Asırlarca istikbalde yürür gibi oluyorum. - DAĞLARCA,
Tanrı bütün bir geçmişi ve geleceği şimdi olarak düşünür. - SPİNOZA,
Bir şairin benliği yoktur o heryerdedir.- KEATS,
Tanrı her yerdedir. - KURAN, KENDİ.
Mistik Şairde zaman algısı artık aşkınlık sürecinde heryerdeliği deneyimler, yetkilendirmeyle birlikte, yani vahdeti vücudun gerçekleştiği an a dayalı uzamda, tıpkı Yunusun, o halin içinde - an kandadır, kan an da demesi gibi - yada Dağlarcanın - Kendimi ve herkesi boşlukta hissediyorum, dairemsi bir müddet iniyor ruhuma -mısraında görünür olan zamanın artık heryerdeliğinin şairin benliğinden kelimeler yansıması gibi, simge kurtarcılıgının doruk noktasına gelinir artık ordan herkes kendi payına düşeni çıkarır ya da orda kalır.
Önümüze konulmuş mermer bir kütledir, kader, Ona bakıp kalmakta, ondan bir zafer anıtı yontmak da, size kalmış.
Dünya bir nesne ise onun hakkında parçalarını meşrulaştıracak çeşitli nedensel sorular sormak doğaldır, eğer o var olmaya başlamışsa, onu var kılan şey nedir. Ne olursa olsun bazı parçaları yok olurken, onu yok olmaktan alıkoyan, süreçlerinin devamını ne sağlar. Kimileri alemin doğası gereği var olmaya devam ettiğini ileri sürebilir, fakat o var olmaya devam etmedikçe halihazırdaki doğasına sahip olamaz. Oyleyse onun var oluşunu sahip olduğu doğaya göre açıklamak zordur, alemin özünün devamlılığı, onun var olmaya devam ettiği gerçeği, izaha gerek kalmayacak kadar açık bir şey değildir. Bu yüzden doğa varlığı bir ön koşul olarak gerektirmektedir.
İster istemez yalan yanlış edinilmiş bilgi, böylesine bilginin genişlediği bir çağda, boynuna geçirilmiş bir iptir, hiçbir zaman yetemeyeceğin bilginin küçük bir kümesiyle, ilk ve en ağır zararı kendine verir insan, temel metinler, üstelik on alt fragmanları olmaktan öteye geçemiyenler hele, üstün körü bir kanaate dayanarak gideceğin yer çok kalıcı da olabliir kanaatler hayatımızdaki en tehlikeli tetikçilerdir.
Nitelikli olanın beklentisi yoktur, niteliksizin de beklentiye değecek bir tarafı, bu geçiş noktasında, ayrıştırmanın ölçülerinden biri olarak hep vardı zaten. Özellik denilen konu, ruhun bir dışavurumudur, bayrağını yükseltmese de görülür, bu konular harcıalem tiplere bir anlam ifade etmez, ondan harcama malzemesi olarak kalırlar.
Varolanlar, varoldukları için vardırlar, sadece düşünemediklerimiz yokturlar, zihnin unsurları gerçekleşmemişse, potansiyel olmadığını göstermez, henüz sahneye çıkmamıştır, ondan bir paçavra, ancak tutuşturulunca, gerçeğin ayırdına varabilir, önce davranan, zihninin imkanlarından fazlasıyla yararlanabilir, o da ancak, yükümlülüklerini yüklenmekle olur, topu taca atarsan, kendinde birlikte gidersin, maçta yenilgiyle biter, hem en acısıyla.
Eğer bir resim sanatsal bir miras ise, tekil algısının içindeki çift katlılığı nadiren gözlemleriz, bu yakına karışmış karşılıklılık, ve kavranabilir dikkatle, biçimin içeriğinden yansır., ve durumu, çalışmanın karşılıklı bağımlılığı içindedir.
Paul CROWTHER,
Resim bizi anlatamamışsa, ve onun içinde, yol alamamışsak, işlevsizleşmiştir, başka bir yere bakmak gerekir.
Anlamın sarsılmasıyla tarih başlar. - Jan Patocka, Çek Filozof.
Edinilmiş bilgiyi aşar, kendini yaşar, doğru olması da gerekmez.
