Tek başımaydım ateşin başında, doğudan ağaran bir gök. "Amma içmişim," dedim. "Uyanın! Haydi uyanın!" diye haykırdım. "Haydi, horozlar ötmeden! Lamı cimi yok! Haydi kızlar kadınlar! Aşifteler! Kancıklar! Pezevenkler, hıyarlar! Koşun!" Sonra birden insanların acınasılığına dair son kerte yoğun bir duyguya kapıldım; kim olursa olsunlar, yüzleri, acıyla büzülen ağızları, kişilikleri, neşeli görünmeye çalışmaları, ufak tefek huysuzlukları, başarısızlıkları, hemen unutuluveren soğuk, hava cıva nükteleri: Ah, ne diye, ne diye? Biliyordum sessizliğin sesinin her yeri örttüğünü, her yerde her şeyin sessizlik olduğunu. Ya birden uyansak da, bu ve şu dediğimiz şeylerin aslında bu ve şu olmadığını bir görü versek? Yalpalayarak tepeye koştum, kuşlar selamladı beni, yerde birbirlerine sokulmuş yatanlara baktım. Bu saçma yerküre serüvenine benimle birlikte kök salan bütün bu tuhaf hayaletler de kimdi? Peki ben kimdim?
Çünkü benim ilgimi çeken insanlar deli olanlardır, yaşamak için deli olan, konuşmak için deli olan, her şeye aynı anda ihtiras duyan, hiçbir zaman esnemeyen ya da sıradan bir şey söylemeyen...
" Şiddet kullanmak zorunda kalmaya gelirse iş, sistemin oyununu oynuyorsunuz demektir. Kurulu düzen seni tahrik edecektir: Sakalını çekecek, yüzünü dürtüp seni kavga etmeye zorlayacak. Çünkü seni şiddete bir yöneltince, seninle nasıl başa çıkacaklarını bilirler. Başa çıkmayı bilmedikleri tek şey pasif direniş ve mizahtır. "
...Kimsenin kimseyi tam anlamıyla sevmediği bir çağa denk geldi yaşamak denilen kahır bizim için. Gerçi dönüp baktığımızda doksanlı yılların çocukluğundan başka hiçbir dönemin yaşanılası bir yanı yok. . Ne acı ki insana, insan olduğu için değil isminin önündeki sıfatlar ve bol rakamlı banka hesapları için veriliyor değer. Sevginin doğuş kaynağı olan soyut hisler yerini çoktan fiziğe ve biyolojiye bıraktı. Aşk ise sadece seksi düzene sokmak için kullanılmakta, gerçek anlamından öte. Bir insana güvenmek bir mayına basmak, insanlara güvenmek mayın tarlasında koşmak gibi. . Biz ise aynı düzlemde ve kendi boşluğuna hapsolmuşlarız. Zamane sancıları içinde yaşamamın içinden geçen bir avuç kırılan ışığız. Kalabalığı kitaplar ve onlardaki karakter olan insanlarız, zararsız. Varsa da kendimize. Tüm öfkemiz rakı masasında bataklık olan anılara. Tüm günahlarımız aşkı amaca ulaşmak için kullanmadan gerçekleştirdiğimiz yalansız ve uzun sevişmeler. Kırılan bir avuç ışığız, renklensin diye dünya. Ve birbirine düşmeden gölgeleri, birbirimizin karanlığını bölmeden ölmemeli.
Belki de sonunun, en başından yazıldığını bilerek yaşamak gerekli. Sürekli biteceğine olan korkumuz anı yaşamaktan alıkoymuyor mu bizi? Kesişen hayatların son korkusu, başlangıçta suladıkları ruh çiçeklerini kurutmuyor mu? Ve gittikçe hızlandırmak için ruhunu sallandırdığı salıncağı bencilliklere, özgürlüğü tacize başlamıyor mu insanoğlu? Ve korktuğu sonu kendi hazırlamıyor mu? . Yanında çocuklaştığını, altı çizili cümlelerini ezbere bileni, ruhuna salıncak olanı ve hazlarına nal saldığı ruh eşini bulduğunda neden kaybetmek için çabalar? Ve en önemlisi neden yaşamak varken bencilleşir? Böyle derin yaşanmışlıklara anı olacak insan ömürde birkaç kez çıkarken insanın karşısına neden kaybetmek için isimlendirirler? . Birlikte is kokmanın sarhoşluğunda boğulmanın, uçurtma uçurmanın, huzur evlerinde kitap okumanın, çıplak ayak toprağa basmanın, uyurken izlemenin, çiçeklere su vermenin, birbirine yüksek sesle şiir okumanın, rakısına buz yarasına tuz olmanın hazzını iliklerinde hissetmektense tüm bu anları, bir gün sonu olacağını düşünerek mahvetmeye ya da hazzını indirgemeye kimin hakkı var? . Sonunda hepimizin öldüğü ve tekrarı olmayan kısa bir yer burası. Ne zincirlemeli arzuları, ne de indirgemeli özgürlüğü toplum standartlarına. Ve en önemlisi yarına garantin olmayan bir yerde gelecek korkusu yüzünden yaşayamadığın bu anların tekrarının olmaması.
