Bambaşka bir cinnete yeni müritleriz biz Ok dolu sadak gibi yurtta seferberiz biz
Bir sıcak bakışıyla geçirmekteyiz ömrü Safa meclisinde mumuz yanıp tükeniriz biz
Elsiz ayaksız uyduk Anadolu mürşidine Galib bu gök döndükçe onunla döneriz biz.
Şiir daha uzun bir gazeldir, bu kısmi bir alıntı ve yazdırılan şiir örneklerinden. Yunus Emre, Nesimi, Fuzuli, Niyazi Mısri, Şeyh Galib, Dağlarca, Turan Oflazoğlu, Rilke, Hölderlin, Novalis, William Blake, Coleridge, Hafız, Whitman, Rimbaud gibi şairler aynı soydan gelir.
Hoş geldin, ey habercisi cânânın! Gel de ver müjdesini cânânın. Bayramına canım fedâ cânânın. Ümidinde yok mu fayda cânânın; Yârin bize bir selâmı yok mu?
Hasret bu kadar mı güzel anlatılır? Yârin bir haberine bile yârin kendisi kadar hürmet gösteren.. Bu kadar içten, bu kadar hâlis, bu kadar derin duygular....Muhteşem doğrusu...
HOŞÇA BAK ZATINA KİM ZÜBDE-İ ÂLEMSİN SEN MERDÜM-İ DÎDE-İ EKVÂN OLAN ÂDEMSİN SEN, deyip insanı yücelten, alemin baş tacı yapan ve gönlümü fetheden şair.
Söz gerci ki hal-i zingehandir Geh mürdeyi söyletir cihandir ...... Gerci gam-i dil beyan olunmaz Ates gibidir nihan olunmaz ..... Hep bildigimi tüketdi hicran Bimar olan eylemez mi hezeyan ..... Bi derde olur mu derd takrir Ez cümle ola vera-yi ta`bir
'Ateşten aşk denizlerini mumdan kayıklarla geçmek' der Hüsn-ü Aşk'ta.. bu aşkın nasıl yaşandığını ve bu uğurda neleri feda etmek gerektiğini sormalı...
baştan ayağa kızıla kesmiş boğaz suları. batan bir güneş ufukta: Şeyh Galip.. Bembeyaz kefende genç bir sima ve simsiyah bir sakal. Pederinin inceden sitemi: 'Bu beyaz kefene bu siyah sakal hiç yakışmadı' Bir devrin günbatımında ateştan gelen renk cümbüşü... Büyük ama sukunetle akan aşk ırmağı..
Sendedir mahzen-i esrar-ı muhabbet sende Sendedir ma'den-i envar-ı fütuvvet sende Gizli gizli dahi vardır nice halet sende Marifet sende hüner sende hakikat sende Nazar etsen yer ü gök düzah u cennet sende Arş u kürsi ü melek sendedir elbet sende
Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imişsin Tenlerde vü canlarda nihan hep sen imişsin Senden bu cihan içre nişan ister idim ben Ahir şunu bildim ki cihan hep sen imişsin
ey hilâl-ebrû dilin meyli sanadır doğrusu sûy-i mihrâba nigâhım kec-edâdır doğrusu râ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu yâ savâb olmuş veya olmuş hatâ sevdim seni
ey gül-i bağ-ı vefâ,ma'lûmun olsun bu senin hâr-ı cevr ile sakın,terkeylemem pirâhenin ölme var,ayrılma yoktur,öyle tuttum damenin gizlesem de âşikâr etsem de cânımsın benim..
ey nihâl-i işve,bir nevres fidânımsın benim gördüğüm günden beri hâtır-nişânımsın benim ben,ne hâcet kim diyem rûh-ı revânımsın benim gizlesem de âşikâr etsem de cânımsın benim..
klasik edebiyatımızın başlıca konusu olan aşka dair leyla ile mecnun, yusuf ile züleyha, ferhat ile şirin, kerem ile aslı gibi bilumum eserleri derleyip toplayıp, belki biraz da soyutlayarak hüsn ü aşk şeklinde hulasa eden şeyh galib, dîvan şiiri'nin son sözünü söylemiş sayılabilir. beşir ayvazoğlu'na göre yahya kemal ve ahmed haşim geleneğe şeyh galib vasıtasıyla bağlanırlar.
Bambaşka bir cinnete yeni müritleriz biz
Ok dolu sadak gibi yurtta seferberiz biz
Bir sıcak bakışıyla geçirmekteyiz ömrü
Safa meclisinde mumuz yanıp tükeniriz biz
Elsiz ayaksız uyduk Anadolu mürşidine
Galib bu gök döndükçe onunla döneriz biz.
Şiir daha uzun bir gazeldir, bu kısmi bir alıntı ve yazdırılan şiir örneklerinden.
Yunus Emre, Nesimi, Fuzuli, Niyazi Mısri, Şeyh Galib, Dağlarca, Turan Oflazoğlu, Rilke, Hölderlin, Novalis, William Blake, Coleridge, Hafız, Whitman, Rimbaud gibi şairler aynı soydan gelir.
