yakınında bulunup uzak olmaktansa uzakta bulunup yakın kalmak daha iyi değilmidir? böylelikle bir karine olmaktan çıkar yalnızlık ve başka bir tanım bulabilirim.. çok önceleri kelimelere imanımı kaybettim.. sonra durdum.. düşündüm.. ve hiç iman etmediğim için şükrettim rabbime.. ah akılsız lisanım.. şehadetle kelimenin ne gibi bir ilintisi olabilirdi.. kalple itkan değilmiydi iman? yani senelerdir göğsümde taşıdığım bu ahlaksız adam sizce müminmidir.. kiminiz bu soruyu cevaplamak için kollarınızı sıvıyorsunuz görüyorum.. görüyorum ki aynada sadece yüzünü gören adam ve kadınlar bu hayvana bir isim koyma telaşındalar.. hiç düşünmüyormusunuz.. rabbim belki görünmek istediğim için gözlerinizi kör eder.. belkide rabbim adını olur olmaz ağzıma aldığım için beni mesh eder.. bir sülüğe çevirir ve kanınızı içerken bile yüzüme gülümseyebilirim.. insan ne çok az bilir.. ah insan.. kendine ne çok zalimdir...
yürüdü ve gitti sessiz usulca.. oysa ne kardelenlerin yanağına çiy damlatanlara.., nede yürüyenlere nisyanım vardı.. yürüdü ve gitti sessiz usulca.. geride ayak izleri kaldı.. undan yapılmış çamurdan..
bir müsveddenin yediği son bağırsak karışımı. geri zekalı tiplere gaffur ve mennan isimlerini veren zihniyetle bir köpeğe efendimizin torununun ismini veren aynı aşağılık zihniyet faciası.yezidler hiç ölmedi hüseyin. ve biz hala çakılmış duruyoruz yer yüzünde. bunları anımsatıyor bu dizi sevgili editör.
bir dagin tepesine kurulmus gercek bir masal sehri. sehrin icinde dolasirken, bulutlar sehrin bulundugu seviyenin altinda oldugu icin bir fasulye agacina tirmanilarak ulasilan bir sehirde gecen cocukluk hikayesinde gibi hissetmistim kendimi. hayata ve insanliga dair cok sey dusundurdu orda bulunmak....
neşeyle oynattığım ellerime bakıp aldanma… nazenin parmaklarımdaki kalem kalbimin resmini çizer sayfalara.. ve hep güçlü gibi gözüken ben, gecenin içinde en zor saniyeleri büyütürüm, saatler içinde.. hayatla aramda ki naif bağ orta yerinden kopacak diye beklemedeyim
Kar yağıyor Laçinlere.. Rüzgar alaz soluyor,yırtıyor tenimi Her teli buz saçlarımın.. Alnımda acılar derin çizgi ÜŞÜYORUM ANNE! sarıldım dost diye gölgelere sırtını döndü gülenler bile bir mum bile yanmıyor her akşam içim çekiliyor karanlığa kavlarımın nemine nurlarını saç rüyalarımda olsun gel! ışıt üzerimi seninle cennet idi dünya sorma sonrasını! ateşinde dünyanın diri diri yanıyorum.. çek al! kurtar beni feleğin sillesinden sağanağından zilletin.. olsun azarların.. bir resim var tek hatıran, baktıkça gözlerim kanar oturmuşsun devre' nin yamacında,gözenin başından gülüyorsun.. namaz örtün başında.. benim başımda yağmurlar.. bak anne..saçlarım gümüş rengi..
kalbimin ağırlık merkezi. hristiyan kaynaklarından birinde rastlayıp not etmiştim. şöyle sesleniyordu isa mesih davud tepesinden;
'ey kudüs! peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan kudüs! bir tavuk, civcivlerini kanatları altına nasıl toplarsa, ben de kaç kez çocuklarınızı öylece toplamak istedim, ama siz istemediniz. bakın, eviniz ıssız bırakılacak! size şunu söyleyeyim: `rab'bin adıyla gelene övgüler olsun! ' diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz.'
tur dağını yaşa ki bilesin nerededir kudüs ben kudüs'ü bir kol saati gibi taşıyorum ayarlanmadan kudüs'e boşuna vakit geçirirsin buz tutar gözün görmez olur gel anne ol ki anne bir çocuktan bir kudüs yapar adam baba olunca içinde bir kudüs canlanır yürü kardeşim ayaklarına bir kudüs gücü gelsin
yakınında bulunup uzak olmaktansa uzakta bulunup yakın kalmak daha iyi değilmidir?
böylelikle bir karine olmaktan çıkar yalnızlık ve başka bir tanım bulabilirim..
çok önceleri kelimelere imanımı kaybettim..
sonra durdum.. düşündüm.. ve hiç iman etmediğim için şükrettim rabbime..
ah akılsız lisanım..
