kadınla adam aynanın arkasından birbirleriyle konuşurken...
kadın cama yaklaşır...
adamın aynadaki yansıması kadının saçlarıyla birleşir...
yani,adamın yüzü ve kadının saçları...
şimdi lynch'in 'kayıp otoban' filmine gidelim...
adam yatarken kadın kalkar ve yüzü kaşsız adamın yüzü ve saçları yine kadının saçlarıdır...oradaki görüntü çalışmasına dikkat edin...yüz kadının yüzüne tam oturmaz...hafif sallantılı...
zaten iki film tematik olarak birbiriyle akrabadır...
Atık yağlar sabun, hayvan yemi ve yemek olarak tüketiliyor
Kanserojen etkili atık yemeklik yağların, sabun, yem ve yemekte tekrar kullanıldığı öne sürüldü. Biyodizel üretmek için atık yağ toplayan şirketle yemek firmalarının atık yağları yeniden kullandığını ya da merdivenaltı yemek firmalarına sattığını iddia etti. Yemek sanayicileriyse topu 'kayıtdışı' işyerlerine atarak 'İhbar edin, aramızdaki çürük yumurtaları ayıklayalım' diyor. Atık yağdan biyodizel üretme lisansı alan üç şirketten biri de Ezici Yağ Sanayi Biyodizel ve Enerji Üretimi Pazarlama A.Ş. oldu. Ama şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ezici karanlık bir tablo çiziyor: Türkiye'de yılda 1.5 milyon ton bitkisel yağ kullanılıyor. Bu hesaba göre yılda 350 bin ton atık yağ çıkması gerek. Oysa yağ toplama lisansı olan 10 firma geçen yıl 1200, bu yılsa 1400 ton atık yağ toplayabildi.
Bir de form çilesi! Ezici 'Firmalar atmaları gereken kızartmalık yağları ya tekrar yemeklerde kullanıyor ya kanalizasyona döküyor ya da merdiven altı yemek üreten firmalara satıyor. Örneğin tulumba tatlısı kızartılırken kullanılan yağlar tenekesi 7 YTL'den satılıyor' dedi. Ezici'ye göre atık yağı ücretsiz olarak toplayan firmalara vermek yerine, üç kuruşa da olsa satarak para kazanmak isteyen firmalar olduğu gibi, işin bürokrasisinden sıkılanlar da var. Yemek firmalarının her atık yağ çıkışında belediyelerden 5 YTL'ye form alıp doldurmak zorunda olduğunu belirten Ezici, bu uygulamanın kaldırılmasını, atık yağ denetimlerinin de sıklaştırılmasını istedi.
Veriyor ama ne kadarını? Yemek firmalarının ruhsat alabilmesi için mutlaka atık yağ toplayan şirketlerle sözleşme yapması gerekiyor. Ama bu bile çıkan atık yağların tamamının toplanmasına yetmiyor. Palmiye Biyoenerji San. ve Ticaret Ltd. Şti'nin çevre mühendisi Derya Dizman'a göre süreç şöyle işliyor: '2.5 yıldır atık yağ topluyoruz. 700'ü aşkın yemek şirketiyle sözleşmemiz var. Bin noktadan yağ almamız lazım. Ama firmalar atık yağları, atık değil, hâlâ ürün olarak görüyor. Örneğin, bir ton atık yağının 200 kilosunu bize verirse, kalanını da kilosu 10 YKr'den 70 YKr'ye kadar satabiliyor.'
Ah bu KDV'ler İstanbul'da da yemek üreten şirketlerin ruhsat alabilmesi için atık yağ toplama konusunda lisanslı yedi firmadan birisiyle anlaşması gerekiyor. İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği Başkanı Hüseyin Bozdağ, üyelerine kefil: 'Üyelerimizin atık yağları tekrar kullanmadıkları konusunda kefiliz. Ama sektörde kayıt dışı fazla. İşçiye verilen yemekle lüks lokantalardaki yemeğe aynı KDV uygulanıyor. Yüksek KDV kayıt dışılığı teşvik ediyor. Fiyatı 3 YTL'nin altındaki tabldot, insan sağlığı açısından risk taşıyordur.' Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) Başkanı Necat Aydın, kamu kurumlarının ihalelerinde kişi başına ortalama yemek bedelinin 1.65-2 YTL olduğunu vurgulayarak uyardı: 'Ekmeğiyle suyuyla 2 YTL'ye yemek olmaz. Demek ki belki de bu yağlar oraya gidiyordur.'
