Melih Cevdet'e sormuşlar 'evlilik nedir' diye.Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev dizilirdi. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır' demiş.'
Damat: Ah! Nihayet Rüya Gerçek Oluyor! ! Gelin: Senden Ayrılmamı İster Misin? Damat: Hayır! Bu Lafı Bir Daha Asla Söyleme! Gelin: Sen.. Bana Aşıkmısın? Damat: Taaaabiki. Gelin: Beni Terketmeyi Düşünür Müsün? Damat: Tabiki Hayır. Gelin: Peki Bana Bir Öpücük Verir Misin? Damat: Evet Hem Yüzüne Hem Gözüne. Gelin: Peki Bana Bir Gün Vuracakmısın? Damat: Asla! Ben O Tür Erkeklerden Değilim. Gelin: Sana Güvenebilir Miyim? Damat: Evet. Gelin: AŞKIM.
EVLILIGIN YEDINCI SENESINDE:
Lütfen YUKARIDAKI Konuşmayı Aşağıdan Yukarıya Doğru Okuyunuz Bu Kez! ! ! ! acı ama gerçek cümleler :))
EVLİLİK; kitabın yanlızca,giriş kısmıdır.Kitabın kalbi akılcı,iradeli sevgidir. İnsanoğlunun kalbinde samimi olmak ve birbirlerini sevmek için duyulan arzu yatar.Evlilik bu yakınlık ve sevgiye duyulan gereksinimi karşılamak için tasarlanmıştır.
İnsanoğlunun hayatttaki en önemli tercihlerinden biri olmasına karşın günümüzde önemsizleştirilen, çoluk çocuk işi olacak bir nitelik kazandırılan kurum.
leyyam sana katılıyorum.yazacağım cümleyi benden önce yazmışsın.bunu güler kazmacı yazmış.evlilik kale gibidir.içerdekiler dışarı çıkmaya.dışardakiler içeri girmeye çalışıyor.bu ne tezatlıklıtır ya rabbim....
evlilik kale gibidir.içerdekiler dışarı çıkmaya,dışardakiler içeri girmeye çalışırlar demişti birisi,doğru demiş, ama kim hatırlamıyorum, ben değilim o kesin :))
Doğru insanı bulmak ve hayatını birleştirmek.. herkesin kafasında evlenmek istediği veya kafasında tasarladığı bi insan modeli vardır.. ama bu modelin dışınada cıklabilir. çünkü bazen evdeki hesap çarşıya uymayabiliyor :-)))) mesela bi örnek vereyim :-))) birin görürsün senin kafanda tasarladığın insanın tam tersi ama bi bakarsın bi gülüşü bile senin onun doğru insan olduğuna inandırmaya yetiyor... karmaşık bi örnek oldu galiba neyse ney artık doğru insan deyip gecelim bari :-)))
Mukavele oldugunda hemfikirim sunnetteki evlilikleri tekrar gozden gecirin bence bakin hepsi anladiginiz anlamda evlilik degil bazilarinda hamilik bazilarinda sadece sohbet etmek icindir ibaresi var ya seyret kendini konusma ihtiyacin icin bile tekrar evlenmelisin siz cunki soyleyecek cok seyi olan birisini birkac cocuk okutun evinizde bir findik iscisiyle evlenin istasyonlarda yatmasinlar bu sekilde yasanmis olsa Almanya`da Turkleri yakmazlardi di mi
bu hayatta basariya ermek icin yada rezil olamk icin en kısa yol. kuralları basdan düzgün kurarsan - kuralları tutmayı tutulmasını da özen gösterirsen BASARI basdan yanliş ve kurallarını cigner ve cignetirsen de REZİLİK. el elle ayni yöne bakdigin an daglari delersin ayri yönlere bakmaya baskadıgın an o demin elini tutugun kişinin ya geri de kaldigini yada sen fark etmeden seni solladigini fark edersin. evlilik insan oglunun adem ile havvanın ilk arasında ilk yapılan ve bugüne kadar en güzel anlasmalardan bitanesi dir! sevmek saymak deger vermek dir.
ve kesin 2 insanin birleşmesi icin de FARZ dir. Allahin ademe havvaya yaklaşmak istediğinde ilk önce nikahları kiyilmisdir. ve ilk orda kadın erkege emanet edilmisdir. ey erkekler? emanetinize nasil davranıyorsunuz?
