1-Toplumu başka devletlerin şiddeti ve saldırısından korumak. 2-Toplumun her üyesini, her konudaki (çalışma şartları, dinsel yaşam, fikir hürriyeti vs...) adaletsizlikten korumak ve adaleti sağlamak, her vatandaşına eşit yaklaşmak.
Bir halk Bağımsızlığını kazandığı zaman devlet kurmak ister.Çünkü insanların bazı kurallar çerçevesinde yaşaması ve güven içinde yaşaması için bir anayasanın, yargının ve güvenlik güçlerinin olması gerekir.
'Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal yürüyüşü' sırasında elinde Türk bayrağıyla yürürken çekilen fotoğrafı için: http://www.turksolu.org/55/feyizoglu55.htm
Ataturk'un istedigi ve anladigi demokrasi turunu anlayamamis olmasi, Mendereslerin, Demirellerin, Özallarin, Çillerlerin, Tayyiplerin ve Liberal türevlerinin doğmasini saglamiş ve cumhuriyet'e minik minik çentikler bu dönemlerde atilmaya baslamistir. ismet pasa liberallere gosterdigi hoşgörünün, daha sonraki 50 yil boyunca, liberal iktidarlarin diş mihraklara, türk askerinin kanini satmaya varacak sekilde tavizler verecek olduğunu gorebilseydi, büyük ihtimalle anladiğı anlamda demokrasiden vazgeçerdi.
Oyların 3 te 1'ini almasına rağmen, TBMM'de 3 te 2 çoğunluğa sahip olan parti.Bu nedenle halkın tümü adına EGEMENLİK iddiasında bulumaktalar.AKP nin başbakanı Tayyip erdoğan, maaşını denkleştirmek için yaptığı TİCARETe ayırdığı zamanı birazda siyasete ayırmalı.. Tayip erdoğani Parlementer Demokrasi'de Yasama ve yürütme'yle eşdeğerde bir güç olan YARGI'yı, Yargının Türk milleti adına karar verdiğini öğrenmesi gerek. Anayasa makhkemesi-yüce divan gibi konularda da sanırım oldukça CAHİL bir başbakana sahibiz. Bir zamanlar kendini 'tek egemen' sanan MENDERESin başına neler geldiğini hatırlamalı.
Emin ÇÖLAŞAN'ın 10 MART 2004 günü Hürriyet gazetesinde Tayyip Erdoğan ve AKP hakkında yazdığı yazı:
Başbakan'ın şirketleri vergi affında!
SEVGİLİ okuyucularım, bundan birkaç gün önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlunun şirketleri ve özellikle kendileri tarafından devlete ödenen vergi miktarını sormuştum.
Aradan günler geçti, ses yok! Demek ki vergilerini açıklamak istemiyorlar! CHP Diyarbakır milletvekili Mesut Değer bu konuyu Meclis gündemine taşıdı. Önerge verip bu soruların yanıtını istedi. TBMM Başkanı Bülent Arınç önergeyi uygun bulup işleme koyduğu takdirde rakamları öğreniriz. (Çünkü bazı önergeleri geri çeviriyor.)
Ortada tuhaf bir durum var. Bir başbakan kendisinin, maliye bakanı oğlunun vergilerini gizleyince, akıllara başka sorular geliyor.
Şimdi konunun bir başka boyutuna bakalım, bazı rakamları gündeme getirip Recep Tayyip Erdoğan'a yeniden soralım. Soruların özü şu:
‘‘İktidarınız tarafından çıkarılan vergi affı yasasına sizin şirketleriniz de girdi mi? Girdiyse niçin? ’’
Bu aşamada elimdeki verileri sizlere aktarayım. Eğer bir yanlışım varsa, Başbakan veya ilgili kişiler açıklama gönderir ve size buradan iletirim.
Maaşıyla geçinemediğini, o nedenle ticaret yaptığını söyleyen Başbakan'ın ortak olduğu 4 şirket var. Bunlar Ülker bayiliği, gıda alım satım ve dağıtımı yapıyor. Son olarak Yenidoğan Pazarlama A.Ş. Aralık 2003'te kuruldu. Bu şirketin şu anda vergiyle ilişkisi yok. Öteki 3 şirketine bakalım. Rakamları yuvarlak veriyorum:
***
Emniyet Gıda San. ve Tic. A.Ş: 1999 için 74 milyar kazanç gösterip 19 milyar vergi ödemiş. 2000 yılı beyannamesinde vergiye tabi geliri yok. 2001'de 850 milyar, 2002'de 1 trilyon 127 milyar kazanç bildirmiş. AKP Şubat 2003'te vergi affı yasası çıkarınca başvuruda bulunup matrah arttırımı denilen inceleme affından yararlanmış. Bu ne demek? Bir şirket herhangi bir nedenle vergi incelemesinden kurtulmak istiyorsa, incelenmesinden korktuğu yıllar için yasada yazılı tarifeye göre ek bir vergi ödüyor ve o yıllar için vergi incelemesi yapılmıyor. Yani bu şirket trilyonlarca lira vergi kaçırmış bile olsa, incelemeden kurtulmuş oluyor! Hiçbir güç bir lira bile ceza kesemez.
