bir arkadaşım küçükken kızılderililerle oynuyor, o sırada düşünüyor ve daha gerçekçi olsun diye kamp ateşi yakmaya karar veriyor, bir bardağa kolonya koyuyor ağzına kadar ve yakıyor, tabi kolonya parlayınca korkuyor ve söndüreyim diye üzerine su döküyor. sonuç: bardak patlıyor ve halıda güzel bir yanık izi...
ve kürşat başar klasiği; ' hayatım boyunca hiç böyle üzüleceğimi, birinin beni böyle acıtacağını düşünmemiştim. şimdi inan bana yüreğimi söküp çıkartmaktan başka bir şey istemiyorum. birinden, delice sevdiğin birinden ayrılmak zorunda olmak ama ayrılırken onu da içinde götürmek, içinde, ondan uzaklastığın her adımda, onun içinde büyüdüğünü, içine sığmadığını duymak, içinde tutmaya çalışmak, boğulmak, bütün bir dünyanın, bütün görüntülerinin, anılarının, çocukluk günlerinin, gelecek düşlerinin, bugünün renklerinin siliniverdiği bir anda, yine de ayrılmak zorunda olmak... bunun ne demek oldugunu biliyor musun? eminim biliyorsundur...'
mavi rengi ateş sanan ve mavi boyalı yerlere yaklaşmayan bir canlı. bu yüzden doğuda, akrebi bol olan yerlerde, evler, kapılar, bacalar falan hep maviye boyanıyor akrep girmesin diye. yatakları yüksekçe yapıp, çivit mavisine boyuyorlar, çevresine de su dolu leğenler koyuyorlar (suya da gelmiyormuş) . hafif pinti arkadaşlara mavi cüzdan hediye etme hadisesi de bu durumdan ortaya çıkmış*.
sizi sinirlendirmiş, üzmüş bir olayı anlattığınızda karşılık olarak verilmesi halinde çok daha beter sinirlendiren söz. karşınızdakinin sizi önemsemediğinin çok açık bir kanıtır. bu sebeple onun boşver diyerek konuyu geçiştirdiği andan itibaren siz de onu boşvermelisiniz
yok artık bir daha sevmek yok artık bir daha geri dönmek sensizlik bin defa ölmek yok artık bir daha geri dönmek vazgeçmek kolay değil anılar silinmiyor ayrılık zor zaman hesabı bilinmiyor unutulmak kimin sözü kimseye yakışmıyor zor geliyor yokluğun bırakıp gidilmiyor
unutmadım seni unutamadım içimdeki bu aşkı yok edemedim sen ve ben bir tanem ve ben ayrıldığımıza inanamadım
hani serum lastiginden yapilmis sapaniyla caminizi kirar, ozenle ekip bictiginiz bahcenizden gul koparir, bahcenizde huzurlu bir pazar kahvaltisi yaparken topunu recel kasesinin orta yerine atar, evinden kaptigi badana fircasiyla ve yeni tanistigi latin alfabesinin bazi harfleriyle, duvariniza; 'aysel sni sevyom ki ben ' yazar, cekirdek citler, copleri kapinizin onune atar, mahalle arasi cift kale mac yaparken arkadaslarina '3 korner bi gol sayilir olm, top benim degil mi, benim dedigim olur' der, ama yan mahalleden birileriyle kavga edilecekse arkadaslarinin yaninda en on saflarda yer alir.
ve gun gelir siz, o her zamanki gulusunuzle, 'hay allah seni yaramaz' diyecek sabri kendinizde bulamazsiniz ve 'hadi bakiyim git kapinin onunde oyna cocugum' dersiniz ama eninde sonunda o yaramazla yasamayi ogrenmeniz gerekecektir, cunku o ilerde duvariniza yine imla hatalariyla 'yasev ya trket' yazacaktir zaten.
sava$in en can alici noktasinda her$eyi bir kalemde silip duzenli ordu kurma fikrine kar$i cikan ve duzenli ordunun bastiramadigi ayaklanmalari bastiran (orn: yozgat isyani) osmanli ordusu mensubu kuvay-i milliyeci. resmi tarihciler ve onlarin mamulleri haricinde o donemde ya$ayan halkin cok sevdigi, ölüm yerinin bile (ürdün) tek basina yunanlılarla hiç bir zaman işbirligi yapmadigini ispatlamaya yetecek buyuk vatansever.
insanlara mulkiyet hakki tanimayan, herseyin devlete ait oldugu, 'hirsli ve cali$kan' la.. 'calismayan, elindekiyle yetinenin' esit sartlarda yasadigi baskici, rejim... su ana kadar tam anlamiyla uzun yillar uygulayan bir ulke olmadi... genelde kriz ortamlarindan cikmak icin kullanildi ve zenginlik belli bir seviyeye gelince kanli veya kansiz bir sekilde kapitalizme yatay gecis yapildi.
