Empati hayati… Size misafirliğe gelen birine en ufak yanlış anlaşılmalara dahi mahal vermeyecek bir naziklikte bulunulmalı, değil mi ? Anlamsız saçma sapan konuşsa dahi … Kimbilir ne badireleri atlayarak geldi… Bazılarına göre misafirliğe gitmek, ağırlamaktan daha sancılı olabilir…
Biliyorsun sen Üstad-ı Azâmısın ışıltılı cümlelerin Önce sen gelirsin çorak topraklara Bahçeler yeşerir Güller, zambaklar, leylaklar açar Ve en son Şair gelir de Bir iki cümle bir şey karalar…
Aşka…
Sana doyulmaz !
Seni yaşamak bitmez !
Ey güzel ülke
Beni mezarlarına göm
Sana hasret
Sana aç, sana bîilaç
Sana sersefil ölüp gittiğimde…
Bu harap dağlar ta milli olmalı
Bu çorak toprak ta medeni olmalı !
Lâkin…
Bu kahrolası hudutlar ve çizgiler…
Tüm sınırların bana neden kapalı ?
Ömür süreli…
Yatılı hem de…
Okumak isterim senin gözlerinde…
Dudaklarında…
Bütün fakültelerinde…
Almak istediğim o kadar şey var ki ellerinden…
Gözlerinden
Dilinden !
Çalmak istiyorum seni senden !
Kırmak, yakmak, yıkmak değildir esas olan, yapmaktır, onarmaktır...
Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder. İmam-ı Gazâli.
Empati hayati…
Size misafirliğe gelen birine en ufak yanlış anlaşılmalara dahi mahal vermeyecek bir naziklikte bulunulmalı, değil mi ? Anlamsız saçma sapan konuşsa dahi …
Kimbilir ne badireleri atlayarak geldi…
Bazılarına göre misafirliğe gitmek, ağırlamaktan daha sancılı olabilir…
Doğsam sana
Dolsam sana
Yeniden acıksam
Doysam sana
Teknem kırık...
İçimde fırtına...
Belli ki açılamayacağım sana...
Her aşırılığın bedelini
bedenin öder
ruhunla beraber...
Gel !
Belki sen elimi bıraktın
Karda, kışta, soğukta, ayazda...
Ben ümidi elimden hiç bir zaman bırakmadım...
Daldan dala konan serçe...
Zıp zıp zıplayan ceylan...
Başıma bela alıyorum seni severek...
Ama unutma
Kimse seni benim kadar sevemeyecek...
Sonsuza kadar yaşamayacaksın
Sarıl bana...
Şuracıkta üç beş dakika...
Oysa
Biz aynı tutkuları, aynı özlemleri
Aynı heyecanları büyütmüştük bağrımızda...
Karbonmonoksit soluttuğun
Bu kozmopolit metropol yuttu beni sevgili…
Sevgililer bile geldi gitti
İyi gelmedi bana bu şehir sevgili, iyi gelmedi…
Ben, bayılırken sana, yeni yeni anlamlar yüklemeye...
Sen, hiç bir anlam veremedin bu kadar sevilmeye...
En güzel sabahlar
Gözlerinde başlar...
Biliyorsun sen
Üstad-ı Azâmısın ışıltılı cümlelerin
Önce sen gelirsin çorak topraklara
Bahçeler yeşerir
Güller, zambaklar, leylaklar açar
Ve en son
Şair gelir de
Bir iki cümle bir şey karalar…
Ne ekmeğe ihtiyacım var ne de suya
Sevgiliden tek isteğim, vefa...
Dünya tiyatro günü
Gönül verenleri kutlarız ...
.....iyi ki varlar
İstemek ulaşmaya bir adım yaklaşmaktır
Çok istemek çok yaklaşmak,
Mutlak anlamda istemek ulaşmaktır
BŞ
Şiire tutkun
Söze vurgun biriyim
Belki de kelimelerin esiriyim…
Çocukluğumun susamlı
Ramazan pideleri gibiydin
Ateş başlarında
Kuyruklarda yettiğim
Karanlık göklerde yükselen bir ses
Her akşam seni iftar ettiğim
Sensiz artık yiyemiyor
Beklemeyi bırak kuyrukta
Yürüyemiyorum
‘Kırığı bacak’ bir kedi gibi
Görüyorsun ya, onu bile söyleyemiyorum
Hani demişler ya
Bir şeyin ömrü ona ulaşana kadar
Ne sen bana ulaş sevgili ne de ben sana
Gözlerimin altında birer torba
Her torbada simsiyah bir deniz
Cesetler vuruyor kıyılarıma
Herbiri birbirinden sahipsiz
BŞ
Sevgili bir köprü yap ta aramıza, çoluk çocuk rahat rahat geçsin…
Kelimeler de şaşkın
Hiç bir anlam ifade etmiyor
senben
bensen
İki yakası bir araya gelmiyor bu aşkın
Sen…
İki kelimeyi bir araya getiremiyorum
Ben…
Hayat ta senin elinde ölüm de
Hayatta da yardım et ölümde de
İçini acıtsa da
Bazı acı gerçekleri şeker şerbet gibi yudumla...