İhsan Gıda Pazarlama Ltd. Şirketi: Başbakan'ın bu şirketi de AKP'nin vergi affından yararlanmış. ‘‘1998-2001 dönemini incelemeyin’’ diye ek para yatırmış ve af kapsamına girmiş. Aynı şirket 2000 ve 200l yıllarında ‘‘Vergiye tabi bir kuruş bile kazancım yok’’ diye beyanda bulunmuş! Gelir olmayınca vergi de ödememiş! Ancak yine de vergi incelemesinden kurtulmak istemiş ve af yasasındaki asgari tarifeye göre 2000 yılı için 8, 2001 yılı için 11 milyar lira gelir (matrah) beyan edip 1998 ve 1999 yıllarıyla birlikte af yasası vergisini ödemiş!
Böyle olunca da, Başbakan'ın ortak olduğu bu şirket de 1998-2001 dönemini kapsayan vergi incelemesinden otomatik olarak kurtulmuş. Bu şirketler trilyonlarca lira vergi kaçırmış bile olsa bunun hesabı artık sorulmayacak, bir liralık bile vergi ve ceza kesilmeyecek! .. Çünkü inceleme muafiyeti kazanmış oldu.
İhsan Gıda Pazarlama A.Ş: Bundan öncekiyle ismi aynı. Ancak önceki limited, bu anonim şirket. Bu şirketin vergi affı açısından durumu da, öncekilerle aynı! 1997-2001 döneminde 20 ila 82 milyar lira kazanç gösteriyor. Kazancı 2002 yılında 204 milyar liraya fırlıyor. Şirket aynı yöntemle af yasasından yararlanma başvurusu yapıyor, istenen en düşük vergileri ödüyor ve bu yolla vergi incelemesinden kurtulmuş oluyor.
Şirketlerin tamamının vergi affından yararlanması acaba rastlantı mı!
***
Başbakan'ın şirketlerinden gelir elde edebilmesi, bu şirketlerin kár dağıtmasıyla mümkün oluyor. Alınan kár payının da Erdoğan tarafından vergi dairesine beyan edilip gelir vergisi ödenmesi gerekiyor. (Aynı durum Unakıtan'ın oğlu için de geçerli.) Bu anlamda bir gelir vergisi ödendiğine şu dakikaya kadar rastlanmadı. Kendileri de burada yaptığım çağrıya uyup ‘‘Şu yıllarda şu kadar kazandık (ya da zarar ettik) şu kadar gelirimiz oldu, şu kadar vergi ödedik’’ demediler!
Çağrımı burada yineliyorum. Lütfen bu sorulara kamuoyu önünde net ve somut yanıt versinler. Devleti yönetenlerin ödenen (veya ödenmeyen) vergilerini gizlemesi yakışık almıyor. Böyle bir konuda suskun kalma hakları yok.
Ve son soru: İktidar vergi affı yasasını hangi nedenle ve kimler için çıkarmış? ! -- Bu köşe yazısından sonra Aydın Doğan tarafından Çölaşan'a izne çıkması tavsiye edilmiştir.Bugün yaklaşık 1 hafta sonra Çölaşan tekrar Hürriyette yazmaya başlamıştır.
