi sevdiğim adam yani....
önce kuram... 1.İslamiyetten önceki Türk edebiyatında Ölen önemli bir kişinin ardından duyulan acıyı, onun erdemlerini, kahramanlığını, başarılarını dile getirmek için söylenen şiirlerdir. 2.Yuğ adı verilen dinî yas törenlerinde ozanlar tarafından kopuz eşliğinde söylenirler. 3.Hece ölçüsüyle söylenirler. 4.Dörtlüklerden oluşur. 5. Bu şiirlerde dile getirilen üzüntü sadece şairin değil, bütün halkın üzüntüsüdür. 6. Anonimdirler. 7. Konu bakımından sagunun halk edebiyatındaki benzeri ağıt, Divan edebiyatındaki benzeri mersiyedir. 8.Sagunun ilk ve güzel örneklerinden biri Alp Er Tunga Sagusu'dur. Bu sagu hem Divan-ı Lügati’t- Türk’te hem de İran şairi Firdevsî’nin Şehnâmesi’nde geçmektedir. Şehnâme’de Alp Er Tunga’nın adı Efrasiyap olarak geçmektedir. Alp Er Tunga, İran Şahı Keyhüsrev tarafından tuzağa düşürülerek öldürülmüştür. Ulışıp eren börleyü / Erler kurt gibi uluyarak ağlaşıyorlar Yırtıp yaka urlayu / Yaka yırtarak bağrışıyorlar Sıkrıp üni yırlayu /Islıklaşan sesleriyle ağıtlar söyleyip haykırıyorlar Sıgtap közi örtülür / Ağlamaktan gözleri yaşla örtülüyor
Hitler.
Bütün diktatörler gibi o görkemli yapısının altında, korkak, kırılgan ve çocuksu bir kişilik barındıran adam.
Yine bütün diktatörler gibi kadına düşkünlüğü ile bilinen, kan ve şiddetle bilenen; kafası ve ruhu karışık bir zavallı.
Basit psikoanalist bir çözümleme ile, geçmişine inildiğinde hiç de iç acıcı olmayan yaşanmışlıklarla dolu bir çocukluğun sahibi.
Yarım asır önceki düşünce seviyesi bakımından hoş görülebilecek bir anlayışın ideoloğu. Ama bugün yolunda gidenlerin çirkefleştikleri bir düşüncenin çığır açıcısı.
Zamanın başka bir putu.
Hitler.
birilerinin peynirden, helvadan putu.
1 mayıslarda yenilen, sazlı sözlü alemlerde dizeleriyle gaza gelinen mavi gözlü, sapsarı saçlı şair.
mitinglerin esas oğlanı.
slogana şiir sihrini giydiren kelime efendilerinden.
koministçe düşünen, burjuvazi yaşayan şair.
en çok mayakovski tarzı şiirleriyle makineleşmeyi savunan beynelmilel resmi vatan haini.
şimdilerde cumhuriyet gazetesinin idolu olan, lakin yarım asır evvel aynı gazetenin ilk sayfasında tam sayfa fotoğrafı yayınlandıktan sonra bu adamın yüzüne tükürün denildiği adam.
konjonkturel kahraman. düşman.
ama şiirleriyle kitleleleri peşinden sürükleyen ve şiirimizdeki boşluklardan birini dolduran özgün bir kalem.
ama yine de bizim cennetimiz, bizim cehennemimiz.
sadece insanlara özgü hatırlama eylemindeki mef'ul.
insanların hafızalarının resetlendiği bir zaman aralığında[ kaybedilen bir gökkuşağı rengi.
anı.
hayvanlar hatırlamadıkları için hayvandır biraz da.
insanlar da hatırladığı için insan.
o halde ne kadar hatırlıyorsak, o kadar insanız.
insan ne kadar hatırlanacak şey bıraktığına da bakmalı biraz da. eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprakla,semaya bakıp ağlayacağı zamanları da hatırlamalı insan.
anı. hatıra.
şark toplumlarının nadir başvurduğu bir edebi tür.
garbın önemsediği, belge olarak sunduğu bir yazı.
zamanın kalbine notlar düşmek. hatırlamak.
dondurmak zamanı.
ve biz ya donduracak zaman bulamıyoruz, ya da tüketiyoruz zamanı...
yazık ki bu sitede sansür uygulanmıştır. deniz gezmişle ilgili yazmış olduğum yazı ertesi gün silinmiştir.
sayın editörler bu davranışınızı kınadığımı bildirir, sizi demokratik davranmaya davet ederim.
aklın prangasıyla sınırlı insan özgür müdür?
doğmaya, yaşlanmaya ve ölmeye mahkum insan özgür müdür?
özgürlük; aklın zincirinden kurtulup, hiçliğin sonsuz sahillerinde tefani olmaktır.
doğmanın, yaşlanmanın, ölmenin hakim olmadığı, kalbin zümrüt yamaçlarında ruhun beyaz kanatlı kısrağını koşturmaktır.
