… Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm Her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının Yıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm Her iklime kanatlı bir haberci salsınlar Çağır âşıklarını; namazımı kılsınlar Duysun âlem ateşin dağı erittiğini Bu illetin taşları bile çürüttüğünü
Gözlerin bir muamma senin İki rengi var şimdiye kadar görebildiğim Akşamüstü kızıllığını karanlığa boyayan Şehrin ışıklarını bir canavar gibi yutan sonsuz gece renginde…
Bir de …
Dünya’ ya kırk yıllık hatır bırakan bir fincanın kahvesinde…
Hepimiz Her vakit sevecek yaştayız … Bir şiiri Tanımadığımız bir çocuğun gülümseyişini Ya da mesela Üstümüzdeki gömleğin düğmelerini… Peki kim sevebilir ki bizim huysuz ve aksi halimizi.?
… Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla
Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak
Nereden bileceksin fesleğen köklerinin Hecai bulutlardan bıkıp usandığını Ansızın kayıveren yıldızların ardında Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını
Mağlup mu desem mahçup mu Ama ikisi de değil Ben garip sen güzel Dünya umutlu Öyle bir tuhafım bu akşamüstü Sevgilim Canavar götürür gibi Iki yanım Iki süngü Ahmed ARİF
Ben ençok seni götürdüm giderken Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
…
Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum
Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm
Her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının
Yıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm
Her iklime kanatlı bir haberci salsınlar
Çağır âşıklarını; namazımı kılsınlar
Duysun âlem ateşin dağı erittiğini
Bu illetin taşları bile çürüttüğünü
Nurullah Genç
Duman çöktü güneşin sitem aynalarına
Aralandı perdeler; şimdi sessiz değilim
Dertliyim, viraneyim, ben bir aziz değilim
Azizler tohum eker sevgi tarlalarına
Nurullah Genç
Gözlerin bir muamma senin
İki rengi var şimdiye kadar görebildiğim
Akşamüstü kızıllığını karanlığa boyayan
Şehrin ışıklarını bir canavar gibi yutan sonsuz gece renginde…
Bir de …
Dünya’ ya kırk yıllık hatır bırakan bir fincanın kahvesinde…
Hepimiz
Her vakit sevecek yaştayız …
Bir şiiri
Tanımadığımız bir çocuğun gülümseyişini
Ya da mesela
Üstümüzdeki gömleğin düğmelerini…
Peki kim sevebilir ki bizim huysuz ve aksi halimizi.?
Kaybolur hayatın tarifsiz ahengi
Zaman bir tablodur düşer duvarlardan
Düşüncemi aşan gizli bir mimari
Yükselir sonsuzluk manzaralarından
Yaslasam başımı hatıralarıma
Bir şah damar gibi vuruyor hayaller
Vuslat bilemem ki hangi rüyalarda
Ayrılıktan şimdi üşür durur eller
Bir yağmur sonrası gurbetimde akşam
Ruhumun dinmeyen nedametleridir
Ağarmış saçında eskiyen şu zaman
Sonsuza dökülen gizemli bir nehir
….
Eşref Ziya
…
Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu
Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla
Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak
Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak
Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde
Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak
Nereden bileceksin fesleğen köklerinin
Hecai bulutlardan bıkıp usandığını
Ansızın kayıveren yıldızların ardında
Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını
…
Nurullah Genç
Mağlup mu desem mahçup mu
Ama ikisi de değil
Ben garip sen güzel
Dünya umutlu
Öyle bir tuhafım bu akşamüstü
Sevgilim
Canavar götürür gibi
Iki yanım
Iki süngü
Ahmed ARİF
Ben ençok seni götürdüm giderken
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası
Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
Yılmaz Erdoğan…
Umudum
Hasretimden bir adım önde daha
Ama yorgunum varlığına ulaşmaya
Alışıyorum galiba olmayışına…
Yokluğuna varlığını değişmediğim
Sen Nasılsın..?
Sende
Bensiz ilkbaharda akan ırmaklar gibi
Gürül gürül mü hayat…?
Kırıldık ne güzel
En güzel çağlarımızdan …