öyle insanlar vardır ki sesinize ses verme konusunda dağlardan daha cömerttirler. anlaşılmazlıktan duyduğunuz usancı, kendi iç yangınlarıyla söndürüp kül ederler. seyirlik şölene dönüştürürler kelimeleri. çünkü onlar, yüreklerin vurduğu kıyıda dururlar....
çoğu zaman vardır hayatımızda onlardan bir bakışları, bir gülüşleri, bir dokunuşları.. ömrümüzün geçmiş kısmını tekrar yaşamak istercesine dokunurlar yüreğimize kalbimizin ritmini bozarlar sizde 'geçmiş neyse bari geleceği kurtaralım' dersiniz öyle bir an gelirde bu duygularımızı hissettiklerinde nedendir bilmem bazı şeyler yetmez sizin değer anlayışınıza hakaret edercesine değer beklerler kendi kendinize sorarsınız değer vermek nedir diye bildiklerinizi unutmak istersiniz işte o anda artık siz siz değilsiniz geleceği kurtaralım derken bir bakarsınız geçmişe dönmeye çalışırsınız
Bazı eşyalar insanlardan, bazı insanlarda eşyalardan değer alır.(Hekimoğlu İsmail)
Eşyasından dolayı, makam ve mevkisinden dolayı, sevetinden dolayı değerli görünen insanlardan olmamak gerek. Zira bunlarn hepsi en fazla mezara kadar insana yarar.
Kendisine saygı duyulmasını isteyen ve istediği saygının çok daha fazlasını kazanmak için, üzerine düşenleri yerine getirme gayreti gösteren kişilerdir...
insan aç, insan insana aç, öyle ki gözü insandan başkasını görmüyor. Yedikçe yiyiyolar arta kalanı çöpe atıyorlar. Gözün midesi yok derler, zaten olsa bile çatlayaçakları bilseler yemeğe devam ederler. Ne tatlı geliyor insana kardeş eti, yedikçe daha da yiyesi geliyor...
Birisini izlemekle, değer vermek arasında fark olmasına rağmen bazı kişiler bunları birbirine karıştırıyorlar. Bir insan hakkında gerçekleri yazarken bazen övermiş gibi görünür, bu da ona karşı çıkanı kızdırır fakat illa da övüyordur diye mülhidi olacağı şartı yoktur. Bir yandan Ahmeti, diğer yandan Mehmete değer verebilir ama Ahmet ve Mehmet birbirine muhalefet de olabilir ama ikisini bir yapan kabukları değil, özleridir... O yüzden insanlarla uğraşanlar, karpuzun kabuğunu yiyen eşek gibidirler, ama değer veren kabuğun altındakinin daha tatlı olduğunu bilir...
İki zıt kutup da gözüken insanlar bile olsa, onlar renkler gibidir, kırmızı veya mavi gibi faklı olabilirler ama ikisi de renktir... önemli olan insanlık davasıdır, işte bu kişileri altın gibi değerli yapan insanlık cevheridir, isterse çamura düşsünler, yine de altın gibi değerlerini kaybetmezler ama bazıları daha da gömer ya da üstüne basar geçer. İşte onlar kaybedenlerdir, şeytan gibi insanın özünü bilmeyip cahilliklerinden aldanıp başlarını bile eğemezler... Ellerindekinin değerini bilenler ise kazançlıdır...
İzlemek yerine daha çok değer vermek kolaydır, çünkü izlenmesi gereken dayanıldığında sağlam olması gerektiğinden, her şeye dayanmamak gerekir... ama insan kolayı yapmadan zoru başarmayı çalışır, yürmeyi öğrenmeyinin suya atlması gibi...
Vurun vurun ağaçlarımızın köküne baltayı, ama bilin ki köklerine saldırdıkça, bu vatan kalacak oksijensiz. O ağaçlar ki yunus, mevlana, uğur, gülen, said, nazım, necip, cemil, orhan, veli, ahmet, mehmet, adları saymakla bitmez. Onlar bizim topraklarımız, bizim ormanlarımız, bizim insanlarmız, kökleri taa gönle kadar iner ki yoktur artık onların mekanı... Bari güzel anın...
Nefretimiz gözümüzü tamamen kör etmeden, kalbimizi çürütmeden, kulaklarımızı sağır etmeden güzele, iyiye, hayra yoralım düşüncelerimizi.
Kağıt üstünde değil de, gerçek anlamda insan olmanın farkına varmış insanlardır..
öyle insanlar vardır ki sesinize ses verme konusunda dağlardan daha cömerttirler.
anlaşılmazlıktan duyduğunuz usancı, kendi iç yangınlarıyla söndürüp kül ederler.
seyirlik şölene dönüştürürler kelimeleri.
çünkü onlar, yüreklerin vurduğu kıyıda dururlar....
çoğu zaman vardır hayatımızda onlardan
bir bakışları, bir gülüşleri, bir dokunuşları..
