bu sıcak günlerde , ferahlamak için soğuk içecekler değil sıcak çay daha iyi bir seçimdir derim.. zira sıcağın hararetini azaltır, rahatlık sağlar.. malum , çivi çiviyi söker efenim :)
‘’ oysa güzelliği, iyiliği ve hakikati aramayan bir ömür, sonunda insana beyhude bir debelenme hissinden başka ne verebilir ki’’ diyor ya Kemal Sayar… oturup ince ince düşünmek ve de ders çıkarmak gerek. böyle değilse, ömür yolunda yorgunluktan bitap düşmesi de beyhudedir insanın ..
soran için gelecek cevabın büyük oranda bilinir olduğu, sorunun muhatabı içinse , dışı rutin ve sıradan ve kalıplaşmış , lakin içi ise yaşamın envai çeşidini ihtiva eden hâller yumağıdır..
‘’ O ‘’ , hem herkestir, hem hiç kimse.. Kaplumbağa kadar yavaş da olur, bir çita gibi hızlı da P İzafiyet teorisi bile elinde çocuk oyuncağı gibi olabilirken bir deman bile yanında halt etmişçesine unutkandır icabında… Ez cümle, kendisinde olan başkasında yok, başkasında olan kendisinde çok :))
Aslında insan türlü niyetlerle çıktığı yollarda bazen umutlanır , bazen korku ve endişeyle sarsıldığı gibi hayal kırıklığına da uğrar bazen.. Zor da olsa vazgeçer, sahibim dediklerinden, aslında hiç kendisinin olmayanlardan.. Ve de İnsanın kendi kendine bile yük olduğu zamanları yaşamak da mukadder olabilir. Buraya kadar ‘’ olağan ‘’ diyoruz da insan bu durumda ne yapmalı sorusunun cevabı ne olmalı acep.. Kabullenmek mi, isyan mı, ya da dişe diş misali intikam mı ? Ya da sabır-dua-tevekkül olmak üçlüsüne tutunmak mı ?
çoğu zaman yaşamak istediğin mutluluk, bir adım ötendedir aslında… amaa öyle kapatırız ki kapılarımızı , hep olumsuzlukları alırız kendi payımıza… aslında gönül gözüyle görebilsek, değerini anlayabilsek, elimizi uzattığımızda tutabilecek kadar yakınızdır.. lakin çaba sarf etmeyiz ya da görmek istemeyiz..
bu sıcak günlerde , ferahlamak için soğuk içecekler değil sıcak çay daha iyi bir seçimdir derim..
zira sıcağın hararetini azaltır, rahatlık sağlar..
malum , çivi çiviyi söker efenim :)
‘’ oysa güzelliği, iyiliği ve hakikati aramayan bir ömür,
sonunda insana beyhude bir debelenme hissinden başka ne verebilir ki’’
diyor ya Kemal Sayar…
oturup ince ince düşünmek ve de ders çıkarmak gerek.
böyle değilse, ömür yolunda yorgunluktan bitap düşmesi de beyhudedir insanın ..
Bütüün kelimelerimi bir şişeye kapattım
Ve şişeyi denize attım..
Artık nerede bulunur , kim bulur , İşte orası bir muammaa :))
soran için gelecek cevabın büyük oranda bilinir olduğu,
sorunun muhatabı içinse , dışı rutin ve sıradan ve kalıplaşmış ,
lakin içi ise yaşamın envai çeşidini ihtiva eden hâller yumağıdır..
nazenin olanın halinden bihaber
açar zakkumlar pembe ve beyaz
“dalmışlar tahayyüle” der
incinir kelebekler...incinir kelebekler...
‘’ O ‘’ , hem herkestir, hem hiç kimse..
Kaplumbağa kadar yavaş da olur, bir çita gibi hızlı da P
İzafiyet teorisi bile elinde çocuk oyuncağı gibi olabilirken
bir deman bile yanında halt etmişçesine unutkandır icabında…
Ez cümle, kendisinde olan başkasında yok, başkasında olan kendisinde çok :))
Aslında insan türlü niyetlerle çıktığı yollarda bazen umutlanır ,
bazen korku ve endişeyle sarsıldığı gibi hayal kırıklığına da uğrar bazen..
Zor da olsa vazgeçer, sahibim dediklerinden, aslında hiç kendisinin olmayanlardan..
Ve de İnsanın kendi kendine bile yük olduğu zamanları yaşamak da mukadder olabilir.
Buraya kadar ‘’ olağan ‘’ diyoruz da insan bu durumda ne yapmalı
sorusunun cevabı ne olmalı acep..
Kabullenmek mi, isyan mı, ya da dişe diş misali intikam mı ?
Ya da sabır-dua-tevekkül olmak üçlüsüne tutunmak mı ?
Yumuşak beyaz kıvrılışlarıyla beynime giren kurdu, çürük bir diş çeker gibi söktüm!
Epeyce ter döktüm!
Bu sonuncuydu bir daha olmayacak!
çoğu zaman yaşamak istediğin mutluluk, bir adım ötendedir aslında…
amaa öyle kapatırız ki kapılarımızı , hep olumsuzlukları alırız kendi payımıza…
aslında gönül gözüyle görebilsek, değerini anlayabilsek, elimizi uzattığımızda tutabilecek kadar yakınızdır..
lakin çaba sarf etmeyiz ya da görmek istemeyiz..
kozmatik sanayiinin velinimetleri :)