Hatırlarım bu gün gibi Sessiz geçen son geceyi Başın öne eğik bir suçlu gibi bana verdiğin hediyeyi İki küçük kol düğmesi Bütün bir aşk hikayesi İki düğme iki ayrı kolda Bizim gibi ayrı yolda
Akşam olunca sustururum herkesi herşeyi Gelir kol düğmelerimin birleşme saati Usul usul çıkarır koyarım kutuya yanyana
Hey hat sabah Gün ışıldar Yanlız gece buluşanlar Yaşlı gözlerle ayrılırlar düğmeler gibi bizim gibi Bizim gibi ayrılırlar...
Kol dümelerine baktığın zaman ne hissediyorsun çok merak ediyorum? !
Kani Karaca 1930'da Adana'da doğdu, iki aylıkken bir kaza sonucu gözlerini kaybetti. İlkokulda okurken, aynı zamanda köyün imamı olan öğretmeninden ders alarak Kur'an'ı hıfz etti. 1950'de Istanbul'a geldi. Bir süre Sadettin Kaynak'la çalışarak üslup ve tavır bilgileri öğrendi. Dini musiki çalışmalarını daha sonra, üslup ve tavır yönünden çok etkilendiği Yeraltı Camii imamı ve hatibi ünlü Hafız Ali Üsküdarlı'nın öğrencisi olarak sürdürdü. Sadettin Heper'den kudümle usul vurmayı öğrendi, kendisinden ayrıca başta mevlevi ayinleri olmak üzere pek çok dini ve dindışı eser meşk etti. İstanbul'un musiki çevrelerinde çeşitli sanatçılardan yararlanarak musiki bilgisini ilerletti. Hafız Ali Üsküdarlı ve zamanın birçok değerli musikicisinin karşısında verdiği dini musiki sınavı ile icazet aldı; bu sınavdaki başarısı Kani Karaca'nın makam bilgisi ile yeteneğini kabul ettirdiği önemli bir aşama oldu.
Karaca 1950'lerin sonları ile 1960'lı yıllarda İstanbul radyosundan yayımlanan programlarda klasik fasıllardan çok seçkin eserler okudu. Her yıl Konya'da ve İstanbul'da düzenlenen Mevlana'yı anma haftaları ile İstanbul Festivali çerçevesindeki sema törenlerine naathan, ayinhan ve kudümzen olarak çalıştı. Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen sayısız konsere ve mevlevi ayinine katıldı. Pek çok plak, CD ve kaset doldurdu.
Kani Karaca istanbul'un son kırk yılda tanıdığı en ünlü hafız ve mevlidhanlardan biridir. Doğaçtan okuyuş yeteneği gerektiren hafızlık ve mevlidhanlık ile, besteli eserlerdeki icracılığı onun okuyuculuğunun iki yönüdür. Mevlid, ezan gibi yazılı bestesi olmayan, ancak doğaçlama ezgilerle okunan dini musiki şekillerinden başka, Kur'an okuyuşunda da büyük sanat gücü göstermiştir. Karaca, musiki eğitimi görmemiş din hocalarının yirminci yüzyılda artması sonucu hafızlığın Sanat yönü gitgide kaybolurken, dini musikinin geçen yüzyılda yetişmiş üstadlarıyla zamammıza kadar ulaşan seçkin gelenekleri izleyip geliştirenlerdendir. Onun musikiye en büyük katkısı, İstanbul'a özgü mevlid ve Kur'an okuma üsluplarını günümüzde de büyük sanat gücüyle yaşatmasıdır. Karaca bugün kaybolmaya yüz tutmuş olan gazelin de çok usta bir yorumcusudur. Doğaçlama musıkide ezgi ile güfteyi her musiki şeklinin gerektirdiği ifadeye göre başarıyla kaynaştırır. Bariton sesiyle, pestlerde olduğu kadar tizlerde de perdelerin sesini falsosuzca vererek, makamların özelliklerini, seyirlerini ustaca gösterir. Belli bir makamın ses alanından çıkarak başka bir makamın ses alanına geçmek anlamına gelen geçki sanatını başanyia uygular, iç içe örülü, uzun ve kısa, uzak ve yakın geçkilerindeki makam, ezgi ve buluş çeşitliliği, okuyuş üslubuna ayırt edici bir özellik katar.