ömrümüzün geçmiş kısmını tekrar yaşamak istercesine dokunurlar yüreğimize
kalbimizin ritmini bozarlar
sizde 'geçmiş neyse bari geleceği kurtaralım' dersiniz
öyle bir an gelirde bu duygularımızı hissettiklerinde
nedendir bilmem bazı şeyler yetmez
sizin değer anlayışınıza hakaret edercesine değer beklerler
kendi kendinize sorarsınız değer vermek nedir diye
bildiklerinizi unutmak istersiniz
işte o anda artık siz siz değilsiniz
geleceği kurtaralım derken bir bakarsınız geçmişe dönmeye çalışırsınız
benim bildiğim tek değerli insan annem
...ancak ve ancak kendilerine verilen önemin farkında olarak davranan insanlardır.
Bazı eşyalar insanlardan, bazı insanlarda eşyalardan değer alır.(Hekimoğlu İsmail)
Eşyasından dolayı, makam ve mevkisinden dolayı, sevetinden dolayı değerli görünen insanlardan olmamak gerek.
Zira bunlarn hepsi en fazla mezara kadar insana yarar.
Kendisine saygı duyulmasını isteyen ve istediği saygının çok daha fazlasını kazanmak için, üzerine düşenleri yerine getirme gayreti gösteren kişilerdir...
Kendisini değerli görenler değil, kendisine değer verilen insanlardır...! !
İnsanların hem dünyasını, hem ahiret hayatına doğru yön veren Eşsiz insanlar! ! !
ajdar........
başkalarına değer vermeyi bilen insanlar.
Atlarına binip gittiler..
mutlaka kıyıda köşede bir kaç tane kalmıştır........ama bazen biz onları bir anda hatırlayamayız............. ama mutlak vardır......... :)))
bütün insanlar...
Sana değer veren kişinin peşinden git.
Çünkü o senin, karanlıklarını aydınlatan bir ışık olur...
BU DURUMDAKİ İNASANLAR...! !
NEYE GÖRE DEĞERLİ OLDUKLARINA BAĞLI OLDUĞU İÇİN ASLINDA GEREKSİZ İNSANLARDIR..
SEVENLERİM-SEVDİKLERİM.
kendine yetenler
seni anlayan herkes
Mecit Bülent Yağan.
Ahmet Sayar.
Yasin Şahin
Tavşan
bana göre herkesin bir değeri var
anneler..babalar..
değerli insan kalbimdekiler ve hiç unutulmucaklar diğerleride unutulmaya mahkum olanlar
Körler görmese de yıldızlar vardır.
Mevlana
gömülü olan hazinelerin yerlerini gösteren haritaları çizen kişiler.
beni çağrıştırıyor :)))
kimin penceresinden baktığında önemli tabi, bir hırsız için değerli insan: cüzdanı şişkin, kolları bilezik dolu insanda olabilir mesela :)
insan aç,
insan insana aç,
öyle ki gözü insandan başkasını görmüyor.
Yedikçe yiyiyolar arta kalanı çöpe atıyorlar.
Gözün midesi yok derler, zaten olsa bile çatlayaçakları bilseler yemeğe devam ederler.
Ne tatlı geliyor insana kardeş eti, yedikçe daha da yiyesi geliyor...
o guzel insanlar o guzel atlara binip gittiler
Yaşar Kemal
Birisini izlemekle, değer vermek arasında fark olmasına rağmen bazı kişiler bunları birbirine karıştırıyorlar. Bir insan hakkında gerçekleri yazarken bazen övermiş gibi görünür, bu da ona karşı çıkanı kızdırır fakat illa da övüyordur diye mülhidi olacağı şartı yoktur. Bir yandan Ahmeti, diğer yandan Mehmete değer verebilir ama Ahmet ve Mehmet birbirine muhalefet de olabilir ama ikisini bir yapan kabukları değil, özleridir... O yüzden insanlarla uğraşanlar, karpuzun kabuğunu yiyen eşek gibidirler, ama değer veren kabuğun altındakinin daha tatlı olduğunu bilir...
İki zıt kutup da gözüken insanlar bile olsa, onlar renkler gibidir, kırmızı veya mavi gibi faklı olabilirler ama ikisi de renktir... önemli olan insanlık davasıdır, işte bu kişileri altın gibi değerli yapan insanlık cevheridir, isterse çamura düşsünler, yine de altın gibi değerlerini kaybetmezler ama bazıları daha da gömer ya da üstüne basar geçer. İşte onlar kaybedenlerdir, şeytan gibi insanın özünü bilmeyip cahilliklerinden aldanıp başlarını bile eğemezler... Ellerindekinin değerini bilenler ise kazançlıdır...
İzlemek yerine daha çok değer vermek kolaydır, çünkü izlenmesi gereken dayanıldığında sağlam olması gerektiğinden, her şeye dayanmamak gerekir... ama insan kolayı yapmadan zoru başarmayı çalışır, yürmeyi öğrenmeyinin suya atlması gibi...
Vurun vurun ağaçlarımızın köküne baltayı, ama bilin ki köklerine saldırdıkça, bu vatan kalacak oksijensiz. O ağaçlar ki yunus, mevlana, uğur, gülen, said, nazım, necip, cemil, orhan, veli, ahmet, mehmet, adları saymakla bitmez. Onlar bizim topraklarımız, bizim ormanlarımız, bizim insanlarmız, kökleri taa gönle kadar iner ki yoktur artık onların mekanı... Bari güzel anın...
Nefretimiz gözümüzü tamamen kör etmeden, kalbimizi çürütmeden, kulaklarımızı sağır etmeden güzele, iyiye, hayra yoralım düşüncelerimizi.