Hollywood'a dikkat edin asla ve asla filmlerinde Türk adını ağzına bile almazlar...Filmlerinde kesinlikle ve kesinlikle savaşlardan,kahramanlıklardan ve tarihi olaylardan geçilmeyen Türk tarihini asla konu yapmazlar..nerede saçma sapan tarihi konu varsa milyon dolarlık filmlerine onu konu edinirler..Giderler Taş Devri'ni çekerler ama asla Türk tarihini konu edinmezler..en son Selahaddin Eyyubi'yi çektiler..kıyamet koptu...neredeyse film kahramanı müslüman diye Vatikan bildirge yayınlayacaktı...Türk olduğu aşikar olan Selahaddin Eyyubi'yi filmde Arap yaptılar..TÜRK adını ağızlarına almayacaklar ya...Hollywood'dan medet ummamız gerekmiyor..Kendi filmlerimizi kendimiz de çekebiliriz..70'lerde Cüneyt Arkın Türk tarihi kahrmanlarını oynadığında herkes alay ediyordu..saçma diyordu...Bugün bir Harry Potter bir Yüzüklerin Efendisi o alay edilen filmlerden bin kat daha saçma ama milyoın kat daha fazla ilgi görüyor..Neden? çünkü iyi pazarlıyorlar..reklamı iyi yapıp pazarlamayı iyi yapınca ilgi kendiliğinden doğuyor zaten.....kendi tarihimize sahip çıkmazsak kimse bizim tarihimize sahip çıkmaz...Tarihine ve kültürüne sahip çıkmayan bir millet geleceğine de sahip çıkamaz...
izmirli ünlü ozan homeros'un ilyada ve odysseia destanlarının anayurdu, binlerce yıllık geçmişi olan troas ve troia kenti, çanakkale ili, tevfikiye köyü yakınlarındadır. burası, günümüzde hisarlık adıyla bilinmektedir.
iki kıta arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu yerleşme, tarihte birçok doğal afet ve savaşla karşılaşmıştır. kent tarih boyunca 9 kez yıkılıp yeniden kurulmuştur. günümüzden yaklaşık beşbin yıl önce kurulduğu düşünülen kent, yaklaşık 3500 yıl boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuştur.
ilyada destanında anlatılanlardan yola çıkarak homeros'un troia'sını bulma girişimi, ilk kez 1868'de heinrich schliemann tarafından başlatılmıştır.
schliemann, troia kralı priamos'un hazinesini bulmak amacıyla hisarlık höyüğü'nün ortasında 40 m. genişliğinde 17 m. derinliğinde bir yarma açıp, ana kayaya kadar inmiştir; ancak bu çalışma sırasında birçok tabakanın tahribine neden olmuştur. bugün buraya 'schliemann yarması' denmektedir. aralıklı olarak yapılan kazılar 7 uzun kampanya halinde 1890 yılına kadar devam etmiş, 1893-94 yıllarındaki kazıları wilhelm dörpfeld yönetmiştir. 1932-38 yılları arasındaki çalışmaları ise cintinati üniversitesinden carl blegen başkanlığındaki ekip yürütmüştür.
tam elli yıllık bir aradan sonra kazı çalışmaları 1988 yılından itibaren tübingen üniversitesinden prof. dr. manfred korfmann başkanlığında, çok sayıda arkeologtan oluşan uluslar arası bir ekip tarafından yürütülmektedir. jeofizik ve topografik çalışmaların yanı sıra restorasyon çalışmaları da yapılmaktadır.
avrupa tarihi ve edebiyatı için büyük önem taşıyan troia bölgesi, 1996 yılında sorumlu bakanlıkların onayı ile 'tarihî - millî park' ilan edilmiş ve dünya kültür mirası listesine alınmıştır.
yaptığı kazılarla troia kentini efsaneden gerçeğe dönüştüren ve onu bütün dünyaya tanıtarak büyük bir ün kazanmış olan schliemann, ilk kazılarda bulduğu eserleri anadolu'nun dışına çıkarmakla kendi saygınlığına gölge düşürmüştür.
schliemann, 'priamos'un hazinesi' olarak tanımladığı bu toplu buluntuyu büyük bir gizlilik içinde 1873 tarihinde atina'ya ulaştırdıktan sonra kendisi de troia'dan ayrılmıştır. eserleri önce yunanistan, italya, ingiltere gibi ülkelere vermeyi düşünmüş, ancak sonra bu düşüncesinden vazgeçmiş ve eseleri almanya'nın berlin kentine götürmüştür. 1940 yılına kadar museum für vor-und frühgeschichte'de sergilenen eserler, ii. dünya savaşı'ndan sonra ortadan kaybolmuş ve 1993 yılına kadar bunların nerede oldukları anlaşılamamıştır.
bunların diğer sanat eserleri ile birlikte savaş ganimeti olarak rusya'ya götürüldüğü konusundaki tüm yazılı iddialara sessiz kalan rusya, 1993'te sessizliğini bozmuş ve kültür bakanı siderov troia hazinesinin kendi ülkesinde olduğunu itiraf etmiştir.
dünya kültür mirası listesi'nde yer alan troia kentine ait bu buluntular, çok uzun zaman önce anadolu'dan kaçırılmıştır. oysa unesco'nun 'her eski eser kendi yerinde kalmalıdır' ilkesi uyarınca, troia hazinesine ait eserler de bulunduğu yer olan türkiye'de, çanakkale'de olmalıdır.
canakkalede antik şehir
Gelin buyrun...
