ATES BIR GÜN SUYU GÖRMÜS YÜCE DAGLARIN ARDINDA VE SEVDALANMIS ONUN DELI DALGALARINA HIRCIN HIRCIN KAYALARA VURUSUNA YÜREGINDEKI DURULUGA…..
DEMISKI SUYA; GEL SEVDALIM OL, HAYATIMA ANLAM VEREN MUCIZEM OL.... SU DAYANAMAMIS ATESIN GÖZLERINDEKI SICAKLIGA AL DEMIS YÜREGIM SANA ARMAGAN... SARILMIS ATESLE SU BIRBIRLERINE AYRILMAMACASINA….. KOPMAMACASINA...
ZAMANLA SU, BUHAR OLMAYA, ATES, KÜL OLMAYA BASLAMIS.. YA KENDISI YOK OLACAKMIS, YA ASKI.. BASTAN ALINLARINA YAZILMIS OLAN KADERI DE YÜREGINDEKI KEDERIDE
BIR GÜN GELMIS SUYLA KARSILASMISLAR... ATES BAKMIS O GÖZLERINE SUYUN, BIRAZ KIRGIN BIRAZ HIRCIN.. VE O AN ANLAMIS; ASKIN BAZEN AYRILMAK OLDUGUNU... AMA AYRILMANIN YITIRMEK OLMADIGINI...
ATES SONUNDA, SUSMUS, SÖNMÜS ASKIYLA.. ISTE O ZAMANDAN BERIDIR KI; ATES SUDAN, SU ATESTEN KACAR OLMUS.. ATESIN YÜREGINI SADECE SU, SUYUN YÜREGINI SADECE ATES ALIR OLMUS...
petrolün papucunu çoktan dama atan, 3. dünya savaşının tek sebebi.. acı olan da suyun tüm bu olup bitenlerden haberinin olmaması.. ne bilsin ki koca koca adamlar küçücük bebeleri sözde başka şeyleri sebep gösterip, su yüzünden katletsin.. ne bilsin ki, saflığı arılığı temsil eden suyu pisliğe, kana bulasın..
>Simdi sen 'su' oldugunu düsün. Su kadar özel, su kadar faydali ve su
>kadar çok, tükenmez...
>Inaniyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül, ister
>göklerden yag, ister nehirler dolusu ak; dibi olmayan bir kovayi
>dolduramazsin.
>Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsin...
>Unutma; daha çok bagirdiginda daha çok dinlenmezsin...
>Gürültünün parçasi olursun sadece! ..
>Suyun yaninda olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; Su nasilsa burada,
>lüzum yok ki suyu kana kana içmeye' diye düsünürler...
>Aynen sesini sürekli duyanlarin seni dinlemedikleri gibi! Ormandaki hiç >bir >hayvan, irmagin gürültüler koparan yerinden su içmeye çalismadi simdiye >kadar. Hepsi, hep sabahin en sakin anini bekledi; suyun durgun >yerlerini bulabilmek için gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarini >giderdiler; Onlar >için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...
>Sen, hep bir su oldugunu düsün. Su gibi güzel, su gibi yararli, su gibi >vazgeçilmez...Ve su gibi hayat kaynagi oldugunu düsün. Ama su gibi >yasatici ol; Su gibi yikici, sürükleyici ve öldürücü degil! .. Sen bir >su ol...
>Ama rahmet ol; afet degil! Su isen tarlalarini basma insanlarin, >yuvalarini >yikma, ocaklarini söndürme; Sana 'felaket' denmesin! Su isen bir >bardaga sigabil ki; damarlara giresin! ..
>Su; yüce Tanri'nin insanlar için yarattigi en büyük nimetlerden biri...
>Ve suya benzedigini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi >faydali, >su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez-tükenmez oldugunu da unutma.
>Ayrica su gibi sakin olabilecegin gibi, su gibi de 'kiyametler' >koparici olabilecegini unutma... >Unutma; Senin isin rahmet olmak, afet degil! Vadiler varken önünde ve >ovalar varken yayilabilecegin; küçük irmaklara ayirabiliyorsan kendini >ve >bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene.
Ve yasayabilirsin >dünya dönmesine devam ettigi müddetçe... Yoksa hep duyulmayan, >dinlenmeyen; >korkulan ve kaçilan olursun seller, afetler gibi..