Çok değil bir yıl önce Tayyip Erdoğan ' Medya zorluk çıkarmaya devam ediyor' diye yazıyordu. Artık ne bir şikayet ne gazetecilere düşman gibi bakış var... Erdoğan artık 'Bir kısım basın' dan yakınmıyor. O 'bir kısım basın' dan artık CHP yakınıyor. Kimi gazetelerde tek bir muhalif yazar kalmadığı gibi tek bir muhalif habere rastlanmıyor. AKP'nin aleyhine olabilecek haberler ayıklanarak (ya da iç sayfaların diplerine sokuşturularak) pembe gazete yapılıyor. Cumhuriyet son aylarda cesur gazetecilik yapıyordu... Tirajı 40 binlerden 60 binin üzerine çıktı... Sonra ne mi oldu? Cumhuriyet'in baskı ve dağıtımını yapan, ilanlarını kontrol eden bir başka gazete patronu para göndermemeye başladı. Cumhuriyet çalışanları bu ay maaşlarını ayın 10'unda alabildiler. Bir biçimde Cumhuriyet de kuşatıldı... Aydınlık grubunun mütevazi bir televizyon kanalı vardı: Ulusal Kanal... Allem kallem kablodan çıkartıldı. Şimdi kablolu yayında Ulusal adı altında müzik yayını yapılıyor. RTÜK kararına rağmen Telekom gerçek 'Ulusal Kanal' ı kabloya sokmuyor. Bir bakan kürsüde haberini beğenmediği gazeteyi yırtıyor... Kopenhag kriterleri, Avrupalılık, demokratlık, özgürlük... Ne dersiniz? Bu değerler yükseliyor mu, alçalıyor mu? (Ruşen Çakır)
IMF'nin sevgili uşağı olduğunu ispatlayan AKP, talimatları uygulamayı sürdürüyor. IMF memnun. Patronlar memnun. Borsa memnun. Memnun olmayan sadece AKP'ye oy veren kitleler, emekçiler... 'IMF, nasıl talimat verir' diyor. Verir arkadaş! Kapısına giden sen. Borcu da şartlı vermiş. Bunun karşılığında talimatını da veriyor. Kurusıkı atmakla olmuyor bu işler.' Gazete köşelerinde, Tv kanallarında IMF ajanı olarak çalışan ekonomist bozuntularına ait değil bu sözler. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan'a ait. Başbakan mı, IMF'nin avukatı mı, belli değil...
'Tüccar siyasetçi' her şeyi böyle demagojiyle ve kaba açıklar. Daha dün seçim meydanlarında, 'oturup pazarlık yapacağız... onurlu duracağız IMF karşısında... IMF düşman değil ya, biz de IMF'ye ortağız...' diyen bunlar değil miydi? Hani ortaktık, hani onurlu duruyordunuz? Palavra dönemi bitti. Şimdi IMF uşaklığı zamanı. IMF'nin, patronların iktidarı AKP. Tayyip Erdoğan IMF'nin ve patronların sevgili başbakanı. Patronların bir toplantısına katılan Erdoğan'ın patronlarla diyaloğuna bakın:
Patronlarla Yanyana Halka Karşı; 'Hurraaa! ' Erdoğan: 'TÜPRAŞ, TEKEL gibi kuruluşlara talipler gelmeye başladı. Ama sendikalar özelleştirmenin karşısında. Lütfen, özelleştirmenin karşısına dikilmeyin... Özelleştirme hususunda peşkeş çekildiği iddialarıyla karşılaşıyoruz...' Patronlar bir ağızdan: 'Dinlemeyin efendim.' Erdoğan: 'Dinlemeyelim; ama siz de bize destek verin.' Destekleri yetmemiş. Destek verin, hep birlikte emekçilere, halka karşı savaşalım diyor Tayyip. Sendikacılara da 'lütfen'! Onlar zaten ricaya gerek yok, gereğini yapıyorlar. Patronlar memnun, elleri patlayana kadar Tayyip'in son cümlesini alkışlıyorlar; 'Hurraaa'. Patronların onayını alıyor ya, isteklerini yerine getiriyor ya, IMF memnun ya; gerisi önemli değil. Halk zaten seçim zamanı hatırlanacaktır. Sonra yeniden unutulmak üzere, oyları istenecek, gerekli yalanlar söylenecek, halkı aldatmanın planları inceden inceye masa başlarında yapılacak. Herkes görüyor, bağırıyor; 'özelleştirme peşkeştir' diye haykırıyor. Tayyip patronlara sırtını dayamış, dinlemiyor. Çünkü patronlar 'dinlemeyin efendim' diyor. O da dinlemiyor. Ormanlar, KİT'ler, kamu arazileri satılığa çıkarılmadık hiçbir şey yok. IMF istiyor Tayyip satıyor. Patronlar istiyor Tayyip yasalar çıkarıyor. Tayyip kimin iktidarı? AKP kimi temsil ediyor? ! ! !
Devletin en önemli görevleri:
1-Toplumu başka devletlerin şiddeti ve saldırısından korumak.