Kanser riski var Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanı Murat Tuncer'e göre yağlarla ilgili tehlike büyük. Kızartmalarda defalarca kullanılan yağların kanserojen etkisi konusunda ciddi tespitler var. Kızartmalık yağların, yanmayla ortaya çıkan kanserojen maddeler nedeniyle iki kezden fazla kullanılmaması gerekiyor.
Evlerdeki yağ da toplanacak! Atık yemeklik yağlar etkin çevre politikası olan tüm ülkelerde önemli bir sorun olarak görülüyor. Çünkü atık yağların yemeklerde veya yemlerde tekrar tekrar kullanılması insan sağlığını tehdit ediyor. Atık yağların kanalizasyona gitmesiyse, bu yağlarla beslenen mikroskopik canlıların sayısında patlama yarattığı ve ekolojik dengeyi bozduğu için tehlikeli. Çevre Bakanlığı bu yüzden nisan ayında bir yönetmelik çıkardı. Yönetmelikle toplu yemek üretimi yapan yerlerde çıkan atık yağların 'doğaya atılması, yakılması, doğrudan veya dolaylı olarak yemeklik yağlara katılması, doğrudan yakıt olarak kullanılması' yasaklandı. Yemek firmalarının bu yağları lisanslı olarak toplayıp bertaraf edecek veya biyodizele çevirecek şirketlere vermesi gündeme geldi. Atık yağların kontrolü de belediyelere bırakıldı. Türkiye 2008 yılında, tıpkı Avrupa'da olduğu gibi, 'evlerden çıkan atık yağları da' toplamayı hedefliyor.
Hatay'ın İskenderun İlçesi'nde, 15 yıl önce sezaryenle yaptığı doğum sonrası karnında oluşan izi yok etmek ve karın yağlarını aldırmak isteyen 2 çocuk annesi, özel bir tıp merkezinde gerçekleştirilen operasyondan 2 gün sonra öldü.
Muradiye Mahallesi'nde yaşayan Şehide Avcı (37) , 15 yıl önce yaptığı doğum sonrası karnında oluşan izlerden ve yağlardan rahatsız olunca ilçedeki özel bir tıp merkezine başvurdu. Estetik Uzmanı Dr. Atilla Ersoy'un yaptığı tetkikin ardından ameliyat olan Avcı, operasyondan 48 saat sonra aniden rahatsızlanarak hayatını kaybetti.
Dr. Ersoy'un kendilerine ameliyatın başarılı geçtiğini söylediğini ifade eden Şehide Avcı'nın kocası İsa Avcı, 'Cumartesi günü eşimi tüm kontrolleri yapıldıktan sonra ameliyat olmak üzere anlaştığımız doktorun bağlı bulunduğu özel tıp merkezine yatırdık. Bir gün sonra yani pazar günü de pansuman yapılıyordu. Doktor, 'Seni kaldırıp yürüteceğim, sonra evine göndereceğim' dedi. Eşim ayağa kalktı ve bir adım attı.
İkinci adımı atamadan kucağıma düştü. Hemen koşuşturduk. Hemşire ve doktor tansiyon ölçüp kalp masajı, suni teneffüs yaptı ama bir gelişme olmayınca İskenderun Körfez Devlet Hastanesi aranarak ambulans istendi ve ambulansla hastaneye götürüldü. Hastanede de kalp masajı, cihazlar, yoğun bakım derken eşim hayatını kaybetti' dedi.
'İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? ' diyen İsa Avcı, doktordan davacı olacağını ifade ederek, 'Mademki tıp merkezi ameliyat yapıyor. Her şeyi dört dörtlük olmalı, eksik cihazları olmamalı. Bir tansiyondan karım öldü. Sağlık Bakanlığı bu merkezin çalışmasına izin veriyorsa her şeyi olmalı ve de bu tür yerler sürekli denetlenmeli. İnsan özel diye güveniyor ve üstelik para veriyorsunuz' diye konuştu.
