Üveys -el Karani Peygamber Efendimizi (a.s.m.) görmeden O'ndan feyz almıştır. Sahabe olmadan Peygamber Efendimizin velayet cephesinden feyz almaya 'Üveysilik' denilir. Üstadımız da, ismi geçen zatları görmediği halde onlardan ders almıştır. Onlardan feyiz almıştır. Bir de üveysi olarak irşad olma hali vardır ki, o da şöyledir: Bir mürşid-i kamil vefat ettikten sonra da istediği bir kimseyi irşad edebilir. Kendi ruhaniyetinden medet dileyen birine yardımlarda bulunur ve onu manen terbiye eder. Silsile-i Sadat-ı Nakşıbendiyye içinde büyüklerin kabirlerine giderek irşad olmuş, nice manevi derece ve makamlar elde etmiş zatlar mevcuttur. Bunların en meşhuru Ebül-Hasen Harkani Hazretleridir ki, tam on iki sene Ebu Yezid Tayfuru'l Bestami Hazretlerinin kabr-i saadetlerine devam ederek, onun ruhaniyetinden velilik hırkasını giymiş ve pek çok manevi bereketlerin sahibi olmuştur. sorularla risale i nur sitesi
DÜNYANIN ÜÇ YÜZÜ VARDIR.. 1) Cenab ı Hakkın Esmasına bakar.Bu yüzü gayet güzeldir ve AŞKA layıktır. 2) Ahirete bakar oranın tarlasıdır.Cennetin mezrasıdır.MUHABBETE layıktır. 3) Bu yüzü insanın heveslerine bakar.Ehl i gafletin his ve heveslerinin elinde oyuncak olduğu yüzüdür.ÇİRKİNDİR.FANİDİR.ZAİLDİR.ELEMLİDİR.ALDATIR.
Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de.. Bazan bir gözde görürüz onu, bazan bir yüzde. Bazan bulutlarla gelir, bazan lodoslarla..
Hüzün tarih olur, Bağdat ufuklarını Osmanlı tuğları misali bekleyen hurma fidanlarıyla; Tuna boylarını hatem yakutları gibi süsleyen kaleler ve burçlarla gelir yedi yüz yıllık hafızamıza. Elhamra avlusunda derin uykulara dalmış mağrib güneşi olur kah; kah Kudüs gecelerinde savrulan Selahaddin rüyaları.
Hüzün gözyaşı olur, bazan bir eylül bulutundan dökülüp dilemmalarımıza karışır; bazan bir Kanuni mersiyesinden akıp güneşlerimizi buharlaştırır. Paramparça olmuş kutsal kitapların mürekkeplerini dağıtır bazan, bazan kandil gecelerinin pişmanlıklarına dökülür yüreklerimizden. Kimi zaman bir bayram sevincinin ardına gizlenen yetimin gözünde acı; kimi vakit fersudeleşmeye yüz tutmuş gülün yaprağında kırağı sıfatında belli eder kendini.
Hüzün söz olur, yarı yollarda bırakılmış yeminlerin ve vaadlerin peçesinden yüz gösterir kimi, kimi bir elyazmasının derkenarına yazılır bir ayrılık türküsü niyetine.. Bir mücelled güldeste olur yazılsa tüm hüzün sözleri ve binbir geceyi dolduran tutilerin dilinde şeker niyetine çiğnene çiğnene tutar şöhreti alemleri. Sabahların kokusuna karışan bir pişmanlığın terennümüdür bazan ve bazan da gecelerin korkusunu damıtan bir şarkının dizesi.
Hüzün mevsim olur, böler bir uykuyu bazan; bazan bir paranteze alır acıları. Güz mü, eylül mü bilinmez; ortası mı sonu mu anlaşılmaz anın.. şakaklarına düşen benek benek karlar mı densin yılların gölgesini taşıyan, başında gül rengi bulutlardan Lahuri tüller mi olsun Hicaz şarkılarında bestelenen? ! .. Hüzün karanlıktır, yalnızlıktır, korkudur. Ve hüzün bazan en büyük umutlara gebedir..
