VIII adını hecele süreyyanın, kaç asırdır suskunusun sen mo/na/li/sa…,
ki sen anadolu gırtlaklı bir kayyumsun, kimse senin gibi söyleyemezken, öyle doğal gelir ki sana çağırmak adımı, ve gırtlağından süzülen sesine ömrümü feda etmek istemem de keza bana…,
sen; elmacık kemiklerinden akan eflatun ırmakların çakıl taşları ile, üç taş oynayan…, ihramı iç/inde mütemadî bir umrede, yalınayak seyy/ah/sın, ve çocuk yürekli bir çukurova bozlağına her veda edişimle çoğalan, aşkın salyalarından tiksinmeyen ben,
kalbinin ılık suyunda, gurbet garipliğimi saklarken, pişkin bir vefasızlıkla…, buyurgan nefsimin, yüreğine attığı tırnak izlerinin, tahammülle bağışlayanısın…, ah;
çektirdiğim arsız çilelerin çilekeşi, ki sen gece yarısı uykundan uyanıp, yumulu gözlerinle, mısralarına heceler seçen sevdalısın…, esirgeme benden de, merhametle bakan gözlerini desem, kederli nazarlarını önüne düşürürsün, bahtı gibi kömür gözlüm, ah;
ay ışığına yakılmış bir sonat gibi, sarıl bana ey aşk, sarıl ve yarama dokun…, ki soğuk bir su içsem uzakta yâr üşür..., ve bir mektupsun o/ndan, duadan ötesin..., ah;
evet bir ahsın sen, yekûnu simmsiy/ah bir ah, masumsun, ve dervişinim..., gözlerin bana derg/âh, fermanım elindeki padişah,
kızıl lekesiyle bir garibe verilen kazağın, garipliği değildir; aşktan gayrısından soyunmak..., garipliği; kendi başına yaşayacak olmasındadır aşkını garibanın, buruk, münzevî ve tek...,
aşkı yordular dizelerde, yordular eziyet verdiler ona imge imge, aşk berraktır oysa bulanmaz, ve aşk uslanır bu dizeler uslanmaz, ki bilirim, aşk; dizelerle bulunmaz...,
rüzgara boyun eğmeyen, yeşil başaklar gibi; darmadağınık ve dağ başlarındaki ağaçlar gibi tek başıma kalıyorum gittiğinde, kervan geçmez bir han oluyorum..., ah; tabîbim…,
aşkınla ne üzgünüm ne de derbeder, sıyrıldım yaşamın yüklerinden hep birer birer, turuncu gülüm, ..... ... .
ben çocukken, isimlerin rengi olduğunu sanırdım. Turuncu renk isimleri çok severdim. Bir de fillerin rengi turuncu sanırdım ta ki hayavanat bahçesinde gerçekle yüzleşene kadar
turanj,oranj gibi terimler sarfedilmesine neden olan... ama aslında adını turunç denilen portokalgiller familyasından meyveden alan renktir... bu arada turuncun reçeli enfestir...(konumuzla alakası olmasa da) ..:=))
Eskiden 'dikkatli ol' anlamında uyarıcı bir renk olarak kullanılırken şimdilerde sevgiyi ifade eden ve en çok budistlerin kullandığı, bence de güzel bir renk.
Başkaldırının çocuksu, sevinçli, inatçı rengi. Soldurulursa hastalığın rengi sarıya dönüşen, öyle bile dikkat çeken. Portakalın güneşten çaldığı ışığın, ışığın ise geceye verdiği son ümidin rengi, en sevdiğim...
