Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • ateist20.11.2006 - 19:41

    ((((Ateist))) : delili olmayan seylere inanmadigini söyleyipte, kendi annesi ve babasina DNA testi yaptirmadan yani hicbir delili olmadan onlarin kendi anne ve babasi olduguna süphe etmeden inanan bir tür garip insandir.

  • bediüzzaman said nursi19.11.2006 - 23:20

    Bediüzzaman Said Nursî

    Bediüzzaman Said Nursî bir eserinde kendi hayat tarzını şöyle özetlemiştir: 'Kur'ân-ı Hakîm mürşidimizdir, üstadımızdır, imamımızdır, her bir âdabda rehberimizdir.' Buna göre insan, Allah'ı tanımak ve Ona iman ve ibadet etmek için yaratılmıştır. İlim, meşruiyet, hürriyet, dürüstlük, ümit, çalışmak, sebat gibi faziletler ise, insanın hayatına anlam veren değerlerdir. Bunlar hem dünya, hem de âhiret saadeti açısından insanın olmazsa olmaz gerçekleridir. Bu sebeple 6000 sayfayı aşan eserlerini iman ve fazilet üzerinde yoğunlaştırmıştır.

    Hayatının ilk dönemlerinde Bitlis ve Van yörelerinde yaşamış olmasına rağmen, Osmanlı yönetimini ve dünyayı yakından takip etmiştir. Hatta en temel mesele olan eğitim konusundaki aksaklıkları Sultan Abdülhamid'e arz etmek üzere İstanbul'a gelmiş, fakat o günlerde onunla görüşmesi mümkün olmayınca, aynı teklifi daha sonra Sultan Reşad'a götürmüş, Doğu Anadolu'da Medresetü'z-Zehra adında bir üniversite kurmak için hazineden ödenek ayrılmasını sağlamıştır. Ancak zamanın şartları gereği üniversite kurulmadan ülke savaş ortamına girmiştir.

    'İstibdâdın her nevine karşıyım. Onu nerede görürsem tokadımı vururum. Bence istibdâdın en kötüsü ilme yapılan istibdattır. Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam. İman ne kadar gelişirse hürriyet de o kadar parlar. İşte asr-ı saadet! ' sözleriyle hürriyete olan büyük sevdasını ifade etmiştir.
    Birinci Dünya Savaşında milis kuvvetleri gönüllü komutanı olarak savaşa katılmış ve esir düşerek iki buçuk yıl Rusya'da esaret hayatı yaşamıştır.
    Daha sonra İstanbul'un işgalinde işgalci güçlere karşı mücadele ederek ilim adamlarını ve halkı uyarmıştır. İstanbul âlimlerinin Kuva-yı Milliye ve Kurtuluş Savaşı aleyhinde verdiği fetvayı, 'İşgal altındaki bir yerde bulunan sorumluların verdiği fetva irade özgürlüğü bulunmadığı için mualleldir (sakat ve tutarsızdır) ' gerekçesiyle karşı çıkmış ve çürütmüştür.

    1922 yılının sonunda Ankara'ya davet edilmiş, TBMM'de merasimle karşılanmış ve daha sonra mebuslara hitaben bir beyanname yayınlayarak yeni Türkiye'nin şekillenmesinde mânevî dinamiklerin ihmal edilmemesi gerektiğini ifade etmiştir.

  • nurcular19.11.2006 - 23:13

    Kur’an ve imanın manevî nuru ise, o manevî kü­für karanlık­larını yok edip Kur’an ve iman hakikatla­rını gös­terir. İşte Risale-i Nur, Kur’anın ve ima­nın manevî nu­runu açıklayıp küf­rün manevî karanlıklarını yokettiği cihetiyle, Risale-i Nur eserlerine dayanan Nurculuk ce­reyanına bu isim uygun düşmüştür.

    Diyanet İşleri Başkanlığının 2.7.1963 tarih, 18746 sa­yılı yazı­sına ekli, Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulu’nun 29.6.1963 tarih, 326 sayılı kararında:

    “Nurculuk: Bir tarikat veya bir mezhep ol­mayıp, Said-i Nursî adındaki zatın, son zaman­larda yayılma is­tidadı gösteren dinsizlik cere­yanına karşı, Kur’an-ı Kerim âyetlerini ele ala­rak, Risale-i Nur namıyla yaz­dığı eserlere izafe edilen bir cereyandır. Adı geçen eser­ler, imanı fikir­lerle birleştirmeye çalışmaktadır.” şeklinde beyan edil­miştir.

    Diger bir tanimla;

    Nurculuk, büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursinin yazdığı Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur etrafında meydana gelen İslami bir harekettir.

    Nur risalelerini benimseyerek okuyanlara “nurcu” denilmiş, bu tabir az da olsa nurların müellifince de kullanılmıştır.

  • nurcular19.11.2006 - 22:44

    Nurculuk:

    Zamanımızda çok umumî ve tahribkâr hale gelen maddeci ve inkârcı cereyanların ifsadatının neticesi dinî düşünce ve yaşayışın tehdid altına girmesiyle bu­na­lan in­sanlığa İslâmın hidayet yolunu göstermek ve as­rın ihtiya­cına tam cevab vermek üzere bir Kur’an tef­siri olan Risale-i Nur Külliyatını okumak, an­lamak ve ihtiyaç du­yanlara bildirmekle dine getiril­mek istenen şübheleri izale etmek, tak­lidî imandan tahkikî imana yükselmek, böylece şu­urlu olarak İslâmiyeti aslına ve ruhuna uygun yaşa­mak amacinda olan islama hizmet cemaatidir.