Cennet ve Cehennem Bir Samuray, yolda rastladığı Budist rahibe, kafasına takılan soruyu sorar; - “Cennet nasıl bir şeydir?.. Cehennem nasıl bir şey?..” Rahip azarlarcasına cevap verir, Samuray’a... - “Git başımdan...” der; “Senin sorularına ayıracak vaktim yok benim...” *** Beklemediği bu cevap karşısında sinirlenir Samuray... Üstelik kendisine gülmeye başlayan arkadaşlarının yanında küçük düşmüştür... Kan beynine sıçramış şekilde, kılıcına sarılır ve çekerek din adamına doğru hamle yapar... - “Şimdi senin o kelleni gövdenden ayıracağım...” der, “Sen kiminle konuştuğunu zannediyorsun!..” Din adamı hiç heyecana kapılmadan Samuray’ın kendisine iyice yaklaşmasını bekler... Sonra Samuray’ın duyacağı bir şekilde sakin bir sesle söyler: - “İşte cehennem budur!..” ***
Lokantada bir genç, parası az olduğu için sadece çorba içiyordu. İlerde pahalı yemekler yiyen yaşlı adama imrenerek baktı. Bir of çekti. “Böyle güzel yemekleri ne zaman yiyebileceğim ben?” diye söylendi. “O kutlu gün ne zaman gelecek acaba?” Yaşlı adam da gence imrenerek baktı. “Ondaki gençlik, zindelik bende olsa da keşke çorbayla karın doyurmaya çalışsam” dedi kendi kendine. Hastaydı. O kadar çaresiz bir hastalığa tutulmuştu ki, doktor kendisine, “Artık yapacak bir şey yok. İyileşmen için her yolu denedik. İşin Allaha kaldı artık. Kaç günlük ömrün var bilemem. Benden sana tavsiye; yaşadığın günleri değerlendirmeye, hayattan tat almaya çalış. Sana perhiz et demiyorum. İstediğin yemeği, istediğin kadar ye” demişti… *** Genç kızın parası azdı, kendisine ucuz bir giysi arıyordu. İlerde duran kadın ise beş altı giysi birden almıştı, hem de en pahalılarından, en güzellerinden… Kız, imrenerek baktı kadına. “Şu şansa bak” diye mırıldandı. “Belli ki; Kadının giydiği önünde giymediği arkasında. Gene bir şeyler almış kendine. Bense ucuz bir giysi almak için dükkan dükkan dolaşıyorum. Taban tepiyorum.” Kadın da kıza bakarak, “Şunun gençliği güzelliği bende olsa neler vermezdim” dedi. Kocasından boşanmış, sevgilisi tarafından terk edilmiş, yapayalnız kalmıştı. Candan bir dostu, arkadaşı yoktu. İçindeki boşluğu bir şeyler satın alarak gidermeye çalışıyordu… ****
İki deli tımarhaneden kaçmaya karar vermişler. Biri el feneri buldum, duvara tutacağım, ışığa tırmanarak duvardan dışarı atlayacaksın,i demiş, diğeri itiraz etmiş. Öbürü niye diye sormuş. İtiraz eden ne dese beğenirsiniz?! "Ya ben tam ortadayken ışığı söndürüverirsen yere düşerim de ondan!"
Aşkın kuyumcusu Güzellik sunucusudur Odur duygumuzu düşüncemizi Besleyip süsleyen Gönlümüzü çiçekleyen SERBEST KÜRSÜ MÜDAVİMİ AŞK VE DOSTLUK KUYUMCUSUDUR.
Aşk hem gül hem dikendir
seven sevdiğinin gönlüne gül dikendir
DÜŞÜN
Düşün...
Yakasına çiçek taksın gülüşün
Düşün...
Anlam kazansın görüşün
Düşün...
Doğruya iyiye güzele
Yönelmek olsun düşün
Düşün...
İnsanlıkla örtüşsün özün
Düşün...
İşe yarasın yaşayışın, ölüşün
****
Kara kara değil ak ak
Düşünmeyen kişileri
İnsanlıktan düşün!