Kani Karaca dindışı musikinin de günümüzdeki büyük icracılarındandır. Çok geniş bir repertuvarı vardır. istanbul radyosundaki solo programlarında ve özel konserlerde okuduğu kar, murabba beste, ağır ve yürük semailer arasında ilk kez seslendirilmiş eserlerin sayısı bir hayli kabarıktır. Karaca, Münir Nurettin Selçuk'tan sonra yetîşen değerli icracılar arasında adı en başta anılan ses sanatçılarındandır.
Malabadi Köprüsü: Malabadi Köprüsü dünyada taş köprüler içerisinde kemeri en geniş olandır. Kemerin her iki yanında, iç tarafta kervan ve yolcular tarafından, özellikle kışın zorlu günlerinde barınak olarak kullanılan iki oda bulunmaktadır. Köprü nöbetçileri tarafından da kullanılan bu odaları daha önceleri dehlizlerle yolun dipleri ile bağlantılı olduğu, gelen kervanların ayak seslerinin bu dehlizler vasıtası ile daha uzaklarda iken duyulduğu söylenir. Her biri başka uzunluklarda ve kırık hatlar halinde üç bölümden oluşan köprü, doğu ve batıda hafif eğimlerle yollara bağlanmıştır. Orta bölüm kayalıklar üzerine oturtulmuş bir kitle halindedir. Burada sivri şekilde ve 38.60 m. açıklıkta çok büyük bir kemer ile sepet kulpu şeklinde, 3 m. açıklıkta küçük bir kemer vardır. Üçüncü bölüm fark edilir derecede birinci kısma paralel bir durum arzeder
malabadi köprüsü, malabadi köprüsü orda başladı bitti şu garibin öyküsü
karşıki aşiretten bir kıza gönül verdi aşkı uğruna her gün o köprüye giderdi siirtin dağlarında uçan kuşu vururdu fatmayı okşadıkça gönlü huzur bulurdu of garibim of
karar hakkı şeyhteydi, fatmanın babasında katı ve insafsızdı bu aşkın karşısında kararlıydı zalim şeyh onları öldürmeye yine bir seher vakti pusu kurdu köprüye tabancalar patladı sevgililer susmuştu malabadi köprüsü aşka mezar olmuştu of garibim of
Argoda para anlamına gelen kelime.
Hatırlarım bu gün gibi
Sessiz geçen son geceyi
Başın öne eğik bir suçlu gibi bana verdiğin hediyeyi
İki küçük kol düğmesi
Bütün bir aşk hikayesi
İki düğme iki ayrı kolda
Bizim gibi ayrı yolda
Akşam olunca sustururum herkesi herşeyi
Gelir kol düğmelerimin birleşme saati
Usul usul çıkarır koyarım kutuya yanyana
Hey hat sabah
Gün ışıldar
Yanlız gece buluşanlar
Yaşlı gözlerle ayrılırlar düğmeler gibi bizim gibi
Bizim gibi ayrılırlar...
Kol dümelerine baktığın zaman ne hissediyorsun çok merak ediyorum? !
Kani Karaca 1930'da Adana'da doğdu, iki aylıkken bir kaza sonucu gözlerini kaybetti. İlkokulda okurken, aynı zamanda köyün imamı olan öğretmeninden ders alarak Kur'an'ı hıfz etti. 1950'de Istanbul'a geldi. Bir süre Sadettin Kaynak'la çalışarak üslup ve tavır bilgileri öğrendi. Dini musiki çalışmalarını daha sonra, üslup ve tavır yönünden çok etkilendiği Yeraltı Camii imamı ve hatibi ünlü Hafız Ali Üsküdarlı'nın öğrencisi olarak sürdürdü. Sadettin Heper'den kudümle usul vurmayı öğrendi, kendisinden ayrıca başta mevlevi ayinleri olmak üzere pek çok dini ve dindışı eser meşk etti. İstanbul'un musiki çevrelerinde çeşitli sanatçılardan yararlanarak musiki bilgisini ilerletti. Hafız Ali Üsküdarlı ve zamanın birçok değerli musikicisinin karşısında verdiği dini musiki sınavı ile icazet aldı; bu sınavdaki başarısı Kani Karaca'nın makam bilgisi ile yeteneğini kabul ettirdiği önemli bir aşama oldu.
Karaca 1950'lerin sonları ile 1960'lı yıllarda İstanbul radyosundan yayımlanan programlarda klasik fasıllardan çok seçkin eserler okudu. Her yıl Konya'da ve İstanbul'da düzenlenen Mevlana'yı anma haftaları ile İstanbul Festivali çerçevesindeki sema törenlerine naathan, ayinhan ve kudümzen olarak çalıştı. Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen sayısız konsere ve mevlevi ayinine katıldı. Pek çok plak, CD ve kaset doldurdu.