(Birlik, beraberlik, paylaşım, sevgi, saygı, ilgi, empati,) Her yaşın bazı ihtiyaçları vardır. İnsan doğumundan itibaren belli evrelerden geçer. Bebek; tekilliği, oyunu, çocuk; arkadaş arası tekilliği ve oyunu, genç; dostluğu, yetişkin birey ise aile kurmayı, bazı mesuliyetleri üstlenmeyi bir ihtiyaç olarak hissetmeye başlar. Ve bu ihtiyaçla birlikte bir aile kurmak kaçınılmaz gerçek olur.
Biraz önce, gecenin ilerleyen bu saatine rağmen bir dostum aradı...Ve yarın boşanma işlemlerine başlayacaklarını söyledi...Birden içim karardı...Oysaki bizler onların ne mutlu bir evlilikleri var sanıyorduk...Demek ki, hiç bir şey gözüktüğü gibi değilmiş...Beni de gecenin bu saatinde böyle yazmaya coşturdu bu duygular... Bir evliliğin yürümesi için ne gerekli? ... Aslında bu konu biraz karışık... Sadece aşk bir evliliğin yürümesi için yeterli değil… Demek ki ortasını bulmak gerek... Evliliğin en temel nedeni aşk olmalı… Bu konuda hiçbir şüphe yok… Ama evlilik aşktan öte bazı şeyler ister... Çünkü çok uzun solukludur...Bu yüzden başta duyulan heyecanlar zamanla yerini başka şeylere bırakır... Bunu olgunca kabul edenler için sorun yok...Onlar, aşktan sevgiliye yumuşak bir geçiş yapıp evliliklerini bu çerçevede daha uzun yıllar sürdürebilir… Ama ya kabul edemeyenler…. Eşlerden biri, ya da her ikisi, bu olgunluğa erişememişse, kendini eğitememişse ve evliliğin yanı sıra başka hiçbir uğraşı yoksa o zaman aşktan sevgiye geçişi bir türlü kabullenemeyecektir… Evlilikte derinden sarsılacaktır... Zaten boşanmaların büyük çoğunluğu aşkların parlayıp söndüğü ilk 5 yıl içinde gerçekleşmektedir… En sık görülen boşanma nedenlerinden biride aslında heyecanın bitmesidir... Aşk bir boyutuyla âşık olunan insanın temel ruhsal ve duygusal gereksinmelerini sevgilisinde doyurması demektir...İnsan bu gereksinmelerinin ne olduğunu tam olarak bilmese bile, bir doyum duygusu tadar… Evlilik süresince çoğu zaman farkında bile olunmadan bu duygusal gereksinmeler değişir… İşte eşlerden birinin bu değişimi anlamaması, duyarsız ve tepkisiz kalması, bir boşluk duygusunun doğmasına yol açacaktır… Ruhsal gereksinmeleri tam olarak karşılanmayan eş, kendisinin bir yerde eşinin ise başka bir yerde olduğunu düşünür…Bazı şeyler bir gün, şaşılacak bir biçimde,aralarında konuşulacak hiçbir şey kalmadığını fark eder.. Diğer dostlarıyla konuşmakta zevk aldıkları konuları eşlerine açmak, onları tartışmak gelmez içlerinden… Bu, başlangıçta heyecanın,sağlam bir arkadaşlıkla desteklenmemiş olduğunun göstergesidir… Çocuğun, evlilik için kurtarıcı fikri son derece yanlış… Ancak evliliğin başka bir boyuta geçmesini sağladığı da gerçek… Çocuk mutluluk verebileceği gibi, evlilik içinde ki sorunları artırabilir de... Çocuk doğana kadar serbest kaygısız bir yaşam sürdüren çiftler bir den bire ağır bir sorumluluğu yüklenince sıkıntı duyabilir, hatta ruhsal çöküntü içine de girebilirler…Çocukla birlikte gelen bir başka sorunda özellikle kadında yaşanan cinsel isteksizliktir... Kadının kendini çocuğa adaması, eşini ihmal etmesi, evde aradığı ilgiyi bulamayan erkeğin gözünü dışarı dikmesi anlamına gelir… Bu da kaçınılmaz bir sonuç doğurur, aldatma... Elbette bu cinsel soğukluk sadece kadında yaşanmaz… Erkekte, eşinin hamilelikten sonra bozulan vücudunu kabul etmekte zorlanabilir… Bu durumda yapılması gereken, çocuk yapma kararını birlikte almak ve en iyi zamanı kollamaktır… Sonuçların iyice düşünüp, buna eşlerin birbirini hazırlaması gerekir…Bencillik ve hoşgörüsüzlük de, boşanmanın en büyük nedenlerindendir.. Eşlerden birinin,diğerini ihmal ederek, kendi başına ya da arkadaşlarıyla eğlenmesi en çok şikâyet konusu olan noktalardan biridir… Bu, daha çok kadınların yakındıkları bir sorundur… Burada önemli nokta, kişinin karşına ya da kocasına sadece bir eş olarak değil, aynı zamanda bir sosyal varlık olarak da görebilmesidir… Bir eşi, sadece evin ekmeğini kazanan adam, ya da ev kadını ve çocukların annesi olarak görmek, sonunda evliliği çıkmaza sokar… Sana da bol şans sevgili dostum....Umarım her şey gönlünce olur...İkinizin kararına saygı duymaktan başka,şu an için yapabileceğim bir şey yok...
