Biraz satranç bilgisi... Bahçeli için amerikanın vezir olmuş piyonu tanımlaması satranç oyunununda kurgudur. Bir piyon nasıl vezir olur... İşte kurgu böyle bir şey stratejinizi kurgularken rakiple giriştiğiniz al ver savaşında piyonu akıllı hamlelerle bazen gizleyerek bazen koruyarak bazen saldırarak hedefe ulaştırırsınız.. Artık piyon vezir olmuştur ve bütün hamleleri artık piyondan farklı bir kare yerine artık her tarafa sınırsızdır.. Bir muhalefete bir Rusya ya bir Suriye'ye bir amerikaya ayar verir gibi görünen bu piyon Partisinin vatansever milletvekillerini gereğini yapsınlar diye istifa ettirmiş hiç bir şey olmamış gibi vezir olmuştur.. Nihayetinde satranç bir oyundur ve bu oyunu şayet siz oynamıyorsanız muhakkak kulağınızdan biri tutuyor demektir. Dolayısıyla satranç tahtasında taş olanlar oyun bittiğinde aynı kutuya konurlar Çin atasözünü unutmamak lazım..
Herkesin ekmeğinin peşinden koşmasalar dünyanın enbüyük yardım kuruluşlarından birinin başına onbinlerce maaşla birini koyup utanmadan arlanmadan sıkılmadan vergiden kaçınırlarmıydı.. Üstelik küfür eder gibi daha önce milleti milyonlarla dolandıran bir tosuncuğun lafı ile... İnsanın aklını koruması için deli olması lazım...
Silahlı Rumlar bastı, çoğunluğu kadın 126 Türk'ü katletti.
Aralarında 16 günlük bebek de vardı.
İşmakineleriyle dev çukurlar açtılar.
Toplu mezarlara gömdüler.
?
16 günlük bebek, Ali Faik'ti.
Annesiyle birlikte öldürüldü.
?
Aslında bu toplu mezarlardan kimsenin haberi yoktu.
Yüzlerce insanımız kayıptı, sadece bu biliniyordu.
Yıllar sonra bir çoban, topraktan çıkmış bir insan eli gördü…
O elin etrafı kazıldı.
Kazıldıkça vahşet ortaya çıktı.
Kurbanlardan bazılarının kimlikleri anca 2017 yılında yapılan DNA testiyle belirlenebildi.
Bazıları kurşunlanmış, bazıları kesici aletlerle öldürülmüştü.
?
Amerikan UPI ajansının muhabiri, dünyaya servis ettiği haberlerini bizzat görgü tanığı olarak yazdı: “Limasol'da Rumlar kadınları ve çocukları öldürdü, yol üstünde 20 ceset gördük, evlere girip Türk kadınlarını öldürmek için akbabalar gibi bekliyorlar.”
?
France Soir gazetesinin muhabiri anlatıyordu: “Kendi gözlerimle gördüm, ellerinde bazukaları olan Rumlar, Mağusa civarında Türk camilerini yaktı, Türk evlerini ateşe verdi, Türkler vahşet havası içinde yaşıyor, Rumların hareketleri insanlık namına utanç verici.”
?
İngiliz The Sun gazetesinin muhabiri yazıyordu: “Üniformasız Rumlar öldürüyor, bir yandan ölüm çukurları kazıyorlar, bir yandan öldürüyorlar, bu asla bir harp olamaz, bu olsa olsa alçaklık olabilir.”
?
Amerikan CBS televizyonu muhabiri duyuruyordu: “Lefkoşa'da çöplükte 88 Türk'ün cesedi bulundu, kurşunlarla delik deşik edilmişler, öldürülmeden önce tellerle birbirlerine bağlanmışlar.”
?
Washington Post muhabiri yazıyordu: “Larnaka'nın Alaminos köyü'nde Türkleri öldürüp, buldozerlerle çukura doldurmuşlar.”
?
London Times gazetesi, manşetten, fotoğraflı haber olarak yazıyordu: “Türk kadınlarının ırzına geçildi, Türk çocukları yollarda öldürüldü.”
?
BBC muhabiri Ronald Robson, Ayvasıl ve Şillura köylerindeki barbarlığa gözleriyle şahit olduğunu, Rumların birçok Türk'ü “yaktıkları”nı anlatıyordu.
