Belkide hayatın kendisi öğretmendir ve bize çok şey öğretir. Bazen verdiği cezalar öyle dayanılmaz acılar olurki, dünyaya geldiğinize bin pişman olursunuz. Bazen de öyle çok mükafatlandırırki sizi kendinizi çok şanslı hissedersiniz, mutluluktan adeta uçarsınız havalarda. Evet evet bence hayat bir öğretmen ve bizlerde birer öğrenciyiz. Daha öğreneceğimiz çoookk şey var kendisinden. Hayat okulu dedikleri bu olsa gerek. İnşallah hepimiz bu hayat öğretmeninin, hayat okulundan en iyi dereceyle mezun oluruz....
İlkokul öğretmenimin, (Sami AKYOL) tayininin çıktığını duyduğum zaman ne kadar çok üzülmüştüm. Ağlamıştım günlerce. Tüm okul ağlamıştık. Çünkü ben Gelibolu'nun küçük bir köyünde okuyordum ilkokulumu, bizim tek bir sınıfımız vardı ve tüm okul aynı sınıfta ders görüyordu. Birleştirilmiş sınıftık anlayacağınız. Çocukluk aklı işte, babama sen bu köyün muhtarı değil misin öğretmenimizi gönderme diye çok yalvarmıştım ama nafile. Öğretmenimiz başka bir köye gitmişti. Bize de ilkokul 3. sınıfta Abdurrahman AVCI isminde Malatyalı bir öğretmen gelmişti. Çok sert bir görünümü vardı bu yeni gelen öğretmenin. Ona hiç alışamayacağımızı düşünüyordum. Ama öyle olmadı gelen gideni bu kez aratmadı. Aratmadı belki ama Sami öğretmenimide hiç unutmadık. Aradan yıllar geçti, Sami öğretmenim emekli oldu ve Gelibolu'ya yerleşti. Allah'a çok şükürki, Öğretmenim hala yaşıyor. Gördüğüm zaman hemen elini öperim. Nasılsınız öğretmenim diye sorarım. Gözleri dolar iyiyim der. Konuşuruz ordan burdan. Eh yaşlandım artık der. Bunada şükür öğretmenim ben bile yaşlanıyorum artık derim. Allah uzun ömürler versin öğretmenime. Abdurrahman öğretmenime gelince; onun ikinci görev yeriydi bizim köyümüz. Gencecik bir öğretmendi. Biraz sert bir görünüşü vardı ama Sami öğretmenim kadar iyi birisiydi. Tabi bunu zamanla anladık. Ben Abdurrahman öğretmenimden mezun oldum. Daha sonraları onun tayini Gelibolu merkeze çıktı, burada evlendi ve şu anda Gelibolu Halk Eğitim Müdürlüğü görevini sürdürmekte.
Cehenneme gitmek için çok fazla çaba harcamanıza gerek yok, asıl cennete gidebilmek için çoookk çaba sarfetmemiz gerekiyor. İmanlı olarak ölen her insan; önce cehenneme gider bu dünyada işlediği günahların cezasını çeker, ardından da cennete gider. Hiç cehenneme girmeyecek insanlar vardır. Peygamberler gibi. Hiç de cennet yüzü göremeyecekler vardır. Küfür üzerine ölenler gibi. Siz eğer sürekli cehennemde kalmak istiyorsanız ya da ona eğer hiç cenneti görmek istemiyorsanız diyelim, Örneğin Allah'ı ve resulünü inkar edebilirsiniz. Küfür üzerine ölmek istiyorsanız Allah'ın ayetlerini inkar edebilirsiniz. Görüldüğü gibi cehenneme gitmek çok basit. Zor olan cennete gidebilmek.
Bir Türk ve bir Müslüman olarak sana çok şey borçlu olduğumuzun farkındayım. (Bu arada insanları ırklarına ve dinlerine göre sınıflandırmam) . Allah, mekanını cennet eylesin....
