Mutluluk bir açıdan kişinin içinde sağladığı iç barış, iç dengedir. Gerçek ihtiyaçlarının farkında olan, elindekilerle yetinebilen insan başına ne gelirse gelsin mutsuz olmaz. O kişi, her seferinde mutlu olacak bir şey bulacaktır. Bu kişinin bir tarafta ihtiyaçları, umutları, öbür tarafta imkanları arasındaki denge her zaman aynı olacaktır. İhtiyaçları ve umutlarını imkanlarına göre değiştiren kişiyi kim üzebilir ki.
vapura vuran her dalga aslında seni taşısın bana, eminönünden üsküdar’a geçerken.. kız kulesi boynunu bükmüş, biz yokuz diye.. el ele birlikte turlamalıyız üsküdarı.. fethi paşa korusunun yokuşlarında ket nefes kalsak ta sevincimizi yansıtmalıyız yarı yeşil, yarı sarı yapraklara.. vee çaylarımızı içerken boğaza karşı, gözlerindeki ışıltı sirayet etmeli ruhumun derinliklerine..
balcalı kampüsten barajı seyrederken mis gibi çam havasını içime içime çekmek.. akıl havai, hayaller pembe, düşünceler şen.. barajın maviliğinin ruhlara da yansıması, acemi adımlar.. vee dillerde sezen’in adı bende saklısı.. e iştee, geçmiş zaman olur ki hayali bile cihan değer..
Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Kalp ki maddeden öte mânâ, dikenden öte gül-i rânâ… Sula sevgili sûfî, sula Kan nehirleri arasında kalan kalp vadisini istek, aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret ve yoklukla sula Sonrası bekâ… Sonrası sıla.....
şehirleri sadece bina yığınlarından ibaret mi sanırız..? var onların da kendilerine göre ruhları, duyguları.. şehirlerdir kii maziyi, müstakbel an-ları ve geleceği yaşatır bize. Kahire’nin avazında göz yaşı dökerken, Cordoba’da gemileri yakar, Bağdat’da gül kokusundan mest olur, Bursa’da hüzün ve sevinci aynı anda yaşar... yürürüz tarihin ayak izlerinde yeniden, İstanbul’un asaletinde..
Gıcık ya da sempatik olmak.. kime göre / neye göre? Boş ver diyip kaale almamak mümkün, klavyenin buna itirazı yok.. Her şeyi anlamlandırmamalı belki de. hem gardımızı almaya da gerek yok.. Konuşmayı henüz sökememiş çocuk gibi ağzı laf dolu olsa da iyidir iyii.. kafadengidir, kibar ve naziktir her dem. :))) Amaa bu hali bile tek ayak üstünde durmak cezasını kaldırmayacak :)))
zıkkım-- zıkkımın kökü-- zıkkımın dibi.. üçlüsünün aşama aşama atağa kalkması ile
yaşanılan ruh halidir kii ..
iyi ki '' zıkkım savar '' zırhımı giymişim :)))
Neyiz biz...
Gerçekte, bir beden ve bir candan müteşekkiliz.
Aksimiz düşerken hayat aynasına,
Gerçek gibi görünürken, aslında bir hayalden ibaretiz..
Mutluluk bir açıdan kişinin içinde sağladığı iç barış, iç dengedir.
Gerçek ihtiyaçlarının farkında olan, elindekilerle yetinebilen insan başına ne gelirse gelsin mutsuz olmaz.
O kişi, her seferinde mutlu olacak bir şey bulacaktır. Bu kişinin bir tarafta ihtiyaçları, umutları, öbür tarafta imkanları arasındaki denge her zaman aynı olacaktır.
İhtiyaçları ve umutlarını imkanlarına göre değiştiren kişiyi kim üzebilir ki.
vapura vuran her dalga aslında seni taşısın bana, eminönünden üsküdar’a geçerken..
kız kulesi boynunu bükmüş, biz yokuz diye..
el ele birlikte turlamalıyız üsküdarı..
fethi paşa korusunun yokuşlarında ket nefes kalsak ta sevincimizi yansıtmalıyız yarı yeşil, yarı sarı yapraklara..
vee çaylarımızı içerken boğaza karşı, gözlerindeki ışıltı sirayet etmeli ruhumun derinliklerine..
balcalı kampüsten barajı seyrederken mis gibi çam havasını içime içime çekmek..
akıl havai, hayaller pembe, düşünceler şen..
barajın maviliğinin ruhlara da yansıması, acemi adımlar..
vee dillerde sezen’in adı bende saklısı..
e iştee, geçmiş zaman olur ki hayali bile cihan değer..
Kalbine iyi bak sevgili sûfî…
Kalp ki maddeden öte mânâ, dikenden öte gül-i rânâ…
Sula sevgili sûfî, sula
Kan nehirleri arasında kalan kalp vadisini istek, aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret ve yoklukla sula
Sonrası bekâ…
Sonrası sıla.....
hele de hocası..
insanın içine ‘fitne’ düşüren cinsten :))
şehirleri sadece bina yığınlarından ibaret mi sanırız..?
var onların da kendilerine göre ruhları, duyguları..
şehirlerdir kii maziyi, müstakbel an-ları ve geleceği yaşatır bize.
Kahire’nin avazında göz yaşı dökerken, Cordoba’da gemileri yakar, Bağdat’da gül kokusundan mest olur, Bursa’da hüzün ve sevinci aynı anda yaşar...
yürürüz tarihin ayak izlerinde yeniden, İstanbul’un asaletinde..
Gıcık ya da sempatik olmak.. kime göre / neye göre?
Boş ver diyip kaale almamak mümkün, klavyenin buna itirazı yok..
Her şeyi anlamlandırmamalı belki de. hem gardımızı almaya da gerek yok..
Konuşmayı henüz sökememiş çocuk gibi ağzı laf dolu olsa da iyidir iyii..
kafadengidir, kibar ve naziktir her dem. :)))
Amaa bu hali bile tek ayak üstünde durmak cezasını kaldırmayacak :)))
insanın, özgürlüğünü ‘tam manasıyla’ kullanabildiği tek konudur belki…