?
Almanya'nın Sesi Radyosu'nun muhabiri, gördüklerine isyan ediyordu: “Kadınların ırzına geçiyorlar, çocukların üstüne mermi yağdırıyorlar, insan aklı, Rumların Kıbrıs'ta yaptığı cellatlığı asla kabul edemez.”
?
Rum gazetesi Politis, yıllar yıllar sonra “cezalandırılmamış suçlar dosyası” adı altında dizi yazı yayınladı.
“Öldürülen her Rum'a karşılık 10 Türk öldürülmesi için, Rum polisine emir verildiğini” yazdı.
“Kurşuna dizilen sivil Türklerin kuyulara atıldığını, kemiklerinin anca 2006 yılında bulunduklarını” yazdı.
“EOKA militanları tarafından katliam yapılan köylerde, sivil Rumların Türk komşularının evini yağmaladığını, kadınlara tecavüz ettiklerini” yazdı.
?
Lefkoşa Türk Lisesi öğrencilerine gelişigüzel yaylım ateş açılmıştı.
Yaralılar, çevreden yetişenler tarafından hastaneye getirildi.
Kan verilmedi!
Evet… Kan verilmedi, kan vermek isteyenlere izin verilmedi.
Çocuklar öldü.
?
Etnik temizlik yapıyorlardı, bir gecede 103 Türk köyü saldırıya uğradı… Amerikan gazetesi Daily Herald'ın muhabiri, Türk evlerinin nasıl yakıldığını şöyle anlatıyordu: “Türk evlerine geldiğimde dehşete kapıldım, duvarlar dışında tamamen yokolmuşlardı, napalm saldırısının bile bu kadar büyük yıkım yaratabileceğini sanmıyorum.”
?
Kumsal mahallesi… Mürüvvet hanım, yavrularıyla birlikte banyodaki küvete saklanmaya çalışmıştı, 33 el ateş ettiler, biri alnından, yedi kurşun yedi, altı yaşındaki Murat'tan üç kurşun çıktı, dört yaşındaki Kutsi'den iki kurşun çıktı, henüz 10 aylık bebe olan Hakan'da kurşun izi bulamadılar, çünkü, vücudunu yavrularına siper etmeye çalışan annesinin altında kalmış, nefessizlikten boğularak can vermişti.
?
Öfkemi frenlemesem, daha sayfalarca yazabilirim, o kadar çok vahşet örneği var.
?
Ve, hal böyleyken…
KKTC cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı açıklamalar yaptı.
Rumlarla birleşmezlerse Ankara tarafından yutulabileceklerini, bu ihtimalin “korkunç” olduğunu söyledi.
Hatay'ı örnek göstererek, Kuvayı Milliye kahramanımız Tayfur Sökmen'i eleştirerek, “ikinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım” dedi.
KKTC'nin faturalarını Türkiye'nin ödediğini, Türkiye'ye olan ekonomik bağımlılığı azaltmak için, bağımsızlık için, mutlaka Rumların desteğine ihtiyacı olduğunu söyledi.
“Yavru vatan değiliz, yavruluktan kurtulma zamanımız geldi” dedi.
“Kıbrıs Türk'tür Türk kalacaktır siyaseti, 1950'lerde kaldı” dedi.
?
Yine öfkemi frenleyerek yazıyorum…
Bi tek “benim adım Mustafadis” demediği kaldı yani! "Yılmaz Özdil" "Yess Be anam " diyenler aklında tutsun Anasını da alıp gitmiş nerelere ne demeçler hangi sıfatla vermiş milletce merak ediyoruz. Biz Sayın Özdil kadar öfkemizi tutamıyoruz çünkü katliam fotoğrafları ile büyümüş bir çocukluğun barıştan asla ümidini kesmeyen karakteri özgürlük olan bir milletin kanı pahasına müdafaa ettiği Hakikati pornocu gibi "Yess Be" diye satanları tarih affetmeyecektir...
:) bunlara kimse ölüm de var diye bağırmadığı için hep padişahım çok yaşa derken telef olup gidiyorlar... "Hocası şeytan olanın cemaati Firavun olur " ahan da atasözü...