. Tercih elindeydi hep >ve hep de 'senin' ellerinde olacak... Ya tutmayi ögreneceksin dilini >veya >hiç durmadan konustugun için, sadece bombos ve anlamsiz sesler çikartan
>birisi oldugunu zannettireceksin çevrendeki insanlara! >Ama yapman gereken su degil mi? >Düsüneceksin ne zaman ne söyleyecegini. Düsüneceksin kimin dinleyip
>dinlemedigini, kimin anlayip anlamadigini. Düsüneceksin anlatmak >istediklerinin ne kadarini anlatabildigini... Hatta anlayanlarin >anladiklarinin da senin anlattiklarinin ne kadari oldugunu >düsüneceksin...
>Ve konusmak için en uygun zamani bekleyecek, en az ama en uygun >kelimeleri seçmeye çalisacaksin... Ahmak olmayan yolcularin, önceden >aldiklari >biletleri ceplerinde oldugu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit >yaklastiginda, vapurun kalkacagi iskelede hazir olmalari gibi, sen de >fikrini bildirecegin kisinin 'kiyiya yanasmasini' bekleyeceksin! ..
>Demeyeceksin; 'Ben canim isteyince giderim iskeleye, vapur da o >saniyede gelmek zorunda! ..' >Demeyeceksin; 'Ben aklima geleni aklima geldigi biçimde söylerim.
>Karsimdaki de degil duymak, degil dinlemek, anlattigimdan bile fazlasini >anlamak >zorunda! ..' >Keske öyle olsaydi. Keske hakli olsaydin, ama maalesef degil...
Agzini >açip Selaleden dökülen suyu' içmeye çalisan bir tavsan gördün mü >hiç? ..Veya >önüne çikan agaçlari dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye >ugrasan >bir ceylan gördün mü?
Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasini >bekler; beyni olan her yaratik gibi!
>Hadi... Sen simdi 'su oldugunu' düsün, ve kendini 'su gibi' hisset... Su
>gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararli...
>Su gibi hayat kaynagi ve su gibi bitmez-tükenmez oldugunu hatirla... Ama >yine su gibi 'bir küçük bardagin içine' sigdir ki kendini;
Günümüzde ilim o kadar gelimiştir ki, atomun, çekirdeğinin, çevremizdeki her şeyin, dünyamızın hatta gökyüzündeki yıldızların hareketlerinin şimdiye kadar keşfedilen ve bilinen fizik kuralları ile izahı mümkündür. Bildiğimiz her şey fizik kurallarına uyar. Bir şey hariç. Yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan su. Fizik kurallarına göre bir madde ısıtıldığında genişler, genleşir. Soğutulduğunda da büzüşür, yani hacmi azalır. Ancak su bu kurala uymaz, aksine sıfır derecenin altına soğutulduğunda donar ve buz olarak hacmi azalacağına artar. Saf su buza dönüşürken, hacminin yüzde 9'u oranında genişler. Buzda su molekülleri olağanüstü gevşek bir oluşum içinde yer alırlar. Buz, arada deliklerin kaldığı bir yapıya sahiptir. Bilindiği gibi, bilimsel formülü 'H2O' olan su, iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluşmuştur. Bu iki hidrojen atomu, oksijen atomu ile birleştiklerinde, kendi aralarında 105 derecelik bir açı meydana getirirler. Yapı olarak iki hidrojen atomunu birleştiren başka elementler de vardır ve onlar fizik kurallarına uyarlar. Örneğin aynı yapıdaki 'H2S' eksi 83 derecede donar ve eksi 60 derecede gaz haline geçer. Ancak su su hidrojen atomlarının dipol bağlantıları nedeni ile sıfır derecede donar, artı 100 derecede gaz haline geçer, donarken de hacmi küçüleceğine büyür. İşte bu fizik yasalarına aykırı özellik dünyamızdaki yaşamı sağlar. Eğer buz sudan daha yoğun, yani daha ağır olsaydı, suyun içinde dibe batardı. Soğuk bölgelerde denizlerde, göllerde ve nehirlerdeki dibe batan buzlar, güneş ışığı alamayacaklarından eriyemeyeceklerdi. Böylece yıllar süren birikimlerle her tarafı buzlar kaplayacak ve buzullar devri başlayabilecekti. Ancak buz, yoğunluğunun azlığı nedeni ile suyun üzerinde kalır. Bu durumda buzlar altlarındaki suların donmalarına engel oldukları için dünyamızdaki ani ısı değişikliklerini de önlerler, gece ve gündüz arasındaki ısı farklarını azaltırlar ve yaz günlerindeki güneş ışığı ile kolayca erirler. Eğer buz sudan daha ağır olmuş olsaydı, gezegenimizdeki tüm su rezervleri donmuş olurdu. Belki de başlangıçtaki buzul devrinde öyleydi de, tabiat ana kendi koyduğu kurallara aykırı olarak, hidrojen atomlarının arasındaki açıya biraz dokundu, buzun suyun üstündekalmasını sağladı ve dünyamızı bizim için yaşanır hale getirdi.
