Midyat dağlarındaki zalim ağanın bostanından sıcak bir yaz günü kavun-karpuz alıp (veya çalıp) yiyen biri Müslüman, biri Süryani Hıristiyan, biri de Yezidi üç arkadaşın başına gelenler...
Ağa suçüstü yakalamış ama bakmış ki onlar üç kişi kendisi yalnız... Güç yetirmesi imkânsız. Başlamış bağırmaya: 'Müslüman kardeşim! Sen benim din kardeşimsin sana malım helaldir. Sen Süryani kardeşim sen de ehli kitapsın, kardeşim sayılırsın sana da helal olsun. Ama sen ey kâfir Yezidi! Sen nasıl benim bostanıma girersin' deyip Yezidi delikanlıyı ayaklarının altına almış; döve döve pestilini çıkarmış. Sonra Müslüman'la, Hıristiyan 'Oh ağa bize dokunmadı' diye sevinerek seyretmişler. Sonra dönmüş Süryani'ye: 'Behey kâfir' demiş: 'Allah'a üç diyen, domuza helal diyen kâfirlerden değil misin? Senin Yezidi'den ne farkın var. Ne hakla benim Müslüman kardeşim gibi bostanıma girersin'. Süryani'yi de yere yıkıp hıncını çıkarmış. Sıra gelmiş Müslüman'a: 'Utanmaz adam' demiş. 'Kendi yediğin yetmezmiş gibi bir de bu kâfirleri bostanıma sokmuşsun' deyip onu da ötekilerden beter etmiş. Üç kafadarı kolları bacakları kırık, kafaları yarık, yüzleri gözleri şiş bir durumda bulan köylüler sormuşlar:
'Size ne oldu? ' Üçü birden 'Ağa dövdü.' Köylüler şaşkın şaşkın sormuşlar. 'Ağa üçünüzü birden nasıl dövdü? ' Müslüman'la Hıristiyan aynı anda söylenmişler: 'Ah! Yezidi'ye sahip çıkacaktık.. Ah...'
O günden sonra 'Yezidi'ye sahip çıkmak' Mardin'de bir deyim olmuş.
Naron uzun ömürlü olan Rigel ırkındandı ve ailesinin galaksi kayıtlarını tutan dördüncü üyesiydi.
Naron'un büyük bir defteri vardı. Buna galaksilerde kafaları gelişen çok sayıdaki ırklar kaydediliyordu. Daha küçük bir deftere ise, olgunlaşarak Galaksi Federasyonuna girmeye hak kazanan ırklar yazılıyordu. Birinci defterde bazı isimler çizilmişti. Çünkü onlar şu ya da bu nedenle başarısız olmuşlardı. Şanssızlık, biyofizik veya biyokimyasal kusurlar, topluma ayak uyduramama neden oluyordu buna. Ama küçük deftere adları geçirilen hiçbir üye o zamana kadar silinmemişti.
Bir haberci yaklaşırken iriyarı ve son derece yaşlı biri olna Naron da başını kaldırdı.
Haberci, 'Naron' dedi. 'Ulu insan.'
'E, ne var? Şu merasimi bir tarafa bırak.'
'Bir grup organizma daha olgunluğa erişti.'
'Harika! Harika! Artık daha çabuk olgunlaşıyorlar. Bir yıl geçmiyor ki, yeni bir üyemiz olmasın. Peki kim bu grup? ' haberci, galaksinin kod numarasını ve onun içindeki dünyanın koordinatlarını verdi.
Naron, 'Ah,' dedi. 'O dünyayı biliyorum.' Ve süslü bir yazıyla adı ilk deftere yazdı. Sonra ikincisine de kaydetti. Adet olduğu için o dünyaya en kalabalık toplumun verdiği adı kullanıyordu. Naron, 'Arz...' diye yazdı.
'Bu yeni yaratıklar bir rekor kırdılar,' dedi. 'Başka hiçbir grup akıldan olgunluğa bu kadar çabuk geçmedi. bir hata olmadığını umarım.'
Haberci, 'Hata yok efendim.' diye cevap verdi.