Demokrasinin olmazsa olmazı dır milletler hak edildikleri gibi yönetilirler... 65 yaş üstü insanların ücretsiz ulaşımını kaldıran taslak mecliste görüşülürken İstanbul Belediyesine yansıtma zammından dolayı ayaklanma çıkaranlar acaba neyin kafasını yaşıyor... Ücretsiz bir hak gaspedilirken ses çıkarmayacaksın, hükümetin yaptığı zamları görmezden geleceksin bu zamlardan kaynaklanan yansıtma zamları için padişahım çok yaşa diye bağıracaksın... Az bile yapılanlar.. Böyle başa böyle tarak...
Köprüleri ve tünelleri kullanmayarak devleti zarara uğratan vatandaştan bunun hesabının sorulmayacağını düşünen millete 65 yaş üstü emeklilerin ulaşımını ücretli hale getiriyor.. El mi yaman bey mi yaman... Hükümet iç savaş çıkarmak için elinden geleni ardına koymuyor...
Olacağını olmuş bir düşünce yapısının özgürlükden den vurabilmesi için olmayacak şeyleri olmaması lazım. Diyelim ki de öyle demek ne demek... Şeytan olmayı kabul etmiş ve bunun gereğini yerine getirmek için dünyanın her yerinde katliamdan soykırıma tecavüzden hırsızlığa evrenin göremeyeceği zalimlikleri günlük hayatın bir parçası gibi uygulayan şeytan ittifakı... İşte öyle değil burda biz "Dünya nöbeti" indeyiz... Şeytana pabuç bırakacak değiliz.. Bırakmadık. Bırakmayacağız..
Neden köpekler sahiplerini ısırmazın cevabı aslında ısıran köpeklere ne olduğunun cevabında saklıdır. Köpek sahibine bile emperyalist derken aslında imparatorum diye kuduruyor. İstediği kadar kudurabilir. Bu ülke kuduruk köpeklerin tarih olduğu yerdir. Ne canadalısı ne amerikalısı istisnadır.
Apolitik=politik olmayan
Asosyal=sosyal olmayan
Ahaber=haber olmayan
Biraz satranç bilgisi...
Bahçeli için amerikanın vezir olmuş piyonu tanımlaması satranç oyunununda kurgudur. Bir piyon nasıl vezir olur... İşte kurgu böyle bir şey stratejinizi kurgularken rakiple giriştiğiniz al ver savaşında piyonu akıllı hamlelerle bazen gizleyerek bazen koruyarak bazen saldırarak hedefe ulaştırırsınız.. Artık piyon vezir olmuştur ve bütün hamleleri artık piyondan farklı bir kare yerine artık her tarafa sınırsızdır.. Bir muhalefete bir Rusya ya bir Suriye'ye bir amerikaya ayar verir gibi görünen bu piyon Partisinin vatansever milletvekillerini gereğini yapsınlar diye istifa ettirmiş hiç bir şey olmamış gibi vezir olmuştur.. Nihayetinde satranç bir oyundur ve bu oyunu şayet siz oynamıyorsanız muhakkak kulağınızdan biri tutuyor demektir. Dolayısıyla satranç tahtasında taş olanlar oyun bittiğinde aynı kutuya konurlar Çin atasözünü unutmamak lazım..
Herkesin ekmeğinin peşinden koşmasalar dünyanın enbüyük yardım kuruluşlarından birinin başına onbinlerce maaşla birini koyup utanmadan arlanmadan sıkılmadan vergiden kaçınırlarmıydı.. Üstelik küfür eder gibi daha önce milleti milyonlarla dolandıran bir tosuncuğun lafı ile... İnsanın aklını koruması için deli olması lazım...
Atlılar.
Sandallar.
Muratağa.
Türk köyleriydi.
Silahlı Rumlar bastı, çoğunluğu kadın 126 Türk'ü katletti.
Aralarında 16 günlük bebek de vardı.
İşmakineleriyle dev çukurlar açtılar.
Toplu mezarlara gömdüler.
?
16 günlük bebek, Ali Faik'ti.
Annesiyle birlikte öldürüldü.
?
Aslında bu toplu mezarlardan kimsenin haberi yoktu.
Yüzlerce insanımız kayıptı, sadece bu biliniyordu.
