Bunca çilesine göğüs gererek yaşadın hayatı, teslim olmadın bir gün, bir gün ah demedin. Ne güzel yolculamış hayat yoldaşın seni, “buraya kadarmış öbür yarım” diyerek. Senden kalan en güzel mirastır artık şarkılar ve aktarılır kuşaktan kuşağa. Uyu hadi yüce gönüllü insan. Uyu hadi. Yüreğinden öptüm seni.
“Gece gelen konuk” Yağmur Atsız’ın şiirinden bestelenmiş bir türkü olup, elleri ve gözleri öpülesi bir hayat kadının hikayesidir. Mutlaka tek başınıza dinlemelisiniz ve hayata sövmek için , çok sövebilmek için türküyü dinlerken bir miktar ayık olmamanız önerilir.
Hangi birini anlatsam ki derdimin, dilimin ucuna kadar geliyor sözcükler, boş ver diyorum sonra, boş ver gülüm sen hiç bilme. Derdimi esen yele anlatıyorum sadece, kurumuş bir ağaca, dağlara taşlara anlatıyorum ve kayan bir yıldıza gökyüzünde.
Martılar ile el ele bir deniz kıyısı meyhanesi ,fonda Suavi içimde sen. “aç bir çocuk gibi besliyorlar sobayı” Katlanılır gibi değil hasretin, üşüyorum, çok üşüyorum.
... En umulmadık yerde, ummadığın anda kalabalık arasında tanıdık bir çift gözle eş zamanlı birbirine bakakalır gibi şaşkın ve soran gözlerle susulmuş ne varsa haykıran bir bestedir.
"Sensedim" derlermiş eskiler, susadım, sensiz kaldım manasında tarif ederlermiş hasreti. Hasret çekenin yüreği yangın yerine döner ve şifası yoktur bu yangının kavuşmaktan gayrı. Kavuşmanın mümkün olmadığı koşullarda ise yapılabilecek tek şey o yangını çoğaltmaktır bence, durmadan harlamaktır ateşi ki yana yana küle dönebilsin yürekteki yangın. Bu türkü içlerindeki ateşi harlamak isteyen hasret çekenler için oldukça elverişlidir yani, dinleyin ve inşallah tez zamanda küle dönersiniz, küllerinizi savurmayı da unutmayın bu arada.
Boş sahilde ilişip bir bankın üzerine ,hafifçe çiseleyen yağmur, martılar ve sokak köpekleri eşliğinde dinlenecek bir şarkıdır. Zulada bir otuz beşliğin olması gayet makbul olmakla birlikte dikkat edin, mangal yakmak ve içmek cezai sorumluluklara tabidir. Haydi rast gele.
Söz Beste : HÜSEYİN PELİT Şiir : BELİRSİZLİĞİN BİR İHTİMÂL You tube kanalımda Takip Abone beğeni yorum ve listenize sunulmuştur sevgiler selamlar ?si=oBFDVolRvAHCOZ69
Dün yürürken, rüzgarın alıp getirdiği siyah beyaz fotoğraflar düştü yoluma. Etrafa bakınınca yakınlardaki bir çöpe atılmış, sonra dağılmış onlarca fotoğraf gördüm. Genç, yaşlı, çocuk, bebek, kadın, erkek .. Düğün, nişan, okul, hastane, mezuniyet anıları.. Bir koli içinde yıllarca özenle saklanmışlar. Şimdi vazgeçilen o fotoğraflar, kağıt toplayıcılar için bir çöpün yanına bırakılmışlar. Rüzgar da sağa sola savurup duruyor, renkleri içine hapsolmuş özgür ruhlu bu fotoğrafları.
Hüzünlendim... Çünkü bu "anı hazinesi sandığı"nı bir ömür boyu saklayan insanlar büyük olasılıkla artık hayatta değildi. Ve yine büyük olasılıkla yakınları bu "eski" eşyalardan kurtulmayı seçmişti. Boğazım düğümlendi bunları düşününce. "Öbür yarısını arayan yırtık fotoğraflar" gibi hissettim kendimi sebepsizce...