minicik elleri olan yavrularınız gülümsediğinde gözlerindeki ışıltıyı görmek ömre bedeldir...
''anne'' diyerek sarılıp göğsünüzde uyuyan yavrunuzun sıcaklığını başka hiçbir birliktelikte bulamazsınız...
hasta yatağınızda yatıyorken eşinizin size bilmediği garip maddeleri bir araya getirerek yaptığı ''hasta çorbası'' dünyanın hiçbir mutfağında yoktur...
İnsan evliliğin 'niçin'ini zihninin ve kalbinin tabelalarına iyice kazımadan, beklentileri asgâriye indirip 'biz' şuuruna ermeden, içindeki evliliğe dair olan şüphe tohumlarını 'kararlılık' ampulüyle çürütmeden, etrafındaki büyüklerindenakli ve ahlaki yeterlilik diplomasını almadan, bu netameli yola girmemeli.. Yoksa toz bahâne..
]]]Evlilik, inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim için..17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum ayni zamanda da... Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belki de kuruma inanmamaktan geçiyor. Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan... Nedir bu dayatmalar? Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine ya da en azından eşit olma bunların sadece ikisi... Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yasça büyük olmalı ki, kadına 'hot' dediğinde oturmalı kadın... Ya da yumuşatıyorlar; efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum falan) küçük olmalıymış yaşı... Eğitimde de böyle.. Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış layıkı.... EŞİM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne 'hot' dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü... Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti, 'oo Can bey kapmışınız çıtırı' esprilerine muhatap dahi oldum. EŞİM 3 ÜNİVERSİTE BİTİRDİ; ben bi taneyi 9 senede bitirdim.. Ne o bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım... Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der Halil Cibran... Bunu unutmadık biz. Ben konuşurken o dinledi, Ben dinlerken o konuştu 17 sene. O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o 'haklisin bir tanem...' dedik, öfke bitip fırtına durulduğunda 'ama bir de böyle düşün' de dedik fikrimizi savunurken. Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç için savaşan neferlerdik bu hayatta... Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık.. Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon, kim bu saatte arayan karşı cins diye sorgulamadık da ama... Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven'... Ve güvenin ardına saklanmış bir 'saygı' vardı daima... Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede... Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktık... Öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bi gece, misafir odasında... Gece yarısı kapı açıldı, esim 'ne yapıyorsun burada? ' diye sordu kapının eşiğinden, 'uyuyorum' dedim buz gibi bir sesle... Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... 'kay yana' dedi daracık yatakta. 'ne yapıyorsun? ' dediğimde 'benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim' dedi... Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek... Ve bence doğrusu da bu... Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç.. Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize... Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci çift olacaktık o listede... Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu, oynanan... Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence... Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle... Sadece gönlünüzden geçtiğince... Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun; '...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...'
