Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı'nın önemli isimlerinden Roman alanında Türk Edebiyatı'nın Dostoyevski'si diyebiliriz (ama kesinlikle Dostoyevski diyemeyiz.Çünkü Onun gibisi daha gelmedi aleme) Romanlarında telepatiye ve psikolojik çözümlemelere sık sık rastlarız. Bana göre en önemli eserleri, Yalnızız Fatih-Harbiye Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve Matmazel Noralya'nın Koltuğu.
Sözde Kızlar,Bir Tereddüt'ün Romanı,Mahşer gibi romanları yukarıdaki başyapıtlara bir geçiş özelliği taşıyor.
Değeri son zamanlarda daha iyi anlaşılan,Bana göre Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı'nın en önemli isimlerinden birisi. Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve Huzur bence Türk Romanı klasiklerinden.
Sadece edebi alanda değil,düşünce hayatında da sağlığında anlaşılamamış birisi. Geleceğin şekillenmesinde geçmişi inkar etmeden değişimi savunan bir entellektüeldi
Özgürlük nedir? İnsan,özgür olabilir mi? Kişinin özgürlüğü içe mi dışa mı bağlıdır? Her istediğine ulaşan,her istediğini yapan insan özgür müdür? İnsan kendisini ne zaman özgür sanmalı? Bir yerlerde okumuştum şöyle diyordu orda: 'Bir zamanlar,özlediğim,hayalini kurduğum hayatı yaşıyorum şu anda.Sınırsız bir özgürlük sanmıştım her şeyi.Oysa şimdi,kendi bedenimin,kendi arzularımın,kendi ruhumun esiri oldum.Her şeyim var,param,sevgilim,arkadaşlarım ama ne özgürüm,ne de mutlu'
Ben ateistim diyenlerin,Tanrıya inanmadıkları konusuna ben şahsen şlüphe ile yaklaşıyorum Bir şeyleri bahane edip,Tanrıya inat yapıyorlar,güç gösterisinde bulunmaya çalışıyorlar Ama sadece kendilerini kandırıyorlar
Tamam ölümden fazla korkmuyoruz,ölümü bir yokoluş falan da görmüyoruz ama 35inden önce falan da gelmesin be :) Ölümü bir yokoluş olarak görmek,cehennem azabından daha beter bir şey.dini,diyaneti bir kenara bırakalım,aklın ve mantığın kavrayacağı bir şey de değil bu. Ölümü bir yokoluş olarak görmek,bir uçurumdan dipsiz bir karanlığa atlamak gibi bir şey Düşüncesi bile iğrenç
Yönetmeni kendi imkanları ile çekmiş filmi
Şivesi ile,arkadaşlıkları ile,katksız bizden olması ile çok hoş,çok tatlı bir film
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı'nın önemli isimlerinden
Roman alanında Türk Edebiyatı'nın Dostoyevski'si diyebiliriz (ama kesinlikle Dostoyevski diyemeyiz.Çünkü Onun gibisi daha gelmedi aleme)
Romanlarında telepatiye ve psikolojik çözümlemelere sık sık rastlarız.
Bana göre en önemli eserleri,
Yalnızız
Fatih-Harbiye
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve
Matmazel Noralya'nın Koltuğu.
Sözde Kızlar,Bir Tereddüt'ün Romanı,Mahşer gibi romanları yukarıdaki başyapıtlara bir geçiş özelliği taşıyor.
'Perde kapandığında sahnede olmalıyım'
Hitler - Çöküş Filminden
Mutsuzluk,bulaşıcı bir hastalıktır.
Dostoyevski - İnsancıklar
Değeri son zamanlarda daha iyi anlaşılan,Bana göre Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı'nın en önemli isimlerinden birisi.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve Huzur bence Türk Romanı klasiklerinden.
Sadece edebi alanda değil,düşünce hayatında da sağlığında anlaşılamamış birisi.
Geleceğin şekillenmesinde geçmişi inkar etmeden değişimi savunan bir entellektüeldi
Özgürlük nedir?
İnsan,özgür olabilir mi?
Kişinin özgürlüğü içe mi dışa mı bağlıdır?
Her istediğine ulaşan,her istediğini yapan insan özgür müdür?
İnsan kendisini ne zaman özgür sanmalı?
Bir yerlerde okumuştum şöyle diyordu orda:
'Bir zamanlar,özlediğim,hayalini kurduğum hayatı yaşıyorum şu anda.Sınırsız bir özgürlük sanmıştım her şeyi.Oysa şimdi,kendi bedenimin,kendi arzularımın,kendi ruhumun esiri oldum.Her şeyim var,param,sevgilim,arkadaşlarım ama ne özgürüm,ne de mutlu'
Ben ateistim diyenlerin,Tanrıya inanmadıkları konusuna ben şahsen şlüphe ile yaklaşıyorum
Bir şeyleri bahane edip,Tanrıya inat yapıyorlar,güç gösterisinde bulunmaya çalışıyorlar
Ama sadece kendilerini kandırıyorlar
Gururu aşkın üstünde tutmak...bu bir düşüncedir
Cezmi Ersözü sevmemek...bu da bir düşüncedir
Ben farklı bir şey yapmadımki,düşüncelerimi yazdım
Bazen ondan nefret ediyorum,yine o karşıma çıkıyor
'Eğer seni gerçekten sevse idim,şimdi senden nefret ediyor olmalıydım,oysa sana sadece acıyorum'
karamazov kardeşler
Tamam ölümden fazla korkmuyoruz,ölümü bir yokoluş falan da görmüyoruz ama 35inden önce falan da gelmesin be :)
Ölümü bir yokoluş olarak görmek,cehennem azabından daha beter bir şey.dini,diyaneti bir kenara bırakalım,aklın ve mantığın kavrayacağı bir şey de değil bu.
Ölümü bir yokoluş olarak görmek,bir uçurumdan dipsiz bir karanlığa atlamak gibi bir şey
Düşüncesi bile iğrenç