su diyince aklıma güzel şeyler gelmiyor nedense su bana savaşı çağrıştırıyor sonra içmek için ayrı boşaltmak için ayrı para ödediğim birşeyiii sonra ban haksızlığı...benim köylümün ineğinin 1 lt sütü sabancının 1 lt suyundan daha değersizse ben ne yapim
SU MU DUYMAK BİLE İSTEMİYORUM
ab-ı hayat
ma ab
hülya koçyiğit erol taş
dünyanın dörtte üçü
vazgeçilmez içecegimiz :))
Habibim fasl-ı güldür bu akarsular bulanmaz mı...
Fuzuli
“Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnâkın
Mu’cizinden eylemis izhâr seng-i hâra su …”
Mineral wasser dan baskasi kesmiyor ne yapiyim :))
Bknz: önceden o mu vardi
Suya versin bağ-ban gül-zarı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gül-zare su
Fuzuli
ATES BIR GÜN SUYU GÖRMÜS YÜCE DAGLARIN ARDINDA
VE SEVDALANMIS ONUN DELI DALGALARINA
HIRCIN HIRCIN KAYALARA VURUSUNA
YÜREGINDEKI DURULUGA…..
DEMISKI SUYA;
GEL SEVDALIM OL, HAYATIMA ANLAM VEREN MUCIZEM OL....
SU DAYANAMAMIS ATESIN GÖZLERINDEKI SICAKLIGA
AL DEMIS YÜREGIM SANA ARMAGAN...
SARILMIS ATESLE SU BIRBIRLERINE AYRILMAMACASINA….. KOPMAMACASINA...
ZAMANLA SU, BUHAR OLMAYA, ATES, KÜL OLMAYA BASLAMIS..
YA KENDISI YOK OLACAKMIS, YA ASKI..
BASTAN ALINLARINA YAZILMIS
OLAN KADERI DE YÜREGINDEKI KEDERIDE
ALIP GITMIS UZAKLARA SU..
ATES KIZMIS, ATES YAKMIS ORMANLARI....
ARAMIS SUYU, DIYARLAR BOYU, GÜNLER BOYU, GECELER BOYU..
BIR GÜN GELMIS SUYLA KARSILASMISLAR...
ATES BAKMIS O GÖZLERINE SUYUN, BIRAZ KIRGIN BIRAZ HIRCIN..
VE O AN ANLAMIS; ASKIN BAZEN AYRILMAK OLDUGUNU...
AMA AYRILMANIN YITIRMEK OLMADIGINI...
ATES SONUNDA, SUSMUS, SÖNMÜS ASKIYLA..
ISTE O ZAMANDAN BERIDIR KI; ATES SUDAN, SU ATESTEN KACAR OLMUS..
ATESIN YÜREGINI SADECE SU,
SUYUN YÜREGINI SADECE ATES ALIR OLMUS...
petrolün papucunu çoktan dama atan, 3. dünya savaşının tek sebebi.. acı olan da suyun tüm bu olup bitenlerden haberinin olmaması.. ne bilsin ki koca koca adamlar küçücük bebeleri sözde başka şeyleri sebep gösterip, su yüzünden katletsin.. ne bilsin ki, saflığı arılığı temsil eden suyu pisliğe, kana bulasın..
Dönersen ıslık çalarsın
Yol uzun, su karanlık,
Otur bir çardak altına
Bırak biraz yağmur yağsın
Ergin Günçe
Sızıyı gideren su, suyun sızladığını kimseler bilmez.....İsmet Özel...
Su oldugunu düsün
>Simdi sen 'su' oldugunu düsün. Su kadar özel, su kadar faydali ve su
>kadar çok, tükenmez...
>Inaniyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül, ister
>göklerden yag, ister nehirler dolusu ak; dibi olmayan bir kovayi
>dolduramazsin.
>Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsin...
>Unutma; daha çok bagirdiginda daha çok dinlenmezsin...
>Gürültünün parçasi olursun sadece! ..
>Suyun yaninda olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; Su nasilsa burada,
>lüzum yok ki suyu kana kana içmeye' diye düsünürler...
>Aynen sesini sürekli duyanlarin seni dinlemedikleri gibi! Ormandaki
hiç >bir
>hayvan, irmagin gürültüler koparan yerinden su içmeye çalismadi
simdiye
>kadar. Hepsi, hep sabahin en sakin anini bekledi; suyun durgun
>yerlerini
bulabilmek için gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarini >giderdiler;
Onlar >için
en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...
>Sen, hep bir su oldugunu düsün. Su gibi güzel, su gibi yararli, su
gibi
>vazgeçilmez...Ve su gibi hayat kaynagi oldugunu düsün. Ama su gibi
>yasatici
ol; Su gibi yikici, sürükleyici ve öldürücü degil! .. Sen bir >su ol...
>Ama rahmet ol; afet degil! Su isen tarlalarini basma insanlarin,
>yuvalarini
>yikma, ocaklarini söndürme; Sana 'felaket' denmesin! Su isen bir
>bardaga
sigabil ki; damarlara giresin! ..
>Su; yüce Tanri'nin insanlar için yarattigi en büyük nimetlerden
biri...
>Ve suya benzedigini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi
>faydali,
>su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez-tükenmez oldugunu da unutma.
>Ayrica su gibi sakin olabilecegin gibi, su gibi de 'kiyametler'
>koparici
olabilecegini unutma... >Unutma; Senin isin rahmet olmak, afet degil!
Vadiler
varken önünde ve >ovalar varken yayilabilecegin; küçük irmaklara
ayirabiliyorsan kendini >ve >bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin
çevrene.
Ve yasayabilirsin >dünya dönmesine devam ettigi müddetçe... Yoksa hep
duyulmayan, >dinlenmeyen; >korkulan ve kaçilan olursun seller, afetler
gibi..
. Tercih elindeydi hep >ve hep de 'senin' ellerinde olacak... Ya
tutmayi
ögreneceksin dilini >veya >hiç durmadan konustugun için, sadece bombos
ve
anlamsiz sesler çikartan
>birisi oldugunu zannettireceksin çevrendeki insanlara! >Ama yapman
gereken su
degil mi? >Düsüneceksin ne zaman ne söyleyecegini. Düsüneceksin kimin
dinleyip
>dinlemedigini, kimin anlayip anlamadigini. Düsüneceksin anlatmak
>istediklerinin ne kadarini anlatabildigini... Hatta anlayanlarin
>anladiklarinin da senin anlattiklarinin ne kadari oldugunu
>düsüneceksin...
>Ve konusmak için en uygun zamani bekleyecek, en az ama en uygun
>kelimeleri
seçmeye çalisacaksin... Ahmak olmayan yolcularin, önceden >aldiklari
>biletleri ceplerinde oldugu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit
>yaklastiginda, vapurun kalkacagi iskelede hazir olmalari gibi, sen de
>fikrini bildirecegin kisinin 'kiyiya yanasmasini' bekleyeceksin! ..
>Demeyeceksin; 'Ben canim isteyince giderim iskeleye, vapur da o
>saniyede
gelmek zorunda! ..' >Demeyeceksin; 'Ben aklima geleni aklima geldigi
biçimde
söylerim.
>Karsimdaki de degil duymak, degil dinlemek, anlattigimdan bile
fazlasini
>anlamak >zorunda! ..' >Keske öyle olsaydi. Keske hakli olsaydin, ama
maalesef
degil...
Agzini >açip Selaleden dökülen suyu' içmeye çalisan bir tavsan gördün
mü
>hiç? ..Veya >önüne çikan agaçlari dahi sürükleyen bir selden susuzluk
gidermeye >ugrasan >bir ceylan gördün mü?
Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasini >bekler; beyni olan her
yaratik gibi!
>Hadi... Sen simdi 'su oldugunu' düsün, ve kendini 'su gibi' hisset...
Su
>gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararli...
>Su gibi hayat kaynagi ve su gibi bitmez-tükenmez oldugunu hatirla...