Melih Cevdet'e sormuşlar 'evlilik nedir' diye.Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev dizilirdi. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır' demiş.'
Evliliğin ilk haftasında:
Damat: Ah! Nihayet Rüya Gerçek Oluyor! !
Gelin: Senden Ayrılmamı İster Misin?
Damat: Hayır! Bu Lafı Bir Daha Asla Söyleme!
Gelin: Sen.. Bana Aşıkmısın?
Damat: Taaaabiki.
Gelin: Beni Terketmeyi Düşünür Müsün?
Damat: Tabiki Hayır.
Gelin: Peki Bana Bir Öpücük Verir Misin?
Damat: Evet Hem Yüzüne Hem Gözüne.
Gelin: Peki Bana Bir Gün Vuracakmısın?
Damat: Asla! Ben O Tür Erkeklerden Değilim.
Gelin: Sana Güvenebilir Miyim?
Damat: Evet.
Gelin: AŞKIM.
EVLILIGIN YEDINCI SENESINDE:
Lütfen YUKARIDAKI Konuşmayı Aşağıdan Yukarıya
Doğru Okuyunuz Bu Kez! ! ! !
acı ama gerçek cümleler :))
Bekarlar evlenmek için acele eder.
Evliler evleninde görün der.
Çevrenizdeki evlilere sorun bakalım,
Tekrar dünyaya gelseniz aynı kişi ile evlenirlermiydiniz? diye.
(Tabi eşi yanındayken sormayın :-) mümkünse)
Buradan alacağınız cevapların oranına göre;
evlenmekte acele edin yada savsaklayın...
EVLİLİK; kitabın yanlızca,giriş kısmıdır.Kitabın kalbi akılcı,iradeli sevgidir.
İnsanoğlunun kalbinde samimi olmak ve birbirlerini sevmek için duyulan arzu yatar.Evlilik bu yakınlık ve sevgiye duyulan gereksinimi karşılamak için tasarlanmıştır.
OLACAK OLMAKTA OLAN...
sevgi saygı varken,denize karsı oturmak gibi huzurlu,yokken canavarlaştırıp kendini bile tanıyamadığın kanuni bir müessese........
doğru kişi ile bir an evvel başlaması için can attılan aktivite...
adanmak......aitlik......ben değil biz.
iyiymiş..
İnsanoğlunun hayatttaki en önemli tercihlerinden biri olmasına karşın günümüzde önemsizleştirilen, çoluk çocuk işi olacak bir nitelik kazandırılan kurum.
leyyam sana katılıyorum.yazacağım cümleyi benden önce yazmışsın.bunu güler kazmacı yazmış.evlilik kale gibidir.içerdekiler dışarı çıkmaya.dışardakiler içeri girmeye çalışıyor.bu ne tezatlıklıtır ya rabbim....