Dr. Atilla Ersoy ise, ameliyatın başarılı geçtiğini, operasyonun ardından hastanın kendisini iyi hissettiğini ifade etti. Benzer ameliyatlarda hastanın 24-36 saat içinde taburcu edilebileceğini söyleyen Ersoy, 'Kalkıp yürüdü ve evine gitmeye hazırlanıyordu. Yakınlarının da bulunduğu bir sırada aniden nefes alamadığını, kalbinin hızlı çarptığını söyleyince müdahalede bulundum. Kalbine masaj yaptım, suni solunum cihazına bağladık. Daha sonra ambulansla İskenderun Devlet Hastanesine kaldırarak, müdahaleyi burada sürdürdük' dedi.
Avcı'nın kalp krizi veya yağ ambolisinden ölmüş olabileceğini belirten Ersoy, 'Küçük bir ameliyatta hastanın ölmesi binde bir görülen bir olay. Anestezi olan her hasta da bu risk vardır. Çok üzgünüm' diye konuştu.
Karnındaki yağ bezeleri ve dikiş izinden kurtulmak için estetik ameliyat olduktan sonra hayatını kaybeden Şehide Avcı, gözyaşları arasında Karaağaç Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi. Genç kadının yakınları, cenaze töreninde gözyaşlarına boğuldu.
Lütfen 15 Ekim ile 15 Mayıs tarihleri arasında salatalık, domates, patlıcan, biber, kabak, çilek vs gibi yaz SEBZE ve MEYVELERİ yemeyiniz, çocuklarınıza yedirmeyiniz. Çünkü bu tarihler arasında satın alacağınız bu gıdaların hiçbiri doğal ortamlarda, tarlalarda, güneş ışığında ve doğal gübrelerle yetiştirilmiyorlar.
Genetik yapısı ile oynanmış tohumlarla, Hızlı büyümesi için aşırı miktarda kullanılan hormonlarla, Böceklerden korunmak için kullanılan tarım ilaçlarıyla, yetiştirilen bu ürünler, çabuk bozulmasın, raftaki ömrü uzun olsun diye de erkenden toplanıp sandıklanıyor ve size sunuluyor. Vitamin ve mineralleri de eksilmiş olarak sizlere sunulmaktadırlar.
Tüm bu doğal olmayan koşullarda yetişen sebze ve meyveler kanser riskini %70 artırmaktadır. İşin en acı tarafı hamile bir anne doğal olmayan, sera ürünü bu meyve ve sebzeleri yediği zaman beraberlerinde aldığı bu hormonlar ve tarım ilaçları doğrudan anne karnındaki bebeğine de geçebilmektedir. Yine emziren annelerden, anne sütü ile bu tarım ilaçlarının bebeğine de geçtiği bir çok bilimsel araştırmalarda gösterilmiştir.
Hem kansorejen hem de pahalı olan bu meyve ve sebzeler yerine kışın yetişen ve vitamin ve mineral bakımdan zengin olan ıspanak, pırasa, karnıbahar, lahana, kereviz, yerelması, elma, nar, ayva, portakal, mandalina gibi kış sebze ve meyveleri tercih ediniz. Bu şekilde hem sağlıklı olursunuz hem de kanserden korunmuş olursunuz.
Suyu mikroplarından arındırmak için kullanılan Klor, bazı diş macunları, deodorant, sabun, losyon, krem ve deterjanlarda bulunan triclosan adlı maddeyle birleşerek çok tehlikeli olabiliyor.