şehadetle kelimenin ne gibi bir ilintisi olabilirdi.. kalple itkan değilmiydi iman?
yani senelerdir göğsümde taşıdığım bu ahlaksız adam sizce müminmidir..
kiminiz bu soruyu cevaplamak için kollarınızı sıvıyorsunuz görüyorum..
görüyorum ki
aynada sadece yüzünü gören adam ve kadınlar bu hayvana bir isim koyma telaşındalar..
hiç düşünmüyormusunuz..
rabbim belki görünmek istediğim için gözlerinizi kör eder..
belkide rabbim adını olur olmaz ağzıma aldığım için beni mesh eder..
bir sülüğe çevirir ve kanınızı içerken bile yüzüme gülümseyebilirim..
insan ne çok az bilir.. ah insan.. kendine ne çok zalimdir...
*yıldız
yürüdü ve gitti sessiz usulca..
oysa ne kardelenlerin yanağına çiy damlatanlara..,
nede yürüyenlere nisyanım vardı..
yürüdü ve gitti sessiz usulca..
geride ayak izleri kaldı..
undan yapılmış çamurdan..
bir müsveddenin yediği son bağırsak karışımı. geri zekalı tiplere gaffur ve mennan isimlerini veren zihniyetle bir köpeğe efendimizin torununun ismini veren aynı aşağılık zihniyet faciası.yezidler hiç ölmedi hüseyin. ve biz hala çakılmış duruyoruz yer yüzünde. bunları anımsatıyor bu dizi sevgili editör.
Ellerimin yandigini gordum aynamda..
Zalim aynalar..kopeklesmeyin!
Simdi paramparca olun
Ve defolun dunyamdan!
Hayir! Hayir aslinda ben bu degilim..
Korkmuyorum aynalardan..
ve korkmuyorum! Korkulmasi kacinilmaz olanin gayrisindan..
Gidiyorum uzun goc yollarinda..
cikinimda bir tutam zehirli sutlegen..
Saclarimda bir avuc arpa unu..kirpiklerimde gol sulari..
Arkamdan bagirmalara aldirmiyorum..
beni izleyen gozleri,
Komur ateslerinde yaktim..
kurtuldum herkesten..Gidiyorum..
bir dagin tepesine kurulmus gercek bir masal sehri. sehrin icinde dolasirken, bulutlar sehrin bulundugu seviyenin altinda oldugu icin bir fasulye agacina tirmanilarak ulasilan bir sehirde gecen cocukluk hikayesinde gibi hissetmistim kendimi. hayata ve insanliga dair cok sey dusundurdu orda bulunmak....
neşeyle oynattığım ellerime bakıp aldanma… nazenin parmaklarımdaki kalem kalbimin resmini çizer sayfalara.. ve hep güçlü gibi gözüken ben, gecenin içinde en zor saniyeleri büyütürüm, saatler içinde.. hayatla aramda ki naif bağ orta yerinden kopacak diye beklemedeyim
Kar yağıyor Laçinlere..
Rüzgar alaz soluyor,yırtıyor tenimi
Her teli buz saçlarımın..
Alnımda acılar derin çizgi ÜŞÜYORUM ANNE!
sarıldım dost diye gölgelere
sırtını döndü gülenler bile
bir mum bile yanmıyor
her akşam içim çekiliyor karanlığa
kavlarımın nemine nurlarını saç
rüyalarımda olsun gel! ışıt üzerimi
seninle cennet idi dünya sorma sonrasını!
ateşinde dünyanın diri diri yanıyorum..
çek al! kurtar beni feleğin sillesinden
sağanağından zilletin.. olsun azarların..
bir resim var tek hatıran, baktıkça gözlerim kanar
oturmuşsun devre' nin yamacında,gözenin başından gülüyorsun..
namaz örtün başında..
benim başımda yağmurlar.. bak anne..saçlarım gümüş rengi..
söz kalmadı..
öz tüm mahremiyetiyle teslimiyetin kucağında..
söz kalmadı..
esir edilmiş bir sevda bırakıldı geleceğe...
kalbimin ağırlık merkezi.
hristiyan kaynaklarından birinde rastlayıp not etmiştim. şöyle sesleniyordu isa mesih davud tepesinden;
'ey kudüs! peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan kudüs! bir tavuk, civcivlerini kanatları altına nasıl toplarsa, ben de kaç kez çocuklarınızı öylece toplamak istedim, ama siz istemediniz. bakın, eviniz ıssız bırakılacak! size şunu söyleyeyim: `rab'bin adıyla gelene övgüler olsun! ' diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz.'
tur dağını yaşa
ki bilesin nerededir kudüs
ben kudüs'ü bir kol saati gibi taşıyorum
ayarlanmadan kudüs'e boşuna vakit geçirirsin
buz tutar gözün görmez olur
gel anne ol
ki anne bir çocuktan bir kudüs yapar
adam baba olunca içinde bir kudüs canlanır
yürü kardeşim
ayaklarına bir kudüs gücü gelsin
' sen bir zumrud-u ankaydin, elim tuylerine degdi'