2-Toplumun her üyesini, her konudaki (çalışma şartları, dinsel yaşam, fikir hürriyeti vs...) adaletsizlikten korumak ve adaleti sağlamak, her vatandaşına eşit yaklaşmak.
Bir halk Bağımsızlığını kazandığı zaman devlet kurmak ister.Çünkü insanların bazı kurallar çerçevesinde yaşaması ve güven içinde yaşaması için bir anayasanın, yargının ve güvenlik güçlerinin olması gerekir.
'Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal yürüyüşü' sırasında elinde Türk bayrağıyla yürürken çekilen fotoğrafı için:
http://www.turksolu.org/55/feyizoglu55.htm
Binlerce kilometrelik yolculuk tek bir adımla başlar...(Tao)
Onu ve onun gibileri yaratan halk değildir.Çarpık eğitim sistemi, eğitim adına hiç bir şey yapmayan 1950 den beri süre gelen tüm iktidarlardır...
Ataturk'un istedigi ve anladigi demokrasi turunu anlayamamis olmasi, Mendereslerin, Demirellerin, Özallarin, Çillerlerin, Tayyiplerin ve Liberal türevlerinin doğmasini saglamiş ve cumhuriyet'e minik minik çentikler bu dönemlerde atilmaya baslamistir. ismet pasa liberallere gosterdigi hoşgörünün, daha sonraki 50 yil boyunca, liberal iktidarlarin diş mihraklara, türk askerinin kanini satmaya varacak sekilde tavizler verecek olduğunu gorebilseydi, büyük ihtimalle anladiğı anlamda demokrasiden vazgeçerdi.
Oyların 3 te 1'ini almasına rağmen, TBMM'de 3 te 2 çoğunluğa sahip olan parti.Bu nedenle halkın tümü adına EGEMENLİK iddiasında bulumaktalar.AKP nin başbakanı Tayyip erdoğan, maaşını denkleştirmek için yaptığı TİCARETe ayırdığı zamanı birazda siyasete ayırmalı..
Tayip erdoğani Parlementer Demokrasi'de Yasama ve yürütme'yle eşdeğerde bir güç olan YARGI'yı, Yargının Türk milleti adına karar verdiğini öğrenmesi gerek.
Anayasa makhkemesi-yüce divan gibi konularda da sanırım oldukça CAHİL bir başbakana sahibiz.
Bir zamanlar kendini 'tek egemen' sanan MENDERESin başına neler geldiğini hatırlamalı.
Emin ÇÖLAŞAN'ın 10 MART 2004 günü Hürriyet gazetesinde Tayyip Erdoğan ve AKP hakkında yazdığı yazı:
Başbakan'ın şirketleri vergi affında!
SEVGİLİ okuyucularım, bundan birkaç gün önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlunun şirketleri ve özellikle kendileri tarafından devlete ödenen vergi miktarını sormuştum.
Aradan günler geçti, ses yok! Demek ki vergilerini açıklamak istemiyorlar! CHP Diyarbakır milletvekili Mesut Değer bu konuyu Meclis gündemine taşıdı. Önerge verip bu soruların yanıtını istedi. TBMM Başkanı Bülent Arınç önergeyi uygun bulup işleme koyduğu takdirde rakamları öğreniriz. (Çünkü bazı önergeleri geri çeviriyor.)
Ortada tuhaf bir durum var. Bir başbakan kendisinin, maliye bakanı oğlunun vergilerini gizleyince, akıllara başka sorular geliyor.
Şimdi konunun bir başka boyutuna bakalım, bazı rakamları gündeme getirip Recep Tayyip Erdoğan'a yeniden soralım. Soruların özü şu:
‘‘İktidarınız tarafından çıkarılan vergi affı yasasına sizin şirketleriniz de girdi mi? Girdiyse niçin? ’’
Bu aşamada elimdeki verileri sizlere aktarayım. Eğer bir yanlışım varsa, Başbakan veya ilgili kişiler açıklama gönderir ve size buradan iletirim.