Bu gülünç gölge kalabalığının içinde arzu bile etmediğimiz şeylerin peşinde koşup duruyoruz. Bir gün bizimde selamız okunacak. İzbe bir dolapta, tüm yaşanmışlıklarımızın ziyadesinde sadece eski bir kayıt olarak kalacağız. Bol rakamlı bir mezar taşından başka bir şey bırakmayacaksın ardında. . Sokakta tembel tembel sallanan insanlar arasında anlaşılmaz bir çığlık olmak için çok kısa hayat. Bu sıkış sıkış beton yığınlarının arasında sadece kırılan güneş ışınlarının yansıttıklarını görmeye razı gelinmiş olmak için çok kısa hayat. Ve miktarı önemli olmaksızın parayla alınabilecek kadar ucuz şeylere değer vermek için kısa hayat. Özellikle de parayla satın alınabilecek kadar ucuz olmak için çok kısa. . İnsanın hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını anlaması gerekiyor. İnsanlara muhtaçlığının olmadığını, paraya ve sürüye uyma içgüdüsüne ihtiyacı olmadığını anlaması gerekiyor. Yalnız yaşayamayan bir kimse, soylu bir köle ya da zeki bir uşak olmaktan ne kadar öte gidebilir ki? . beatkusagiantolojisi
Bana kimleri öptüğünden bahsedersin Salome. Sırtını dayayacağın o duvar olurum senin. Ama yıkılacağım sonunda bunu bilesin. Unuturuz mesela annenin öleceğini. Başka şehirlerin kaldırımlarına ait hissederiz kendimizi. Ve bir kez daha ölsün isteriz baban. Bir kez daha çok büyük kaybetmez isteriz Salome, mesela hayatımızı. Yenilsin isteriz mesela, boynumuz bir ilmeğe. Ama ben, seni sevemem Salome. . Yalnızlığımıza aldırış etmeden yürürüz sokak lambalarının altında. Bir tutam çingene pembesi olursun sen griler içinde. Toprak kokusu sarmışken dört yanımızı, yürürüz bir gece vakti sokak lambalarının altında tüten bacaların üstüne Salome ama seni sevemem. Şuan sevemem salome ve bu gece. Bir güvercin salarız doğan güne, bir dua ederiz kabul olmasın diye ve belki bir mum dikeriz pazarın ikindi vakti sarhoş bir kilisede. Ama ben seni sevemem Salome. . Sevişiriz mesela, uzun süredir hissedemediğimiz gibi. Aldatmış oluruz eşlerimizi. Günahları bölüşürüz, ayıpları konuşur ve ölürüz birkaç kez dokuz saniye. Batar ipek tenin derime. Düşerim kirpiklerinden tırnak uçlarına Salome ve sen sakallarımdan dizlerime. Ama ben, seni sevemem. Kahve suyu koyarız Salome hem de iki kişilik. Bir film seçeriz yeşilçamdan. Pencereden bir uçurtma belirir, rüzgâr okşar saçını mest olur bakışlarım ama seni sevemem. . Şanslıysak eğer bir yıldızın kayışına şahit ederim seni. Farklı gözlerden aynı şeyleri görürüz süzülen bulutlarda. Gece boyu izlerim seni, üst üste üç kere saydığım kirpiklerinin eksilişlerini fark ederim gün doğumunda. Ama Salome, seni sevemem. Sevdiğin bir şiiri okurum sana duman kokan boğazımla, saçlarını tararım duş sonraları, öperim ense kökünden sen bir işle meşgulken ama seni sevemem Salome. Şimdi sevemem ve bugün. Ben, seni sevemem. . Bu şiir burada biter Salome ve ben vedaları sevmem.