Elle dokunulacak kaç fotoğraf kaldı ki sandıklarda? Dijital çağda fotoğraflar bile ruhsuz, filtreli, yapay... Duvardan indirildi çerçeveli fotoğraflar ve minicik bir usb içine hapsedildi. Oysa onlar, bir dönemin, özlemlerin, mutlulukların, bireysel d/evrimlerin şahidiydi..
Ne yapardım bilmem
Gökçe
Ceylan ne güzel şarkılar söylemiş.
Böyle hareketli şarkıları, türküleri çok seviyorum.
Neşeme neşe katıyor. :)
Bunca çilesine göğüs gererek yaşadın hayatı, teslim olmadın bir gün, bir gün ah demedin. Ne güzel yolculamış hayat yoldaşın seni, “buraya kadarmış öbür yarım” diyerek. Senden kalan en güzel mirastır artık şarkılar ve aktarılır kuşaktan kuşağa. Uyu hadi yüce gönüllü insan. Uyu hadi. Yüreğinden öptüm seni.
Bir kısacık şiirden iki ömürlük hikaye yazabilirim;
gören uzun uzun nereye daldın der...
Uzi’nin bu şarkısını seviyorum.
“Düştüysen kalk gel kendine
Daha iyisi yok bak var farkına
Düş kırıkların olduysa bile
Sen makinasın makina”
Bazı kelimeler yasak edilmeli ve mühürlenmeli bazı kalpler. Sevemesinler diye bir daha, hiç sevilmesinler diye.
“Gece gelen konuk”
Yağmur Atsız’ın şiirinden bestelenmiş bir türkü olup, elleri ve gözleri öpülesi bir hayat kadının hikayesidir. Mutlaka tek başınıza dinlemelisiniz ve hayata sövmek için , çok sövebilmek için türküyü dinlerken bir miktar ayık olmamanız önerilir.
"Göz yaşların çare değil, ağlama büyü / Başını dik tutabilirsen boy vereceksin"
Hangi birini anlatsam ki derdimin, dilimin ucuna kadar geliyor sözcükler, boş ver diyorum sonra, boş ver gülüm sen hiç bilme. Derdimi esen yele anlatıyorum sadece, kurumuş bir ağaca, dağlara taşlara anlatıyorum ve kayan bir yıldıza gökyüzünde.
Bahariye..
Soğuktan korunmak için sığındığın barda projeksiyon gösteriminde Dead Man vardır..
Filmi bitirir Spotify a kulak verirsin..
?si=Xa9nSEMgGWWsyk1F
Martılar ile el ele bir deniz kıyısı meyhanesi ,fonda Suavi içimde sen. “aç bir çocuk gibi besliyorlar sobayı” Katlanılır gibi değil hasretin, üşüyorum, çok üşüyorum.
Uzun yolda yalnız başına giderken, bütün yolu tek türküyle bitirecek olana öneri mahiyetinde...
?si=IEOEIL1Th3MkBgOS
cem karaca dadaloğlu
Demek ki shorts videolar eklense de açılmıyormuş. Uzun halini bulduk, ekledik. Dinleyin hele, seveceksiniz.
...
En umulmadık yerde, ummadığın anda kalabalık arasında tanıdık bir çift gözle eş zamanlı birbirine bakakalır gibi şaşkın ve soran gözlerle susulmuş ne varsa haykıran bir bestedir.
"sensiz bu kadar oluyor
eyvallah"
"Sensedim" derlermiş eskiler, susadım, sensiz kaldım manasında tarif ederlermiş hasreti. Hasret çekenin yüreği yangın yerine döner ve şifası yoktur bu yangının kavuşmaktan gayrı. Kavuşmanın mümkün olmadığı koşullarda ise yapılabilecek tek şey o yangını çoğaltmaktır bence, durmadan harlamaktır ateşi ki yana yana küle dönebilsin yürekteki yangın. Bu türkü içlerindeki ateşi harlamak isteyen hasret çekenler için oldukça elverişlidir yani, dinleyin ve inşallah tez zamanda küle dönersiniz, küllerinizi savurmayı da unutmayın bu arada.