'Termo-nükleer enerjiyi öğrendiler değil mi? '
'Evet efendim.'
'Eh, ölçümüz de bu.' naron güldü. 'Ve yakında uzay gemileriyle gelecek ve federasyonla bağlantı kuracaklar.'
Haberci istemeye istemeye, 'Ulu efendim,' diye mırıldandı. 'Gözlemcilerimiz onların henüz uzaya açılmadıklarını bildirdiler.'
Naron şaşırdı. 'Hiç mi açılmamışlar? Bir uzay istasyonları da yok mu? '
'Henüz yok efendim.'
'Ama maden termo-nükleer güçleri var... Deneyler ve patlatmalar nerde yapılıyor? '
'Kendi gezegenlerinde, efendim.'
Altı metre boyunda olan Naron ayağa kalkarak 'Kendi gezegenlerinde mi? ' diye gürledi.
'Evet, efendim.'
Naron ağır ağır kalemini çıkararak küçük deftere yazdığı son adı çizdi. O zamana kadar görülmüş bir şey değildi bu. Ama Naron çok akıllı bir insandı ve galaksideki herkes gibi o kaçınılamayacak sonucu görebilirdi.
O hayattayken tüm çağrılarına rağmen iddialarını çürütecek bir tek kişi bile karşısına çıkamaya cesaret edemedi. Nasıl ki müslümanlarca katledilerek susturuldu, ondan sonra ortaya çıkabildiler... zavallılar... Bilgiye karşı gelebilecek bilgisi olmayanlar her yerde gerek fiziksel gerek sözel şiddete ve hakarete baş vuruyor.
üç şey'e serap, çöl, deve yazmıştım. Şimdi burası için içlerinden kur'a çekmem gerekiyor...
eveeet.... bakalım ne çıkmış..
aaa
DEVE...
Midyat dağlarındaki zalim ağanın bostanından sıcak bir yaz günü kavun-karpuz alıp (veya çalıp) yiyen biri Müslüman, biri Süryani Hıristiyan, biri de Yezidi üç arkadaşın başına gelenler...
Ağa suçüstü yakalamış ama bakmış ki onlar üç kişi kendisi yalnız... Güç yetirmesi imkânsız. Başlamış bağırmaya: 'Müslüman kardeşim! Sen benim din kardeşimsin sana malım helaldir. Sen Süryani kardeşim sen de ehli kitapsın, kardeşim sayılırsın sana da helal olsun. Ama sen ey kâfir Yezidi! Sen nasıl benim bostanıma girersin' deyip Yezidi delikanlıyı ayaklarının altına almış; döve döve pestilini çıkarmış. Sonra Müslüman'la, Hıristiyan 'Oh ağa bize dokunmadı' diye sevinerek seyretmişler. Sonra dönmüş Süryani'ye: 'Behey kâfir' demiş: 'Allah'a üç diyen, domuza helal diyen kâfirlerden değil misin? Senin Yezidi'den ne farkın var. Ne hakla benim Müslüman kardeşim gibi bostanıma girersin'. Süryani'yi de yere yıkıp hıncını çıkarmış. Sıra gelmiş Müslüman'a: 'Utanmaz adam' demiş. 'Kendi yediğin yetmezmiş gibi bir de bu kâfirleri bostanıma sokmuşsun' deyip onu da ötekilerden beter etmiş.
Üç kafadarı kolları bacakları kırık, kafaları yarık, yüzleri gözleri şiş bir durumda bulan köylüler sormuşlar:
'Size ne oldu? ' Üçü birden 'Ağa dövdü.' Köylüler şaşkın şaşkın sormuşlar.
'Ağa üçünüzü birden nasıl dövdü? ' Müslüman'la Hıristiyan aynı anda söylenmişler: 'Ah! Yezidi'ye sahip çıkacaktık.. Ah...'
O günden sonra 'Yezidi'ye sahip çıkmak' Mardin'de bir deyim olmuş.
Sen çok iyisin, hoşsun. İnan ben seni hak etmiyorum. Sen benden daha iyilerine layıksın..! !
Seni ömrümün sonuna kadar seveceğim! !
