Bütün inananlar kardeştir...Kürt Türkün kardeşi yoldaşıdır..Nice kürt delikanlılarıda bu vatan için can vermişlerdir...Bu vatan hepimizin batarsa ne kürt kalır ne türk...Türkiyeyi bölmek isteyenleri sevindirmeyelim..Türk-Kürt çatışması ve Türkiyenin eski kudretli günlerinden uzaklaşması tekrar ayağa kalkamaması için tertib edilmiş tüm oyunları bozalım...
'hep istanbula yazıyorsun şiirlerini...istanbul diyorsunda başka bir şey demiyorsun..ankaranın neresini seviyorsun? ' diye soran birine verdiği cevap 'istanbul çıkışını'
o bir istanbul manyağıydı..istanbulu onun kadar güzel anlatan ve istanbula onun gibi bakabilen bir ikinci şair tanımıyorum..en az onun kadar istanbul delisiyim...
Hafızın kabri olan bahçede bir gül varmış Yeniden hergün açarmış kanayan rengiyle Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış Eski şiraz ı hayal ettiren ahengiyle
Ölüm asude bahar ülkesidir bu rinde Gönlü buhurdan gibi yıllarca tüter Ve serin serviler altında kalan kabrinde Her gece bir gül açar her gece bülbül öter...
Yine Orhan Ayhan..Radyodan maç anlatırken köşe vuruşunun yapılacağı yönü anlatmaya çalışıyor.. Dolmabahçe stadını bilenler için söylüyorum...deniz tarafındaki kaleye soldan...
Orhan Ayhan: Prekazi geriliyor sevgili seyirciler..ceza sahasının içi bayağı kalabalık..hadi prekazi kes güzel bir orta...prekazi prekaziiiiii prekkkazziiiiiii...ohhhhaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
Divan Edebiyatında olsun, Hal Edebiyatında olsun seçkin bir yeri olan Bayburtlu Emrah, 1775 yılında Bayburt İli’ne bağlı Aksaçlı (Haşıya) köyünde doğdu. Ailesinin tek çocuğu olan Emrah’ın anası Erzurum’un Tambura köyünden, babası ise Bayburt İli’ne bağlı Konursu kasabasından “KARAOĞLU” Ailesindendir. Ailesinin çok fakir olması nedeniyle Bayburt’un Kaleardı Mahallesi’ne gelip, burada bir süre marabalık yaparlar. Kaleardı’ndan da Bayburt’un Aksaçlı köyüne gidip, burada yerleşirler. Ailenin biricik oğlu oğlu olan Emrah’da bu köydeyken doğar. Çocukluğunu burada geçirirken babası Aksaçlı köyünde ölür. Kimsesiz, çaresiz kalan anası yetim kalan oğlunu alıp, Erzurum’un Tambura köyüne götürerek, ilim öğrensin diye HACI HAŞIL EFENDİ’nin dergahına verir.
Bayburtlu olduğunu hiçbir an unutmayan Emrah; Bayburtlu’luğunu hiçbir an gizlememiş, gurbette hep çocukluğunun ilk yıllarını geçirdiği yeri Aksaçlı köyünün dağlarını, bayırlarını, şiirleriyle dile getirmiştir. Aynı dönemde yaşayan Bayburtlu Zihni (1797-1859) gibi O’da Bayburt’unun özlemini çekmiş, şiirlerinde Çini Mescit Kalesi’ni, doğup çocukluğunu geçirdiği, babasının mezarının bulunduğu kendi köyü Aksaçlı’yı unutmamış, “Divanyurdu” Dağlarını şiirlerine sokmuştur. ERZURUMLU OLMASI DURUMU; O DÖNEMDE BAYBURT’UN ERZURUM’A BAĞLI OLMASI İLE İLGİLİ OLUP, DİĞER BİR ÖNEMLİ NEDENİ İSE: ANASININ ERZURUM TAMBURA KÖYÜNDEN OLMASIDIR. Gerçek anlamıyla Bayburtlu Emrah’ın kendisini yetiştirmesinde buradaki Hacı Haşıl Efendi’nin oldukca büyük katkıları olmuştur.
BAYBURTLU ZİHNİ’NİN ERZURUM’DAN SÖZ EDEN ŞİİRLERİ YANINDA BAYBURT’U KONU EDEN ŞİİRLERİ GÜNÜMÜZE KADAR ULAŞMAMIŞ OLSALARDI, O’DA “ERZURUMLU ZİHNİ” OLARAK TANINACAKTI. KALDIKİ: “ ERZURUMLU ŞAİRLER ” KONU EDİLDİĞİNDE, BİRÇOK YERDE: BAYBURTLU ZİHNİ’YE YER VERİLMİŞ OLDUĞU DA AYRI BİR GERÇEKTİR. Medrese öğrenimini Erzurum’da tamamlayan Emrah, birçok Anadolu şehrini dolaşıp, Niksar’a yerleşmiştir. 1860 yılında Niksar’da ölen aşığımızın kabri, Tekkebayırı Mezarlığı’nda Ali Pehlivan Türbesi’nin yanındadır.
