25 - 30 sene falan once adina lak lak denilen bir furya vardi. Genclerin ellerinde cevirerek sokaklarda, kose baslarinda, oyun alanlarinda falan acayip sesler cikaran basit bir duzenekti aslinda. Masa tenisi topu gibi iki top (Ama masa tenisi topundan saglam seylerdi bunlar, bilardo topu gibi sertti yani) , bunlarin birbirinden esit uzaklikta olmasini saglayan saglam ipler ve ortada da kucuk bir sopa parcasi gibi bir sey vardi. Gencler o sopayi ellerine alir, daha onceden alistirma yaptiklari icin gayet guzel bir sekilde asagi yukari hareket ettirerek, ipin uclarindaki iki topu hem asagida hem yukarida biribirlerine carptirir ve basliga konu olmus lak lak seslerini cikarirlardi...
20 Nisan 1889 yilinda yukari Avusturya'nin Braunau kasabasinda dogdu. Bir gumruk memuru olan Alois Hitler (1837–1903) ve Klara Poelzl (1860-1907) 'un bes cocugundan ucuncusudur. Ilk tahsilini dogdugu kasabada yapti. Orta tahsiline Linz sehrinde basladi. O siralarda, ilerde memur olmasini isteyen babasiyla zitlasiyor, ileride ressam olmak istedigini soyluyordu. Sevmedigi dersleri asiyor, hic ilgilenmiyordu...
On uc yasinda babasini kaybetti. Daha sonra agir bir ciger hastaligi gecirmis, bir yil kadar okuldan ayri kalmis, okuldan ayrilmak icin aradigi fırsati yakalamistir. Daha sonra okuldan ayrilmis, 16 yasindan 19 yasina kadar annesinin parasiyla yasamis, annesinin yasadigi mali sikintiya ragmen para kazandiracak hicbir iste calismamistir. Bu siralar tek yaptigi sey arada bir resim yapmak ve kahvehanelerde arkadaslarina siyasi nutuklar cekmekti (Daha sonra bu yillardan hayatinin en guzel yillari olarak bahseder) . On dokuz yasina geldigi 1907 yilinda annesini kaybetti.
Ressam olma umidiyle Viyana Guzel Sanatlar Akademisi sinavina girdi ancak basarisiz oldu. Bir sure, yapip sattigi resimlerden kazandigi parayla, sefalet icinde yasadi. 1912'de Viyana'dan Munih'e geldi.
1914'de 1. Dunya Savasi cikinca Hitler, Bavyeral Ordusuna gonullu olarak girdi...
Bizlere bir turlu insan olamayan, olmak icin en azindan bir caba gostermeyen bozkutlarin varligini gosteren terimdir...
Lafa bakar misiniz, Hitler kasabi sadece komunistleri, Yahudiler'i, Cingeneler'i ve escinselleri oldurmusmus. Bunlardan da zaten bu dunyaya hic hayir gelmemismis.
Bu hafta sonu BJK Inonu Stadi'nda Besiktas ile karsilasacak olan takimdir. Besiktas'in sampiyonluk pesinde olmasi dolayisi ile mutlak kazanmak zorunda olacagi mactir bu. Galatasaray ise rahattir. Bu macin sonucu, onlari ne uzatir ne de kisaltir...
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, ilk defa 24 Mayıs 1935'te 'Atatürk Günü' adı altında yapılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e gençliğin beslediği sevgi ve saygıyı dile getirebilmek amacıyla bir 'Atatürk Spor Günü' düzenlemeye karar veren Beşiktaş Jimnastik Kulübü, 1935 Mayıs ayı içinde Galatasaray ve Fenerbahçe kulüpleri ile bir toplantı düzenleyerek, bu öneriyi gündeme getirmiştir.
24 Mayıs 1935 günü bu bayram nedeniyle, Kadıköy Stadı'nda yapılacak hareketleri izlemek üzere 20 binden fazla seyirci toplanmıştır.