Patron sekreterine alış veriş listesini uzatır ve aldığı her ürün içinde satış fişi almasını ister. (Bu arada sekreter biraz aptalcadır) . Sekreter alış verişi yapar ve patronla aralarında şöyle bir konuşma geçer. Patron: Ah geldin mi kızım. Aldın mı listedekileri? Sekreter: Aldım efendim aldım. Sekreter: (Kese kağıdının içindeki fişleri kastederek) Fişleride aldım tek tek. Patron: Bu ne bu. Sekreter: Fiiş. Parton: Ne fişi? Sekreter: Ne olacak elektrik fişi. Patron: Kızım ben bu fişi istemedimki senden. Sekreter: Ne fişi istediniz? Patron: Satış fişi istedim. Sekreter: Haa onu aldım. Patron: Hah işte ben bu fişi istedim senden. Sekreter: A a ama bunu söylemenize gerek yokki, bunun bir vatandaşlık görevi olduğunu herkes biliyor. Ben yapınca alış verişi zaten alıyorum satış fişi. Buna benzer bir reklamdı. Fişinide al Mustafa Ali'yle bir ilgisi varmıdır bilmem ama en azından aynı dönemlerde çekilmiş bir reklamdır.
'Dostunla öyle yaşaki, düşmanın olduğunda arkandan konuşacak sözü olmasın. Düşmanınla öyle yaşaki, dostun olduğunda yüzün kızarmasın'. Buda, dost bildiğimiz insanların günün birinde düşmanımız, düşman bildiğimiz insanlarında günün birinde dostlarımız olabileceğini gösteriyor.
Hiç kimse o lezzetli çorbasından bahsetmemiş. Tavsiye ederim herkese. Hele şu soğuk kış günlerinde sıcacık bir ıspanak çorbası hiç de fena olmaz.
Belkide hayatın kendisi öğretmendir ve bize çok şey öğretir. Bazen verdiği cezalar öyle dayanılmaz acılar olurki, dünyaya geldiğinize bin pişman olursunuz. Bazen de öyle çok mükafatlandırırki sizi kendinizi çok şanslı hissedersiniz, mutluluktan adeta uçarsınız havalarda. Evet evet bence hayat bir öğretmen ve bizlerde birer öğrenciyiz. Daha öğreneceğimiz çoookk şey var kendisinden. Hayat okulu dedikleri bu olsa gerek. İnşallah hepimiz bu hayat öğretmeninin, hayat okulundan en iyi dereceyle mezun oluruz....
İlkokul öğretmenimin, (Sami AKYOL) tayininin çıktığını duyduğum zaman ne kadar çok üzülmüştüm. Ağlamıştım günlerce. Tüm okul ağlamıştık. Çünkü ben Gelibolu'nun küçük bir köyünde okuyordum ilkokulumu, bizim tek bir sınıfımız vardı ve tüm okul aynı sınıfta ders görüyordu. Birleştirilmiş sınıftık anlayacağınız. Çocukluk aklı işte, babama sen bu köyün muhtarı değil misin öğretmenimizi gönderme diye çok yalvarmıştım ama nafile. Öğretmenimiz başka bir köye gitmişti. Bize de ilkokul 3. sınıfta Abdurrahman AVCI isminde Malatyalı bir öğretmen gelmişti. Çok sert bir görünümü vardı bu yeni gelen öğretmenin. Ona hiç alışamayacağımızı düşünüyordum. Ama öyle olmadı gelen gideni bu kez aratmadı. Aratmadı belki ama Sami öğretmenimide hiç unutmadık. Aradan yıllar geçti, Sami öğretmenim emekli oldu ve Gelibolu'ya yerleşti. Allah'a çok şükürki, Öğretmenim hala yaşıyor. Gördüğüm zaman hemen elini öperim. Nasılsınız öğretmenim diye sorarım. Gözleri dolar iyiyim der. Konuşuruz ordan burdan. Eh yaşlandım artık der. Bunada şükür öğretmenim ben bile yaşlanıyorum artık derim. Allah uzun ömürler versin öğretmenime. Abdurrahman öğretmenime gelince; onun ikinci görev yeriydi bizim köyümüz. Gencecik bir öğretmendi. Biraz sert bir görünüşü vardı ama Sami öğretmenim kadar iyi birisiydi. Tabi bunu zamanla anladık. Ben Abdurrahman öğretmenimden mezun oldum. Daha sonraları onun tayini Gelibolu merkeze çıktı, burada evlendi ve şu anda Gelibolu Halk Eğitim Müdürlüğü görevini sürdürmekte.
