Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa karışan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.
Kara gözler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler... Üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum. Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları. Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...
Necip Fazıl, annesinin arzusuyla şair olmak istedi (bunu düşündüğünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Daha sonra Paris'e gitti ve dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaşta şöhreti yakalayarak, çağdaşı şairlerin önüne çıkmayı başardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932'de Ben ve Ötesi adlı şiir kitabını çıkardığında henüz otuz yaşına basmamıştı.
Necip Fazıl için 1934 yılı hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin değişmesine neden olan ve Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile bu dönemde tanıştı. Ve bu kişiden bir daha kopmadı. Necip Fazıl'ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar (Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak) .
Bizim mahallede yok işte. Olsa ne güzel olurdu kredi kartı borcunu kadıköye inmeden yatırabilirdim. Tansaşa gidip sadece kredi kartı borcumu ödüyorrum, tesadüfmüdür bilmem hep aynı kıza denk geliyo, gitti paracıklar diyede uyuz bi espiri yapıyo...
Karşı manzarada bebek yokuşy, mükemmel göl görünümündeki deniz, iki boğaz köprüsünün başları, serin bir hava, canlı müzik ve balık yanında.... anlatamam çok iyi oluyo...
NİCELERİ GELDİ NELER İSTEDİLER SONUNDA DÜNYAYI BIRAKIP GİTTİLER SEN HİÇ GİTMEYECEK GİBİSİN DEĞİL Mİ? O GİDENLERDE HEP SENİN GİBİYDİLER BU DÜNYA KİMSEYE KALMAZ BİLESİN ER GEÇ KUYUSUNU KAZAR HERKESİN TUT Kİ, NUH KADAR YAŞADIN ZOR BELA SONUNDA YOK OLACAK SEN DEĞİL MİSİN?
Güvenç beye göre Funda Arar'ın benim için üzülme, karartma günleri ve ala gülü üst üste 250 defa kusana kadar dinlemek. Adama bi dinlettik artık başka bişey dinlemez oldu yaa. Neyseki ses ve şarkılar güzelde çekiliyo..
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa karışan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.
Kara gözler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum.
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...
Necip Fazıl, annesinin arzusuyla şair olmak istedi (bunu düşündüğünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Daha sonra Paris'e gitti ve dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaşta şöhreti yakalayarak, çağdaşı şairlerin önüne çıkmayı başardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932'de Ben ve Ötesi adlı şiir kitabını çıkardığında henüz otuz yaşına basmamıştı.
Necip Fazıl için 1934 yılı hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin değişmesine neden olan ve Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile bu dönemde tanıştı. Ve bu kişiden bir daha kopmadı. Necip Fazıl'ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar (Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak) .
Bizim mahallede yok işte. Olsa ne güzel olurdu kredi kartı borcunu kadıköye inmeden yatırabilirdim. Tansaşa gidip sadece kredi kartı borcumu ödüyorrum, tesadüfmüdür bilmem hep aynı kıza denk geliyo, gitti paracıklar diyede uyuz bi espiri yapıyo...
Şuana kadar yaşadığım en güzel günleri geçirdiğim resmi müessese
Yeryüzünde gözle görebileceğimiz tek melek türü
Karşı manzarada bebek yokuşy, mükemmel göl görünümündeki deniz, iki boğaz köprüsünün başları, serin bir hava, canlı müzik ve balık yanında.... anlatamam çok iyi oluyo...
NİCELERİ GELDİ NELER İSTEDİLER
SONUNDA DÜNYAYI BIRAKIP GİTTİLER
SEN HİÇ GİTMEYECEK GİBİSİN DEĞİL Mİ?
O GİDENLERDE HEP SENİN GİBİYDİLER
BU DÜNYA KİMSEYE KALMAZ BİLESİN
ER GEÇ KUYUSUNU KAZAR HERKESİN
TUT Kİ, NUH KADAR YAŞADIN ZOR BELA
SONUNDA YOK OLACAK SEN DEĞİL MİSİN?
Bazılarının içine açıp bakın.. Bomboşş göreceksiniz...
Güvenç beye göre Funda Arar'ın benim için üzülme, karartma günleri ve ala gülü üst üste 250 defa kusana kadar dinlemek. Adama bi dinlettik artık başka bişey dinlemez oldu yaa. Neyseki ses ve şarkılar güzelde çekiliyo..
yaşadığımız sürece yaptıklarımızın tek tek hesabını vereceğimiz, hemde torpil olmadan günahkarın ve masumun ayrılacağı yer..Orada para, şan, şöhret, mevki, zenginlik işe yaramıcakmış....içinizde kötülük beslemeyin yeter...amaller niyete göre.........