kimi zaman gözlerden gözyaşlarıyla, kimi zaman dudaklardan sözcüklerle,keşkelerle dökülen,kimi zamanda kalbi tefekkürlerle sukutlanan pişmanlık vicdanlı olmanın işaretidirki buda insanı diğer mahlukattan ayıran alamet-i farikadır..
insanı hep savunmasız, hep kendi yaralarından yakalayandır...
metroda vagonun sonundaki koltukta oturan genç kadın, ayaktaki adamın gözlerine bakar çaktırmadan, ve 'neden evlendim ki erkenden' diye geçirir aklından, ölesiye pişmandır yaptığından...
metroda vagonun sonunda ayakta duran genç adam, koltuktaki kadının parmağındaki yüzüğe bakar çaktırmadan, ve 'neden geç kaldım bu kadar' diye geçirir aklından, ölesiye pişmandır yaptığından...
birinin kendine kaybedişi, başkasının kazanma umududur hep, ve insanı hep savunmasız, hep kendi yaralarından yakayan olur...
her davranisa bir neden bulunur. bulunmus neden anlamsizlastiginda bas gosteren buhrandir, mevzuubahis.
hele bi de neden bir kisiye yukselgenmisse pismanligin yarattigi aci daha bir indirgeyici olur, insani. kimse mukemmel degildir, ancak dunya uzerinde yine kimse yoktur ki pismaniligin buhranindan tek bir yara almadan kurtulan.
ilginc bir histir. once kafanizdan bir 'keske' gecer. sonra dusunursunuz, aslinda o 'keske'den bir sure once baska bir sey yapsaydiniz (ya da yapmasaydiniz) , o 'keske'ye gerek kalmayacakti. boylece 'yeni keske' sahibi olursunuz. sonra biraz daha geri gidersiniz ve 'ucuncu keske'yle karsilasirsiniz ki o da 'yeni keske' ismini vermis oldugumuz bir onceki keskeyi kamufle eder. ve geriye gitmeye devam ettikce, her biri bir oncekini islevsiz hale getirecek keskelere ulasirsiniz. boyle boyle, cocuklugunuza kadar inersiniz. iste bu da zaman makinesi gibi ihtiyaclari gundeme getirir. bir de cocuklugu ozlemek eylemini. hayat okulunun kesinlikle en zor dersi...
Bütün pişmanlıklar,kendi doğrularımızı bulmanın anahtarıdır; bedeli büyük acılarla ödense de.Ve ancak,göçenleri düzeltmenin değil yeni seçimlerimizi kendimize uygun yapmanın yollarını açar...
... aynı hataları tekrar edeceksen... inatçı bir eşek gibi inadedeceksen... sadece zaman kaybı... hadi toplayıver şimdi,fütursuzca etrafa dağıttığın sevgiyi... kimde kaldı ki sevimlilik... hangi karanlık yüzde asılı ki... hangi kör kalbe teslim ettin yüreğini... kolaysa bul artık...
hiç bir insan yoktur ki geçmişinden pişmanlık duymasın ama neye yarar geçen geçmiş,giden gitmiş, kalanlar bir avuç misali...tümünü toplasan sadece bir avuç..sıkı sıkı yumulmuş bir avuç..açtığında pişmanlık,giden ömür,bir fiske umut.... insanın gülesi geliyor hemde kahkahalarla...bazı pişmanlıklar için ya zamanı suçlarız ya insanları,yada yaşamın şeklini...acaba ne kadarı doğru ki? ? asıl suçlu olan yada suçlanması gereken ne yada kim? ? ? yoksa 'suç' diye bir kavram sadece uydurmamı? ? ama insanın içi acıyabiliyor zaman zaman..hatta gözlerinden yaşta akabiliyor..insan sormadan edemiyor işte,içim acıyor gözlerimden yaş gelebiliyorsa bir neden olmalı..bir SUÇLU olmalı ki ben bunları yaşayabiliyorum....ve ilk içinden geçen,ilk gözüne takılan dır suçlu değil mi? ? bir gönül kahvesinde bir bardak demli çay misali yani... pişmanlıklar avuçta,pişmalığının nedeni suç havada,çayın buruk tadı dudakta...