Bayburtlu Emrah’tan geriye (günümüze) kalan: “ Erzurumlu Emrah’ın Divanı ” adlı bir yapıtıyla,inançla yoğrulmuş, tatlı-temiz anılarıdır. Bayburtlu (Erzurumlu) Emrah’ıın şiirleri ile Ercişli Emrah’ın şiirleri birbirlerine karıştırıldıkları olmuş ise de, araştırıldığında gerçekler ortaya çıkartılabilmektedir.
* Bayburtlu Aşık Emrah’tan Bir Şiir:
E Ğ R İ Bilmem ben ne yaptım o şivekare, Yine bugün yüz göz eğri, kaş eğri, Yıkmış fesin kakül düşmüş kenare, Servi boylum dalgın geçmiş baş eğri.
Açmış gelir yar sıvamış kolunu, Üftadeler tutmuş sağla solunu, Gelip rakib beklemesin yolunu, Dokunmasın ayağına taş eğri.
EMRAH cane yetti bu nar-ı hasret, Kesti dört yanımı gam ü kasavet, Ya RAB bilmem nedir bu sırr-ı hikmet, Sardı can evimden bir ataş eğri.
Bütün inananlar kardeştir...Kürt Türkün kardeşi yoldaşıdır..Nice kürt delikanlılarıda bu vatan için can vermişlerdir...Bu vatan hepimizin batarsa ne kürt kalır ne türk...Türkiyeyi bölmek isteyenleri sevindirmeyelim..Türk-Kürt çatışması ve Türkiyenin eski kudretli günlerinden uzaklaşması tekrar ayağa kalkamaması için tertib edilmiş tüm oyunları bozalım...
Dilini kana bulama sus ta öldür beni n'olur
Gönlünün darağacına as ta öldür beni n'olur
Hasretinle yana yana ömrü tükettim uğruna
Bir taş misali bağrına basta öldür beni n'olur
dolaştır donan kanımı ruhun ile yak canımı
Körükleyip yangınımı yakta öldür beni n'olur
Sevdam nasib alacaksa hasret yetim kalacaksa
Sonu vuslat olacaksa küs de öldür beni n'olur
'hep istanbula yazıyorsun şiirlerini...istanbul diyorsunda başka bir şey demiyorsun..ankaranın neresini seviyorsun? ' diye soran birine verdiği cevap 'istanbul çıkışını'
o bir istanbul manyağıydı..istanbulu onun kadar güzel anlatan ve istanbula onun gibi bakabilen bir ikinci şair tanımıyorum..en az onun kadar istanbul delisiyim...
Hafızın kabri olan bahçede bir gül varmış
Yeniden hergün açarmış kanayan rengiyle
Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski şiraz ı hayal ettiren ahengiyle
Ölüm asude bahar ülkesidir bu rinde
Gönlü buhurdan gibi yıllarca tüter
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her gece bir gül açar her gece bülbül öter...
Ruhumu alıp götüren bir kaç şairden biri..
Bizzat dinledim..
Sinan Şamil Sam bir ingiliz boksörle döğüşüyor sunucumuz Orhan Ayhan..
Orhan Ayhan:Hadi sinannn şimdi bir pankreas daha evvett..bir de mideye aparkat bu işte sinan...
(sinan sol bi yumruk çakıyor) evet işte sinan bu..sağı solu belli olmaz..
Yine Orhan Ayhan..Radyodan maç anlatırken köşe vuruşunun yapılacağı yönü anlatmaya çalışıyor..
Dolmabahçe stadını bilenler için söylüyorum...deniz tarafındaki kaleye soldan...
Monaco-Galatasaray maçı...Prekazinin unutulmaz golünü radyodan dinleyen sözüne itibar edilesi arkadaşlar anlatıyorlar...sunucumuz Orhan Ayhan.