Kayıp şehirlerde adını daha önce hiç duymadığım ucuz pansiyonlarda geçiyor ömrüm. Ücra köşelerindeki barlarda sigaramı sarıyor ve biramı içiyorum. Her şehirde ikinci el kitapçıları, deniz kıyılarını, en güzel doğa alanlarını, mezarlıkları ve randevu evlerini geziyorum. . Her şehirde farklı bir isim veriyorum kendime. Altı çizili cümleleri olan kitaplar biriktiriyorum. Ölü toprakları biriktiriyorum. Gece, denizin dalga sesi eşliğinde yıldız tozlarının altında köprücük kemiğindeki kuşları havalandırıyorum seviştiğim kadının. Şiir oluyor sonra, şiir yazıyorum, şiir okuyorum. Bir sigara içiyorum ve başka bir kayıp şehirde doğuyor güneş.
Hayatı seç. El çantalarını seç. Yüksek topuklu ayakkabılar seç. Kendini mutlu gibi hissetmek için kaşmir ve ipek seç. Kendini camdan atan bir kadın tarafından Çin'de üretilmiş bir İPhone seç. Ve Güney Asya'da bir mağazadan alınmış ceketinin cebinden çıkarma. Facebook'u, Twitter'ı, Snapchat'i, Instagram'ı seç. Ve tanımadığın insanlara kin kusacak bin bir türlü başka yol seç. Profilini güncellemeyi seç. Kahvaltı ettiğini dünyaya duyur ve birinin,bir yerlerde bunu umursamadığını umut et. Eski sevgililerini aramayı seç. Onlar kadar kötü görünmediğine çaresizce inanmak için. İlk otuzbirinden son nefesine kadar her şeyini bloglardan paylaşmayı seç. İnsan ilişkisinin indirgendiği nokta dijital bir veriden fazlası değil. Estetik ameliyat olan ünlüler hakkında bilmediğin on şey seç. Kürtaj için bağırmayı seç. Tecavüz şakalarını,kadınlara laf atmayı eski eski sevgilini ifşa etmeyi seç. Ve bitmek tükenmek bilmeyen depresif kadın düşmanlığını. 11 Eylül'ün hiç yaşanmadığını ve yaşandıysa, sorumluların Yahudiler olduğunu seç. Ne zaman biteceği belli olmayan mesaileri ve işe gitmek için iki saat yol gitmeyi seç. Ve çocukların için de aynısını ama daha kötüsünü seç. Kendi kendine belki onların başına gelmediğini telkin et. Sonra arkana yaslan ve acıyı, sikko bir mutfakta üretilen adı bilinmeyen bir uyuşturucudan bilinmeyen dozlarda alarak dindir. Tutulmayan sözü seç ve keşke başka türlü hareket etseydim de. Kendi hatalarından asla ders çıkarmamayı seç. Tarihin tekerrür edişini izlemeyi seç. Her zaman hayalini kurduğun şeye ulaşmak yerine ulaşabileceğin şeye ulaşmaya kendini yavaştan alıştırmayı seç. Aza kanaat et ve mutluymuş gibi yap. Hayal kırıklığını seç. Ve sevdiklerini kaybetmeyi seç. Onlar hayattan ayrılırlarken senin bir parçan da onlarla birlikte ölür. Ta ki bir gün parça parça hepsinin öldüğü güne kadar. Ve senden ölü ya da diri denebilecek tek bir parça kalmayacak. Geleceğini seç Veronika. Hayatı seç.
Neyse, kitabı okur okumaz diyorum ki; "Ulan bu benim ruhum, kıvrılmış uyuyor kitabın bi köşeciğinde.
Zen Kaçıkları, Jack Kerouac
Ondan hoşlanmıştım galiba. Sonradan kanıtlayacağı gibi iyi biri olduğundan değil, her şeye hevesli olduğundan.
