Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • kusçubasi esref05.11.2005 - 22:00

    Kuşçubaşı ile ilgili aşağıdaki kitaplara bakılabilir ayrıca ittihad terakki mensuplarının anılarında birçok bilgiye ulaşılabilir.

    I. Dünya Savaşı'nda Teşkilât-ı Mahsusa; Arif Cemil
    Arba Yayınları; İstihbarat ve Casusluk, 1. Dünya Savaşı

    Teşkilat-ı Mahsusa Arabistan, Sina ve Kuzey Afrika Müdürü Eşref Bey'in Hayber Anıları Hayber'de Türk Cengi.; Eşref Kuşcubaşı
    Arba Yayınları; Biyografiler ve Anılar;

    Lawrens'e Karşı Kuşçubaşı; Cemal Kutay
    İklim Yayınları;

    Teşkilat-ı Mahsusa. Osmanlı Hükümeti ve Araplar 1911-1918: Teşkilat-ı Mahsusa Üzerine Bir Ön Çalışma; Philip Hendrick Stoddard
    Arba Yayınları; Osmanlı Tarihi 1600-1920;

    Özellikle bu son kitap ehemmiyetlidir, çünkü yazar kuşçubaşı hayattayken onunla görüşmüş ve birinci elden bilgi dedinmiştir.

  • kusçubasi esref16.10.2004 - 16:02

    Kuşçubaşı eşref teşkilatı mahsusanın yani osmanlı istihbaratının birinci dünya savaşındaki çok önemli bir elemanıdır. Daha önceleri Abdulhamit e karşı mücadele vermiş ikinci meşrutiyet sonrası görevler almıştır. Kafkas kökenli ubıhtı. Hayberde Türk Cengi İsimli anıları okunması gereken bir kitap.

  • anka kuşu16.10.2004 - 00:26

    Aslında Zümrüdü Anka, Kaknus ve Simurg olarak farklı isimlerle anılan farklı hikayeleri olan esatiri bir metafor olarak kullanılırlar.

    Zümrüdü Anka: Bulutların üstünde yuvası olan büyük bir kuştur ve elma kabuğunun isisyle beslenir.(Tanımlamadaki ayrıntı inceliğine hayranım!) Uçarken yumurtasını gökyüzüne bırakır. Yumurta yeryüzüne doğru düşerken yavru kabuğu kırıp annesinin yanına uçar.

    Simurg: Feriddün-i Attar'ın Mantık Al tayr kitabında kullanılan tasavvufi bir metafordur. Kuşlar efendilerini aramak için binbir türlü zorluğu geçerken elenirler ve geriye otuz kuş kalır. (Simurg farsçada otuz kuş anlamına gelir) Bir de farkederler ki aradıkları aslında kendileridir. Vahdet-i vucudu ifade etmek için kullanılır.

    Kaknus: Bin yıl yaşayan bir kuştur ve türünün tek örneğidir. Gagasında üçyüzaltmıbeş delik vardır. Hintli bir hakim musiki ilmini kaknus ten öğrenmiştir. Kaknus bin yılın sonunda bir çalı çırpı yığınının üzerine tüner ve muhteşem nağmelerle bütün kuşları etrafına toplar. Onu dinleyen kuşların bazıları tahammül edemezler. Kaknus bedenindeki son güçle kanatlarını çırpar ve bir kıvılcımla kendini tutuşturur. Üzerinde tünediği odunlarla birlikte büyük bir ateş ortaya çıkar. En son korlar kül olduğunda küllerin ortasından yavru kaknus başını çıkarır. O da bin yıl yaşar...

  • amak-ı hayal16.10.2004 - 00:02

    İslamın Modern Batı medeniyetiyle eşyayı idrak etme düzeyindeki hesaplaşmasının ilk örneklerinden biri. Ama bu örnek henüz aşılmış durumda değil. Henüz zihinsel olarak kitabın kahramanıyla aynı zihinsel sorunları yaşıyoruz. Kendisiyle hesaplaşmak isteyen herkesi rahatsız edip durulma yoluna yöneltecek bir kitap.

    Mağlup bir medeniyetin kıvranan bir mensubundan gözleri kamaştıran bir ışık huzmesi de denebilir.

  • misak-ı milli01.07.2004 - 15:41

    dört tarafı düşmanla çevrili bir ülkede yaşadığımı hep hatırlatan içeriğini bilmeme rağmen muğlaklığını kaybetmeyen bir ibare.

  • fethullah gülen01.07.2004 - 15:20

    insanlığın kirlenen vicdanını gözyaşlarıyla temizlemeyi amaç edinen bir insan

  • hasan sabbah01.07.2004 - 14:59

    yaptıklarının ne olduğundan çok, insanların kendi fantezileriyle zenginleştirdiği tarihi şahsiyet