Boş sahilde ilişip bir bankın üzerine ,hafifçe çiseleyen yağmur, martılar ve sokak köpekleri eşliğinde dinlenecek bir şarkıdır. Zulada bir otuz beşliğin olması gayet makbul olmakla birlikte dikkat edin, mangal yakmak ve içmek cezai sorumluluklara tabidir. Haydi rast gele.
hala anlamadın mı gülüm
seni sevmekle meşgulüm.
SENDEN ÖNCESİ BENDEN ÖTESİ 2 & HÜSEYİN PELİT YOUTUBE SAYFAMDA takip abone beğeni yorum
?si=Ndn4JGfvDNrWv1Vg
SENDEN ÖNCESİ BENDEN ÖTESİ 1 & HÜSEYİN PELİT & YOUTUBE sayfamda takip abone beğeni yorumlarınızı beklerim sevgiler selamlar
?si=-za7dOohf5NBMmTt
...
Avcuma sinen kokun eksilmesin diye duada çizgiler...
güzel şarkılar hep sevgiliye yazılacak değil ya.. dostları için de yazan var..
TÜM BESTELERİM YOU TUBE KANALIMDA DINLEYEBILIRSINIZ takip abone beğeni yorumlarınızı beklerim
?si=WeTYjEr6_uGZvlbk
Bengü-Mustafa Ceceli/Kervan
Söz Beste : HÜSEYİN PELİT
Şiir : BELİRSİZLİĞİN BİR İHTİMÂL
You tube kanalımda Takip Abone beğeni yorum ve listenize sunulmuştur sevgiler selamlar
?si=oBFDVolRvAHCOZ69
Söz Beste : HÜSEYİN PELİT
Şiir : BELİRSİZLİĞİNBİR İHTİMAL
You tube kanalımda Takip Abone beğeni yorum
?si=_6EtZKjloYPo8Wux
İbrahim Tatlıses’in şarkılarını dinlemeyi seviyorum.
Bu da sevdiğim şarkılarından biri. :) Sabah aklıma geldi,
şimdi yayınlıyorum.
güzel atlar ülkesine götür beni
diller dağına
elbruz'a götür
bana dilini öğret adige
hadi ge'
benim dilimde bütün sözcükler yaralı
?si=9T7O4NL7mH3FjLpX
Dün yürürken, rüzgarın alıp getirdiği siyah beyaz fotoğraflar düştü yoluma. Etrafa bakınınca yakınlardaki bir çöpe atılmış, sonra dağılmış onlarca fotoğraf gördüm.
Genç, yaşlı, çocuk, bebek, kadın, erkek .. Düğün, nişan, okul, hastane, mezuniyet anıları.. Bir koli içinde yıllarca özenle saklanmışlar. Şimdi vazgeçilen o fotoğraflar, kağıt toplayıcılar için bir çöpün yanına bırakılmışlar. Rüzgar da sağa sola savurup duruyor, renkleri içine hapsolmuş özgür ruhlu bu fotoğrafları.
Hüzünlendim... Çünkü bu "anı hazinesi sandığı"nı bir ömür boyu saklayan insanlar büyük olasılıkla artık hayatta değildi. Ve yine büyük olasılıkla yakınları bu "eski" eşyalardan kurtulmayı seçmişti. Boğazım düğümlendi bunları düşününce. "Öbür yarısını arayan yırtık fotoğraflar" gibi hissettim kendimi sebepsizce...
Elle dokunulacak kaç fotoğraf kaldı ki sandıklarda? Dijital çağda fotoğraflar bile ruhsuz, filtreli, yapay... Duvardan indirildi çerçeveli fotoğraflar ve minicik bir usb içine hapsedildi. Oysa onlar, bir dönemin, özlemlerin, mutlulukların, bireysel d/evrimlerin şahidiydi..
?si=_mQNK7XE0hYD-_wJ