O gün yarışmalardan önce yapılan resmi geçitte, başta 100'ü aşkın sporcu kadrosuyla Beşiktaş, onu takiben Fenerbahçe ve Galatasaraylı sporcular, tek tip kıyafetleriyle başları dimdik, sert adımlarla yürürken, çılgınca alkışlanmışlardır. Bu çok güzel olaydan kısa bir zaman sonra, Türk Spor Teşkilatı ileri gelenleri, 1924'ten beri her yıl yapılmakta olan Spor Kongresi için, Ankara'da bir araya gelmişlerdir.
Beşiktaş'ın kurucularından Ahmet Fetgeri Bey, ilk gün kürsüye çıkmış ve kongreye şu öneriyi getirmişti:
'Muhterem Kongre üyeleri, Beşiktaş Jimnastik Kulübü, uzun zamandan beri tasarlamakta olduğu bir spor projesini, kardeş kulüpler olan Fenerbahçe ve Galatasaray ile nihayet uygulamaya koymuş ve 24 Mayıs 1935 günü Kadıköy sahasında bir 'Atatürk Spor Günü' düzenlemiştir.
Türk spor basını ve spor kamuoyunda çok geniş yankılar uyandıran bu gençlik hareketi, gerçekte Türk Gençliği'nin Ulu Önder Atatürk'e olan sevgi ve saygısını gösterebilmesi için bir vesile olmuştur. Amacımız şudur; İstanbul'da gerçekleştirdiğimiz bu 'Atatürk Günü'nün tüm Türk Gençliğine mal edilebilmesi için 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı adı altında ve her yıl yapılmasını teklif ediyorum. Kabul edilmesi halinde bu karar, Beşiktaş Kulübünden çok, kongrenin onuru olacaktır. Saygılarımla.'
Ahmet Fetgeri Bey, alkışlar arasında kürsüden indikten sonra, tasarı oylamada kabul edilmiş ve Atatürk'e arz edilmiştir. Atatürk, bu güzel tasarıyı tereddütsüz kabul etmiş ve kanunlaşması için ilgililere gerekli son emirleri de vermiştir.
İşte 1935 yılının Mayıs ayı içinde Beşiktaş Jimnastik Kulübü tarafından önerilip, gerçekleştirilen bu gençlik hareketi kanunlaştıktan sonra, '19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı' olarak büyük bir coşkuyla, büyük bir onurla kuşaklar boyu kutlanmaya devam ediyor.
Bana bir kez daha, Ankara'ya gitmenin en guzel tarafi, sonunda Istanbul'a donulecek olmasidir dedirten terimdir... :)
Dogrusunu soylemek gerekirse, Besiktas'in bu son bir hafta icinde yaptigi uc mactan (Ankaraspor ve Ankaragucu deplasmanlari ile hafta arasi yaptigi Fortis Turkiye Kupasi finali) da galibiyetle ayrilabilecegine inanmakla birlikte, ters bir sonuc olma olasiligini da dusunmedim degil...