ABD'nin Virginia Teknik Üniversitesi Uzmanları, musluk suyuna katılan klorla ilgili endişe verici bulgulara ulaştı. Uzmanlara göre, klor, diş macunu ve deterjanlardaki triclosan adlı maddeyle temasa geçtiğinde reaksiyona giriyor ve zehirli kloroform gazı oluşuyor. Bu gazın solunması ya da deriden nüfuzu depresyon, karaciğer rahatsızlıkları ve kanser riski ortaya çıkarıyor. İngiltere'de Colgate, Aquafresh, Dentyl ve Sensodyne gibi çok sayıda diş macununun triclosan içerdiği tespit edildi. Triclosan içeren macunlar raflardan indirildi. Dişeti hastalıklarına karşı çok etkili triclosan'ın bulaşık ve el yıkama deterjanlarında da bulunduğu belirlendi. Triclosan adlı kimyasalı içeren ürünleri imal eden firmalar, bu kimyasalın güvenilir olduğunu iddia etseler de, United States Environmental Protection Agency (EPA) (Amerikan Çevre Koruma Vakfı) , onu böcek zehiri olarak kaydetti. Bu bileşimin kimyasal formülü ve molekül yapısı dünyadaki en zehirli kimyasalların bazılarıyla benzer özellikler taşıyor.
Triclosanla ilgili ilk alarm, 2000 yılında İsveç hükümeti, gereksiz yere triclosan kullanımını engellemek istediğinde ortaya çıktı. Bu kimyasal, lağımda, balıkta ve anne sütünde bulununca, İsveç’teki bayiler raflarından bu maddeyi kaldırdılar. Bu tutum İngiliz uzmanları tarafından da desteklendi ve İngiltere’deki ana bayiler bu kimyasaldan kurtulmaya karar verdiler. Triclosanın her gün kullanılan bir madde olması üstünde düşünülmesi gereken bir durum. Triclosanın yaygın kullanımı, bakterinin antibiyotiklere karşı dirençli hale gelmesine ve reçeteli ilaçların bakteriyel enfeksiyonlarla savaşamamasına neden olur diye endişelere sebep olmuştu İsveçli uzmanları asıl endişelendiren, bu maddenin anne sütünde ve çevrede bulunması oldu.
Mehmet ÖZDEMİR Tarım İl Müdürlüğü Kontrol Şube Müdürü Gümüşhane
kadınla adam aynanın arkasından birbirleriyle konuşurken...
kadın cama yaklaşır...
adamın aynadaki yansıması kadının saçlarıyla birleşir...
yani,adamın yüzü ve kadının saçları...
şimdi lynch'in 'kayıp otoban' filmine gidelim...
adam yatarken kadın kalkar ve yüzü kaşsız adamın yüzü ve saçları yine kadının saçlarıdır...oradaki görüntü çalışmasına dikkat edin...yüz kadının yüzüne tam oturmaz...hafif sallantılı...
zaten iki film tematik olarak birbiriyle akrabadır...
nerden çıktı bu...
Atık yağlar sabun, hayvan yemi ve yemek olarak tüketiliyor
Kanserojen etkili atık yemeklik yağların, sabun, yem ve yemekte tekrar kullanıldığı öne sürüldü. Biyodizel üretmek için atık yağ toplayan şirketle yemek firmalarının atık yağları yeniden kullandığını ya da merdivenaltı yemek firmalarına sattığını iddia etti. Yemek sanayicileriyse topu 'kayıtdışı' işyerlerine atarak 'İhbar edin, aramızdaki çürük yumurtaları ayıklayalım' diyor.
Atık yağdan biyodizel üretme lisansı alan üç şirketten biri de Ezici Yağ Sanayi Biyodizel ve Enerji Üretimi Pazarlama A.Ş. oldu. Ama şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ezici karanlık bir tablo çiziyor: Türkiye'de yılda 1.5 milyon ton bitkisel yağ kullanılıyor. Bu hesaba göre yılda 350 bin ton atık yağ çıkması gerek. Oysa yağ toplama lisansı olan 10 firma geçen yıl 1200, bu yılsa 1400 ton atık yağ toplayabildi.
Bir de form çilesi!
Ezici 'Firmalar atmaları gereken kızartmalık yağları ya tekrar yemeklerde kullanıyor ya kanalizasyona döküyor ya da merdiven altı yemek üreten firmalara satıyor. Örneğin tulumba tatlısı kızartılırken kullanılan yağlar tenekesi 7 YTL'den satılıyor' dedi.
Ezici'ye göre atık yağı ücretsiz olarak toplayan firmalara vermek yerine, üç kuruşa da olsa satarak para kazanmak isteyen firmalar olduğu gibi, işin bürokrasisinden sıkılanlar da var. Yemek firmalarının her atık yağ çıkışında belediyelerden 5 YTL'ye form alıp doldurmak zorunda olduğunu belirten Ezici, bu uygulamanın kaldırılmasını, atık yağ denetimlerinin de sıklaştırılmasını istedi.