Hüzün renk olur, son dalın son yaprağında sararırken yakar içimizi; son fırtınanın son dalgasında köpürürken kanatır yüreğimizi.. Mavi gecelerin ve kurşuni bulutların örtüsüdür hüzün.. Hatırlamanın mestliğinde eflatuni bir ırmağın hasret yarasıdır, gül gül olup açan ateşin kederlerin masum çiçeğidir. Sahilde bir gurubdur o, ufukta bir şafak. Perde perde solan hayatımız...
Gül ateş, gülbün ateş, gülşen ateş, caybar ateş
Hüzün sevda olur, hayalini getirir annelerin, yavruların ve süveydaya durup melankolisini yaşatır sevenlerin, sevgilerin.. Fuzuli'lerin Galib'lerin kinayeleri ve tevriyeleri onun üstüne yazılır, bülbüllerin kumruların şeyda tenasüpleri ve mecazları ona dillendirilir. Umman gemicilerinin ufuklarında deniz feneridir hüzün.
Hüzün alışkanlık olur, acıların yol dönemecinde azığını kuzgunlara kaptıran gönüllerin ömre süren Selva'sıyla tartılır.. Yüzbin yıl sonra yeşerecek tohumlar için saklayıp suyu, vahalardan kurumuş dudaklarla geçer delikanlıca. Mermer beyazında ayetlere teslim olmuş bir buhur-ı Meryem'in nazenin tebessümüne Namus-ı ekber vasıtasıyla gelen nefestir o..
Kalbindeki imanıyla MÜ'MİNDİR.
Kafasındaki malumat yığınlarıyla değil.M.F.G.
Daha ziyade kalbin ve vicdanın amelidir..
İçin:
1) Şirkten sakınma
2) Büyük günahlara girmeme
3) Şüphelilerden kaçınmada diyebiliriz.
Vicdanda hassasiyettir.
Potansiyel insanın,Hakiki insanlığa yükselmesi adına zemberek gibidir.
Üveys -el Karani Peygamber Efendimizi (a.s.m.) görmeden O'ndan feyz almıştır.
Sahabe olmadan Peygamber Efendimizin velayet cephesinden feyz almaya 'Üveysilik' denilir. Üstadımız da, ismi geçen zatları görmediği halde onlardan ders almıştır. Onlardan feyiz almıştır.
Bir de üveysi olarak irşad olma hali vardır ki, o da şöyledir:
Bir mürşid-i kamil vefat ettikten sonra da istediği bir kimseyi irşad edebilir. Kendi ruhaniyetinden medet dileyen birine yardımlarda bulunur ve onu manen terbiye eder. Silsile-i Sadat-ı Nakşıbendiyye içinde büyüklerin kabirlerine giderek irşad olmuş, nice manevi derece ve makamlar elde etmiş zatlar mevcuttur. Bunların en meşhuru Ebül-Hasen Harkani Hazretleridir ki, tam on iki sene Ebu Yezid Tayfuru'l Bestami Hazretlerinin kabr-i saadetlerine devam ederek, onun ruhaniyetinden velilik hırkasını giymiş ve pek çok manevi bereketlerin sahibi olmuştur.
sorularla risale i nur sitesi
PEYGAMBER EFENDİMİZ
Sıkıntılı hallerinde dahi kabalaşmaz ve kimseyi kırmazdı.
PEYGAMBER EFENDİMİZ
Şahsı için öfkelenmez ve öç almaya kalkmazdı.
DÜNYANIN ÜÇ YÜZÜ VARDIR..
1) Cenab ı Hakkın Esmasına bakar.Bu yüzü gayet güzeldir ve AŞKA layıktır.
2) Ahirete bakar oranın tarlasıdır.Cennetin mezrasıdır.MUHABBETE layıktır.
3) Bu yüzü insanın heveslerine bakar.Ehl i gafletin his ve heveslerinin elinde oyuncak olduğu yüzüdür.ÇİRKİNDİR.FANİDİR.ZAİLDİR.ELEMLİDİR.ALDATIR.
Hüzün, bir hazin kelime..
Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de.. Bazan bir gözde görürüz onu, bazan bir yüzde. Bazan bulutlarla gelir, bazan lodoslarla..
