Başarıda şans faktörü vardır. Fakat şans, tam bir hazırlık, tüm şartların sağlanması sonucunda devreye giriyor... Herşeyi mükemmel yapıyorsunuz, %50, %50 oluyor. Daha sonra ne kadar çok istediğinizle alakalı olarak, durum şartlara bağlı olarak %50+1 oluyor. Bazen şansı, işin esasından önde tutabiliyoruz. İş önemli asıl, şans değil...
Duymak istediğin şeylerin sana söylenmesi, seni görmek ya da olmak istediğin yere getirmeyebilir. O yüzden ağzından çıkanı kulağın duyması gerektiği gibi kulağa gireni de gözün görmesi gerekir... Kulağına gireni gözün görsün... İnsan nasihat almalı... Acı da olsa dinlemeli...
Başarı, kaldırım taşlarını döşemek gibidir. Bir taş eksik olsa olur mu? O yüzden adım adım, planlı programlı, temiz düzenli çalışmalı... Tekrar tekrar kontrol etmeli...
"Gözümüzde büyüyen şeyler" aslında birer buz kütlesi. Ya biraz bekleyince hafiften eriyecek Ya da ucu sivri bir çekiç darbesiyle kırılıp gidecek... O yüzden vazgeçmemeli, çözüm için bilinçaltına atmalı ve zihnimizde sürekli uğraşmalı ya da sadece o çekici bulmaya çalışmalı. Gözümüzde fazla büyütmemeli...
Dinlenme, bir yorgunluğun sonunda olunca daha anlamlı oluyor... Planlı bir eğlence de bir çabanın bir başarının sonunda olunca daha katmerli olabilir...
Eğleneceksek plansız da eğlenelim, herşeyi sebep sonuç ile ilişkilendirmeyelim ama anlamlı bir hayatı da gözardı etmeyelim...
Yapacağın işleri bir gün öncesinden yaz. Yazmıyorsan sıdk-ı kalp ile zihnine yerleştir. Sabah yataktan fırladığında ilk aklına gelen o liste olsun... Derhal hızlı bir şekilde yapılacakları yap ki günün sonunda kısa süreli de olsa sefasını sürebilesin...
Sen yapmazsan hiç kimse senin için bir şey yapmaz... Şöyle bir bak hayatına, yalnızca kendinin çabasıyla olmuş sana ait herşey... Kimseyi suçlamıyorum, hayatın bir gerçeği bu... O yüzden vakti iyi değerlendirmeli, tuğla üstüne tuğla koymalı...
Duygularla gerçekleri ayırmalı. Bir makinanın çalışmasıyla sizin ne hissettiğiniz arasında bir bağ var mı? Başarmak istediğiniz konu için duygularınızı aşıp adım adım gerekenleri yapın... Robot olmamalı elbette insan ama bir çuval et yığını da olmamalı... Her şey zamanında...
Ben yine aynı ağacın dizi dibinde rüzgarı beklerken sesini duymuş olabilirim.. Hasreti yedi bölgeye rüzgar ile savurmuş kokusunu Yusuf'un gömlegine sürmüş Yakup olamayışıma yanmış bir gezgin olabilirim. Yani ne var bunda cancağızım,civanım değil mi? Az dur !Sen de düşün hele! Pınar:))
Birine bir kusurunu söylerken, ince, kibar bir dil kullansanız bile karşıdaki insanın kırılabileceğini hesaba katmalısınız.
Belki sorunun büyüklüğüne göre kaba bir dil ile ifade etseniz hatta kavga bile etseniz daha makul bir çözüm oluşturabilirsiniz... Çünkü beklenen odur ve tepki de o büyüklüktedir.
Kibar bir dil, bazen kaba bir dilden bile kırıcı olabilir...
Notunu vermeye çalışıyoruz hemen insanların... Bir yere oturtmaya... Ya da sınıfta bırakmaya... Oysa 100 vermeliyiz herkese en başta... Bütün kredileri sunmalıyız... Ve İlla bir hata yaptıysa Cimri davranmalıyız notunu kırarken...
Kainat boşluk kabul etmez... Yeneceğini biliyordur elma, bu yüzden saklar tohumunu bağrında... Her gece sabaha gebe... Bunu böyle bil, böyle inan... Kalbin mi boş... Çoktaan doldu bile...
Yeteneklerin yoksa "Ben yaparım" demeyeceksin...
Birbirini yemek meziyet değil, birbirini sevmek meziyet...
Özünde olmayan yada global bir bakışı içselleştiremeyen, lokali de kendine zindan eder...
Beden kurtarmaz, ruh olmazsa aşk olmaz...
Ancak tezler ve antitezlerle bir sentez oluşturabilirsin.
Herkes eğlenir… Dostluk ise ciddi bir iştir. Zor zamanda belli olur. Düştüğünde, hastalandığında yada yaşlandığında yanında olacak mı, ona bak !
Seni Sevmedigim Yalandi!!!!!!!!!!!!!!!11
Bir ömür sev(il)melerle yetinmemeli insan...
Başarıda şans faktörü vardır. Fakat şans, tam bir hazırlık, tüm şartların sağlanması sonucunda devreye giriyor...
Herşeyi mükemmel yapıyorsunuz, %50, %50 oluyor.