Asırlarca istikbalde yürür gibi oluyorum. - DAĞLARCA,
Tanrı bütün bir geçmişi ve geleceği şimdi olarak düşünür. - SPİNOZA,
Bir şairin benliği yoktur o heryerdedir.- KEATS,
Tanrı her yerdedir. - KURAN, KENDİ.
Mistik Şairde zaman algısı artık aşkınlık sürecinde heryerdeliği deneyimler, yetkilendirmeyle birlikte, yani vahdeti vücudun gerçekleştiği an a dayalı uzamda, tıpkı Yunusun, o halin içinde - an kandadır, kan an da demesi gibi - yada Dağlarcanın - Kendimi ve herkesi boşlukta hissediyorum, dairemsi bir müddet iniyor ruhuma -mısraında görünür olan zamanın artık heryerdeliğinin şairin benliğinden kelimeler yansıması gibi, simge kurtarcılıgının doruk noktasına gelinir artık ordan herkes kendi payına düşeni çıkarır ya da orda kalır.
Önümüze konulmuş mermer bir kütledir, kader,
Ona bakıp kalmakta, ondan bir zafer anıtı yontmak da,
size kalmış.
Turan, Mistik,
Kaderlerini gayretlerine bıraktık. -KURAN, KENDİ.
Dünya bir nesne ise onun hakkında parçalarını meşrulaştıracak çeşitli nedensel sorular sormak doğaldır, eğer o var olmaya başlamışsa, onu var kılan şey nedir. Ne olursa olsun bazı parçaları yok olurken, onu yok olmaktan alıkoyan, süreçlerinin devamını ne sağlar. Kimileri alemin doğası gereği var olmaya devam ettiğini ileri sürebilir, fakat o var olmaya devam etmedikçe halihazırdaki doğasına sahip olamaz. Oyleyse onun var oluşunu sahip olduğu doğaya göre açıklamak zordur, alemin özünün devamlılığı, onun var olmaya devam ettiği gerçeği, izaha gerek kalmayacak kadar açık bir şey değildir. Bu yüzden doğa varlığı bir ön koşul olarak gerektirmektedir.
Brian DAVİES, İngiliz Filozof, 1951
Bir müzikal tınıda yükselen resim görülmez duvarda, ama, asılıdır mutlaka duyamadığın kısmında.
İster istemez yalan yanlış edinilmiş bilgi, böylesine bilginin genişlediği bir çağda, boynuna geçirilmiş bir iptir, hiçbir zaman yetemeyeceğin bilginin küçük bir kümesiyle, ilk ve en ağır zararı kendine verir insan, temel metinler, üstelik on alt fragmanları olmaktan öteye geçemiyenler hele, üstün körü bir kanaate dayanarak gideceğin yer çok kalıcı da olabliir kanaatler hayatımızdaki en tehlikeli tetikçilerdir.
Nitelikli olanın beklentisi yoktur, niteliksizin de beklentiye değecek bir tarafı, bu geçiş noktasında, ayrıştırmanın ölçülerinden biri olarak hep vardı zaten. Özellik denilen konu, ruhun bir dışavurumudur, bayrağını yükseltmese de görülür, bu konular harcıalem tiplere bir anlam ifade etmez, ondan harcama malzemesi olarak kalırlar.
Varolanlar, varoldukları için vardırlar, sadece düşünemediklerimiz yokturlar, zihnin unsurları gerçekleşmemişse, potansiyel olmadığını göstermez, henüz sahneye çıkmamıştır, ondan bir paçavra, ancak tutuşturulunca, gerçeğin ayırdına varabilir, önce davranan, zihninin imkanlarından fazlasıyla yararlanabilir, o da ancak, yükümlülüklerini yüklenmekle olur, topu taca atarsan, kendinde birlikte gidersin, maçta yenilgiyle biter, hem en acısıyla.
Eğer bir resim sanatsal bir miras ise, tekil algısının içindeki çift katlılığı nadiren gözlemleriz, bu yakına karışmış karşılıklılık, ve kavranabilir dikkatle, biçimin içeriğinden yansır., ve durumu, çalışmanın karşılıklı bağımlılığı içindedir.
Paul CROWTHER,
Resim bizi anlatamamışsa, ve onun içinde, yol alamamışsak, işlevsizleşmiştir, başka bir yere bakmak gerekir.
Başkalarıyla devamlı zedelenen yaşam, kendinde yeniden üretebildiğin kadar, sana gülümser.