evlilik kale gibidir.içerdekiler dışarı çıkmaya,dışardakiler içeri girmeye çalışırlar demişti birisi,doğru demiş, ama kim hatırlamıyorum, ben değilim o kesin :))
Doğru insanı bulmak ve hayatını birleştirmek.. herkesin kafasında evlenmek istediği veya kafasında tasarladığı bi insan modeli vardır.. ama bu modelin dışınada cıklabilir. çünkü bazen evdeki hesap çarşıya uymayabiliyor :-)))) mesela bi örnek vereyim :-))) birin görürsün senin kafanda tasarladığın insanın tam tersi ama bi bakarsın bi gülüşü bile senin onun doğru insan olduğuna inandırmaya yetiyor... karmaşık bi örnek oldu galiba neyse ney artık doğru insan deyip gecelim bari :-)))
Mukavele oldugunda hemfikirim
sunnetteki evlilikleri tekrar gozden gecirin bence
bakin hepsi anladiginiz anlamda evlilik degil
bazilarinda hamilik
bazilarinda sadece sohbet etmek icindir ibaresi var
ya seyret kendini
konusma ihtiyacin icin bile tekrar evlenmelisin
siz cunki soyleyecek cok seyi olan birisini
birkac cocuk okutun evinizde
bir findik iscisiyle evlenin istasyonlarda yatmasinlar
bu sekilde yasanmis olsa Almanya`da Turkleri yakmazlardi di mi
güzeldir sanırım
bu hayatta basariya ermek icin yada rezil olamk icin en kısa yol.
kuralları basdan düzgün kurarsan - kuralları tutmayı tutulmasını da özen gösterirsen BASARI
basdan yanliş ve kurallarını cigner ve cignetirsen de REZİLİK.
el elle ayni yöne bakdigin an daglari delersin
ayri yönlere bakmaya baskadıgın an o demin elini tutugun kişinin ya geri de kaldigini yada sen fark etmeden seni solladigini fark edersin.
evlilik
insan oglunun
adem ile havvanın ilk
arasında ilk yapılan ve bugüne kadar en güzel anlasmalardan bitanesi dir!
sevmek saymak deger vermek dir.
ve kesin 2 insanin birleşmesi icin de FARZ dir.
Allahin ademe havvaya yaklaşmak istediğinde ilk önce nikahları kiyilmisdir.
ve
ilk orda kadın erkege emanet edilmisdir.
ey erkekler?
emanetinize nasil davranıyorsunuz?
Evlilik kutsaldır. Tabi taraflar anlaşmaya uyarsa. Hastalıkta ve sağlıkta. İyi günde kötü günde....
N’ola engüri görüp badeye olsam meyyal
Halkta eski meseldir anasın gör kızın al
(Birlik, beraberlik, paylaşım, sevgi, saygı, ilgi, empati,) Her yaşın bazı ihtiyaçları vardır. İnsan doğumundan itibaren belli evrelerden geçer. Bebek; tekilliği, oyunu, çocuk; arkadaş arası tekilliği ve oyunu, genç; dostluğu, yetişkin birey ise aile kurmayı, bazı mesuliyetleri üstlenmeyi bir ihtiyaç olarak hissetmeye başlar. Ve bu ihtiyaçla birlikte bir aile kurmak kaçınılmaz gerçek olur.
kimileri için sadece, bedenin esareti..
kimileri için, bedenlerin yanında ruhlar da sörf yapmakta özgürce..
