Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Necdet Karasevda
Necdet Karasevda

"İçimiz hep bir hoşça kal ülkesi"

  • akrostiş16.10.2007 - 21:29

    kainatın her tarafına asılmış, sesten, renkten, kokudan, oluşturulmuş muhteşem kripto.
    'ben gizli, bir hazine idim, bilinmeyi istedim. ve kainatı yarattım! ' sırrının tercümanıdır akrostiş.
    belki sokratesin akademisinin kapısına astığı 'kendini bil! ' ifadesinde, ya da yunus-ı biçare'nin 'ilim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir' buyurduğu harika aforizmanın kalbinde saklı olan efsunlu çiçektir akrostiş.

  • aşk15.10.2007 - 23:03

    'ol'mak ile 'öl'mek arasındaki a'raf...
    süveyda ülkesinde sürgün veren sarmaşık.
    ve aşıka;
    'ah mine'l-aşk ve halatihi' dedirten olmazsa olmaz dert ve zevk kaynağı.
    nar ve nur.
    hafakan ve huzur.
    elbette ki semender...

  • sadakatsizlik14.10.2007 - 23:24

    yakın bir zamana kadar bu coğrafyada daha çok siyasi ve sosyal anlamda varolan, ama hususi hayatta nerdeyse hiç görülmeyen, günümüz kapitalist toplumunda yaygınlaşan yirmibirinci yüzyıl hastalığı.
    bugün çocuklara sadık, sıddık gibi isimler veriliyor mu?
    neden yoksa gündemimizde sadakat mi yok!
    içi boşaltılmış kavramlar asrında, fenerle aradığımız gönül ışıldağımızın sönmesi.
    sadakatsizlik.
    kişisel hayatta, bir bireyin diğer bireyi cinsel anlamda aldatmasına indirgenmiş bir durum. oysa bazen hafif bir düşünce kaymasında bile kendini gösteren evrensel bir zehir...
    sadakatsizseniz, sadakat sizsiniz.

  • fikrimin ince gülü14.10.2007 - 10:36

    bizim okulun teneffüslerinde çalan enfes bir melodi.
    hem de alaturka gitarla.

  • ab ı hayat14.10.2007 - 00:20

    Türkçe'deki bengisu.
    bengisuyu değil
    bengisu içmek.
    ölümsüzlük suyu.

  • kaknus14.10.2007 - 00:10

    iran mitolojisinden.
    feriddün attar yazar.
    Yalnız yaşar Kaknüs. Çünkü tektir yeryüzünde. Gagasında onlarca delik vardır. Ve öleceğini hisseden bir kuştur kaknüs. Son anlarını düşündüğünde, ormanda çalı çırpı toplamaya başlar, ve üst üste yığar bunları. Sonra üzerine çıkar. Sonra hayatının en acıklı ve en yakıcı şarkısını söylemeye başlar. Gagasındaki her delikten farklı bir tını yayılır ormanın derinliklerine. Orman ahalisi, onun bu yanık ve iç parçalayan nağmesini belki de son şarkısını ağlayarak dinlerler. Ve coşkusu giderek artar kaknüsün. Şarkının etkisiyle kendinden geçer, aşka gelir, coşar ve kanatlarını çırpmaya başlar. Kanatlarını çırptıkça kıvılcımlar saçılır dört bir yana. Tutuşur kaknüsün altındaki çalı çırpı. Tüyleri tutuşur kaknüsün. Sonra yanıp kül olur kaknüs. Ve sonra o küllerden yeni bir kaknüs kalkar ayağa...

  • çile14.10.2007 - 00:04

    farisi de kırk.
    tasavvufta kırk günlük kendi kendini geliştirebilme sınavı.
    dolayısı ile acı, sabır ve inanç.
    yani çile.
    yani necip fazıl'ın hafakanları.
    bir yönüyle ismet özel'in erbain'i.
    erbain de kırk demek. arapça.
    o da tasavvufta çile ile aynı anlama gelmekte.