Veriyor ama ne kadarını?
Yemek firmalarının ruhsat alabilmesi için mutlaka atık yağ toplayan şirketlerle sözleşme yapması gerekiyor. Ama bu bile çıkan atık yağların tamamının toplanmasına yetmiyor. Palmiye Biyoenerji San. ve Ticaret Ltd. Şti'nin çevre mühendisi Derya Dizman'a göre süreç şöyle işliyor:
'2.5 yıldır atık yağ topluyoruz. 700'ü aşkın yemek şirketiyle sözleşmemiz var. Bin noktadan yağ almamız lazım. Ama firmalar atık yağları, atık değil, hâlâ ürün olarak görüyor. Örneğin, bir ton atık yağının 200 kilosunu bize verirse, kalanını da kilosu 10 YKr'den 70 YKr'ye kadar satabiliyor.'
Ah bu KDV'ler
İstanbul'da da yemek üreten şirketlerin ruhsat alabilmesi için atık yağ toplama konusunda lisanslı yedi firmadan birisiyle anlaşması gerekiyor. İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği Başkanı Hüseyin Bozdağ, üyelerine kefil: 'Üyelerimizin atık yağları tekrar kullanmadıkları konusunda kefiliz. Ama sektörde kayıt dışı fazla. İşçiye verilen yemekle lüks lokantalardaki yemeğe aynı KDV uygulanıyor. Yüksek KDV kayıt dışılığı teşvik ediyor. Fiyatı 3 YTL'nin altındaki tabldot, insan sağlığı açısından risk taşıyordur.'
Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) Başkanı Necat Aydın, kamu kurumlarının ihalelerinde kişi başına ortalama yemek bedelinin 1.65-2 YTL olduğunu vurgulayarak uyardı: 'Ekmeğiyle suyuyla 2 YTL'ye yemek olmaz. Demek ki belki de bu yağlar oraya gidiyordur.'
Kanser riski var
Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanı Murat Tuncer'e göre yağlarla ilgili tehlike büyük. Kızartmalarda defalarca kullanılan yağların kanserojen etkisi konusunda ciddi tespitler var. Kızartmalık yağların, yanmayla ortaya çıkan kanserojen maddeler nedeniyle iki kezden fazla kullanılmaması gerekiyor.
Evlerdeki yağ da toplanacak!
Atık yemeklik yağlar etkin çevre politikası olan tüm ülkelerde önemli bir sorun olarak görülüyor. Çünkü atık yağların yemeklerde veya yemlerde tekrar tekrar kullanılması insan sağlığını tehdit ediyor. Atık yağların kanalizasyona gitmesiyse, bu yağlarla beslenen mikroskopik canlıların sayısında patlama yarattığı ve ekolojik dengeyi bozduğu için tehlikeli. Çevre Bakanlığı bu yüzden nisan ayında bir yönetmelik çıkardı. Yönetmelikle toplu yemek üretimi yapan yerlerde çıkan atık yağların 'doğaya atılması, yakılması, doğrudan veya dolaylı olarak yemeklik yağlara katılması, doğrudan yakıt olarak kullanılması' yasaklandı. Yemek firmalarının bu yağları lisanslı olarak toplayıp bertaraf edecek veya biyodizele çevirecek şirketlere vermesi gündeme geldi. Atık yağların kontrolü de belediyelere bırakıldı. Türkiye 2008 yılında, tıpkı Avrupa'da olduğu gibi, 'evlerden çıkan atık yağları da' toplamayı hedefliyor.
13.12.2006
Hatay'ın İskenderun İlçesi'nde, 15 yıl önce sezaryenle yaptığı doğum sonrası karnında oluşan izi yok etmek ve karın yağlarını aldırmak isteyen 2 çocuk annesi, özel bir tıp merkezinde gerçekleştirilen operasyondan 2 gün sonra öldü.