Maaşıyla geçinemediğini, o nedenle ticaret yaptığını söyleyen Başbakan'ın ortak olduğu 4 şirket var. Bunlar Ülker bayiliği, gıda alım satım ve dağıtımı yapıyor. Son olarak Yenidoğan Pazarlama A.Ş. Aralık 2003'te kuruldu. Bu şirketin şu anda vergiyle ilişkisi yok. Öteki 3 şirketine bakalım. Rakamları yuvarlak veriyorum:
***
Emniyet Gıda San. ve Tic. A.Ş: 1999 için 74 milyar kazanç gösterip 19 milyar vergi ödemiş. 2000 yılı beyannamesinde vergiye tabi geliri yok. 2001'de 850 milyar, 2002'de 1 trilyon 127 milyar kazanç bildirmiş. AKP Şubat 2003'te vergi affı yasası çıkarınca başvuruda bulunup matrah arttırımı denilen inceleme affından yararlanmış. Bu ne demek? Bir şirket herhangi bir nedenle vergi incelemesinden kurtulmak istiyorsa, incelenmesinden korktuğu yıllar için yasada yazılı tarifeye göre ek bir vergi ödüyor ve o yıllar için vergi incelemesi yapılmıyor. Yani bu şirket trilyonlarca lira vergi kaçırmış bile olsa, incelemeden kurtulmuş oluyor! Hiçbir güç bir lira bile ceza kesemez.
İhsan Gıda Pazarlama Ltd. Şirketi: Başbakan'ın bu şirketi de AKP'nin vergi affından yararlanmış. ‘‘1998-2001 dönemini incelemeyin’’ diye ek para yatırmış ve af kapsamına girmiş. Aynı şirket 2000 ve 200l yıllarında ‘‘Vergiye tabi bir kuruş bile kazancım yok’’ diye beyanda bulunmuş! Gelir olmayınca vergi de ödememiş! Ancak yine de vergi incelemesinden kurtulmak istemiş ve af yasasındaki asgari tarifeye göre 2000 yılı için 8, 2001 yılı için 11 milyar lira gelir (matrah) beyan edip 1998 ve 1999 yıllarıyla birlikte af yasası vergisini ödemiş!
Böyle olunca da, Başbakan'ın ortak olduğu bu şirket de 1998-2001 dönemini kapsayan vergi incelemesinden otomatik olarak kurtulmuş. Bu şirketler trilyonlarca lira vergi kaçırmış bile olsa bunun hesabı artık sorulmayacak, bir liralık bile vergi ve ceza kesilmeyecek! .. Çünkü inceleme muafiyeti kazanmış oldu.
İhsan Gıda Pazarlama A.Ş: Bundan öncekiyle ismi aynı. Ancak önceki limited, bu anonim şirket. Bu şirketin vergi affı açısından durumu da, öncekilerle aynı! 1997-2001 döneminde 20 ila 82 milyar lira kazanç gösteriyor. Kazancı 2002 yılında 204 milyar liraya fırlıyor. Şirket aynı yöntemle af yasasından yararlanma başvurusu yapıyor, istenen en düşük vergileri ödüyor ve bu yolla vergi incelemesinden kurtulmuş oluyor.
Şirketlerin tamamının vergi affından yararlanması acaba rastlantı mı!
***
Başbakan'ın şirketlerinden gelir elde edebilmesi, bu şirketlerin kár dağıtmasıyla mümkün oluyor. Alınan kár payının da Erdoğan tarafından vergi dairesine beyan edilip gelir vergisi ödenmesi gerekiyor. (Aynı durum Unakıtan'ın oğlu için de geçerli.) Bu anlamda bir gelir vergisi ödendiğine şu dakikaya kadar rastlanmadı. Kendileri de burada yaptığım çağrıya uyup ‘‘Şu yıllarda şu kadar kazandık (ya da zarar ettik) şu kadar gelirimiz oldu, şu kadar vergi ödedik’’ demediler!
Çağrımı burada yineliyorum. Lütfen bu sorulara kamuoyu önünde net ve somut yanıt versinler. Devleti yönetenlerin ödenen (veya ödenmeyen) vergilerini gizlemesi yakışık almıyor. Böyle bir konuda suskun kalma hakları yok.
Ve son soru: İktidar vergi affı yasasını hangi nedenle ve kimler için çıkarmış? !
--
Bu köşe yazısından sonra Aydın Doğan tarafından Çölaşan'a izne çıkması tavsiye edilmiştir.Bugün yaklaşık 1 hafta sonra Çölaşan tekrar Hürriyette yazmaya başlamıştır.
Çok değil bir yıl önce Tayyip Erdoğan ' Medya zorluk çıkarmaya devam ediyor' diye yazıyordu. Artık ne bir şikayet ne gazetecilere düşman gibi bakış var...