Daha sonra ne kadar çok istediğinizle alakalı olarak, durum şartlara bağlı olarak %50+1 oluyor.
Bazen şansı, işin esasından önde tutabiliyoruz. İş önemli asıl, şans değil...
Duymak istediğin şeylerin sana söylenmesi, seni görmek ya da olmak istediğin yere getirmeyebilir.
O yüzden ağzından çıkanı kulağın duyması gerektiği gibi kulağa gireni de gözün görmesi gerekir...
Kulağına gireni gözün görsün...
İnsan nasihat almalı... Acı da olsa dinlemeli...
Başarı, kaldırım taşlarını döşemek gibidir.
Bir taş eksik olsa olur mu?
O yüzden adım adım, planlı programlı, temiz düzenli çalışmalı...
Tekrar tekrar kontrol etmeli...
"Gözümüzde büyüyen şeyler" aslında birer buz kütlesi.
Ya biraz bekleyince hafiften eriyecek
Ya da ucu sivri bir çekiç darbesiyle kırılıp gidecek...
O yüzden vazgeçmemeli, çözüm için bilinçaltına atmalı ve zihnimizde sürekli uğraşmalı ya da sadece o çekici bulmaya çalışmalı.
Gözümüzde fazla büyütmemeli...
Dinlenme, bir yorgunluğun sonunda olunca daha anlamlı oluyor...
Planlı bir eğlence de bir çabanın bir başarının sonunda olunca daha katmerli olabilir...
Eğleneceksek plansız da eğlenelim, herşeyi sebep sonuç ile ilişkilendirmeyelim ama anlamlı bir hayatı da gözardı etmeyelim...
Yapacağın işleri bir gün öncesinden yaz.
Yazmıyorsan sıdk-ı kalp ile zihnine yerleştir.
Sabah yataktan fırladığında ilk aklına gelen o liste olsun...
Derhal hızlı bir şekilde yapılacakları yap
ki günün sonunda kısa süreli de olsa sefasını sürebilesin...
Sen yapmazsan hiç kimse senin için bir şey yapmaz...
Şöyle bir bak hayatına, yalnızca kendinin çabasıyla olmuş sana ait herşey...
Kimseyi suçlamıyorum, hayatın bir gerçeği bu...
O yüzden vakti iyi değerlendirmeli, tuğla üstüne tuğla koymalı...
Duygularla gerçekleri ayırmalı.
Bir makinanın çalışmasıyla sizin ne hissettiğiniz arasında bir bağ var mı?
Başarmak istediğiniz konu için duygularınızı aşıp adım adım gerekenleri yapın...
Robot olmamalı elbette insan ama bir çuval et yığını da olmamalı...
Her şey zamanında...
İnsanın gökyüzünde çakan bir şimşekten farkı yok aslında...
Yüzyılın belli bir döneminde gelmiş, başını göğe çıkaran çiçekler gibi belli bir süre durmuş, yüzyılın belli bir döneminde de kaybolup gitmiş...
"insanın sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir".
Gülü ayın ferinde arayan bülbülü
Gece uyur mu sanırsın
Bülbülün sabahı olmadığını bilen gülün
Sabahları açar mı sanırsın
Ben yine aynı ağacın dizi dibinde rüzgarı beklerken sesini duymuş olabilirim..
Hasreti yedi bölgeye rüzgar ile savurmuş kokusunu Yusuf'un gömlegine sürmüş Yakup olamayışıma yanmış bir gezgin olabilirim.
Yani ne var bunda cancağızım,civanım değil mi?
Az dur !Sen de düşün hele!
Pınar:))
Zamanı yaşama dönüştüren şey içine sığdırdıklarımızdır…
Kötü haber, iyi haberden 6 kat daha hızlı yayılıyor. İyi şeyler konuşmalı…
Her insan bir gün ölümü yaşayacak...
Ölümü yaşamak... bir paradoks olsa gerek...
Birine bir kusurunu söylerken, ince, kibar bir dil kullansanız bile karşıdaki insanın kırılabileceğini hesaba katmalısınız.
Belki sorunun büyüklüğüne göre kaba bir dil ile ifade etseniz hatta kavga bile etseniz daha makul bir çözüm oluşturabilirsiniz... Çünkü beklenen odur ve tepki de o büyüklüktedir.
Kibar bir dil, bazen kaba bir dilden bile kırıcı olabilir...
Her gelecek yakındır
Çözümsüzlük te bazen en iyi çözüm olabilir...
Meseleleri ustaca çözümsüz bırakmak ta ayrı bir maharet gerektirebilir...
Ciddi meseleler gayri ciddi ortamlarda müzakere edilemez…
Notunu vermeye çalışıyoruz hemen insanların... Bir yere oturtmaya...
Ya da sınıfta bırakmaya...
Oysa
100 vermeliyiz herkese en başta...
Bütün kredileri sunmalıyız...
Ve
İlla bir hata yaptıysa
Cimri davranmalıyız notunu kırarken...
Kainat boşluk kabul etmez...
Yeneceğini biliyordur elma, bu yüzden saklar tohumunu bağrında...
Her gece sabaha gebe...
Bunu böyle bil, böyle inan...
Kalbin mi boş... Çoktaan doldu bile...
Bazı yorumlar vardır ki şiirden üstündür...