ve kapattım kapılarımı...ellerimi...gözlerimi...bu bir ruh tufanıdır...sukut etti yürek ve pustu şiirler...kelimeleri yok satırların...suyu kurudu tükendi nehirler...kadim bir aşkın kadim sancısı,ne vefadır ya rab bitmez mi...dilim sus artık yetmez mi kanattıkların,yüreğim sus artık yetmez mi kanadığın... ve pişmanlık… yüzyıllar boyu asırlar boyu derinleşen pişmanlık…her harfi derin her harfi yırtıcı… parçalayarak çıkmıyor mu içini…ve öfkesi bir şeylerin…kimde tükendi de, sana kalan nefretin… nedir bu neyin doğum sancısı…bir şeyler parçalıyor da neden çıkmıyor hani…kime yenildi sabrım…hangi asırda kaldı asr’ım…ve varlığım ben gerçek değil miyim…kim kırdı aynamı bu yüzlerce yüz kimin…nasıl sahipleneyim… taşa çaldım kalbimi…taşlara vurdum…taş kesildim… ah rabbim neden hala ölmedim…
hayatımda hiç bir şey için pişmanlık duymadım....yaşamam gerekiyordu, yapmam gerekiyordu, öyle olması o anda uygundu dedim......ve her insandan, her olaydan hep iyi şekilde bahsetmek ilkem oldu......çünkü, aksini pek çok kişi yapıyor zaten......kötü olmak çok kolay.....maharet, iyi olmayı başarabilmek......ben, başarabilirsem az da olsa iyi olmak istiyorum......
Yemek yapmayı bilmezsin Ütüden anlamazsın İki dakika geç kalsam Hesap kitap sorarsın
Çok konuşma kem küm etme Yüreğimi tüketme Sevdiğimi inkar etme Allahın var mı senin Vır vır etme dır dır etme Canımı sıkma benim Sevdiğime pişman etme Allahın varmı senin
İki tatlı söz etmezsin Güler yüz göstermezsin Ne öptürür ne öpersin Allahın varmı senin
şimdi kopardım urganlarını dostluğum da sensiz, düşmanlığım da ırmak ikiyüzlü akar mı sandın güneş karanlıktan korkar mı sandın git, seninle gitsin pişmanlığım da
pişman olamıyorum artık ama öyle bi gün gelse keşke.keşke döktüğüm gözyaşlarının senin nezdinde kıymetli olabileceğini anlasam. Kısacası bunu hissetmem dahi kafi.yani senin için pişman olsam seni sevdiğime bir kani olsam,olsan, SEN ARAMIŞ OLSAN.BU BİR ÖMÜR YETERLİ OLSA...
pişman olmamalıyız asla, yoksa kendi kendimize nefret duyabiliriz zamanla...
he yaşadığımıza iyi ki yaşamışım diyip yaşama devam etmeliyiz yoksa şimdiki zamana haksızlık etmiş oluruz.
En cok yaptiklarim icin mi pismanim
yoksa yapabilecekken yapmadiklarim icin mi?
Hala karar veremedim....
kimi zaman gözlerden gözyaşlarıyla, kimi zaman dudaklardan sözcüklerle,keşkelerle dökülen,kimi zamanda kalbi tefekkürlerle sukutlanan pişmanlık vicdanlı olmanın işaretidirki buda insanı diğer mahlukattan ayıran alamet-i farikadır..
insanı hep savunmasız, hep kendi yaralarından yakalayandır...
metroda vagonun sonundaki koltukta oturan genç kadın, ayaktaki adamın gözlerine bakar çaktırmadan, ve 'neden evlendim ki erkenden' diye geçirir aklından,
ölesiye pişmandır yaptığından...
metroda vagonun sonunda ayakta duran genç adam, koltuktaki kadının parmağındaki yüzüğe bakar çaktırmadan, ve 'neden geç kaldım bu kadar' diye geçirir aklından,
ölesiye pişmandır yaptığından...