hayatın kendisi toz pembe değil ki evlilik toz pembe olsun
evlilik hayatında bi eşinin olmasıdır iyiyi kötüyü paylaştığın
Biraz önce, gecenin ilerleyen bu saatine rağmen bir dostum aradı...Ve yarın boşanma işlemlerine başlayacaklarını söyledi...Birden içim karardı...Oysaki bizler onların ne mutlu bir evlilikleri var sanıyorduk...Demek ki, hiç bir şey gözüktüğü gibi değilmiş...Beni de gecenin bu saatinde böyle yazmaya coşturdu bu duygular... Bir evliliğin yürümesi için ne gerekli? ... Aslında bu konu biraz karışık... Sadece aşk bir evliliğin yürümesi için yeterli değil… Demek ki ortasını bulmak gerek... Evliliğin en temel nedeni aşk olmalı… Bu konuda hiçbir şüphe yok… Ama evlilik aşktan öte bazı şeyler ister... Çünkü çok uzun solukludur...Bu yüzden başta duyulan heyecanlar zamanla yerini başka şeylere bırakır... Bunu olgunca kabul edenler için sorun yok...Onlar, aşktan sevgiliye yumuşak bir geçiş yapıp evliliklerini bu çerçevede daha uzun yıllar sürdürebilir… Ama ya kabul edemeyenler…. Eşlerden biri, ya da her ikisi, bu olgunluğa erişememişse, kendini eğitememişse ve evliliğin yanı sıra başka hiçbir uğraşı yoksa o zaman aşktan sevgiye geçişi bir türlü kabullenemeyecektir… Evlilikte derinden sarsılacaktır... Zaten boşanmaların büyük çoğunluğu aşkların parlayıp söndüğü ilk 5 yıl içinde gerçekleşmektedir… En sık görülen boşanma nedenlerinden biride aslında heyecanın bitmesidir... Aşk bir boyutuyla âşık olunan insanın temel ruhsal ve duygusal gereksinmelerini sevgilisinde doyurması demektir...İnsan bu gereksinmelerinin ne olduğunu tam olarak bilmese bile, bir doyum duygusu tadar… Evlilik süresince çoğu zaman farkında bile olunmadan bu duygusal gereksinmeler değişir… İşte eşlerden birinin bu değişimi anlamaması, duyarsız ve tepkisiz kalması, bir boşluk duygusunun doğmasına yol açacaktır… Ruhsal gereksinmeleri tam olarak karşılanmayan eş, kendisinin bir yerde eşinin ise başka bir yerde olduğunu düşünür…Bazı şeyler bir gün, şaşılacak bir biçimde,aralarında konuşulacak hiçbir şey kalmadığını fark eder.. Diğer dostlarıyla konuşmakta zevk aldıkları konuları eşlerine açmak, onları tartışmak gelmez içlerinden… Bu, başlangıçta heyecanın,sağlam bir arkadaşlıkla desteklenmemiş olduğunun göstergesidir… Çocuğun, evlilik için kurtarıcı fikri son derece yanlış… Ancak evliliğin başka bir boyuta geçmesini sağladığı da gerçek… Çocuk mutluluk verebileceği gibi, evlilik içinde ki sorunları artırabilir de... Çocuk doğana kadar serbest kaygısız bir yaşam sürdüren çiftler bir den bire ağır bir sorumluluğu yüklenince sıkıntı duyabilir, hatta ruhsal çöküntü içine de girebilirler…Çocukla birlikte gelen bir başka sorunda özellikle kadında yaşanan cinsel isteksizliktir... Kadının kendini çocuğa adaması, eşini ihmal etmesi, evde aradığı ilgiyi bulamayan erkeğin gözünü dışarı dikmesi anlamına gelir… Bu da kaçınılmaz bir sonuç doğurur, aldatma... Elbette bu cinsel soğukluk sadece kadında yaşanmaz… Erkekte, eşinin hamilelikten sonra bozulan vücudunu kabul etmekte zorlanabilir… Bu durumda yapılması gereken, çocuk yapma kararını birlikte almak ve en iyi zamanı kollamaktır… Sonuçların iyice düşünüp, buna eşlerin birbirini hazırlaması gerekir…Bencillik ve hoşgörüsüzlük de, boşanmanın en büyük nedenlerindendir.. Eşlerden birinin,diğerini ihmal ederek, kendi başına ya da arkadaşlarıyla eğlenmesi en çok şikâyet konusu olan noktalardan biridir… Bu, daha çok kadınların yakındıkları bir sorundur… Burada önemli nokta, kişinin karşına ya da kocasına sadece bir eş olarak değil, aynı zamanda bir sosyal varlık olarak da görebilmesidir… Bir eşi, sadece evin ekmeğini kazanan adam, ya da ev kadını ve çocukların annesi olarak görmek, sonunda evliliği çıkmaza sokar…
Sana da bol şans sevgili dostum....Umarım her şey gönlünce olur...İkinizin kararına saygı duymaktan başka,şu an için yapabileceğim bir şey yok...