Yolda, Jack Kerouac
Tek başımaydım ateşin başında, doğudan ağaran bir gök. "Amma içmişim," dedim. "Uyanın! Haydi uyanın!" diye haykırdım. "Haydi, horozlar ötmeden! Lamı cimi yok! Haydi kızlar kadınlar! Aşifteler! Kancıklar! Pezevenkler, hıyarlar! Koşun!" Sonra birden insanların acınasılığına dair son kerte yoğun bir duyguya kapıldım; kim olursa olsunlar, yüzleri, acıyla büzülen ağızları, kişilikleri, neşeli görünmeye çalışmaları, ufak tefek huysuzlukları, başarısızlıkları, hemen unutuluveren soğuk, hava cıva nükteleri: Ah, ne diye, ne diye? Biliyordum sessizliğin sesinin her yeri örttüğünü, her yerde her şeyin sessizlik olduğunu. Ya birden uyansak da, bu ve şu dediğimiz şeylerin aslında bu ve şu olmadığını bir görü versek? Yalpalayarak tepeye koştum, kuşlar selamladı beni, yerde birbirlerine sokulmuş yatanlara baktım. Bu saçma yerküre serüvenine benimle birlikte kök salan bütün bu tuhaf hayaletler de kimdi? Peki ben kimdim?
Zen Kaçıkları, Jack Kerouac
Dünyada yaşam tatsız; ama gidecek yer yok...
Zen Kaçıkları, Jack Kerouac
Çünkü benim ilgimi çeken insanlar deli olanlardır, yaşamak için deli olan, konuşmak için deli olan, her şeye aynı anda ihtiras duyan, hiçbir zaman esnemeyen ya da sıradan bir şey söylemeyen...
Yolda, Jack Kerouac
"Kitap ayracınızı kaldığınız yere değil, olmak istediğiniz yere koyun :))"
Damsız girilmez!
" Şiddet kullanmak zorunda kalmaya gelirse iş, sistemin oyununu oynuyorsunuz demektir. Kurulu düzen seni tahrik edecektir: Sakalını çekecek, yüzünü dürtüp seni kavga etmeye zorlayacak. Çünkü seni şiddete bir yöneltince, seninle nasıl başa çıkacaklarını bilirler. Başa çıkmayı bilmedikleri tek şey pasif direniş ve mizahtır. "
John Lennon
...Kimsenin kimseyi tam anlamıyla sevmediği bir çağa denk geldi yaşamak denilen kahır bizim için. Gerçi dönüp baktığımızda doksanlı yılların çocukluğundan başka hiçbir dönemin yaşanılası bir yanı yok.
.
Ne acı ki insana, insan olduğu için değil isminin önündeki sıfatlar ve bol rakamlı banka hesapları için veriliyor değer. Sevginin doğuş kaynağı olan soyut hisler yerini çoktan fiziğe ve biyolojiye bıraktı. Aşk ise sadece seksi düzene sokmak için kullanılmakta, gerçek anlamından öte. Bir insana güvenmek bir mayına basmak, insanlara güvenmek mayın tarlasında koşmak gibi.
.
Biz ise aynı düzlemde ve kendi boşluğuna hapsolmuşlarız. Zamane sancıları içinde yaşamamın içinden geçen bir avuç kırılan ışığız. Kalabalığı kitaplar ve onlardaki karakter olan insanlarız, zararsız. Varsa da kendimize. Tüm öfkemiz rakı masasında bataklık olan anılara. Tüm günahlarımız aşkı amaca ulaşmak için kullanmadan gerçekleştirdiğimiz yalansız ve uzun sevişmeler. Kırılan bir avuç ışığız, renklensin diye dünya. Ve birbirine düşmeden gölgeleri, birbirimizin karanlığını bölmeden ölmemeli.
beatkusagiantolojisi
Belki de sonunun, en başından yazıldığını bilerek yaşamak gerekli. Sürekli biteceğine olan korkumuz anı yaşamaktan alıkoymuyor mu bizi? Kesişen hayatların son korkusu, başlangıçta suladıkları ruh çiçeklerini kurutmuyor mu? Ve gittikçe hızlandırmak için ruhunu sallandırdığı salıncağı bencilliklere, özgürlüğü tacize başlamıyor mu insanoğlu? Ve korktuğu sonu kendi hazırlamıyor mu?
.
Yanında çocuklaştığını, altı çizili cümlelerini ezbere bileni, ruhuna salıncak olanı ve hazlarına nal saldığı ruh eşini bulduğunda neden kaybetmek için çabalar? Ve en önemlisi neden yaşamak varken bencilleşir? Böyle derin yaşanmışlıklara anı olacak insan ömürde birkaç kez çıkarken insanın karşısına neden kaybetmek için isimlendirirler?
.