birinin kendine kaybedişi, başkasının kazanma umududur hep,
ve insanı hep savunmasız, hep kendi yaralarından yakayan olur...
her davranisa bir neden bulunur. bulunmus neden anlamsizlastiginda bas gosteren buhrandir, mevzuubahis.
hele bi de neden bir kisiye yukselgenmisse pismanligin yarattigi aci daha bir indirgeyici olur, insani. kimse mukemmel degildir, ancak dunya uzerinde yine kimse yoktur ki pismaniligin buhranindan tek bir yara almadan kurtulan.
and the reason is you....
ilginc bir histir. once kafanizdan bir 'keske' gecer. sonra dusunursunuz, aslinda o 'keske'den bir sure once baska bir sey yapsaydiniz (ya da yapmasaydiniz) , o 'keske'ye gerek kalmayacakti. boylece 'yeni keske' sahibi olursunuz. sonra biraz daha geri gidersiniz ve 'ucuncu keske'yle karsilasirsiniz ki o da 'yeni keske' ismini vermis oldugumuz bir onceki keskeyi kamufle eder. ve geriye gitmeye devam ettikce, her biri bir oncekini islevsiz hale getirecek keskelere ulasirsiniz. boyle boyle, cocuklugunuza kadar inersiniz. iste bu da zaman makinesi gibi ihtiyaclari gundeme getirir. bir de cocuklugu ozlemek eylemini.
hayat okulunun kesinlikle en zor dersi...
Keçi oğlakları gibi bakan sevgili, çek gözlerini kalbimden, acıdı artık.
Oğlak bakışlı yar, çekme bakışını kalbimden. Bırak bırak bırak...
On şu kadar yıl sonra pişman olsan kim duyar? Bak ahmak yürek, kalbin bile duymyor senin pişmanlığını. Hala atıyor hep o, o diye...
pişman değilim! işte bilirsin herşeye rağmen.. ki ben hiçbir şeye rağmen pişman değilim! .. eğer değilsem hiçbir şeye rağmen.
Bütün pişmanlıklar,kendi doğrularımızı bulmanın anahtarıdır; bedeli büyük acılarla ödense de.Ve ancak,göçenleri düzeltmenin değil yeni seçimlerimizi kendimize uygun yapmanın yollarını açar...
...
aynı hataları tekrar edeceksen...
inatçı bir eşek gibi inadedeceksen...
sadece zaman kaybı...
hadi toplayıver şimdi,fütursuzca etrafa dağıttığın sevgiyi...
kimde kaldı ki sevimlilik...
hangi karanlık yüzde asılı ki...
hangi kör kalbe teslim ettin yüreğini...
kolaysa bul artık...
canım acırken canını acıttım...
-bu kadar doğrucu olmak zorunda mısın? '
şimdi cevap versem...
'pişmanım abi' desem...
yine kucaklar mısın yıldızını?
hiç bir insan yoktur ki geçmişinden pişmanlık duymasın ama neye yarar geçen geçmiş,giden gitmiş, kalanlar bir avuç misali...tümünü toplasan sadece bir avuç..sıkı sıkı yumulmuş bir avuç..açtığında pişmanlık,giden ömür,bir fiske umut....
insanın gülesi geliyor hemde kahkahalarla...bazı pişmanlıklar için ya zamanı suçlarız ya insanları,yada yaşamın şeklini...acaba ne kadarı doğru ki? ?
asıl suçlu olan yada suçlanması gereken ne yada kim? ? ? yoksa 'suç' diye bir kavram sadece uydurmamı? ?
ama insanın içi acıyabiliyor zaman zaman..hatta gözlerinden yaşta akabiliyor..insan sormadan edemiyor işte,içim acıyor gözlerimden yaş gelebiliyorsa bir neden olmalı..bir SUÇLU olmalı ki ben bunları yaşayabiliyorum....ve ilk içinden geçen,ilk gözüne takılan dır suçlu değil mi? ?
bir gönül kahvesinde bir bardak demli çay misali yani... pişmanlıklar avuçta,pişmalığının nedeni suç havada,çayın buruk tadı dudakta...
