Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Elvanı Seba
Elvanı Seba

'YA RABBÎ! BENİM İLMİMİ ARTIR.' TAHA 114

  • hediye08.07.2010 - 07:53

    Miracın hediyeleri

    Ümmetinden Allah'a ortak koşmadan ölen kimselerin affedileceği.
    Beş vakit namaz.
    Bakara Suresi'nin son iki ayeti. (Müslim, Tirmizî, Nesaî, Suyutî)

  • hediye08.07.2010 - 07:43

    MİRACIN HEDİYELERİ
    İnsan kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraçla anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık, zayıf bir canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı. Çünkü rütbesiz bir askere, “Sen paşa oldun” dense ne kadar sevinir.
    Öyle de âciz, fani, devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden, 'Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin' dendiğinde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında, ruh genişliğinde, akıl akıcılığında, kalbin bütün arzularında Cenab-ı Hakkın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-ı Hakkın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraçın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir. (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 31. Söz.)

  • miraç07.07.2010 - 12:04

    Bir fezâ oldu o demde rû-nümâ
    Ne mekan var anda ne arz ü semâ
    (öyle bir âlem ki, orada yer, gök ve mekan yok)

    Kim ne hâlîdir ne mâlî ol mahal (O yer ne dolu, ne de boş)
    Akl u fikr emez o hali fehm ü hall...
    (Akıl bu hali anlayamaz ve çözemez)

    Şeş cihetten ol münezzeh Zü'l-celal
    Bî-kem ü keyf ana gösterdi cemal
    (Altı yönden münezzeh celal sıfatlı Allah ona, nicelik ve nitelikten öte bir lutufla cemalini gösterdi) .
    ...
    Âşikâre gördü Rabbü'l-izzeti
    Âhirette öyle görür ümmeti

    Bî-hurûf ü lafz u savt ol Padişâh
    Mustafâ'ya söyledi bî-iştibâh
    (Harf ve ses olmaksızın Allah, Mustafâ'ya, şüphesiz olarak konuştu, söz söyledi) .
    süleyman çelebi

  • İbrahim (A.S.)06.07.2010 - 21:23

    İbrahim’e Su
    Taşıyan Karınca

    İnsana en kutsal öğüdü verir:
    İbrahim’e su taşıyan karınca
    Hasret ateşinde buzullar erir
    Ümit baharına, aşka varınca

    Şiir şehirlerden sürgün edildi
    Soylu duyguların melâl çağı bu
    Önce söz vardı ya: kim neyi bildi?
    Ruhları kuşatan metal ağı bu.

    Çıktığımız sefer iç yolculuğu
    Kırılgan gönüller küser-incinir
    Kirlenmemiş saf sevgiler oluğu
    Yalnızlık gurbeti: mücerret-zincir

    Ne desen bu efkâr sinmez kâğıda
    Bıçak ucu uçurumlar sıratı
    Terk edilmiş eski masal dağı da
    Ey süvari, gök-burcuna sür atı...

    Kokla alevdeki o serin gülü
    Arzular ceht ile erer menzile
    Hayat serüveni: düş kuran ölü
    Dilersen, sonrasız olanı dile...

    Bilge bir cân gibi hikmete ulaş:
    Kaç mevsim dirildi şu narin eşkin?
    Akşamlı gün için niye bu telaş?
    Öte bir idrak ol, eşyadan aşkın...

    İnsana en kutsal öğüdü verir:
    İbrahim’e su taşıyan karınca
    Hasret ateşinde buzullar erir
    Ümit baharına, aşka varınca...
    OLCAY YAZICI

  • sıddık04.07.2010 - 15:25

    Sıdkın en aşağı mertebesi, şahsın iç-dış, gizli-açık her halinin aynı çizgide cereyan etmesidir. Bundan sonra duygu, düşünce, tasavvur ve niyetlerde sâdık olma derecesi gelir. Bu itibarla sâdıklar, söz ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan kahramanlar; SIDDIKlar da, hayal, tasavvur, duygu, düşünce hattâ mimiklerine kadar her hal ve tavırları doğruluğa kilitlenmiş Hakk eri babayiğitlerdir.m.f.g.