Birlikte is kokmanın sarhoşluğunda boğulmanın, uçurtma uçurmanın, huzur evlerinde kitap okumanın, çıplak ayak toprağa basmanın, uyurken izlemenin, çiçeklere su vermenin, birbirine yüksek sesle şiir okumanın, rakısına buz yarasına tuz olmanın hazzını iliklerinde hissetmektense tüm bu anları, bir gün sonu olacağını düşünerek mahvetmeye ya da hazzını indirgemeye kimin hakkı var?
.
Sonunda hepimizin öldüğü ve tekrarı olmayan kısa bir yer burası. Ne zincirlemeli arzuları, ne de indirgemeli özgürlüğü toplum standartlarına. Ve en önemlisi yarına garantin olmayan bir yerde gelecek korkusu yüzünden yaşayamadığın bu anların tekrarının olmaması.
beatkusagiantolojisi
Bu gülünç gölge kalabalığının içinde arzu bile etmediğimiz şeylerin peşinde koşup duruyoruz. Bir gün bizimde selamız okunacak. İzbe bir dolapta, tüm yaşanmışlıklarımızın ziyadesinde sadece eski bir kayıt olarak kalacağız. Bol rakamlı bir mezar taşından başka bir şey bırakmayacaksın ardında.
.
Sokakta tembel tembel sallanan insanlar arasında anlaşılmaz bir çığlık olmak için çok kısa hayat. Bu sıkış sıkış beton yığınlarının arasında sadece kırılan güneş ışınlarının yansıttıklarını görmeye razı gelinmiş olmak için çok kısa hayat. Ve miktarı önemli olmaksızın parayla alınabilecek kadar ucuz şeylere değer vermek için kısa hayat. Özellikle de parayla satın alınabilecek kadar ucuz olmak için çok kısa.
.
İnsanın hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını anlaması gerekiyor. İnsanlara muhtaçlığının olmadığını, paraya ve sürüye uyma içgüdüsüne ihtiyacı olmadığını anlaması gerekiyor. Yalnız yaşayamayan bir kimse, soylu bir köle ya da zeki bir uşak olmaktan ne kadar öte gidebilir ki?
.
beatkusagiantolojisi
Benim küfürlü sözlerim
Sizin kibar yalanlarınızdan daha samimi...
....kim lan bu Erol Egemen, pardon SFA:))
Bana kimleri öptüğünden bahsedersin Salome. Sırtını dayayacağın o duvar olurum senin. Ama yıkılacağım sonunda bunu bilesin. Unuturuz mesela annenin öleceğini. Başka şehirlerin kaldırımlarına ait hissederiz kendimizi. Ve bir kez daha ölsün isteriz baban. Bir kez daha çok büyük kaybetmez isteriz Salome, mesela hayatımızı. Yenilsin isteriz mesela, boynumuz bir ilmeğe. Ama ben, seni sevemem Salome.
.
Yalnızlığımıza aldırış etmeden yürürüz sokak lambalarının altında. Bir tutam çingene pembesi olursun sen griler içinde. Toprak kokusu sarmışken dört yanımızı, yürürüz bir gece vakti sokak lambalarının altında tüten bacaların üstüne Salome ama seni sevemem. Şuan sevemem salome ve bu gece. Bir güvercin salarız doğan güne, bir dua ederiz kabul olmasın diye ve belki bir mum dikeriz pazarın ikindi vakti sarhoş bir kilisede. Ama ben seni sevemem Salome.
.
Sevişiriz mesela, uzun süredir hissedemediğimiz gibi. Aldatmış oluruz eşlerimizi. Günahları bölüşürüz, ayıpları konuşur ve ölürüz birkaç kez dokuz saniye. Batar ipek tenin derime. Düşerim kirpiklerinden tırnak uçlarına Salome ve sen sakallarımdan dizlerime. Ama ben, seni sevemem. Kahve suyu koyarız Salome hem de iki kişilik. Bir film seçeriz yeşilçamdan. Pencereden bir uçurtma belirir, rüzgâr okşar saçını mest olur bakışlarım ama seni sevemem.
.
Şanslıysak eğer bir yıldızın kayışına şahit ederim seni. Farklı gözlerden aynı şeyleri görürüz süzülen bulutlarda. Gece boyu izlerim seni, üst üste üç kere saydığım kirpiklerinin eksilişlerini fark ederim gün doğumunda. Ama Salome, seni sevemem. Sevdiğin bir şiiri okurum sana duman kokan boğazımla, saçlarını tararım duş sonraları, öperim ense kökünden sen bir işle meşgulken ama seni sevemem Salome. Şimdi sevemem ve bugün. Ben, seni sevemem.