çok pişmanım başka ne olbilir ki onca öğüt özlü söz falan vız gelir.
ve kapattım kapılarımı...ellerimi...gözlerimi...bu bir ruh tufanıdır...sukut etti yürek ve pustu şiirler...kelimeleri yok satırların...suyu kurudu tükendi nehirler...kadim bir aşkın kadim sancısı,ne vefadır ya rab bitmez mi...dilim sus artık yetmez mi kanattıkların,yüreğim sus artık yetmez mi kanadığın...
ve pişmanlık…
yüzyıllar boyu asırlar boyu derinleşen pişmanlık…her harfi derin her harfi yırtıcı… parçalayarak çıkmıyor mu içini…ve öfkesi bir şeylerin…kimde tükendi de, sana kalan nefretin…
nedir bu neyin doğum sancısı…bir şeyler parçalıyor da neden çıkmıyor hani…kime yenildi sabrım…hangi asırda kaldı asr’ım…ve varlığım ben gerçek değil miyim…kim kırdı aynamı bu yüzlerce yüz kimin…nasıl sahipleneyim…
taşa çaldım kalbimi…taşlara vurdum…taş kesildim…
ah rabbim neden hala ölmedim…
hayatımda hiç bir şey için pişmanlık duymadım....yaşamam gerekiyordu, yapmam gerekiyordu, öyle olması o anda uygundu dedim......ve her insandan, her olaydan hep iyi şekilde bahsetmek ilkem oldu......çünkü, aksini pek çok kişi yapıyor zaten......kötü olmak çok kolay.....maharet, iyi olmayı başarabilmek......ben, başarabilirsem az da olsa iyi olmak istiyorum......
belkide hayatımda ilk kez yaptığım bir şeyden pişmanlık duyuyorum o mesajı gönderdiğim için essek gibi pismanım; (
yaşadigim hic bişeyden pişman degilim,
pişmanligim yaşayamadiklarimadir..
anlayana sivri sinek anlamayana davul zurna
Yemek yapmayı bilmezsin
Ütüden anlamazsın
İki dakika geç kalsam
Hesap kitap sorarsın
Çok konuşma kem küm etme
Yüreğimi tüketme
Sevdiğimi inkar etme
Allahın var mı senin
Vır vır etme dır dır etme
Canımı sıkma benim
Sevdiğime pişman etme
Allahın varmı senin
İki tatlı söz etmezsin
Güler yüz göstermezsin
Ne öptürür ne öpersin
Allahın varmı senin
Gereksiz yere tasalanmak zaten olan olmuş artık önümüzdeki maçlara bakalım.
meğer ne kaybetmişim
canımdan çok sevmişim
affet, çok geç anladım.
senden kalan bir çok şey
hatıram oldu şimdi
dön artık, çok pişmanım.
her sefirinde pişman olunabiliyor ama en önemlisi özür dileye bilmektir ha özür dileyecek o kişi artık yoksa malesef işi çok zor olsa gerek.
Yaşanan pişmanlıklar zamanla geçer ama yaşayamadığının pişmanlığı hep içinde kalır...
şimdi kopardım urganlarını
dostluğum da sensiz, düşmanlığım da
ırmak ikiyüzlü akar mı sandın
güneş karanlıktan korkar mı sandın
git, seninle gitsin pişmanlığım da
N.G
Ahh keşkem keşkem keşkem
Diyebilseydim keşkem
olanlar için vicdani sorgu...
yaptığın hiçbir şeyden pişman olmamak
ve pişman olmak yapmadığın herşeyden
yaşamak sadece yaşamak
bizim gibi, eğer mutluysan tabi
ahhhhhhhhh...
pişman olmamak yaptıklarından ve pişman olmak yapmadıklarından..
pişman olamıyorum artık ama öyle bi gün gelse keşke.keşke döktüğüm gözyaşlarının senin nezdinde kıymetli olabileceğini anlasam.
Kısacası bunu hissetmem dahi kafi.yani senin için pişman olsam seni sevdiğime bir kani olsam,olsan,
SEN ARAMIŞ OLSAN.BU BİR ÖMÜR YETERLİ OLSA...