  • sıddık04.07.2010 - 15:23

    Sıdk,
    Hakk’a ulaştıran yolların en sağlamı, sâdıklar da bu vuslatın talihli namzetleridir. Sıdk, amelin rûhu ve özü, düşünce istikametinin de en yanıltmaz mihengidir. Sıdkla mü’min münafıkdan, ehl-i cennet de ashâb-ı nâr-dan ayrılır. Sıdk, peygamber olmayanlarda bir peygamberlik sıfatıdır ve bu sıfat sayesinde halâyık ve kapı kulları, sultanlarla aynı nimetleri paylaşırlar. Allah bu dîn-i mübî-nin başlangıcında, hem onun tebliğcisini hem de bu İlâhî mesaja ilk defa “evet” deyip koşanı sıdkıyla tavsif ederek “-Sıdk mesajıyla gelen ve O’nu gönülden tasdik eden...”(Zümer, 39/33) diyerek tebcil buyurmuştur.M.F.G.

  • sıddık04.07.2010 - 15:21

    SIDK

    Doğru düşünce, doğru söz, doğru davranış ma’nâ-larını ihtiva eden sıdk; Hakk yolcusunun her çeşit yalana karşı kapanıp, hayatını doğruluğa göre planlaması, sadâkatin emin bir temsilcisi olması; diğer bir tabirle, duygu, düşünce, söz ve davranışlarında doğruluğu tabiatının bir parçası haline getirip, şahsî hayatından insanlarla olan muamelesine, hakkı i’lan adına şehâdetinden mizahlarına kadar; hattâ “ -Her zaman doğrularla beraber olun! ”(Tevbe, 9/119) fehvâsınca, dost ve arkadaş çevresi itibariyle hep doğruluk aramasıdır ki; hadisin ifadesiyle böyleleri yüce divanda “sıddîk”, aksine tasavvur ve düşüncelerinden davranış ve muamelelerine kadar yalanlarla içli-dışlı yaşayan ve hayatını hilâf-ı vâkiler çizgisinde sürdürenler de o ulu divanda “kezzâb” olarak kaydedilir.M.F.G.

  • bu da geçer ya hu04.07.2010 - 06:39

    Bu da Geçer Yahu'

    Bir gün saray çalışanlarından biri, büyük bir suç işler ve sultanın huzuruna çıkarılır. Sultan kendisini bir şartla affedeceğini söyler. Ve ekler 'Bana öyle birşey bul ki, aynı şey hem dertlileri dertsiz kılsın hem de dertsizleri dertli kılsın' Affedileceğini duyan adam sevinçle yollara düşer. Bilgelere sorar, kitaplarda arar, bir türlü bulamaz. Bir gün birilerine sorarken, meczub bir derviş duyar bunu ve 'Bu da geçer yahu' diye bağırır adama, 'git sultana bunu söyle, istediği cevap budur' der. Adam hemen saraya çıkar ve sultana 'bu da geçer ya hu' deyip canını kurtarır.

    Bazen öyle boğuluruz ki hüzne daha kötüsünü düşünemeyiz bile, bazen öyle seviniriz ki, hani şu zafer sarhoşluğu dedikleri şey, sanırız ki hep böyle gidecek. Oysa kainatta her şey zıttıyla beraber yaratılmıştır. Bilinen en küçük parçadan tutun da uzayın derinliklerine kadar. İnsanın duyguları da böyle. Her şey zıttıyla var. Bazen biri çıkar öne bazen diğeri...
    Mutluluk...
    Mutluyum derken gerçekten ne kadar da mutluyuzdur? Yada yaşanılan gerçek bir mutluluk halimidir. Eğer gerçekse neden yok olup olup tekrar dirilir.
    Acaba mutluluğu değil de hakikati mi aramak gerekir. Yoksa gerçek mutluluk hakikatin içindemi gizlidir.? Hani şu 'Kahrın da hoş lütfun da hoş' anlayışı. Burda sözü edilen mutluluk nasıl bir mutluluk?
    'Bu da Geçer Yahu'

  • ütopya03.07.2010 - 23:24

    Gökyüzüne, maviye, aşka yasak setlerin
    Yenik bayraklar geçer üstünden cesetlerin!

    Hayali ümit yaptın; acıları kardın da..
    Sevgili, erişilmez Kaf Dağı’nın ardında

    Gün: hüzün öğretisi, kurcalar ruhumuzu
    Kader gizli bir mecaz, ölümün gül-rumuzu

    İnce elifler düşer bir gecenin karına
    Buzda güz-yazıları neyi taşır yarına?

    Ütopya: sığınağı kölelerle, Han’ların
    Melankolik rüyası erken erguvanların

    Dolu-dizgin koşarak durulduğumuz kıyı
    Soylu, gökkır küheylân, kanıksar mı yılkıyı?

    Olcay Yazıcı

  • vefa03.07.2010 - 18:57

    'Bana Hak'tan nida geldi;
    Gel ey âşık ki mahremsin,
    Bura mahrem makamıdır;
    Seni ehl-i vefa gördüm.' Nesimî