.
Bu şiir burada biter Salome ve ben vedaları sevmem.
Öyle bir sevişelim ki
Komşular bile sigara yaksın!!!
Kayıp şehirlerde adını daha önce hiç duymadığım ucuz pansiyonlarda geçiyor ömrüm. Ücra köşelerindeki barlarda sigaramı sarıyor ve biramı içiyorum. Her şehirde ikinci el kitapçıları, deniz kıyılarını, en güzel doğa alanlarını, mezarlıkları ve randevu evlerini geziyorum.
.
Her şehirde farklı bir isim veriyorum kendime. Altı çizili cümleleri olan kitaplar biriktiriyorum. Ölü toprakları biriktiriyorum. Gece, denizin dalga sesi eşliğinde yıldız tozlarının altında köprücük kemiğindeki kuşları havalandırıyorum seviştiğim kadının. Şiir oluyor sonra, şiir yazıyorum, şiir okuyorum. Bir sigara içiyorum ve başka bir kayıp şehirde doğuyor güneş.
beatkusagiantolojisi
"Gizlenmek zevklidir, bulunmamak felaket."
Hayatı seç.
El çantalarını seç. Yüksek topuklu ayakkabılar seç.
Kendini mutlu gibi hissetmek için kaşmir ve ipek seç.
Kendini camdan atan bir kadın tarafından Çin'de üretilmiş bir İPhone seç.
Ve Güney Asya'da bir mağazadan alınmış ceketinin cebinden çıkarma.
Facebook'u, Twitter'ı, Snapchat'i, Instagram'ı seç. Ve tanımadığın insanlara kin kusacak bin bir türlü başka yol seç.
Profilini güncellemeyi seç.
Kahvaltı ettiğini dünyaya duyur ve birinin,bir yerlerde bunu umursamadığını umut et.
Eski sevgililerini aramayı seç. Onlar kadar kötü görünmediğine çaresizce inanmak için.
İlk otuzbirinden son nefesine kadar her şeyini bloglardan paylaşmayı seç.
İnsan ilişkisinin indirgendiği nokta dijital bir veriden fazlası değil.
Estetik ameliyat olan ünlüler hakkında bilmediğin on şey seç. Kürtaj için bağırmayı seç. Tecavüz şakalarını,kadınlara laf atmayı eski eski sevgilini ifşa etmeyi seç.
Ve bitmek tükenmek bilmeyen depresif kadın düşmanlığını.
11 Eylül'ün hiç yaşanmadığını ve yaşandıysa, sorumluların Yahudiler olduğunu seç.
Ne zaman biteceği belli olmayan mesaileri ve işe gitmek için iki saat yol gitmeyi seç.
Ve çocukların için de aynısını ama daha kötüsünü seç.
Kendi kendine belki onların başına gelmediğini telkin et.
Sonra arkana yaslan ve acıyı, sikko bir mutfakta üretilen adı bilinmeyen bir uyuşturucudan bilinmeyen dozlarda alarak dindir.
Tutulmayan sözü seç ve keşke başka türlü hareket etseydim de.
Kendi hatalarından asla ders çıkarmamayı seç.
Tarihin tekerrür edişini izlemeyi seç. Her zaman hayalini kurduğun şeye ulaşmak yerine ulaşabileceğin şeye ulaşmaya kendini yavaştan alıştırmayı seç.
Aza kanaat et ve mutluymuş gibi yap.
Hayal kırıklığını seç. Ve sevdiklerini kaybetmeyi seç. Onlar hayattan ayrılırlarken senin bir parçan da onlarla birlikte ölür.
Ta ki bir gün parça parça hepsinin öldüğü güne kadar. Ve senden ölü ya da diri denebilecek tek bir parça kalmayacak.
Geleceğini seç Veronika.
Hayatı seç.