VIII
adını hecele süreyyanın,
kaç asırdır suskunusun sen mo/na/li/sa…,
ki sen anadolu gırtlaklı bir kayyumsun,
kimse senin gibi söyleyemezken,
öyle doğal gelir ki sana çağırmak adımı,
ve gırtlağından süzülen sesine
ömrümü feda etmek istemem de keza bana…,
sen;
elmacık kemiklerinden akan
eflatun ırmakların çakıl taşları ile,
üç taş oynayan…,
ihramı iç/inde mütemadî bir umrede,
yalınayak seyy/ah/sın,
ve
çocuk yürekli bir çukurova bozlağına
her veda edişimle çoğalan,
aşkın salyalarından tiksinmeyen
ben,
kalbinin ılık suyunda,
gurbet garipliğimi saklarken,
pişkin bir vefasızlıkla…,
buyurgan nefsimin,
yüreğine attığı tırnak izlerinin,
tahammülle bağışlayanısın…,
ah;
çektirdiğim arsız çilelerin çilekeşi,
ki sen gece yarısı uykundan uyanıp,
yumulu gözlerinle,
mısralarına heceler seçen sevdalısın…,
esirgeme benden de,
merhametle bakan gözlerini desem,
kederli nazarlarını önüne düşürürsün,
bahtı gibi kömür gözlüm,
ah;
ay ışığına yakılmış bir sonat gibi,
sarıl bana ey aşk,
sarıl ve yarama dokun…,
ki soğuk bir su içsem uzakta yâr üşür...,
ve
bir mektupsun o/ndan,
duadan ötesin...,
ah;
evet bir ahsın sen,
yekûnu simmsiy/ah bir ah,
masumsun,
ve dervişinim...,
gözlerin bana derg/âh,
fermanım elindeki padişah,
kızıl lekesiyle bir garibe verilen kazağın,
garipliği değildir;
aşktan gayrısından soyunmak...,
garipliği;
kendi başına yaşayacak olmasındadır aşkını
garibanın,
buruk, münzevî ve tek...,
aşkı yordular dizelerde, yordular
eziyet verdiler ona imge imge,
aşk berraktır oysa bulanmaz,
ve aşk uslanır bu dizeler uslanmaz,
ki bilirim, aşk;
dizelerle bulunmaz...,
rüzgara boyun eğmeyen,
yeşil başaklar gibi; darmadağınık ve
dağ başlarındaki ağaçlar gibi
tek başıma kalıyorum gittiğinde,
kervan geçmez bir han oluyorum...,
ah; tabîbim…,
aşkınla ne üzgünüm ne de derbeder,
sıyrıldım yaşamın yüklerinden hep birer birer,
turuncu gülüm,
.....
...
.
Gün batıyordu turuncu
Deniz de vardı mavi
Senle ben turuncu - mavi
Dünyanın en uyumlu iki rengi...
Cemal Süreya
dikkatle bakarsanız, güneşte bile turuncuyu hissedersiniz, içi ısıttığı tartışılmaz gerçek.
tam yaz rengi.
Turuncu, aynı zamanda ilk aracım olan Volkwagen'in rengiydi.
Çok hoş ve sevimli bir arabaydı.
Cİm Bom'un renkleri olan SARI ile KIRMIZI nın karışımı olan renk.
haziran
hollanda.
Portakallllll :))
ben çocukken, isimlerin rengi olduğunu sanırdım. Turuncu renk isimleri çok severdim. Bir de fillerin rengi turuncu sanırdım ta ki hayavanat bahçesinde gerçekle yüzleşene kadar
turanj,oranj gibi terimler sarfedilmesine neden olan...
ama aslında adını turunç denilen portokalgiller familyasından meyveden alan renktir...
bu arada turuncun reçeli enfestir...(konumuzla alakası olmasa da) ..:=))
converse :)
Eskiden 'dikkatli ol' anlamında uyarıcı bir renk olarak kullanılırken şimdilerde sevgiyi ifade eden ve en çok budistlerin kullandığı, bence de güzel bir renk.
Aşkıma çok yakışıyor :))
Biliyorum ayrıyız bana düşmez ama lütfen dışarı çıktığında turuncu giyme kuzum.
Çokonat.
Sarı ve Kırmızı = Turuncu
iyimserlik ve yaşama sevincini simgeler.
Adana nın rengi, bol bol rastlarsınız Adana da turuncuya..
Portakal...
Ve de elbette ki özgürülük..
! ADANASPOR!
İçimdeki ateşin dişa vurumu.Biraz hüznün biraz neşenin rengi.Ama en çok umudun rengi.Ve elbette gecenin rengi.
Başkaldırının çocuksu, sevinçli, inatçı rengi. Soldurulursa hastalığın rengi sarıya dönüşen, öyle bile dikkat çeken. Portakalın güneşten çaldığı ışığın, ışığın ise geceye verdiği son ümidin rengi, en sevdiğim...