Gözüm ve kulağım olayları filmin içinde anlatan Kızılderili ihtiyardaydı.. Tristan atını bir o yana bir bu yana gemlerken ihtiyar şöyle demişti onun için; 'İçindeki ayı yavaş yavaş uyanıyordu, ve onu hiç bilmediği karanlık yerlere çağırıyordu..' Ve şu sözü; ' Her savaşçı kendini iyi bir ölümün bulmasını bekler; ama o bekleyemedi ve kendi ölümünü aramaya gitti...' Cenaze töreninde ölen kızın mezarının başında söylediği ağıt lazların ağıdına benziyordu biraz.. Ve Anthony Hopkins'in Tristan döndüğünde boynundaki tahtaya yazdığı şu yazı; 'I'm Happy'.. Seyredilesi, hoş bir film..
Şöyleki; Bizim oralarda (Yalova) şarktan besi hayvanı toplayıp, batı taraflarında veya Anadolu'da satan, hayvan ticâreti yapanlara da 'canbâz' deniliyor. Cân ile oynayandan kasıt iş bu hayvanât üzerine pazarlık yapıyor olmalarıdır belki. Safran'lı 'Canbâz Ali' meşhurdur Yalova'da misal.. Fakat anladığımız mânâda, tehlikeli gösteriler yapan kişilere verilen asıl isimden ziyâde köken muallak biraz. bknz lazm. kâmus-ı türkî ve diğer kâmuslar bknz. bana da uzak. :)
Kelime Farsça. Lügatte 'başındaki bardağı düşürmeden rakseden oyuncu' olarak geçiyor ve imlâsının 'câmbâz' olduğu yazılı. 'Câm' (cam bardak, kadeh) 'Bâz' (oynayan)
'Cânbâz' anlamı bir yakıştırma olsa gerek. (vardır hocamın bir bildiği belki) Zira ip üzerinde yürüyüp canıyla pazarlığa girişme âdeti Uzak Doğuya ait bir oyun; bilhassa Çin. Fakat bardakla veya başının üstündeki bir başka nesne ile dans etme Orta Doğuda sık rastlanan bir oyun. Ve 'câmbâz' ismi bu yüzden verilmiş olsa gerek. (Enis'in affına sığınarak)
'Bağçevân' imiş en evvelinde; (seyyâr sebze meyve satanlar) , 'Bahçevân' olmuş en evvelinden bir sonraki evvelde 'Bahçıvan' demişler fakat sebze meyve işlerinden alıp budama, ekme-biçme işlerine vermişler. ve 'Seyyâr Satıcı' olmuş âhirinde.. Akla gelebilecek her şeyi satabilme potansiyeline sahip kişilikler. bknz. hamsiiii tâze hamsiii bknz. ne alırsan bi milyoooon
'Tığ teber şâh-ı merdân..' derler.. 'Tığ' Farsçada ok veya mızrak ucu anlamında kullanılırken 'teber' bir çeşit balta. İşlemeli, ince keskin.. ' tığ teber' bir deyim aslında. 'elimde okumdan ve baltamdan başka bir şey yok' anlamında Ok ve teber teşbih; güce, sağlığa, sıhhâte.. onun haricindekiler yitip gidivermiştir..
Farsça 'heç'. Tamamen ' yok ' değil, belki yok denecek kadar az.. Onu (hiç'i) kıymetsiz yapanda yok denecek kadar az olmasıdır zâten. Bir 'şey' i 'yokluk'a mahkum etmek hangi kelimenin haddine..? 'Kün' istisnâ.
İmparatorluklarına kattıkları tüm halkların ilk önce yerel özgürlüklerini, geleneksel dinlerini ve hukuk sistemlerini geri vermiş bir imparatorluk.. Tarihte ilk. bknz. ilk insan hakları beyânnâmesi. bknz. persian (İran) bknz. leon persian- leo par (İran Aslanı)
Kelimenin kökeni yunanca; 'keration' (keçiboynuzu çekirdeği) Ayrıca 'kerata' kelimeside aynı kökten. (Ayakkabı çekeceği.) Ayakkabı çekecekleri eskilerde boynuzdan yapıldığı için bu ismi almış.. Günümüz Türkçesinde 'kerata' haylaz çocuk anlamında kullanılıyor.. bknz. hem kel hem fodul alâka
Gözüm ve kulağım olayları filmin içinde anlatan Kızılderili ihtiyardaydı..