Hoş geldin, ey habercisi cânânın!
Gel de ver müjdesini cânânın.
Bayramına canım fedâ cânânın.
Ümidinde yok mu fayda cânânın;
Yârin bize bir selâmı yok mu?
Hasret bu kadar mı güzel anlatılır?
Yârin bir haberine bile yârin kendisi kadar hürmet gösteren..
Bu kadar içten, bu kadar hâlis, bu kadar derin duygular....Muhteşem doğrusu...
HOŞÇA BAK ZATINA KİM ZÜBDE-İ ÂLEMSİN SEN MERDÜM-İ DÎDE-İ EKVÂN OLAN ÂDEMSİN SEN, deyip insanı yücelten, alemin baş tacı yapan ve gönlümü fetheden şair.
Babası bir Mevlevi şairi olan, Şeyh Galip, bir süre Galata Mevlevihane'sini şeyh'liğini yürütmüştür.
Korkutmaya çalışma, yersizdir. Benim vuslat dediğim eceldir.
'Yine zevrak-ı derunum kırılıp kenare düşdü
Dayanır mı şişedir bu reh-i seng-sare düşdü.'
Şeyh Galib
'Yine kırıldı gönül kayığım,kıyılara düştü
Bir sırça şişe misali,taşlık yollara düştü'
GÜL ATEŞ GÜLBÜN ATEŞ GÜLŞEN ATEŞ CUNHAR ATEŞ
SEMENDER TIYNETANI AŞKA BESTTİR LALEZAR ATEŞ...
Söz gerci ki hal-i zingehandir
Geh mürdeyi söyletir cihandir
......
Gerci gam-i dil beyan olunmaz
Ates gibidir nihan olunmaz
.....
Hep bildigimi tüketdi hicran
Bimar olan eylemez mi hezeyan
.....
Bi derde olur mu derd takrir
Ez cümle ola vera-yi ta`bir
'Ateşten aşk denizlerini mumdan kayıklarla geçmek' der Hüsn-ü Aşk'ta.. bu aşkın nasıl yaşandığını ve bu uğurda neleri feda etmek gerektiğini sormalı...
baştan ayağa kızıla kesmiş boğaz suları. batan bir güneş ufukta: Şeyh Galip..
Bembeyaz kefende genç bir sima ve simsiyah bir sakal. Pederinin inceden sitemi: 'Bu beyaz kefene bu siyah sakal hiç yakışmadı'
Bir devrin günbatımında ateştan gelen renk cümbüşü...
Büyük ama sukunetle akan aşk ırmağı..
Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni..
Ben olmadım ol güruha pey-rev
Uymuş beli Gencevi'ye Hüsrev
Sendedir mahzen-i esrar-ı muhabbet sende
Sendedir ma'den-i envar-ı fütuvvet sende
Gizli gizli dahi vardır nice halet sende
Marifet sende hüner sende hakikat sende
Nazar etsen yer ü gök düzah u cennet sende
Arş u kürsi ü melek sendedir elbet sende
Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imişsin
Tenlerde vü canlarda nihan hep sen imişsin
Senden bu cihan içre nişan ister idim ben
Ahir şunu bildim ki cihan hep sen imişsin
Aşık da keder neyler gam halk-ı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i müganındır
ey hilâl-ebrû dilin meyli sanadır doğrusu
sûy-i mihrâba nigâhım kec-edâdır doğrusu
râ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu
yâ savâb olmuş veya olmuş hatâ sevdim seni
(çeviremediğim kadar güzel geliyor bunlar :)
'ateşten aşk denizlerini mumdan kayıklarla geçmek' şeklinde bi anlatımı var,öle böle diil..
'zannetme ki şöyle böyle bir söz,gel sen de söyle böyle bir söz'
ey gül-i bağ-ı vefâ,ma'lûmun olsun bu senin
hâr-ı cevr ile sakın,terkeylemem pirâhenin
ölme var,ayrılma yoktur,öyle tuttum damenin
gizlesem de âşikâr etsem de cânımsın benim..
ey nihâl-i işve,bir nevres fidânımsın benim
gördüğüm günden beri hâtır-nişânımsın benim
ben,ne hâcet kim diyem rûh-ı revânımsın benim
gizlesem de âşikâr etsem de cânımsın benim..
Edebiyat aleminde bir dönemin kurtaricisi mevlevi seyh galib, Es'ad mahlasiylada taninir.
“Hüsn ü Aşk..
Yarin bize bir selâmı yok mu
İnsafın o yerde namı yok mu
klasik edebiyatımızın başlıca konusu olan aşka dair leyla ile mecnun, yusuf ile züleyha, ferhat ile şirin, kerem ile aslı gibi bilumum eserleri derleyip toplayıp, belki biraz da soyutlayarak hüsn ü aşk şeklinde hulasa eden şeyh galib, dîvan şiiri'nin son sözünü söylemiş sayılabilir. beşir ayvazoğlu'na göre yahya kemal ve ahmed haşim geleneğe şeyh galib vasıtasıyla bağlanırlar.