Muradiye Mahallesi'nde yaşayan Şehide Avcı (37) , 15 yıl önce yaptığı doğum sonrası karnında oluşan izlerden ve yağlardan rahatsız olunca ilçedeki özel bir tıp merkezine başvurdu. Estetik Uzmanı Dr. Atilla Ersoy'un yaptığı tetkikin ardından ameliyat olan Avcı, operasyondan 48 saat sonra aniden rahatsızlanarak hayatını kaybetti.
Dr. Ersoy'un kendilerine ameliyatın başarılı geçtiğini söylediğini ifade eden Şehide Avcı'nın kocası İsa Avcı, 'Cumartesi günü eşimi tüm kontrolleri yapıldıktan sonra ameliyat olmak üzere anlaştığımız doktorun bağlı bulunduğu özel tıp merkezine yatırdık. Bir gün sonra yani pazar günü de pansuman yapılıyordu. Doktor, 'Seni kaldırıp yürüteceğim, sonra evine göndereceğim' dedi. Eşim ayağa kalktı ve bir adım attı.
İkinci adımı atamadan kucağıma düştü. Hemen koşuşturduk. Hemşire ve doktor tansiyon ölçüp kalp masajı, suni teneffüs yaptı ama bir gelişme olmayınca İskenderun Körfez Devlet Hastanesi aranarak ambulans istendi ve ambulansla hastaneye götürüldü. Hastanede de kalp masajı, cihazlar, yoğun bakım derken eşim hayatını kaybetti' dedi.
'İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? ' diyen İsa Avcı, doktordan davacı olacağını ifade ederek, 'Mademki tıp merkezi ameliyat yapıyor. Her şeyi dört dörtlük olmalı, eksik cihazları olmamalı. Bir tansiyondan karım öldü. Sağlık Bakanlığı bu merkezin çalışmasına izin veriyorsa her şeyi olmalı ve de bu tür yerler sürekli denetlenmeli. İnsan özel diye güveniyor ve üstelik para veriyorsunuz' diye konuştu.
Dr. Atilla Ersoy ise, ameliyatın başarılı geçtiğini, operasyonun ardından hastanın kendisini iyi hissettiğini ifade etti. Benzer ameliyatlarda hastanın 24-36 saat içinde taburcu edilebileceğini söyleyen Ersoy, 'Kalkıp yürüdü ve evine gitmeye hazırlanıyordu. Yakınlarının da bulunduğu bir sırada aniden nefes alamadığını, kalbinin hızlı çarptığını söyleyince müdahalede bulundum. Kalbine masaj yaptım, suni solunum cihazına bağladık. Daha sonra ambulansla İskenderun Devlet Hastanesine kaldırarak, müdahaleyi burada sürdürdük' dedi.
Avcı'nın kalp krizi veya yağ ambolisinden ölmüş olabileceğini belirten Ersoy, 'Küçük bir ameliyatta hastanın ölmesi binde bir görülen bir olay. Anestezi olan her hasta da bu risk vardır. Çok üzgünüm' diye konuştu.
Karnındaki yağ bezeleri ve dikiş izinden kurtulmak için estetik ameliyat olduktan sonra hayatını kaybeden Şehide Avcı, gözyaşları arasında Karaağaç Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi. Genç kadının yakınları, cenaze töreninde gözyaşlarına boğuldu.
geçen sene bir cd'sini dinlemiştim...
'casta diva' aryasını söylerken callas'ın tek nefeste söylediği yeri 3 nefeste söylüyor...
sesi de güzel değil...
'Bir soluk, bir tütsü bir uçan buğu
İplik ki incecik, örer boşluğu.'
haggar,ryu,guy...
Lütfen 15 Ekim ile 15 Mayıs tarihleri arasında salatalık, domates, patlıcan, biber, kabak, çilek vs gibi yaz SEBZE ve MEYVELERİ yemeyiniz, çocuklarınıza yedirmeyiniz. Çünkü bu tarihler arasında satın alacağınız bu gıdaların hiçbiri doğal ortamlarda, tarlalarda, güneş ışığında ve doğal gübrelerle yetiştirilmiyorlar.
