yoo sen zaten hep sevilensin dostum, küslük teğet bile geçemez.. boş sorunlarla zihnimizi meşgul ederken, sükuneti seçsek de, dostluğumuza nokta koymadık hiç.. o ürkek kelebek omzumuzdadır her zaman :)
ve mükemmel tespitlerini, sanatla öyle güzel yoğuruyorsun ki akıl ve gönül anlamında hiçbir boşluk bırakmıyorsun.. heyy şaire, seni daha iyi anlamak için galiba yüreğinin dillenip kaleminden sözcük olarak akanları didik didik incelemek de lazım :)
gelecek sanıldığı kadar uzak değil, ‘’gelecek olan’’ da gelecek.. ama zaman hızla geçiyor... her anım seninle doluyken, ayrılık zamanları canımı yakıyor..
darbeler arka arkaya inse de yüreğe ve ruha, direnmek ve affetmek en asil intikamdır aslında.. bir duvarımız olmalı, sırtımızı yaslayacak, tuğlaları ‘’ umut’’ olan... karanlıklar da olacak elbet.. yaktığımız ‘umut mumu’ güneşimiz olacaktır o anlarda.. ya aslında kırılan kanatlar, telef olan akıl zırhımız, belki tedavi eden / olgunlaştırıcı olandır ruhu.. ya da belki hayat dediğimiz kavram, yaralı da olsa bir ümit tebessümünde yeniden açan bir çiçektir..
tarifine netten baktım.. sadece 3 adet peynirli poaça için mutfağı un'a boğdum.. fırının tepsisini yakıp kullanılamaz hale getirdim.. sonuçta poaçavari bişeyler yaptım.. amaa yenmesi için önce bir çekiçle iyice dağıtılması gerekti.. :)) anladım kii , bir kebap uzmanı olan ben, elimin etleri ile '' hamur işine '' girişmemeliydim.. :))
yoo sen zaten hep sevilensin dostum, küslük teğet bile geçemez..
boş sorunlarla zihnimizi meşgul ederken, sükuneti seçsek de, dostluğumuza nokta koymadık hiç..
o ürkek kelebek omzumuzdadır her zaman :)
vermediklerin için de...
ve mükemmel tespitlerini, sanatla öyle güzel yoğuruyorsun ki akıl ve gönül anlamında hiçbir boşluk bırakmıyorsun..
heyy şaire, seni daha iyi anlamak için
galiba yüreğinin dillenip kaleminden sözcük olarak akanları
didik didik incelemek de lazım :)
gelecek sanıldığı kadar uzak değil, ‘’gelecek olan’’ da gelecek..
ama zaman hızla geçiyor...
her anım seninle doluyken, ayrılık zamanları canımı yakıyor..
ben keyfime bakarim...
isteyen istediği yere baksın :))
... belki de gidemediğin yerde olmak demektir..
darbeler arka arkaya inse de yüreğe ve ruha, direnmek ve affetmek en asil intikamdır aslında..
bir duvarımız olmalı, sırtımızı yaslayacak, tuğlaları ‘’ umut’’ olan...
karanlıklar da olacak elbet..
yaktığımız ‘umut mumu’ güneşimiz olacaktır o anlarda..
ya aslında kırılan kanatlar, telef olan akıl zırhımız, belki tedavi eden / olgunlaştırıcı olandır ruhu..
ya da belki hayat dediğimiz kavram, yaralı da olsa bir ümit tebessümünde yeniden açan bir çiçektir..
tarifine netten baktım..
sadece 3 adet peynirli poaça için mutfağı un'a boğdum..
fırının tepsisini yakıp kullanılamaz hale getirdim..
sonuçta poaçavari bişeyler yaptım.. amaa yenmesi için önce bir çekiçle iyice dağıtılması gerekti.. :))
anladım kii , bir kebap uzmanı olan ben, elimin etleri ile '' hamur işine '' girişmemeliydim.. :))
Dilimizin ucuna kadar gelip de '' yaa sabııır '' deyip vazgeçtiklerimiz
bazen 200 yıl savaşları gibidir hayat..
ne sende yara yeri , ne bende ok tükenir :))