Hüzün tarih olur, Bağdat ufuklarını Osmanlı tuğları misali bekleyen hurma fidanlarıyla; Tuna boylarını hatem yakutları gibi süsleyen kaleler ve burçlarla gelir yedi yüz yıllık hafızamıza. Elhamra avlusunda derin uykulara dalmış mağrib güneşi olur kah; kah Kudüs gecelerinde savrulan Selahaddin rüyaları.
Hüzün gözyaşı olur, bazan bir eylül bulutundan dökülüp dilemmalarımıza karışır; bazan bir Kanuni mersiyesinden akıp güneşlerimizi buharlaştırır. Paramparça olmuş kutsal kitapların mürekkeplerini dağıtır bazan, bazan kandil gecelerinin pişmanlıklarına dökülür yüreklerimizden. Kimi zaman bir bayram sevincinin ardına gizlenen yetimin gözünde acı; kimi vakit fersudeleşmeye yüz tutmuş gülün yaprağında kırağı sıfatında belli eder kendini.
Hüzün söz olur, yarı yollarda bırakılmış yeminlerin ve vaadlerin peçesinden yüz gösterir kimi, kimi bir elyazmasının derkenarına yazılır bir ayrılık türküsü niyetine..
Bir mücelled güldeste olur yazılsa tüm hüzün sözleri ve binbir geceyi dolduran tutilerin dilinde şeker niyetine çiğnene çiğnene tutar şöhreti alemleri. Sabahların kokusuna karışan bir pişmanlığın terennümüdür bazan ve bazan da gecelerin korkusunu damıtan bir şarkının dizesi.
Hüzün mevsim olur, böler bir uykuyu bazan; bazan bir paranteze alır acıları. Güz mü, eylül mü bilinmez; ortası mı sonu mu anlaşılmaz anın..
şakaklarına düşen benek benek karlar mı densin yılların gölgesini taşıyan, başında gül rengi bulutlardan Lahuri tüller mi olsun Hicaz şarkılarında bestelenen? ! .. Hüzün karanlıktır, yalnızlıktır, korkudur. Ve hüzün bazan en büyük umutlara gebedir..
Hüzün renk olur, son dalın son yaprağında sararırken yakar içimizi; son fırtınanın son dalgasında köpürürken kanatır yüreğimizi..
Mavi gecelerin ve kurşuni bulutların örtüsüdür hüzün.. Hatırlamanın mestliğinde eflatuni bir ırmağın hasret yarasıdır, gül gül olup açan ateşin kederlerin masum çiçeğidir. Sahilde bir gurubdur o, ufukta bir şafak. Perde perde solan hayatımız...
Gül ateş, gülbün ateş, gülşen ateş, caybar ateş
Hüzün sevda olur, hayalini getirir annelerin, yavruların ve süveydaya durup melankolisini yaşatır sevenlerin, sevgilerin.. Fuzuli'lerin Galib'lerin kinayeleri ve tevriyeleri onun üstüne yazılır, bülbüllerin kumruların şeyda tenasüpleri ve mecazları ona dillendirilir. Umman gemicilerinin ufuklarında deniz feneridir hüzün.
Hüzün alışkanlık olur, acıların yol dönemecinde azığını kuzgunlara kaptıran gönüllerin ömre süren Selva'sıyla tartılır.. Yüzbin yıl sonra yeşerecek tohumlar için saklayıp suyu, vahalardan kurumuş dudaklarla geçer delikanlıca. Mermer beyazında ayetlere teslim olmuş bir buhur-ı Meryem'in nazenin tebessümüne Namus-ı ekber vasıtasıyla gelen nefestir o..
Hüzün, Kureyş'te Süheyb-i Rumi; Yemen'de rahip Bahira, Konstantinepol'de Ulubatlı Hasan olmaktır.
Hüzün, mazlumlar adına bir saman çöpüyle devleri yere sermektir..
Hüzün, şeyh şamil toprağında alnından vurulan bir çocuktur..
Hüzün, harflere sığmayan bir nimet-i ilahi'dir..
Hüzün, her hale şükretmenin diğer adıdır..
Hüzün, seyerandır maverada..
Hüzün, özleyiştir..
Hüzün ki en ziyade yakışandır bize! ..
Tek kanatlı,solgun düşlerimi, yüzünde kanayan o kutsal ışıkla aydınlatan sonsuzluk meleğim...
İskender Pala