Yıllar sonra bir çoban, topraktan çıkmış bir insan eli gördü…
O elin etrafı kazıldı.
Kazıldıkça vahşet ortaya çıktı.
Kurbanlardan bazılarının kimlikleri anca 2017 yılında yapılan DNA testiyle belirlenebildi.
Bazıları kurşunlanmış, bazıları kesici aletlerle öldürülmüştü.
?
Amerikan UPI ajansının muhabiri, dünyaya servis ettiği haberlerini bizzat görgü tanığı olarak yazdı: “Limasol'da Rumlar kadınları ve çocukları öldürdü, yol üstünde 20 ceset gördük, evlere girip Türk kadınlarını öldürmek için akbabalar gibi bekliyorlar.”
?
France Soir gazetesinin muhabiri anlatıyordu: “Kendi gözlerimle gördüm, ellerinde bazukaları olan Rumlar, Mağusa civarında Türk camilerini yaktı, Türk evlerini ateşe verdi, Türkler vahşet havası içinde yaşıyor, Rumların hareketleri insanlık namına utanç verici.”
?
İngiliz The Sun gazetesinin muhabiri yazıyordu: “Üniformasız Rumlar öldürüyor, bir yandan ölüm çukurları kazıyorlar, bir yandan öldürüyorlar, bu asla bir harp olamaz, bu olsa olsa alçaklık olabilir.”
?
Amerikan CBS televizyonu muhabiri duyuruyordu: “Lefkoşa'da çöplükte 88 Türk'ün cesedi bulundu, kurşunlarla delik deşik edilmişler, öldürülmeden önce tellerle birbirlerine bağlanmışlar.”
?
Washington Post muhabiri yazıyordu: “Larnaka'nın Alaminos köyü'nde Türkleri öldürüp, buldozerlerle çukura doldurmuşlar.”
?
London Times gazetesi, manşetten, fotoğraflı haber olarak yazıyordu: “Türk kadınlarının ırzına geçildi, Türk çocukları yollarda öldürüldü.”
?
BBC muhabiri Ronald Robson, Ayvasıl ve Şillura köylerindeki barbarlığa gözleriyle şahit olduğunu, Rumların birçok Türk'ü “yaktıkları”nı anlatıyordu.
?
Almanya'nın Sesi Radyosu'nun muhabiri, gördüklerine isyan ediyordu: “Kadınların ırzına geçiyorlar, çocukların üstüne mermi yağdırıyorlar, insan aklı, Rumların Kıbrıs'ta yaptığı cellatlığı asla kabul edemez.”
?
Rum gazetesi Politis, yıllar yıllar sonra “cezalandırılmamış suçlar dosyası” adı altında dizi yazı yayınladı.
“Öldürülen her Rum'a karşılık 10 Türk öldürülmesi için, Rum polisine emir verildiğini” yazdı.
“Kurşuna dizilen sivil Türklerin kuyulara atıldığını, kemiklerinin anca 2006 yılında bulunduklarını” yazdı.
“EOKA militanları tarafından katliam yapılan köylerde, sivil Rumların Türk komşularının evini yağmaladığını, kadınlara tecavüz ettiklerini” yazdı.
?
Lefkoşa Türk Lisesi öğrencilerine gelişigüzel yaylım ateş açılmıştı.
Yaralılar, çevreden yetişenler tarafından hastaneye getirildi.
Kan verilmedi!
Evet… Kan verilmedi, kan vermek isteyenlere izin verilmedi.
Çocuklar öldü.
?
Etnik temizlik yapıyorlardı, bir gecede 103 Türk köyü saldırıya uğradı… Amerikan gazetesi Daily Herald'ın muhabiri, Türk evlerinin nasıl yakıldığını şöyle anlatıyordu: “Türk evlerine geldiğimde dehşete kapıldım, duvarlar dışında tamamen yokolmuşlardı, napalm saldırısının bile bu kadar büyük yıkım yaratabileceğini sanmıyorum.”
?
Kumsal mahallesi… Mürüvvet hanım, yavrularıyla birlikte banyodaki küvete saklanmaya çalışmıştı, 33 el ateş ettiler, biri alnından, yedi kurşun yedi, altı yaşındaki Murat'tan üç kurşun çıktı, dört yaşındaki Kutsi'den iki kurşun çıktı, henüz 10 aylık bebe olan Hakan'da kurşun izi bulamadılar, çünkü, vücudunu yavrularına siper etmeye çalışan annesinin altında kalmış, nefessizlikten boğularak can vermişti.