Orhan Ayhan: Prekazi geriliyor sevgili seyirciler..ceza sahasının içi bayağı kalabalık..hadi prekazi kes güzel bir orta...prekazi prekaziiiiii prekkkazziiiiiii...ohhhhaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
BAYBURTLU (Erzurumlu) EMRAH
Divan Edebiyatında olsun, Hal Edebiyatında olsun seçkin bir yeri olan Bayburtlu Emrah, 1775 yılında Bayburt İli’ne bağlı Aksaçlı (Haşıya) köyünde doğdu. Ailesinin tek çocuğu olan Emrah’ın anası Erzurum’un Tambura köyünden, babası ise Bayburt İli’ne bağlı Konursu kasabasından “KARAOĞLU” Ailesindendir. Ailesinin çok fakir olması nedeniyle Bayburt’un Kaleardı Mahallesi’ne gelip, burada bir süre marabalık yaparlar. Kaleardı’ndan da Bayburt’un Aksaçlı köyüne gidip, burada yerleşirler. Ailenin biricik oğlu oğlu olan Emrah’da bu köydeyken doğar. Çocukluğunu burada geçirirken babası Aksaçlı köyünde ölür. Kimsesiz, çaresiz kalan anası yetim kalan oğlunu alıp, Erzurum’un Tambura köyüne götürerek, ilim öğrensin diye HACI HAŞIL EFENDİ’nin dergahına verir.
Bayburtlu olduğunu hiçbir an unutmayan Emrah; Bayburtlu’luğunu hiçbir an gizlememiş, gurbette hep çocukluğunun ilk yıllarını geçirdiği yeri Aksaçlı köyünün dağlarını, bayırlarını, şiirleriyle dile getirmiştir. Aynı dönemde yaşayan Bayburtlu Zihni (1797-1859) gibi O’da Bayburt’unun özlemini çekmiş, şiirlerinde Çini Mescit Kalesi’ni, doğup çocukluğunu geçirdiği, babasının mezarının bulunduğu kendi köyü Aksaçlı’yı unutmamış, “Divanyurdu” Dağlarını şiirlerine sokmuştur. ERZURUMLU OLMASI DURUMU; O DÖNEMDE BAYBURT’UN ERZURUM’A BAĞLI OLMASI İLE İLGİLİ OLUP, DİĞER BİR ÖNEMLİ NEDENİ İSE: ANASININ ERZURUM TAMBURA KÖYÜNDEN OLMASIDIR. Gerçek anlamıyla Bayburtlu Emrah’ın kendisini yetiştirmesinde buradaki Hacı Haşıl Efendi’nin oldukca büyük katkıları olmuştur.
BAYBURTLU ZİHNİ’NİN ERZURUM’DAN SÖZ EDEN ŞİİRLERİ YANINDA BAYBURT’U KONU EDEN ŞİİRLERİ GÜNÜMÜZE KADAR ULAŞMAMIŞ OLSALARDI, O’DA “ERZURUMLU ZİHNİ” OLARAK TANINACAKTI. KALDIKİ: “ ERZURUMLU ŞAİRLER ” KONU EDİLDİĞİNDE, BİRÇOK YERDE: BAYBURTLU ZİHNİ’YE YER VERİLMİŞ OLDUĞU DA AYRI BİR GERÇEKTİR.
Medrese öğrenimini Erzurum’da tamamlayan Emrah, birçok Anadolu şehrini dolaşıp, Niksar’a yerleşmiştir. 1860 yılında Niksar’da ölen aşığımızın kabri, Tekkebayırı Mezarlığı’nda Ali Pehlivan Türbesi’nin yanındadır.
Bayburtlu Emrah’tan geriye (günümüze) kalan: “ Erzurumlu Emrah’ın Divanı ” adlı bir yapıtıyla,inançla yoğrulmuş, tatlı-temiz anılarıdır. Bayburtlu (Erzurumlu) Emrah’ıın şiirleri ile Ercişli Emrah’ın şiirleri birbirlerine karıştırıldıkları olmuş ise de, araştırıldığında gerçekler ortaya çıkartılabilmektedir.
* Bayburtlu Aşık Emrah’tan Bir Şiir:
E Ğ R İ
Bilmem ben ne yaptım o şivekare,
Yine bugün yüz göz eğri, kaş eğri,
Yıkmış fesin kakül düşmüş kenare,
Servi boylum dalgın geçmiş baş eğri.
Açmış gelir yar sıvamış kolunu,
Üftadeler tutmuş sağla solunu,
Gelip rakib beklemesin yolunu,
Dokunmasın ayağına taş eğri.
EMRAH cane yetti bu nar-ı hasret,
Kesti dört yanımı gam ü kasavet,
Ya RAB bilmem nedir bu sırr-ı hikmet,
Sardı can evimden bir ataş eğri.
Kaynaklar:
Bayburtlu Veysel Gider Belgeliği
www.turkuler.com
Terk eyledim yüceleri,nağmeledim heceleri
Uyku tutmaz geceleri senin yüzünden yüzünden...
Her bir günü asır ettim bilmem nerde kusur ettim
Aşkı can a esir ettim senin yüzünden yüzünden...