Erhan Tığlı
Cennet ve Cehennem
Bir Samuray, yolda rastladığı Budist rahibe, kafasına takılan soruyu sorar;
- “Cennet nasıl bir şeydir?.. Cehennem nasıl bir şey?..”
Rahip azarlarcasına cevap verir, Samuray’a...
- “Git başımdan...” der; “Senin sorularına ayıracak vaktim yok benim...”
***
Beklemediği bu cevap karşısında sinirlenir Samuray...
Üstelik kendisine gülmeye başlayan arkadaşlarının yanında küçük düşmüştür...
Kan beynine sıçramış şekilde, kılıcına sarılır ve çekerek din adamına doğru hamle yapar...
- “Şimdi senin o kelleni gövdenden ayıracağım...” der, “Sen kiminle konuştuğunu zannediyorsun!..”
Din adamı hiç heyecana kapılmadan Samuray’ın kendisine iyice yaklaşmasını bekler...
Sonra Samuray’ın duyacağı bir şekilde sakin bir sesle söyler:
- “İşte cehennem budur!..”
***
Dost kar yağdırmaz umduğumuz dağlara
varlığıyla döndürür benliğimizi
yemyeşil bahçelere bağlara
İMRENENLER…
Lokantada bir genç, parası az olduğu için sadece çorba içiyordu. İlerde pahalı yemekler yiyen yaşlı adama imrenerek baktı. Bir of çekti. “Böyle güzel yemekleri ne zaman yiyebileceğim ben?” diye söylendi. “O kutlu gün ne zaman gelecek acaba?”
Yaşlı adam da gence imrenerek baktı. “Ondaki gençlik, zindelik bende olsa da keşke çorbayla karın doyurmaya çalışsam” dedi kendi kendine.
Hastaydı. O kadar çaresiz bir hastalığa tutulmuştu ki, doktor kendisine, “Artık yapacak bir şey yok. İyileşmen için her yolu denedik. İşin Allaha kaldı artık. Kaç günlük ömrün var bilemem. Benden sana tavsiye; yaşadığın günleri değerlendirmeye, hayattan tat almaya çalış. Sana perhiz et demiyorum. İstediğin yemeği, istediğin kadar ye” demişti…
***
Genç kızın parası azdı, kendisine ucuz bir giysi arıyordu. İlerde duran kadın ise beş altı giysi birden almıştı, hem de en pahalılarından, en güzellerinden…
Kız, imrenerek baktı kadına. “Şu şansa bak” diye mırıldandı. “Belli ki; Kadının giydiği önünde giymediği arkasında. Gene bir şeyler almış kendine. Bense ucuz bir giysi almak için dükkan dükkan dolaşıyorum. Taban tepiyorum.”
Kadın da kıza bakarak, “Şunun gençliği güzelliği bende olsa neler vermezdim” dedi.
Kocasından boşanmış, sevgilisi tarafından terk edilmiş, yapayalnız kalmıştı. Candan bir dostu, arkadaşı yoktu. İçindeki boşluğu bir şeyler satın alarak gidermeye çalışıyordu…
****
ateşe ve suya hükümran idim
sanma ki sultan süleyman idim
tersanede körükçü süleyman idim
İki deli tımarhaneden kaçmaya karar vermişler. Biri el feneri buldum, duvara tutacağım, ışığa tırmanarak duvardan dışarı atlayacaksın,i demiş, diğeri itiraz etmiş. Öbürü niye diye sormuş. İtiraz eden ne dese beğenirsiniz?!
"Ya ben tam ortadayken ışığı söndürüverirsen yere düşerim de ondan!"
AŞKIN KUYUMCUSU
Aşkın kuyumcusu
Güzellik sunucusudur
Odur duygumuzu düşüncemizi
Besleyip süsleyen
Gönlümüzü çiçekleyen
SERBEST KÜRSÜ MÜDAVİMİ AŞK VE DOSTLUK KUYUMCUSUDUR.
Düşünce ve duyguların özgürce tartışıldığı, bencillik ve çıkarcılığın yer almadığı bir yerdir.
Şiirle temizlenir içimizdeki kir
şiir düşünce ve duygularımızın güzelliğidir.