?
Öfkemi frenlemesem, daha sayfalarca yazabilirim, o kadar çok vahşet örneği var.
?
Ve, hal böyleyken…
KKTC cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı açıklamalar yaptı.
Rumlarla birleşmezlerse Ankara tarafından yutulabileceklerini, bu ihtimalin “korkunç” olduğunu söyledi.
Hatay'ı örnek göstererek, Kuvayı Milliye kahramanımız Tayfur Sökmen'i eleştirerek, “ikinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım” dedi.
KKTC'nin faturalarını Türkiye'nin ödediğini, Türkiye'ye olan ekonomik bağımlılığı azaltmak için, bağımsızlık için, mutlaka Rumların desteğine ihtiyacı olduğunu söyledi.
“Yavru vatan değiliz, yavruluktan kurtulma zamanımız geldi” dedi.
“Kıbrıs Türk'tür Türk kalacaktır siyaseti, 1950'lerde kaldı” dedi.
?
Yine öfkemi frenleyerek yazıyorum…
Bi tek “benim adım Mustafadis” demediği kaldı yani!
"Yılmaz Özdil"
"Yess Be anam " diyenler aklında tutsun Anasını da alıp gitmiş nerelere ne demeçler hangi sıfatla vermiş milletce merak ediyoruz. Biz Sayın Özdil kadar öfkemizi tutamıyoruz çünkü katliam fotoğrafları ile büyümüş bir çocukluğun barıştan asla ümidini kesmeyen karakteri özgürlük olan bir milletin kanı pahasına müdafaa ettiği Hakikati pornocu gibi "Yess Be" diye satanları tarih affetmeyecektir...
:) bunlara kimse ölüm de var diye bağırmadığı için hep padişahım çok yaşa derken telef olup gidiyorlar... "Hocası şeytan olanın cemaati Firavun olur " ahan da atasözü...
Demokrasinin olmazsa olmazı dır milletler hak edildikleri gibi yönetilirler... 65 yaş üstü insanların ücretsiz ulaşımını kaldıran taslak mecliste görüşülürken İstanbul Belediyesine yansıtma zammından dolayı ayaklanma çıkaranlar acaba neyin kafasını yaşıyor... Ücretsiz bir hak gaspedilirken ses çıkarmayacaksın, hükümetin yaptığı zamları görmezden geleceksin bu zamlardan kaynaklanan yansıtma zamları için padişahım çok yaşa diye bağıracaksın... Az bile yapılanlar.. Böyle başa böyle tarak...
Rıdvan Dilmen "Albayrak Ali Koç un işini bir saatte halletti..." vay anasını... Ali koç hiç öyle konuşmuyor...
Köprüleri ve tünelleri kullanmayarak devleti zarara uğratan vatandaştan bunun hesabının sorulmayacağını düşünen millete 65 yaş üstü emeklilerin ulaşımını ücretli hale getiriyor.. El mi yaman bey mi yaman... Hükümet iç savaş çıkarmak için elinden geleni ardına koymuyor...
Olacağını olmuş bir düşünce yapısının özgürlükden den vurabilmesi için olmayacak şeyleri olmaması lazım. Diyelim ki de öyle demek ne demek... Şeytan olmayı kabul etmiş ve bunun gereğini yerine getirmek için dünyanın her yerinde katliamdan soykırıma tecavüzden hırsızlığa evrenin göremeyeceği zalimlikleri günlük hayatın bir parçası gibi uygulayan şeytan ittifakı... İşte öyle değil burda biz "Dünya nöbeti" indeyiz... Şeytana pabuç bırakacak değiliz.. Bırakmadık. Bırakmayacağız..
Neden köpekler sahiplerini ısırmazın cevabı aslında ısıran köpeklere ne olduğunun cevabında saklıdır. Köpek sahibine bile emperyalist derken aslında imparatorum diye kuduruyor. İstediği kadar kudurabilir. Bu ülke kuduruk köpeklerin tarih olduğu yerdir. Ne canadalısı ne amerikalısı istisnadır.