'ilgi duymuyordum. hiç bir şeye ilgi duymuyordum. nasıl kaçabilceğime dair hiç fikrim yoktu. diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. bende bir eksiklik vardı belkide. mümkündü. sık sık aşağılık duygusuna kapılırdım. onlardan uzak olmak istiyordum.gidecek yerim yoktu ama. intihar? tanrım, çaba gerektiriyordu. beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi...'
BEN eser fırtına olurum… kalplerde kök salmış her ne varsa siler süpürürüm sevdim mi, ufuklar ayağının dibindedir sevdim mi, göğe uzanır elin bulutlar bir altında bir üstündedir güneşin patlamaları vurur nabızlarında güneşten daha aydınlık olur yüreğin
ve sonra tufan olur, sunduğum güneşleri söndürürüm kıyamadığım…işte budur kıyametin
ben deli kelebekler mevsiminde çıktım yumurtadan kaplumbağalar yolculuğu nedir bilirim dilini bilmediğim mahlukatla yoldaşlık özünü görmediğim canan ile yarenlik öğrendim
ve amma, insan, dem tutmayan bir ıtırlı sudur ölümün kıyısı nice keskin bilirim ötesini gördüm, dönüp baktım çocukların gözlerinde gidişimin kezzap tomurcuklarına kıyamadım buradayım
sağlam toprakların tapularını saklayan insanları arasında ben yurtsuz bir yürüyüş coşkusuyum evini burada kurmuş ankebutlar sürgünü
toprağım yok uçurumun dudağında öyle hükmedildim
ben her tende kendi yürüyüşünün yol arkadaşıyım...
Gene yalnız...kimsesiz... Yıkıntılar arasından ellerini uzatıp ailesini arayan bukleleri yüzüne gelen... Saçları gözyaşlarına karışan minik bir kız çocuğu gibi...
Ben.. Gözlerindeki yakamozlarda aşkı okuyan küçük deniz kızı… Ben Her gece samanyolunda dalgalanan etekleriyle tango yapan şuh çingene… Ben. Yüreğinin denizinin sonsuz mavisinde…umarsızca…ve sorgulamadan kaybolmak isteyen.. masum..kumral.. uzun bukleli küçük kız çocuğu… Ben.. Özleminle yanıp tutuşan..alev dudaklarıyla dokunduğu yeri yakıp kavuran güzel cehennem zebanisi…
ben'in yanına bir ben daha geldiği zaman BİZ olur ama BEN'în yanından bir ben gittiği zaman o zaman hiç olur işte bu kadar lezzetli ve bir o kadarda acı veren bir ben var ortada...ama lezzeti azapta görenler için her zaman için önemlidir ben..tıpkı şu an hiçliğin içinde kıvranan BEN gibi
ben dediğimiz her an nefsimizden bahsederiz aslında demişti bir zamanlar birisi..
'ilgi duymuyordum. hiç bir şeye ilgi duymuyordum. nasıl kaçabilceğime dair hiç fikrim yoktu. diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. bende bir eksiklik vardı belkide. mümkündü. sık sık aşağılık duygusuna kapılırdım. onlardan uzak olmak istiyordum.gidecek yerim yoktu ama. intihar? tanrım, çaba gerektiriyordu. beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi...'
Ah ben neyim,kimim,niceyim,hem bir masal devi hem bir cüceyim...
^^sevmelere yasaklı...
sevilmelere korkak...^^
ben bende değilim ki.. ben sende ki beni sevdim...
Ah! artik ben diye bir sey kalmadi...zira mericin dedigi gibi 'kaderle degil kavramlarla bogusuyoruz.'
ben benim ya sen kimsin?
Kendime sair nedenlerden dolayi bagliyim...
Dört yön ve alti his arasinda...
Parçalandım
Ve her bir parçamı ayrı yere bıraktım
Birini açık denizlerin en derin yerine attım
Kürek çektim, uzaklaştım, dönüp arkama bakmadım bile
Birini yüksek dağların zirvesine çıkardım
Hiç kimse kurtarmasın, kurda kuşa yem olsun diye
Birini hiç unutmadığım o küçük şehirde bıraktım
Dönemedim, kimbilir, belki dönsemde bulamazdım
Önce savruldum yok oldum
Sonra dinlendim duruldum
Ve her giden parçam yerine
Yenisini doğurdum
Daha güçlü, daha sakin
Daha mutlu, daha suskun
Daha olgun, daha kırgın
Daha yalnız, daha olgun
Birini tanıdık bir vişne ağacının dibine ektim
Sormadım filizlendi mi, sürgün verdi mi
Birini çok sevdiğim bir dostta unuttum
İstedim, vermedi, meğer benden pek haz etmezmiş
Birini büyük bir aşk uğruna ateşlere attım
Bilerek, isteyerek, ama asla pişman olmadım
c. erçetin
BEN
eser fırtına olurum…
kalplerde kök salmış her ne varsa siler süpürürüm
sevdim mi, ufuklar ayağının dibindedir
sevdim mi, göğe uzanır elin
bulutlar bir altında bir üstündedir
güneşin patlamaları vurur nabızlarında
güneşten daha aydınlık olur yüreğin
ve sonra tufan olur, sunduğum güneşleri söndürürüm
kıyamadığım…işte budur
kıyametin
ben deli kelebekler mevsiminde çıktım yumurtadan
kaplumbağalar yolculuğu nedir bilirim
dilini bilmediğim mahlukatla yoldaşlık
özünü görmediğim canan ile yarenlik öğrendim
ve amma, insan, dem tutmayan bir ıtırlı sudur
ölümün kıyısı nice keskin bilirim
ötesini gördüm, dönüp baktım
çocukların gözlerinde gidişimin kezzap tomurcuklarına kıyamadım
buradayım
sağlam toprakların tapularını saklayan insanları arasında
ben yurtsuz bir yürüyüş coşkusuyum
evini burada kurmuş ankebutlar sürgünü
toprağım yok
uçurumun dudağında öyle hükmedildim
ben her tende kendi yürüyüşünün yol arkadaşıyım...