Erdoğan artık 'Bir kısım basın' dan yakınmıyor. O 'bir kısım basın' dan artık CHP yakınıyor. Kimi gazetelerde tek bir muhalif yazar kalmadığı gibi tek bir muhalif habere rastlanmıyor. AKP'nin aleyhine olabilecek haberler ayıklanarak (ya da iç sayfaların diplerine sokuşturularak) pembe gazete yapılıyor. Cumhuriyet son aylarda cesur gazetecilik yapıyordu... Tirajı 40 binlerden 60 binin üzerine çıktı... Sonra ne mi oldu? Cumhuriyet'in baskı ve dağıtımını yapan, ilanlarını kontrol eden bir başka gazete patronu para göndermemeye başladı. Cumhuriyet çalışanları bu ay maaşlarını ayın 10'unda alabildiler. Bir biçimde Cumhuriyet de kuşatıldı...
Aydınlık grubunun mütevazi bir televizyon kanalı vardı: Ulusal Kanal... Allem kallem kablodan çıkartıldı. Şimdi kablolu yayında Ulusal adı altında müzik yayını yapılıyor. RTÜK kararına rağmen Telekom gerçek 'Ulusal Kanal' ı kabloya sokmuyor.
Bir bakan kürsüde haberini beğenmediği gazeteyi yırtıyor...
Kopenhag kriterleri, Avrupalılık, demokratlık, özgürlük... Ne dersiniz? Bu değerler yükseliyor mu, alçalıyor mu?
(Ruşen Çakır)
IMF'nin sevgili uşağı olduğunu ispatlayan AKP, talimatları uygulamayı sürdürüyor. IMF memnun. Patronlar memnun. Borsa memnun. Memnun olmayan sadece AKP'ye oy veren kitleler, emekçiler... 'IMF, nasıl talimat verir' diyor. Verir arkadaş! Kapısına giden sen. Borcu da şartlı vermiş. Bunun karşılığında talimatını da veriyor. Kurusıkı atmakla olmuyor bu işler.' Gazete köşelerinde, Tv kanallarında IMF ajanı olarak çalışan ekonomist bozuntularına ait değil bu sözler. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan'a ait. Başbakan mı, IMF'nin avukatı mı, belli değil...
'Tüccar siyasetçi' her şeyi böyle demagojiyle ve kaba açıklar. Daha dün seçim meydanlarında, 'oturup pazarlık yapacağız... onurlu duracağız IMF karşısında... IMF düşman değil ya, biz de IMF'ye ortağız...' diyen bunlar değil miydi? Hani ortaktık, hani onurlu duruyordunuz? Palavra dönemi bitti. Şimdi IMF uşaklığı zamanı.
IMF'nin, patronların iktidarı AKP. Tayyip Erdoğan IMF'nin ve patronların sevgili başbakanı. Patronların bir toplantısına katılan Erdoğan'ın patronlarla diyaloğuna bakın:
Patronlarla Yanyana
Halka Karşı; 'Hurraaa! '
Erdoğan: 'TÜPRAŞ, TEKEL gibi kuruluşlara talipler gelmeye başladı. Ama sendikalar özelleştirmenin karşısında. Lütfen, özelleştirmenin karşısına dikilmeyin... Özelleştirme hususunda peşkeş çekildiği iddialarıyla karşılaşıyoruz...'
Patronlar bir ağızdan: 'Dinlemeyin efendim.'
Erdoğan: 'Dinlemeyelim; ama siz de bize destek verin.'
Destekleri yetmemiş. Destek verin, hep birlikte emekçilere, halka karşı savaşalım diyor Tayyip. Sendikacılara da 'lütfen'! Onlar zaten ricaya gerek yok, gereğini yapıyorlar. Patronlar memnun, elleri patlayana kadar Tayyip'in son cümlesini alkışlıyorlar;
'Hurraaa'.
Patronların onayını alıyor ya, isteklerini yerine getiriyor ya, IMF memnun ya; gerisi önemli değil. Halk zaten seçim zamanı hatırlanacaktır. Sonra yeniden unutulmak üzere, oyları istenecek, gerekli yalanlar söylenecek, halkı aldatmanın planları inceden inceye masa başlarında yapılacak.
Herkes görüyor, bağırıyor; 'özelleştirme peşkeştir' diye haykırıyor. Tayyip patronlara sırtını dayamış, dinlemiyor. Çünkü patronlar 'dinlemeyin efendim' diyor. O da dinlemiyor. Ormanlar, KİT'ler, kamu arazileri satılığa çıkarılmadık hiçbir şey yok. IMF istiyor Tayyip satıyor. Patronlar istiyor Tayyip yasalar çıkarıyor.
Tayyip kimin iktidarı? AKP kimi temsil ediyor? ! ! !