Genetik yapısı ile oynanmış tohumlarla,
Hızlı büyümesi için aşırı miktarda kullanılan hormonlarla,
Böceklerden korunmak için kullanılan tarım ilaçlarıyla,
yetiştirilen bu ürünler, çabuk bozulmasın, raftaki ömrü uzun olsun diye de erkenden toplanıp sandıklanıyor ve size sunuluyor. Vitamin ve mineralleri de eksilmiş olarak sizlere sunulmaktadırlar.
Tüm bu doğal olmayan koşullarda yetişen sebze ve meyveler kanser riskini %70 artırmaktadır. İşin en acı tarafı hamile bir anne doğal olmayan, sera ürünü bu meyve ve sebzeleri yediği zaman beraberlerinde aldığı bu hormonlar ve tarım ilaçları doğrudan anne karnındaki bebeğine de geçebilmektedir. Yine emziren annelerden, anne sütü ile bu tarım ilaçlarının bebeğine de geçtiği bir çok bilimsel araştırmalarda gösterilmiştir.
Hem kansorejen hem de pahalı olan bu meyve ve sebzeler yerine kışın yetişen ve vitamin ve mineral bakımdan zengin olan ıspanak, pırasa, karnıbahar, lahana, kereviz, yerelması, elma, nar, ayva, portakal, mandalina gibi kış sebze ve meyveleri tercih ediniz. Bu şekilde hem sağlıklı olursunuz hem de kanserden korunmuş olursunuz.
MUSLUK SUYUNDAKİ KLOR, DİŞ MACUNU, DEODERANT, SABUN, LOSYON, KREM VE DETERJANLARDA KULLANILAN TRİCLOSANLA BİRLEŞTİĞİNDE ÖLÜMCÜL OLABİLİYOR!
Suyu mikroplarından arındırmak için kullanılan Klor, bazı diş macunları, deodorant, sabun, losyon, krem ve deterjanlarda bulunan triclosan adlı maddeyle birleşerek çok tehlikeli olabiliyor.
ABD'nin Virginia Teknik Üniversitesi Uzmanları, musluk suyuna katılan klorla ilgili endişe verici bulgulara ulaştı. Uzmanlara göre, klor, diş macunu ve deterjanlardaki triclosan adlı maddeyle temasa geçtiğinde reaksiyona giriyor ve zehirli kloroform gazı oluşuyor. Bu gazın solunması ya da deriden nüfuzu depresyon, karaciğer rahatsızlıkları ve kanser riski ortaya çıkarıyor.
İngiltere'de Colgate, Aquafresh, Dentyl ve Sensodyne gibi çok sayıda diş macununun triclosan içerdiği tespit edildi. Triclosan içeren macunlar raflardan indirildi. Dişeti hastalıklarına karşı çok etkili triclosan'ın bulaşık ve el yıkama deterjanlarında da bulunduğu belirlendi. Triclosan adlı kimyasalı içeren ürünleri imal eden firmalar, bu kimyasalın güvenilir olduğunu iddia etseler de, United States Environmental Protection Agency (EPA) (Amerikan Çevre Koruma Vakfı) , onu böcek zehiri olarak kaydetti. Bu bileşimin kimyasal formülü ve molekül yapısı dünyadaki en zehirli kimyasalların bazılarıyla benzer özellikler taşıyor.
Triclosanla ilgili ilk alarm, 2000 yılında İsveç hükümeti, gereksiz yere triclosan kullanımını engellemek istediğinde ortaya çıktı. Bu kimyasal, lağımda, balıkta ve anne sütünde bulununca, İsveç’teki bayiler raflarından bu maddeyi kaldırdılar. Bu tutum İngiliz uzmanları tarafından da desteklendi ve İngiltere’deki ana bayiler bu kimyasaldan kurtulmaya karar verdiler. Triclosanın her gün kullanılan bir madde olması üstünde düşünülmesi gereken bir durum. Triclosanın yaygın kullanımı, bakterinin antibiyotiklere karşı dirençli hale gelmesine ve reçeteli ilaçların bakteriyel enfeksiyonlarla savaşamamasına neden olur diye endişelere sebep olmuştu İsveçli uzmanları asıl endişelendiren, bu maddenin anne sütünde ve çevrede bulunması oldu.
Mehmet ÖZDEMİR
Tarım İl Müdürlüğü
Kontrol Şube Müdürü
Gümüşhane
after hours...