Ankaraspor, ligin birinci devresinde yapilan macta Besiktas'i Istanbul'da yendigi gibi, Turkiye Kupasi macinda da yenme basarisini gostermis bir takimdi. Hep ters gelen bir takimdi yani. Yine mi dedirtti bir an bana. NTV'de izledigim Ridvan Dilmen, Ankaraspor'un bu macta sezonun en iyi futbollarindan birini oynadigini soyleyince hic sasirmadim. Aykut bunu hep yapar Besiktas'a karsi :)
Fenerbahce ile oynanan Kupa finali oncesi dusuncelerim: Ayni takima daha on gun once, hem de kendi sahanda ve kendi seyircin onunde yenilmissin, son yillarda rakibinin sana karsi belirgin ustunlugu var, kolay kolay mac alamiyorsun ve ayrica onlarin 26 senelik bir acligi vardi bu kupaya karsi... Bu gibi gibi ducuncelerin yanina, bir de takimin bir baska cephede daha mucadele etmesinin motivasyon acisindan sorunlar yaratabilirini de ekledigimde, cok zor bir macin beklendigini soylemek yanlis olmasa gerekirdi... Oyle ya, Sampiyonluk ya da lig ikinciligi demek Sampiyonlar Ligi demek, Sampiyonlar Ligi demek ise bol para ve kariyer demekti ve Besiktas'in asil hedefinin bu oldugunu dusunuyordum... Ama, Besiktas, cikti Izmir Ataturk Stadi'na, kartallar gibi oynadi ve aldi alacagini rakibinden. Onlarin vuslati da (Fenerbahce - Turkiye Kupasi) bir baska bahara kaldi haliyle :)
Ve son Ankaragucu... Mactan once de yazmistim, onlara kardes ama Besiktas'a dusman Bursaspor'un bu haftaki macinin Bursa'ya cok uzak olan Trabzon'da olmasi, Bursasporlu taraftarlarin da Ankaragucu taraftarlariyla birlikte olacagi ve her Ankara deplasmaninda Besiktas'a bol bol edilen hakaret ve kufurlerin bu macta daha katmerlilerinin yapilacagini goz onune almis, takimin da hafta arasi Turkiye Kupasi Finali gibi bir mactan cikacak olmasini dusunmus, ayrica Ankaragucu'nun ligdeki durumuna bakmis ve demistim ki, bu mac cok zor gecer... Gecti de...
Ama her seye ragmen her uc mactan da alinlarinin akiyla cikan bu cocuklari, alinlarindan tek tek opmek istiyorum simdi...
Nisan ayinin baslariydi sanirim 'Daha yapacak cok isim var, yasamaliyim' demisti ama, bizleri boyle birakip gitti... Yapilacak islerse hala duruyor...
Of cekmek istiyorum...
25 - 30 sene falan once adina lak lak denilen bir furya vardi. Genclerin ellerinde cevirerek sokaklarda, kose baslarinda, oyun alanlarinda falan acayip sesler cikaran basit bir duzenekti aslinda. Masa tenisi topu gibi iki top (Ama masa tenisi topundan saglam seylerdi bunlar, bilardo topu gibi sertti yani) , bunlarin birbirinden esit uzaklikta olmasini saglayan saglam ipler ve ortada da kucuk bir sopa parcasi gibi bir sey vardi. Gencler o sopayi ellerine alir, daha onceden alistirma yaptiklari icin gayet guzel bir sekilde asagi yukari hareket ettirerek, ipin uclarindaki iki topu hem asagida hem yukarida biribirlerine carptirir ve basliga konu olmus lak lak seslerini cikarirlardi...
Boyle bi seydi iste :)
...Adolf Hitler:
20 Nisan 1889 yilinda yukari Avusturya'nin Braunau kasabasinda dogdu. Bir gumruk memuru olan Alois Hitler (1837–1903) ve Klara Poelzl (1860-1907) 'un bes cocugundan ucuncusudur. Ilk tahsilini dogdugu kasabada yapti. Orta tahsiline Linz sehrinde basladi. O siralarda, ilerde memur olmasini isteyen babasiyla zitlasiyor, ileride ressam olmak istedigini soyluyordu. Sevmedigi dersleri asiyor, hic ilgilenmiyordu...
On uc yasinda babasini kaybetti. Daha sonra agir bir ciger hastaligi gecirmis, bir yil kadar okuldan ayri kalmis, okuldan ayrilmak icin aradigi fırsati yakalamistir. Daha sonra okuldan ayrilmis, 16 yasindan 19 yasina kadar annesinin parasiyla yasamis, annesinin yasadigi mali sikintiya ragmen para kazandiracak hicbir iste calismamistir. Bu siralar tek yaptigi sey arada bir resim yapmak ve kahvehanelerde arkadaslarina siyasi nutuklar cekmekti (Daha sonra bu yillardan hayatinin en guzel yillari olarak bahseder) . On dokuz yasina geldigi 1907 yilinda annesini kaybetti.
