Afetler, musibetler, hastalıklar, kazalar, belalar, dünya genelinde yaşanan insan ölümleri, çocuk ölümleri, savaşlar, yoksulluklar ve dahi olumsuz bir sürü şey zaten hayatımızı mahvetmişken bir de bu toplumsal gerginlikleri tırmandırmamak lazım. Sevgi hakim olduğu zaman kurtulacağız. Önce fertten ferde, sonra fertten topluma yayılacak bir sevgi ve saygı ile. Sevgi kuşatsın dünyamızı...
Ünlü bir düşünürün bir sözü vardı, Üstad Meriç'in Bu ülke kitabında geçer ama düşünürün adını unuttum şimdi. "Ömrüm boyunca tanrının olmadığını ispat etmek için çalışacağım ama ona inananların inanma özgürlüğü için de gerekirse canımı feda edeceğim" Ben aşımı oldum, aşının beni koruyacağına inandığım için oldum ama aşı olmak istemeyenin olmama hakkına saygı duyarım. Bu uğrunda ölünecek bir dava değil sonuçta ;)) Aşı olanların olmayanlara uyguladığı mahalle baskısı daha elzem bir durum toplum adına.
Bazen çok sade görünen bir durumun altında bir buzdağı olabilir. Mesut Bey'in bizatihi kendi yazısı bile bir yorumdur bir bakış açısıdır. Madem bu kadar sade ve anlaşılır bir şey neden bu mezhepler, fırkalar, tefrikalar, fırka içinde fırkalar, onların da içinde ayrı fırkalar cemaatler tarikatlar vs. vs. vs. diye uzar gider. Bölgeler, insanın gelişmişlik düzeyi, toplumsal yapılar, gelenekler vs. vs. vs. diye sayabileceğimiz onlarca nedenden dolayı farklı görüşler çıkması kaçınılmazdır. İslam'ın ilk yıllarından beri var olan bir durum. Bedevilikten medeniliğe geçiş, oradan şehir hayatına, oradan fetihlere, oradan zenginliğe derken zaten yaşanan din kendi içinde bile bir evrim geçirmiştir. En basit örneği ile İslam'ın Mekke'de ilk motivasyonu "cennetti" Medine'de son motivasyonu "Allah'ın rızası" olmuştur.
Hayat beklemekten ibaret bir yolculuktur dedi pörsümüş derisinden çıkacakmışcasına damaraları belli olan yaşlı adam.
Kalu belâda başladı ilk bekleyişimiz. Dünya denen köprüye çıkıştan bir önceki durak. Sonra hep bekledi, hep bekledi... En çok vuslatı bekledi. Vuslat ki, ömür içinde bir ömre bedeldi... Dedi ve sustu! Beklemeye devam etti.
Ve ölüm gelip alır bütün yorgunluğunu insanın...
Sonra döndüm, zamanın yollarından uzakta olan ovadaki ruhumun yalnız ağacının gölgesine oturdum.
H. Cibran
Zamanı kıymetli kılan ne güneşin doğuş ve batışı ne de akreple yelkovanın yarışıdır. Zamanı kıymetli yapan içeriğinde barındırdığı eylemdir.
"İnsanın biyolojik fonksiyonlarına aşırı bir anlam yükleme çabası içindeyiz. Çünkü hiçlik zor geliyor." Livaneli
Yüreğinde miskal zerresi kadar sevgi taşıyan herkese günaydınlar.
"herkes birbirinin çaresizliğinin kapanıdır."
Kapana düşen de düşüren de kapanın içerisindedir...
Afetler, musibetler, hastalıklar, kazalar, belalar, dünya genelinde yaşanan insan ölümleri, çocuk ölümleri, savaşlar, yoksulluklar ve dahi olumsuz bir sürü şey zaten hayatımızı mahvetmişken bir de bu toplumsal gerginlikleri tırmandırmamak lazım.
Sevgi hakim olduğu zaman kurtulacağız. Önce fertten ferde, sonra fertten topluma yayılacak bir sevgi ve saygı ile.
Sevgi kuşatsın dünyamızı...
Ünlü bir düşünürün bir sözü vardı, Üstad Meriç'in Bu ülke kitabında geçer ama düşünürün adını unuttum şimdi.
"Ömrüm boyunca tanrının olmadığını ispat etmek için çalışacağım ama ona inananların inanma özgürlüğü için de gerekirse canımı feda edeceğim"
Ben aşımı oldum, aşının beni koruyacağına inandığım için oldum ama aşı olmak istemeyenin olmama hakkına saygı duyarım. Bu uğrunda ölünecek bir dava değil sonuçta ;))
Aşı olanların olmayanlara uyguladığı mahalle baskısı daha elzem bir durum toplum adına.
Bazen çok sade görünen bir durumun altında bir buzdağı olabilir.
Mesut Bey'in bizatihi kendi yazısı bile bir yorumdur bir bakış açısıdır.
Madem bu kadar sade ve anlaşılır bir şey neden bu mezhepler, fırkalar, tefrikalar, fırka içinde fırkalar, onların da içinde ayrı fırkalar cemaatler tarikatlar vs. vs. vs. diye uzar gider.
Bölgeler, insanın gelişmişlik düzeyi, toplumsal yapılar, gelenekler vs. vs. vs. diye sayabileceğimiz onlarca nedenden dolayı farklı görüşler çıkması kaçınılmazdır. İslam'ın ilk yıllarından beri var olan bir durum. Bedevilikten medeniliğe geçiş, oradan şehir hayatına, oradan fetihlere, oradan zenginliğe derken zaten yaşanan din kendi içinde bile bir evrim geçirmiştir.
En basit örneği ile
İslam'ın Mekke'de ilk motivasyonu "cennetti" Medine'de son motivasyonu "Allah'ın rızası" olmuştur.
Leylanızı sevecek kadar bir kalp bulduysanız, Allah-u Teala'dan yeni bir ömür isteyin. Çünkü bir ömür yetmez Leylanızı sevmeye...
Hayat beklemekten ibaret bir yolculuktur dedi pörsümüş derisinden çıkacakmışcasına damaraları belli olan yaşlı adam.
Kalu belâda başladı ilk bekleyişimiz. Dünya denen köprüye çıkıştan bir önceki durak.
Sonra hep bekledi, hep bekledi...
En çok vuslatı bekledi. Vuslat ki, ömür içinde bir ömre bedeldi... Dedi ve sustu! Beklemeye devam etti.