Bugün ilk defa bu diziyi başından sonuna kadar izlemek zorunda kaldım. Kendimden nefret ediyoruummmm.
Cehenneme gitmek için çok fazla çaba harcamanıza gerek yok, asıl cennete gidebilmek için çoookk çaba sarfetmemiz gerekiyor.
İmanlı olarak ölen her insan; önce cehenneme gider bu dünyada işlediği günahların cezasını çeker, ardından da cennete gider. Hiç cehenneme girmeyecek insanlar vardır. Peygamberler gibi. Hiç de cennet yüzü göremeyecekler vardır. Küfür üzerine ölenler gibi. Siz eğer sürekli cehennemde kalmak istiyorsanız ya da ona eğer hiç cenneti görmek istemiyorsanız diyelim, Örneğin Allah'ı ve resulünü inkar edebilirsiniz. Küfür üzerine ölmek istiyorsanız Allah'ın ayetlerini inkar edebilirsiniz. Görüldüğü gibi cehenneme gitmek çok basit. Zor olan cennete gidebilmek.
Bir Türk ve bir Müslüman olarak sana çok şey borçlu olduğumuzun farkındayım. (Bu arada insanları ırklarına ve dinlerine göre sınıflandırmam) . Allah, mekanını cennet eylesin....
Patron sekreterine alış veriş listesini uzatır ve aldığı her ürün içinde satış fişi almasını ister. (Bu arada sekreter biraz aptalcadır) . Sekreter alış verişi yapar ve patronla aralarında şöyle bir konuşma geçer.
Patron: Ah geldin mi kızım. Aldın mı listedekileri?
Sekreter: Aldım efendim aldım.
Sekreter: (Kese kağıdının içindeki fişleri kastederek) Fişleride aldım tek tek.
Patron: Bu ne bu.
Sekreter: Fiiş.
Parton: Ne fişi?
Sekreter: Ne olacak elektrik fişi.
Patron: Kızım ben bu fişi istemedimki senden.
Sekreter: Ne fişi istediniz?
Patron: Satış fişi istedim.
Sekreter: Haa onu aldım.
Patron: Hah işte ben bu fişi istedim senden.
Sekreter: A a ama bunu söylemenize gerek yokki, bunun bir vatandaşlık görevi olduğunu herkes biliyor. Ben yapınca alış verişi zaten alıyorum satış fişi.
Buna benzer bir reklamdı. Fişinide al Mustafa Ali'yle bir ilgisi varmıdır bilmem ama en azından aynı dönemlerde çekilmiş bir reklamdır.
'Dostunla öyle yaşaki, düşmanın olduğunda arkandan konuşacak sözü olmasın. Düşmanınla öyle yaşaki, dostun olduğunda yüzün kızarmasın'. Buda, dost bildiğimiz insanların günün birinde düşmanımız, düşman bildiğimiz insanlarında günün birinde dostlarımız olabileceğini gösteriyor.
Hele birde Ağustos'un 15'iyse ve 2005'i gösteriyorsa takvimler....senin de o günü unutmadığını biliyorum....
Ne müthiş bir kokudur o. İnsana mutluluk verir huzur verir.