bir arkadaşım küçükken kızılderililerle oynuyor, o sırada düşünüyor ve daha gerçekçi olsun diye kamp ateşi yakmaya karar veriyor, bir bardağa kolonya koyuyor ağzına kadar ve yakıyor, tabi kolonya parlayınca korkuyor ve söndüreyim diye üzerine su döküyor. sonuç: bardak patlıyor ve halıda güzel bir yanık izi...
yaradılıştaki özelliklerin bütünü anlamında kulanılır. örneğin: 'bush'un fıtratında ibnelik vardır.'
ve kürşat başar klasiği;
' hayatım boyunca hiç böyle üzüleceğimi, birinin beni böyle acıtacağını düşünmemiştim. şimdi inan bana yüreğimi söküp çıkartmaktan başka bir şey istemiyorum. birinden, delice sevdiğin birinden ayrılmak zorunda olmak ama ayrılırken onu da içinde götürmek, içinde, ondan uzaklastığın her adımda, onun içinde büyüdüğünü, içine sığmadığını duymak, içinde tutmaya çalışmak, boğulmak, bütün bir dünyanın, bütün görüntülerinin, anılarının, çocukluk günlerinin, gelecek düşlerinin, bugünün renklerinin siliniverdiği bir anda, yine de ayrılmak zorunda olmak... bunun ne demek oldugunu biliyor musun? eminim biliyorsundur...'
mavi rengi ateş sanan ve mavi boyalı yerlere yaklaşmayan bir canlı. bu yüzden doğuda, akrebi bol olan yerlerde, evler, kapılar, bacalar falan hep maviye boyanıyor akrep girmesin diye. yatakları yüksekçe yapıp, çivit mavisine boyuyorlar, çevresine de su dolu leğenler koyuyorlar (suya da gelmiyormuş) . hafif pinti arkadaşlara mavi cüzdan hediye etme hadisesi de bu durumdan ortaya çıkmış*.
sizi sinirlendirmiş, üzmüş bir olayı anlattığınızda karşılık olarak verilmesi halinde çok daha beter sinirlendiren söz. karşınızdakinin sizi önemsemediğinin çok açık bir kanıtır. bu sebeple onun boşver diyerek konuyu geçiştirdiği andan itibaren siz de onu boşvermelisiniz
aslında giden değil,kalandır terkeden
giden de bu yüzden gitmiştir zaten
yok artık bir daha sevmek
yok artık bir daha geri dönmek
sensizlik bin defa ölmek
yok artık bir daha geri dönmek
vazgeçmek kolay değil
anılar silinmiyor
ayrılık zor zaman hesabı bilinmiyor
unutulmak kimin sözü
kimseye yakışmıyor
zor geliyor yokluğun
bırakıp gidilmiyor
unutmadım seni unutamadım
içimdeki bu aşkı yok edemedim
sen ve ben bir tanem ve ben
ayrıldığımıza inanamadım
mahallemizin hasari cocuklaridir bunlar;
hani serum lastiginden yapilmis sapaniyla caminizi kirar,
ozenle ekip bictiginiz bahcenizden gul koparir,
bahcenizde huzurlu bir pazar kahvaltisi yaparken topunu recel kasesinin orta yerine atar,
evinden kaptigi badana fircasiyla
ve yeni tanistigi latin alfabesinin bazi harfleriyle, duvariniza; 'aysel sni sevyom ki ben ' yazar,
cekirdek citler, copleri kapinizin onune atar,
mahalle arasi cift kale mac yaparken arkadaslarina '3 korner bi gol sayilir olm, top benim degil mi, benim dedigim olur'
der,
ama yan mahalleden birileriyle kavga edilecekse arkadaslarinin yaninda en on saflarda yer alir.
ve gun gelir siz, o her zamanki gulusunuzle, 'hay
allah seni yaramaz' diyecek sabri kendinizde bulamazsiniz ve 'hadi bakiyim git kapinin onunde oyna cocugum' dersiniz ama eninde sonunda o yaramazla yasamayi ogrenmeniz gerekecektir,
cunku o ilerde duvariniza yine imla hatalariyla 'yasev ya trket' yazacaktir zaten.
sava$in en can alici noktasinda her$eyi bir kalemde silip duzenli ordu kurma fikrine kar$i cikan ve duzenli ordunun bastiramadigi ayaklanmalari bastiran (orn: yozgat isyani) osmanli ordusu mensubu kuvay-i milliyeci. resmi tarihciler ve onlarin mamulleri haricinde o donemde ya$ayan halkin cok sevdigi, ölüm yerinin bile (ürdün) tek basina yunanlılarla hiç bir zaman işbirligi yapmadigini ispatlamaya yetecek buyuk vatansever.
insanlara mulkiyet hakki tanimayan, herseyin devlete ait oldugu, 'hirsli ve cali$kan' la.. 'calismayan, elindekiyle yetinenin' esit sartlarda yasadigi baskici, rejim... su ana kadar tam anlamiyla uzun yillar uygulayan bir ulke olmadi... genelde kriz ortamlarindan cikmak icin kullanildi ve zenginlik belli bir seviyeye gelince kanli veya kansiz bir sekilde kapitalizme yatay gecis yapildi.