AHMAKLAR
Isaac ASIMOV
Naron uzun ömürlü olan Rigel ırkındandı ve ailesinin galaksi kayıtlarını tutan dördüncü üyesiydi.
Naron'un büyük bir defteri vardı. Buna galaksilerde kafaları gelişen çok sayıdaki ırklar kaydediliyordu. Daha küçük bir deftere ise, olgunlaşarak Galaksi Federasyonuna girmeye hak kazanan ırklar yazılıyordu. Birinci defterde bazı isimler çizilmişti. Çünkü onlar şu ya da bu nedenle başarısız olmuşlardı. Şanssızlık, biyofizik veya biyokimyasal kusurlar, topluma ayak uyduramama neden oluyordu buna. Ama küçük deftere adları geçirilen hiçbir üye o zamana kadar silinmemişti.
Bir haberci yaklaşırken iriyarı ve son derece yaşlı biri olna Naron da başını kaldırdı.
Haberci, 'Naron' dedi. 'Ulu insan.'
'E, ne var? Şu merasimi bir tarafa bırak.'
'Bir grup organizma daha olgunluğa erişti.'
'Harika! Harika! Artık daha çabuk olgunlaşıyorlar. Bir yıl geçmiyor ki, yeni bir üyemiz olmasın. Peki kim bu grup? ' haberci, galaksinin kod numarasını ve onun içindeki dünyanın koordinatlarını verdi.
Naron, 'Ah,' dedi. 'O dünyayı biliyorum.' Ve süslü bir yazıyla adı ilk deftere yazdı. Sonra ikincisine de kaydetti. Adet olduğu için o dünyaya en kalabalık toplumun verdiği adı kullanıyordu. Naron, 'Arz...' diye yazdı.
'Bu yeni yaratıklar bir rekor kırdılar,' dedi. 'Başka hiçbir grup akıldan olgunluğa bu kadar çabuk geçmedi. bir hata olmadığını umarım.'
Haberci, 'Hata yok efendim.' diye cevap verdi.
'Termo-nükleer enerjiyi öğrendiler değil mi? '
'Evet efendim.'
'Eh, ölçümüz de bu.' naron güldü. 'Ve yakında uzay gemileriyle gelecek ve federasyonla bağlantı kuracaklar.'
Haberci istemeye istemeye, 'Ulu efendim,' diye mırıldandı. 'Gözlemcilerimiz onların henüz uzaya açılmadıklarını bildirdiler.'
Naron şaşırdı. 'Hiç mi açılmamışlar? Bir uzay istasyonları da yok mu? '
'Henüz yok efendim.'
'Ama maden termo-nükleer güçleri var... Deneyler ve patlatmalar nerde yapılıyor? '
'Kendi gezegenlerinde, efendim.'
Altı metre boyunda olan Naron ayağa kalkarak 'Kendi gezegenlerinde mi? ' diye gürledi.
'Evet, efendim.'
Naron ağır ağır kalemini çıkararak küçük deftere yazdığı son adı çizdi. O zamana kadar görülmüş bir şey değildi bu. Ama Naron çok akıllı bir insandı ve galaksideki herkes gibi o kaçınılamayacak sonucu görebilirdi.
Adam, 'Ahmaklar...' diye homurdandı.
'Bu hediye sana layık değil ama...'
MEVLANA
MEVLA-NA
TANRI-OLMAYAN
önemli değil...
Müslümanlar Sahra çölünde yağmur duasına çıksa duaları kabul olmaz.
Kafirler Amazon ormanlarında yağmur duasına çıksa duaları hemen kabul olur..
acaba neden ki...! ! ..? ?
O hayattayken tüm çağrılarına rağmen iddialarını çürütecek bir tek kişi bile karşısına çıkamaya cesaret edemedi.
Nasıl ki müslümanlarca katledilerek susturuldu, ondan sonra ortaya çıkabildiler... zavallılar...
Bilgiye karşı gelebilecek bilgisi olmayanlar her yerde gerek fiziksel gerek sözel şiddete ve hakarete baş vuruyor.
bkz: başkalarını aşağılayarak yüceleceğini zannedenler