Hayatta ben en çok babamı sevdim. Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek – Nasıl koşarsa ardından bir devin, O çapkın babamı ben öyle sevdim.
Bilmezdi ki oturduğumuz semti, Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! – Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi. Atlastan bakardım nereye gitti, Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu, 40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a, Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu, Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin, Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim. Hayatta ben en çok babamı sevdim.
ankara' dan bir kuş uçtu güneye doğru kanatlarında sevdanın kar bulutları günbatımı masum gülüşler ağlamaklı yine birşeyler aldı gitti ayrılık hüzünleri yeni bir şeyler aldı gitti ayrılık.. gözlerin bugün zarif ve ince bir hüzün ankara' da aşık olmak zor iki gözüm sözlerin bugün kırık umarsız kördüğüm ankara' da sensiz olmak zor iki güzüm... yine deli yangınlar oldu bugün akşama doğru gökyüzünün sensiz sessiz haykırışları son sevgi sözcükleri, son fısıltılar yine birşeyler aldı gitti ayrılık hüzünleri yeni birşeyler aldı gitti ayrılık....
size layık olabildik mi acaba....:(
Şiiriçi Hatları Vapuru
Nazım Hikmet vapuru
deniz ile arasına
dökülen asfaltı kırar
ve özgürlüğüne kavuşturur
salacak iskelesini
batmak pahasına
Can Yücel vapuru
alaycı bir düdük çalar
savaş gemilerine
ki rakı şişeleri asılıdır
can simitlerinin
yerine
Attila İlhan vapuru
keyifle yarar suları
içinde çünkü sevgililer öpüşür
ve güvertesinde
sigarasını rüzgara karşı yakan
bir katil üşür
Edip Cansever vapuru
denize yansıyan
otel ışıkları altında
gider gelir Boğaz’ın en uzak
iki iskelesi
arasında
Orhan Veli vapuru
evlerine taşırken
telaş içinde insanları
küpeştesinden atılan
simitleri kapışır
martı kuşları
Cemal Süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
Kız Kulesi’ni
SUNAY AKIN
Alacak / Sunay Akın
Yol kenarlarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım...
Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.
Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,
Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
CAN YÜCEL
kadın gibi kısrak gibi sarılayım gel ince beline
yarim istanbul, gel öpeyim gerdanından...
adına şarkı yazmaya değecek bir şehir...
atsan atılmaz, satsan... diicem fiyat biçemem :))) başımın tatlı belaları! ...
3 yaşındaki kuzenime öğrettim.. onun kadar içten söylemesini bilen bir adam bulursam evlenicem :)))
güzelyalı... çocukluğum, ilk gençliğim, dostlarım, sahiline gözyaşımı bıraktığım, sevdama en çok yakışan....
'sus.. sus birtanem sus.. yalvarırım konuşma.. bilmek istemem..' diye yalvarıyor sanki....
ankara' dan bir kuş uçtu güneye doğru
kanatlarında sevdanın kar bulutları
günbatımı masum gülüşler ağlamaklı
yine birşeyler aldı gitti ayrılık hüzünleri
yeni bir şeyler aldı gitti ayrılık..
gözlerin bugün zarif ve ince bir hüzün
ankara' da aşık olmak zor iki gözüm
sözlerin bugün kırık umarsız kördüğüm
ankara' da sensiz olmak zor iki güzüm...
yine deli yangınlar oldu bugün akşama doğru
gökyüzünün sensiz sessiz haykırışları
son sevgi sözcükleri, son fısıltılar
yine birşeyler aldı gitti ayrılık hüzünleri
yeni birşeyler aldı gitti ayrılık....
VEDAT SAKMAN