Kolay gidiyor gibiyim....
Gene yalnız...kimsesiz...
Yıkıntılar arasından ellerini uzatıp ailesini arayan bukleleri yüzüne gelen...
Saçları gözyaşlarına karışan minik bir kız çocuğu gibi...
bana ben lazım.
Ben`siz bi hayat düsünemiyorum.
'Ene ene, ente ente.'
Merhametten maraz dogurmakta üstüme yok hani (
Katil!
Ben..
Gözlerindeki yakamozlarda aşkı okuyan küçük deniz kızı…
Ben
Her gece samanyolunda dalgalanan etekleriyle tango yapan şuh çingene…
Ben.
Yüreğinin denizinin sonsuz mavisinde…umarsızca…ve sorgulamadan kaybolmak isteyen.. masum..kumral.. uzun bukleli küçük kız çocuğu…
Ben..
Özleminle yanıp tutuşan..alev dudaklarıyla dokunduğu yeri yakıp kavuran güzel cehennem zebanisi…
^^Sesin içimi ısıtıyor…biliyor musun? ^^…sözlerine vurgun aptal aşık…
Seni seviyorum be…
Anasını satıyım…
Susadım sana.
Var mısın…
Yoksun işte……..
....İki gözüm... eminim…sen yoksun….
ben'in yanına bir ben daha geldiği zaman BİZ olur ama BEN'în yanından bir ben gittiği zaman o zaman hiç olur işte bu kadar lezzetli ve bir o kadarda acı veren bir ben var ortada...ama lezzeti azapta görenler için her zaman için önemlidir ben..tıpkı şu an hiçliğin içinde kıvranan BEN gibi
'Ben'i eksik anlama! ...
özledimm..ilk öpüşmemde yüzümdeki o tebessümü, bir de o kızın gözlerinin içindekini...
soğuk bir boğazın serin bi duruşu var üzerimde.....
Cehennemden geldim cennete gidicem
Seviştiğim dünyayı da yanımda götürücem
Acılarımı gömdüm günahlarımı yaktım
Dövüştüğüm sevdaları aşkında büyütücem
Şeytanımı öldürdüm bebeğimi büyütücem
Yandığım dünyayı da kalbimde küçültücem
Denizleri taşırdım bulutları delicem
Şişedeki küllerimi topraklara serpicem
'Hadi uyu... güzel düşler gör... hadi uyu'
Dikenlerle oynaştım güllerimi öpücem
Kurumayan dudağımı yaralara bölücem
Yalanlardan dumanlandım ben
Doğum batmakta hep takıldım kaldım
Kavgalardan bulandım ben
Batıp doğmakta hep yalanmış baldım
(Bedenim ve ruhumun buluşması)
Kendi kendime sordum
Nereye kadar
Nereye kadar bu koşuşturmalar
Ben güçlüyüm güçsüzlüğümle
Alıp sakladıklarım
Vermeyi yasakladığım
Bombalar düşüyor kalbimin sen tarafına
Bırakıp da gittiğin bir şey var burada
Nereye kadar bu yalnızlık oyunları
Hangimiz hayatla ölüm arasında
Kanadı ellerim bak yolların çok uzak
Gelemem ben sen selam gönder
Ah bir yanım hep kokunu özler
Bir yanım der unut, unut gitsin
Bülbülün çilesini sen nereden bileceksin
Gülün dikenini sen bana gönder
Çektim kapımı çıktım evimden
Küçüldü şehirler tükendi yollarım
Sağimda solumda yüzünü çeviren insanlar
Ben şimdi senin bana geldiğin yöndeyim
Men hiçem kemen hiç, bisyar hiç...
(ben de diğer hiçler gibi bir hiçim ancak onlardan bir farkım var; ben çok hiçim)
sen, siz, onlar ve diğerlerinin dışındaki obje (subje)
en nihayeti..olağandır....
Depresyonlu aşk acısı çeken prenses...
Dün geldi: Nedir aradığın dedi bana:
Bensem, ne bakarsın o yana bu yana
Kendine gel de düşün, içine iyi bak:
Ben senim, sen ben; aranıp durma boşuna!
hayyo