Trainspotting 2 (2017) Danny Boyle
İskeletlerin Şarkısı
Başkanlık İskeleti dedi
Yasayı imzalamam
Sözcü İskeleti dedi
İmzalayacaksın
Temsilci İskeleti dedi
İtiraz ediyorum
Yüksek mahkeme iskeleti dedi
Ne bekliyordun ki
Ordu İskeleti dedi
Yıldız Bombaları satın alın
Kaymak Tabaka İskeleti dedi
Evlenmemiş anneler geberin açlıktan
Yahoo İskeleti dedi
Kirli sanatı durdurun
Sağ Kanat İskeleti dedi
Kendi yüreğini unut
Gnostik İskelet dedi
İnsan olmanındır yücelik
Ahlâki Çoğunluk İskeleti dedi
Hayır değil, benimdir
Buda İskeleti dedi
Merhamet zenginliktir
Şirket İskeleti dedi
Sağlığına zararlı
Eski Mesih İskeleti dedi
Fakirleri düşün
Tanrının Oğlu İskeleti dedi
AIDS’e çare gerek
Homofobi İskeleti dedi
Eşcinseller iğrenç
Kalıtım Politikaları İskeleti dedi
Siyahlarin şansı yok
Maço İskeleti dedi
Kadınlar köşelerine gitsin
Tutucu İskeleti dedi
İnsan ırkı çoğalsın
Yaşam Hakkı İskeleti dedi
Ceninin ruhu var
Seçim Hakkı İskeleti dedi
Bunu bir tarafına sok
İşsizin İskeleti dedi
Robotlar işimi aldı
Suça Karşı Şiddet İskeleti dedi
Mafyaya gözyaşı bombası at
Vali İskeleti dedi
Okul yemeğini kesin
Belediye İskeleti dedi
Bütçe kırıntılarını yiyin
Yeni Tutucu İskeleti dedi
Evsizler sokaktan silinsin!
Serbest Piyasa İskeleti dedi
Et yerine de kullanılabilir
Beyin Takımı İskeleti dedi
Serbest Piyasa doğru yoldur
Tasarruf ve Kredi İskeleti dedi
Devlet ödesin
Chrysler İskeleti dedi
Senin ve benim için öde
Nükleer Güç İskeleti dedi
ben ben ben
Ekolojik İskelet dedi
Gökyüzü mavi kalsın
Çokuluslu İskelet dedi
Senin için ne değeri var?
NAFTA İskeleti dedi (*)
Zenginleşin, Serbest Ekonomi
Maquilador İskeleti dedi (*)
Sweat Shop’lar, düşük ücret (*)
Zengin GATT iskeleti dedi (*)
Bir dünya, high tech
Alt Tabaka İskeleti dedi
İçinde boğul
Dünya Bankası İskeleti dedi
Ağaçlarınızı kesin
IMF İskeleti dedi
Amerikan peyniri alın
Az Gelişmiş İskeleti dedi
Biz Pirinç istiyoruz
Gelişmiş Ülkeler İskeleti dedi
Kemiklerinizi verin zar yapalım
Ayetullah İskeleti dedi
Öl yazar öl
Joe Stalin İskeleti dedi
Yalan da değil
Orta Krallık İskeleti dedi
Tibeti yuttuk
Dalai Lama İskeleti dedi
Hazımsızlık çekersiniz
Dünya Korosu İskeleti dedi
Bu onların kaderi
ABD İskeleti dedi
Kuveyt kurtarılmalı
Petrokimya İskeleti dedi
Gürleyin bomba uçakları gürleyin!
Uyarıcı İskelet dedi
Çek bir dinazor
Nancy’nin İskeleti dedi
Sadece hayır de
Rasta İskeleti dedi
Üfle Nancy üfle
Laf Cambazı İskeleti dedi
Cıgaralık içmeyin
Alkolik İskeleti dedi
Bırak karaciğerin çürüsün
Canki İskeleti dedi
Bir doz alamaz mıyız?
Büyük Birader İskeleti dedi
Pis aşağılıkları içeri tıkın
Ayna İskeleti dedi
Merhaba yakışıklı
Elektrikli Sandalye İskeleti dedi
Selam, ne pişiyor?
Talk Show İskeleti dedi
Suratını sikeyim
Aile Değerleri İskeleti dedi
Benim ailem zırnık değerlendirir
NY Times İskeleti dedi
Bu baskıya uygun değil
CIA İskeleti dedi
Bir ipucu bulamaz mısın? (*)
Network İskeleti dedi
Yalanlarıma inan
Reklamcı İskeleti dedi
İçyüzünü bilme!
Medya İskeleti dedi
Sen bana inan
Televizyon bağımlısı iskelet dedi
Niye dert edeyim?
TV İskeleti dedi
Ses lokmalarını ye
Haber Yayını İskeleti dedi
Hepsi bu kadar, İyi geceler
-Allen Ginsberg-
Yürü be F. para toplayıp cıgara alacam sana:))