Tristan atını bir o yana bir bu yana gemlerken ihtiyar şöyle demişti onun için;
'İçindeki ayı yavaş yavaş uyanıyordu, ve onu hiç bilmediği karanlık yerlere çağırıyordu..'
Ve şu sözü;
' Her savaşçı kendini iyi bir ölümün bulmasını bekler; ama o bekleyemedi ve kendi ölümünü aramaya gitti...'
Cenaze töreninde ölen kızın mezarının başında söylediği ağıt lazların ağıdına benziyordu biraz..
Ve Anthony Hopkins'in Tristan döndüğünde boynundaki tahtaya yazdığı şu yazı;
'I'm Happy'..
Seyredilesi, hoş bir film..
Realitenin yanlış tefsîri.
Şöyleki;
Bizim oralarda (Yalova) şarktan besi hayvanı toplayıp, batı taraflarında veya Anadolu'da satan, hayvan ticâreti yapanlara da 'canbâz' deniliyor. Cân ile oynayandan kasıt iş bu hayvanât üzerine pazarlık yapıyor olmalarıdır belki. Safran'lı 'Canbâz Ali' meşhurdur Yalova'da misal..
Fakat anladığımız mânâda, tehlikeli gösteriler yapan kişilere verilen asıl isimden ziyâde köken muallak biraz.
bknz lazm.
kâmus-ı türkî ve diğer kâmuslar
bknz.
bana da uzak. :)
' tab' ' kökeni.
Mühür, basılan damga anlamında..
Köken eleveriyor kendini hemen. Kimin mührü?
Kelime Farsça.
Lügatte 'başındaki bardağı düşürmeden rakseden oyuncu' olarak geçiyor ve imlâsının 'câmbâz' olduğu yazılı.
'Câm' (cam bardak, kadeh) 'Bâz' (oynayan)
'Cânbâz' anlamı bir yakıştırma olsa gerek. (vardır hocamın bir bildiği belki) Zira ip üzerinde yürüyüp canıyla pazarlığa girişme âdeti Uzak Doğuya ait bir oyun; bilhassa Çin. Fakat bardakla veya başının üstündeki bir başka nesne ile dans etme Orta Doğuda sık rastlanan bir oyun. Ve 'câmbâz' ismi bu yüzden verilmiş olsa gerek. (Enis'in affına sığınarak)
'Bağçevân' imiş en evvelinde; (seyyâr sebze meyve satanlar) ,
'Bahçevân' olmuş en evvelinden bir sonraki evvelde
'Bahçıvan' demişler fakat sebze meyve işlerinden alıp budama, ekme-biçme işlerine vermişler.
ve 'Seyyâr Satıcı' olmuş âhirinde.. Akla gelebilecek her şeyi satabilme potansiyeline sahip kişilikler.
bknz.
hamsiiii tâze hamsiii
bknz.
ne alırsan bi milyoooon
'Tığ teber şâh-ı merdân..' derler..
'Tığ' Farsçada ok veya mızrak ucu anlamında kullanılırken 'teber' bir çeşit balta. İşlemeli, ince keskin..
' tığ teber' bir deyim aslında.
'elimde okumdan ve baltamdan başka bir şey yok' anlamında
Ok ve teber teşbih; güce, sağlığa, sıhhâte.. onun haricindekiler yitip gidivermiştir..
Farsça 'heç'.
Tamamen ' yok ' değil, belki yok denecek kadar az..
Onu (hiç'i) kıymetsiz yapanda yok denecek kadar az olmasıdır zâten.
Bir 'şey' i 'yokluk'a mahkum etmek hangi kelimenin haddine..?
'Kün' istisnâ.
İmparatorluklarına kattıkları tüm halkların ilk önce yerel özgürlüklerini,
geleneksel dinlerini ve hukuk sistemlerini geri vermiş bir imparatorluk.. Tarihte ilk.
bknz.
ilk insan hakları beyânnâmesi.
bknz.
persian (İran)
bknz.
leon persian- leo par (İran Aslanı)
Kelimenin kökeni yunanca; 'keration' (keçiboynuzu çekirdeği)
Ayrıca 'kerata' kelimeside aynı kökten. (Ayakkabı çekeceği.)
Ayakkabı çekecekleri eskilerde boynuzdan yapıldığı için bu ismi almış..
Günümüz Türkçesinde 'kerata' haylaz çocuk anlamında kullanılıyor..
bknz.
hem kel hem fodul alâka