Ressam olma umidiyle Viyana Guzel Sanatlar Akademisi sinavina girdi ancak basarisiz oldu. Bir sure, yapip sattigi resimlerden kazandigi parayla, sefalet icinde yasadi. 1912'de Viyana'dan Munih'e geldi.
1914'de 1. Dunya Savasi cikinca Hitler, Bavyeral Ordusuna gonullu olarak girdi...
Sonra... Sonrasini hepimiz biliyoruz...
Bizlere bir turlu insan olamayan, olmak icin en azindan bir caba gostermeyen bozkutlarin varligini gosteren terimdir...
Lafa bakar misiniz, Hitler kasabi sadece komunistleri, Yahudiler'i, Cingeneler'i ve escinselleri oldurmusmus. Bunlardan da zaten bu dunyaya hic hayir gelmemismis.
Bu hafta sonu BJK Inonu Stadi'nda Besiktas ile karsilasacak olan takimdir. Besiktas'in sampiyonluk pesinde olmasi dolayisi ile mutlak kazanmak zorunda olacagi mactir bu. Galatasaray ise rahattir. Bu macin sonucu, onlari ne uzatir ne de kisaltir...
Durun bakalim ne olacak. :)
Gunun mana ve onemine binaen...
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, ilk defa 24 Mayıs 1935'te 'Atatürk Günü' adı altında yapılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e gençliğin beslediği sevgi ve saygıyı dile getirebilmek amacıyla bir 'Atatürk Spor Günü' düzenlemeye karar veren Beşiktaş Jimnastik Kulübü, 1935 Mayıs ayı içinde Galatasaray ve Fenerbahçe kulüpleri ile bir toplantı düzenleyerek, bu öneriyi gündeme getirmiştir.
24 Mayıs 1935 günü bu bayram nedeniyle, Kadıköy Stadı'nda yapılacak hareketleri izlemek üzere 20 binden fazla seyirci toplanmıştır.
O gün yarışmalardan önce yapılan resmi geçitte, başta 100'ü aşkın sporcu kadrosuyla Beşiktaş, onu takiben Fenerbahçe ve Galatasaraylı sporcular, tek tip kıyafetleriyle başları dimdik, sert adımlarla yürürken, çılgınca alkışlanmışlardır. Bu çok güzel olaydan kısa bir zaman sonra, Türk Spor Teşkilatı ileri gelenleri, 1924'ten beri her yıl yapılmakta olan Spor Kongresi için, Ankara'da bir araya gelmişlerdir.
Beşiktaş'ın kurucularından Ahmet Fetgeri Bey, ilk gün kürsüye çıkmış ve kongreye şu öneriyi getirmişti:
'Muhterem Kongre üyeleri, Beşiktaş Jimnastik Kulübü, uzun zamandan beri tasarlamakta olduğu bir spor projesini, kardeş kulüpler olan Fenerbahçe ve Galatasaray ile nihayet uygulamaya koymuş ve 24 Mayıs 1935 günü Kadıköy sahasında bir 'Atatürk Spor Günü' düzenlemiştir.
Türk spor basını ve spor kamuoyunda çok geniş yankılar uyandıran bu gençlik hareketi, gerçekte Türk Gençliği'nin Ulu Önder Atatürk'e olan sevgi ve saygısını gösterebilmesi için bir vesile olmuştur. Amacımız şudur; İstanbul'da gerçekleştirdiğimiz bu 'Atatürk Günü'nün tüm Türk Gençliğine mal edilebilmesi için 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı adı altında ve her yıl yapılmasını teklif ediyorum. Kabul edilmesi halinde bu karar, Beşiktaş Kulübünden çok, kongrenin onuru olacaktır. Saygılarımla.'