Kani Karaca istanbul'un son kırk yılda tanıdığı en ünlü hafız ve mevlidhanlardan biridir. Doğaçtan okuyuş yeteneği gerektiren hafızlık ve mevlidhanlık ile, besteli eserlerdeki icracılığı onun okuyuculuğunun iki yönüdür. Mevlid, ezan gibi yazılı bestesi olmayan, ancak doğaçlama ezgilerle okunan dini musiki şekillerinden başka, Kur'an okuyuşunda da büyük sanat gücü göstermiştir. Karaca, musiki eğitimi görmemiş din hocalarının yirminci yüzyılda artması sonucu hafızlığın Sanat yönü gitgide kaybolurken, dini musikinin geçen yüzyılda yetişmiş üstadlarıyla zamammıza kadar ulaşan seçkin gelenekleri izleyip geliştirenlerdendir. Onun musikiye en büyük katkısı, İstanbul'a özgü mevlid ve Kur'an okuma üsluplarını günümüzde de büyük sanat gücüyle yaşatmasıdır.
Karaca bugün kaybolmaya yüz tutmuş olan gazelin de çok usta bir yorumcusudur. Doğaçlama musıkide ezgi ile güfteyi her musiki şeklinin gerektirdiği ifadeye göre başarıyla kaynaştırır. Bariton sesiyle, pestlerde olduğu kadar tizlerde de perdelerin sesini falsosuzca vererek, makamların özelliklerini, seyirlerini ustaca gösterir. Belli bir makamın ses alanından çıkarak başka bir makamın ses alanına geçmek anlamına gelen geçki sanatını başanyia uygular, iç içe örülü, uzun ve kısa, uzak ve yakın geçkilerindeki makam, ezgi ve buluş çeşitliliği, okuyuş üslubuna ayırt edici bir özellik katar.
Kani Karaca dindışı musikinin de günümüzdeki büyük icracılarındandır. Çok geniş bir repertuvarı vardır. istanbul radyosundaki solo programlarında ve özel konserlerde okuduğu kar, murabba beste, ağır ve yürük semailer arasında ilk kez seslendirilmiş eserlerin sayısı bir hayli kabarıktır. Karaca, Münir Nurettin Selçuk'tan sonra yetîşen değerli icracılar arasında adı en başta anılan ses sanatçılarındandır.
Lise yıllarından hafızamda kalan birr dergi...
Sillesi ağar...
Yedikten sonra toparlanmak çok zor.
Nurgül'ün ödül umudu :) :(
Malabadi Köprüsü: Malabadi Köprüsü dünyada taş köprüler içerisinde kemeri en geniş olandır. Kemerin her iki yanında, iç tarafta kervan ve yolcular tarafından, özellikle kışın zorlu günlerinde barınak olarak kullanılan iki oda bulunmaktadır. Köprü nöbetçileri tarafından da kullanılan bu odaları daha önceleri dehlizlerle yolun dipleri ile bağlantılı olduğu, gelen kervanların ayak seslerinin bu dehlizler vasıtası ile daha uzaklarda iken duyulduğu söylenir. Her biri başka uzunluklarda ve kırık hatlar halinde üç bölümden oluşan köprü, doğu ve batıda hafif eğimlerle yollara bağlanmıştır. Orta bölüm kayalıklar üzerine oturtulmuş bir kitle halindedir. Burada sivri şekilde ve 38.60 m. açıklıkta çok büyük bir kemer ile sepet kulpu şeklinde, 3 m. açıklıkta küçük bir kemer vardır. Üçüncü bölüm fark edilir derecede birinci kısma paralel bir durum arzeder
malabadi köprüsü, malabadi köprüsü
orda başladı bitti şu garibin öyküsü
karşıki aşiretten bir kıza gönül verdi
aşkı uğruna her gün o köprüye giderdi
siirtin dağlarında uçan kuşu vururdu
fatmayı okşadıkça gönlü huzur bulurdu
of garibim of
karar hakkı şeyhteydi, fatmanın babasında
katı ve insafsızdı bu aşkın karşısında
kararlıydı zalim şeyh onları öldürmeye
yine bir seher vakti pusu kurdu köprüye
tabancalar patladı sevgililer susmuştu
malabadi köprüsü aşka mezar olmuştu
of garibim of
Çile çekilmez doldurulur...
Üflemeli bir enstrüman.