ÇANAKKALE.....
ya ben truva nedir die arıyom sizin sorduğunuz soruya bak yaa
salaklar insan atın içine bakar...
sizin yüzünüzden bi sürü insan ölmüştür be.....
herşey
Hollywood'a dikkat edin asla ve asla filmlerinde Türk adını ağzına bile almazlar...Filmlerinde kesinlikle ve kesinlikle savaşlardan,kahramanlıklardan ve tarihi olaylardan geçilmeyen Türk tarihini asla konu yapmazlar..nerede saçma sapan tarihi konu varsa milyon dolarlık filmlerine onu konu edinirler..Giderler Taş Devri'ni çekerler ama asla Türk tarihini konu edinmezler..en son Selahaddin Eyyubi'yi çektiler..kıyamet koptu...neredeyse film kahramanı müslüman diye Vatikan bildirge yayınlayacaktı...Türk olduğu aşikar olan Selahaddin Eyyubi'yi filmde Arap yaptılar..TÜRK adını ağızlarına almayacaklar ya...Hollywood'dan medet ummamız gerekmiyor..Kendi filmlerimizi kendimiz de çekebiliriz..70'lerde Cüneyt Arkın Türk tarihi kahrmanlarını oynadığında herkes alay ediyordu..saçma diyordu...Bugün bir Harry Potter bir Yüzüklerin Efendisi o alay edilen filmlerden bin kat daha saçma ama milyoın kat daha fazla ilgi görüyor..Neden? çünkü iyi pazarlıyorlar..reklamı iyi yapıp pazarlamayı iyi yapınca ilgi kendiliğinden doğuyor zaten.....kendi tarihimize sahip çıkmazsak kimse bizim tarihimize sahip çıkmaz...Tarihine ve kültürüne sahip çıkmayan bir millet geleceğine de sahip çıkamaz...
büyük prens hektor ve arkadaşlarının tanrıya karşı verdikleri savaş, herkes yenildiklerini sanırlar...gurur hiçbizaman yenilemez...
izmirli ünlü ozan homeros'un ilyada ve odysseia destanlarının anayurdu, binlerce yıllık geçmişi olan troas ve troia kenti, çanakkale ili, tevfikiye köyü yakınlarındadır. burası, günümüzde hisarlık adıyla bilinmektedir.
iki kıta arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu yerleşme, tarihte birçok doğal afet ve savaşla karşılaşmıştır. kent tarih boyunca 9 kez yıkılıp yeniden kurulmuştur. günümüzden yaklaşık beşbin yıl önce kurulduğu düşünülen kent, yaklaşık 3500 yıl boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuştur.
ilyada destanında anlatılanlardan yola çıkarak homeros'un troia'sını bulma girişimi, ilk kez 1868'de heinrich schliemann tarafından başlatılmıştır.
schliemann, troia kralı priamos'un hazinesini bulmak amacıyla hisarlık höyüğü'nün ortasında 40 m. genişliğinde 17 m. derinliğinde bir yarma açıp, ana kayaya kadar inmiştir; ancak bu çalışma sırasında birçok tabakanın tahribine neden olmuştur. bugün buraya 'schliemann yarması' denmektedir. aralıklı olarak yapılan kazılar 7 uzun kampanya halinde 1890 yılına kadar devam etmiş, 1893-94 yıllarındaki kazıları wilhelm dörpfeld yönetmiştir. 1932-38 yılları arasındaki çalışmaları ise cintinati üniversitesinden carl blegen başkanlığındaki ekip yürütmüştür.
tam elli yıllık bir aradan sonra kazı çalışmaları 1988 yılından itibaren tübingen üniversitesinden prof. dr. manfred korfmann başkanlığında, çok sayıda arkeologtan oluşan uluslar arası bir ekip tarafından yürütülmektedir. jeofizik ve topografik çalışmaların yanı sıra restorasyon çalışmaları da yapılmaktadır.
avrupa tarihi ve edebiyatı için büyük önem taşıyan troia bölgesi, 1996 yılında sorumlu bakanlıkların onayı ile 'tarihî - millî park' ilan edilmiş ve dünya kültür mirası listesine alınmıştır.
yaptığı kazılarla troia kentini efsaneden gerçeğe dönüştüren ve onu bütün dünyaya tanıtarak büyük bir ün kazanmış olan schliemann, ilk kazılarda bulduğu eserleri anadolu'nun dışına çıkarmakla kendi saygınlığına gölge düşürmüştür.
schliemann, 'priamos'un hazinesi' olarak tanımladığı bu toplu buluntuyu büyük bir gizlilik içinde 1873 tarihinde atina'ya ulaştırdıktan sonra kendisi de troia'dan ayrılmıştır. eserleri önce yunanistan, italya, ingiltere gibi ülkelere vermeyi düşünmüş, ancak sonra bu düşüncesinden vazgeçmiş ve eseleri almanya'nın berlin kentine götürmüştür. 1940 yılına kadar museum für vor-und frühgeschichte'de sergilenen eserler, ii. dünya savaşı'ndan sonra ortadan kaybolmuş ve 1993 yılına kadar bunların nerede oldukları anlaşılamamıştır.
bunların diğer sanat eserleri ile birlikte savaş ganimeti olarak rusya'ya götürüldüğü konusundaki tüm yazılı iddialara sessiz kalan rusya, 1993'te sessizliğini bozmuş ve kültür bakanı siderov troia hazinesinin kendi ülkesinde olduğunu itiraf etmiştir.
dünya kültür mirası listesi'nde yer alan troia kentine ait bu buluntular, çok uzun zaman önce anadolu'dan kaçırılmıştır. oysa unesco'nun 'her eski eser kendi yerinde kalmalıdır' ilkesi uyarınca, troia hazinesine ait eserler de bulunduğu yer olan türkiye'de, çanakkale'de olmalıdır.