Ahmet Fetgeri Bey, alkışlar arasında kürsüden indikten sonra, tasarı oylamada kabul edilmiş ve Atatürk'e arz edilmiştir. Atatürk, bu güzel tasarıyı tereddütsüz kabul etmiş ve kanunlaşması için ilgililere gerekli son emirleri de vermiştir.
İşte 1935 yılının Mayıs ayı içinde Beşiktaş Jimnastik Kulübü tarafından önerilip, gerçekleştirilen bu gençlik hareketi kanunlaştıktan sonra, '19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı' olarak büyük bir coşkuyla, büyük bir onurla kuşaklar boyu kutlanmaya devam ediyor.
Bayramınız kutlu olsun.
Bana bir kez daha, Ankara'ya gitmenin en guzel tarafi, sonunda Istanbul'a donulecek olmasidir dedirten terimdir... :)
Dogrusunu soylemek gerekirse, Besiktas'in bu son bir hafta icinde yaptigi uc mactan (Ankaraspor ve Ankaragucu deplasmanlari ile hafta arasi yaptigi Fortis Turkiye Kupasi finali) da galibiyetle ayrilabilecegine inanmakla birlikte, ters bir sonuc olma olasiligini da dusunmedim degil...
Ankaraspor, ligin birinci devresinde yapilan macta Besiktas'i Istanbul'da yendigi gibi, Turkiye Kupasi macinda da yenme basarisini gostermis bir takimdi. Hep ters gelen bir takimdi yani. Yine mi dedirtti bir an bana. NTV'de izledigim Ridvan Dilmen, Ankaraspor'un bu macta sezonun en iyi futbollarindan birini oynadigini soyleyince hic sasirmadim. Aykut bunu hep yapar Besiktas'a karsi :)
Fenerbahce ile oynanan Kupa finali oncesi dusuncelerim: Ayni takima daha on gun once, hem de kendi sahanda ve kendi seyircin onunde yenilmissin, son yillarda rakibinin sana karsi belirgin ustunlugu var, kolay kolay mac alamiyorsun ve ayrica onlarin 26 senelik bir acligi vardi bu kupaya karsi... Bu gibi gibi ducuncelerin yanina, bir de takimin bir baska cephede daha mucadele etmesinin motivasyon acisindan sorunlar yaratabilirini de ekledigimde, cok zor bir macin beklendigini soylemek yanlis olmasa gerekirdi... Oyle ya, Sampiyonluk ya da lig ikinciligi demek Sampiyonlar Ligi demek, Sampiyonlar Ligi demek ise bol para ve kariyer demekti ve Besiktas'in asil hedefinin bu oldugunu dusunuyordum... Ama, Besiktas, cikti Izmir Ataturk Stadi'na, kartallar gibi oynadi ve aldi alacagini rakibinden. Onlarin vuslati da (Fenerbahce - Turkiye Kupasi) bir baska bahara kaldi haliyle :)
Ve son Ankaragucu... Mactan once de yazmistim, onlara kardes ama Besiktas'a dusman Bursaspor'un bu haftaki macinin Bursa'ya cok uzak olan Trabzon'da olmasi, Bursasporlu taraftarlarin da Ankaragucu taraftarlariyla birlikte olacagi ve her Ankara deplasmaninda Besiktas'a bol bol edilen hakaret ve kufurlerin bu macta daha katmerlilerinin yapilacagini goz onune almis, takimin da hafta arasi Turkiye Kupasi Finali gibi bir mactan cikacak olmasini dusunmus, ayrica Ankaragucu'nun ligdeki durumuna bakmis ve demistim ki, bu mac cok zor gecer... Gecti de...
Ama her seye ragmen her uc mactan da alinlarinin akiyla cikan bu cocuklari, alinlarindan tek tek opmek istiyorum simdi...
Helal olsun size cocuklar, helal olsun...
Alexander Rybak - Fairytale
2009 Eurovision Sarki Yarismasi birincisi...
Fasa fiso...
Allahtan 28 gun...