Ama
>yine su gibi 'bir küçük bardagin içine' sigdir ki kendini;
>girebilmeyi >ögren insanlarin damarlarina. >Hayat ver... >Vazgeçilmez
ol! ..
Suyun hacmi, donunca niçin küçülmüyor?
Günümüzde ilim o kadar gelimiştir ki, atomun, çekirdeğinin, çevremizdeki her şeyin, dünyamızın hatta gökyüzündeki yıldızların hareketlerinin şimdiye kadar keşfedilen ve bilinen fizik kuralları ile izahı mümkündür. Bildiğimiz her şey fizik kurallarına uyar. Bir şey hariç. Yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan su.
Fizik kurallarına göre bir madde ısıtıldığında genişler, genleşir. Soğutulduğunda da büzüşür, yani hacmi azalır. Ancak su bu kurala uymaz, aksine sıfır derecenin altına soğutulduğunda donar ve buz olarak hacmi azalacağına artar. Saf su buza dönüşürken, hacminin yüzde 9'u oranında genişler. Buzda su molekülleri olağanüstü gevşek bir oluşum içinde yer alırlar. Buz, arada deliklerin kaldığı bir yapıya sahiptir.
Bilindiği gibi, bilimsel formülü 'H2O' olan su, iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluşmuştur. Bu iki hidrojen atomu, oksijen atomu ile birleştiklerinde, kendi aralarında 105 derecelik bir açı meydana getirirler. Yapı olarak iki hidrojen atomunu birleştiren başka elementler de vardır ve onlar fizik kurallarına uyarlar. Örneğin aynı yapıdaki 'H2S' eksi 83 derecede donar ve eksi 60 derecede gaz haline geçer. Ancak su su hidrojen atomlarının dipol bağlantıları nedeni ile sıfır derecede donar, artı 100 derecede gaz haline geçer, donarken de hacmi küçüleceğine büyür.
İşte bu fizik yasalarına aykırı özellik dünyamızdaki yaşamı sağlar. Eğer buz sudan daha yoğun, yani daha ağır olsaydı, suyun içinde dibe batardı. Soğuk bölgelerde denizlerde, göllerde ve nehirlerdeki dibe batan buzlar, güneş ışığı alamayacaklarından eriyemeyeceklerdi. Böylece yıllar süren birikimlerle her tarafı buzlar kaplayacak ve buzullar devri başlayabilecekti.
Ancak buz, yoğunluğunun azlığı nedeni ile suyun üzerinde kalır. Bu durumda buzlar altlarındaki suların donmalarına engel oldukları için dünyamızdaki ani ısı değişikliklerini de önlerler, gece ve gündüz arasındaki ısı farklarını azaltırlar ve yaz günlerindeki güneş ışığı ile kolayca erirler.
Eğer buz sudan daha ağır olmuş olsaydı, gezegenimizdeki tüm su rezervleri donmuş olurdu. Belki de başlangıçtaki buzul devrinde öyleydi de, tabiat ana kendi koyduğu kurallara aykırı olarak, hidrojen atomlarının arasındaki açıya biraz dokundu, buzun suyun üstündekalmasını sağladı ve dünyamızı bizim için yaşanır hale getirdi.
su diyince aklıma güzel şeyler gelmiyor nedense su bana savaşı çağrıştırıyor sonra içmek için ayrı boşaltmak için ayrı para ödediğim birşeyiii sonra ban haksızlığı...benim köylümün ineğinin 1 lt sütü sabancının 1 lt suyundan daha değersizse ben ne yapim
Su yaşamdır
bir insana denilebilecek en guzel seylerden birinde bizzat basrolu oynar, ve hayatin en ve tek kendisinde.
'su gibi aziz olmak'
İşte o içtiğin su Allah ın sana bir lütfu...
su: Yaşamın özü.
Yaşama kaynağı..
en saf olan en hakkımız olan yaşamın temel yapı taşlarından
su kadar aziz olun....
Tamamiyle bir hayat kaynağı, yaşamamızın nedenerinde biri belki.
Hayatın her şeyi....Güzel bir şelâlenin akış güzelliğini
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~\\ ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ \\ ~ ~~~~~~~~~~~~~~
bı kızım olsaydı adını su koyacaktım can yücel gıbı :)))
SU..doganın Insanogluna tertemız verdigi......Insanoglunun da kirletip dogaya geri verdigi.....
Bınlerce hata mılyonlarcasozden daha guzel bır ıltıfat
Hayat kaynağı, saflık