O minicik eller ve o duyguların herbiri evlilik içinde yaşandığı gibi dışında da hatta evlilik bittikten sonra da yaşanır..
Evlilik aslında çok güzel olabilir eğer insan diğer yarısını bulur ise, tabi böyle birşey var ise...
tüm evlileri tebrik ediyor, sabır ve dayanma gücü diliyorum...
bu kadar olumsuz yorum yeter ama :)
evlilik güzeldir...
minicik elleri olan yavrularınız gülümsediğinde gözlerindeki ışıltıyı görmek ömre bedeldir...
''anne'' diyerek sarılıp göğsünüzde uyuyan yavrunuzun sıcaklığını başka hiçbir birliktelikte bulamazsınız...
hasta yatağınızda yatıyorken eşinizin size bilmediği garip maddeleri bir araya getirerek yaptığı ''hasta çorbası'' dünyanın hiçbir mutfağında yoktur...
vesaire..devamı sonra :)
evlilik aski oldururmus. KATIL.....
zorunluluk..paylaşma...kısıtlanma...bağımlık...sorumluluk...aldatma/aldatılma...monotonluk...çocuk...borç...
Doğru insanla olursa 'hayat içinde bize sunulan en güzel nimet'
riziko
İnsan evliliğin 'niçin'ini
zihninin ve kalbinin tabelalarına iyice kazımadan,
beklentileri asgâriye indirip
'biz' şuuruna ermeden,
içindeki evliliğe dair olan şüphe tohumlarını
'kararlılık' ampulüyle çürütmeden,
etrafındaki büyüklerindenakli ve ahlaki yeterlilik diplomasını almadan,
bu netameli yola girmemeli..
Yoksa
toz bahâne..
Bir erkeğin ağzından evlilik
]]]Evlilik, inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim için..17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum ayni zamanda da...
Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belki de kuruma inanmamaktan geçiyor. Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan...
Nedir bu dayatmalar?
Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine ya da en azından eşit olma bunların sadece ikisi...
Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yasça büyük olmalı ki, kadına 'hot' dediğinde oturmalı kadın...
Ya da yumuşatıyorlar; efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum falan) küçük olmalıymış yaşı...
Eğitimde de böyle.. Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış layıkı....
EŞİM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne 'hot' dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü...
Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti, 'oo Can bey kapmışınız çıtırı' esprilerine muhatap dahi oldum.
EŞİM 3 ÜNİVERSİTE BİTİRDİ; ben bi taneyi 9 senede bitirdim..
Ne o bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım...
Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der Halil Cibran...
Bunu unutmadık biz. Ben konuşurken o dinledi, Ben dinlerken o konuştu 17 sene.
O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o 'haklisin bir tanem...' dedik, öfke bitip fırtına durulduğunda 'ama bir de böyle düşün' de dedik fikrimizi savunurken.
Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç için savaşan neferlerdik bu hayatta...
Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık..
Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon, kim bu saatte arayan karşı cins diye sorgulamadık da ama...
Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven'... Ve güvenin ardına saklanmış bir 'saygı' vardı daima...
Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede...
Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktık...
Öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bi gece, misafir odasında...
Gece yarısı kapı açıldı, esim 'ne yapıyorsun burada? ' diye sordu kapının eşiğinden, 'uyuyorum' dedim buz gibi bir sesle...
Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... 'kay yana' dedi daracık yatakta. 'ne yapıyorsun? ' dediğimde 'benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim' dedi...
Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek...
Ve bence doğrusu da bu...
Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç..
Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize...
Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci çift olacaktık o listede...
Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu, oynanan... Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence...
Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle...
Sadece gönlünüzden geçtiğince...
Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun; '...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır.
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...'
Can Dündar