özgürlük addan ve kendinden geçmektir.
hallaç gibi dara çekilmek, nesimi gibi derisini diri diri yüzdürmektir.
velhasıl özgürlük kalbin elinden şarap içmektir.
doğunun yedinci oğlu.
şiirin haysiyetini korumuş, bir anıt insan.
kainat sırlarının özsuyuyla yıkadığı şiirleriyle yüreklere yürüyen bir diriliş dellalı.
aşkın ve ateşin oğlu.
zarif ve naif adam.
yüreğimin suskun süvarisi.
anladım diyenlerin yalancı kesildikleri bir muamma!
ilan-ı aşkların serlevha şairi.
bir çok şairin uğruna öldüğü kıymetleri ayaklar altına alan sarraf-ı bihemta.
velhasılı kelam, yüreğiyle yüreğimi, dizeleriyle dizelerimi, fikirleriyle fikirlerimi yıkadığım, arındırdığım yüzde yüz insan.
sezai karakoç.
vefa ve inancın aşkın şairi.
tanrıyı reddedip, kendini tanrı ilan eden inançlı insan.
nietzche tanrıyı inkar edip, üst insanı tanımlağı gün, aslında kendini tanrı ilan ediyordu. ve o gün birkaç defa kendisini intihara götürecek çıldırma sürecini de başlatmış oluyordu.
ne yani nietzche inançsız mıydı?
oysa materyalist felsefenin şairi davet şiirinde haykırıyordu:
yok edin insanın insana kulluğunu!
kendine kul olan insan, kendisinin kölesi değil midir?
o halde bir yanlışlık olmalı bir yerde?
ya da aguste comte, pozitivizmi kurarken görmediği ruhunu inkar etmiyor muydu? ya görmediği aklını, sevgisini, nefretini?
descartes şöyle değiştirmeliyidi belki aforizmasını:
inanıyorum o halde varım!
demek ki neymiş; ateistlere inançsız demek yanlışmış. vesselam...
bana hasretimden prangalar eskiten adam.
iki kitabı yayınlanan,- ama keşke ikincisi hiç yayınlanmasaymış- sosyalist devrimci bir şair.
ama ideolojiyi slogana indirmemiş, fikrin zamparası, duygunun fahişesi olmamış onurlu bir adam.
bazen harran'daki, bazen çukurova'daki ırgatların namuslu seslerini, bazen ulu dağlardaki dağdağayı türk şiirine yerleştirmiş usta bir kalem.
anadoluyu koklamak istediğimde o ince kitabını alıp okuduğum bir aslan yürek.
zaman zaman hakkında anormal ithamlar da duyduğum, ama onlara prim vermediğim zarif bir kalem.
yıllar önce prangasıyla, kibrit kutusuyla, yeşil soğanı ve görüşmecisiyle yüreğime yürüyenin bir mektubunda şahlanan şair.
ahmed arif.
ülkem gibi sevdiğim adam yani....
sagu.
hergün metropollerde defalarca öldürdüğümüz erdemlerimizin ardından söyleyemediklerimizdir.
aşkı et tutkusuna indirdiğimiz, şiirden şuuru çıkarttığımız bir cenaze töreni sonrası mağaramıza çekilip, içimizden geçen sorulara veremediğimiz cevaplarımızdır.
sagu kahkahalarımızın sırtındaki hançerli hıçkırıklardır. vesselam
önce kuram...
1.İslamiyetten önceki Türk edebiyatında Ölen önemli bir kişinin ardından duyulan acıyı, onun erdemlerini, kahramanlığını, başarılarını dile getirmek için söylenen şiirlerdir.
2.Yuğ adı verilen dinî yas törenlerinde ozanlar tarafından kopuz eşliğinde söylenirler.
3.Hece ölçüsüyle söylenirler.
4.Dörtlüklerden oluşur.
5. Bu şiirlerde dile getirilen üzüntü sadece şairin değil, bütün halkın üzüntüsüdür.
6. Anonimdirler.
7. Konu bakımından sagunun halk edebiyatındaki benzeri ağıt, Divan edebiyatındaki benzeri mersiyedir.
8.Sagunun ilk ve güzel örneklerinden biri Alp Er Tunga Sagusu'dur. Bu sagu hem Divan-ı Lügati’t- Türk’te hem de İran şairi Firdevsî’nin Şehnâmesi’nde geçmektedir. Şehnâme’de Alp Er Tunga’nın adı Efrasiyap olarak geçmektedir. Alp Er Tunga, İran Şahı Keyhüsrev tarafından tuzağa düşürülerek öldürülmüştür.
Ulışıp eren börleyü / Erler kurt gibi uluyarak ağlaşıyorlar
Yırtıp yaka urlayu / Yaka yırtarak bağrışıyorlar
Sıkrıp üni yırlayu /Islıklaşan sesleriyle ağıtlar söyleyip haykırıyorlar
Sıgtap közi örtülür / Ağlamaktan gözleri yaşla örtülüyor